Yıldıray OĞUR
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin savunma sanayiine dönük eleştirileri için “beşinci kol faaliyeti” dedi. CHP grupbaşkanvekili Özgür Özel, Meclis’teki bütçe görüşmelerinde “beşinci kolu” ilk olarak İspanyol diktatörü Franco’nun kullandığını hatırlatıp, Erdoğan’ı Franco’nun tabirlerini kullanmakla ve diktatörlükle suçladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ona “Franco CHP’nin içinde yaşıyor. Erdoğan yerli ve millidir” diye cevap verdi. Sonra arşivlerden İnönü’nün Faşist İtalya ziyareti, Hitler’in doğum gününe gönderilen heyet ve Nazi Almanyası ile Türkiye arasında imzalanan dostluk anlaşması kupürleri çıkarıldı. Diktatör olsa, diktatör diyemezsin tezi tekrarlandı. Ve klasik son; Özel hakkında 250 bin TL’lik tazminat dâvâsı açıldı. (Bu arada “diktatör olsa diktatör diyemezdin” savunmasının orijinali bir zamanlar Atatürk’e atfedilirdi ama ona 70-80 yıl sonra diktatör diyenler hakkında bile hâlâ davalar açılabiliyor. )
Arada bir tekrarlanan bu milli siyasi spor faaliyetini çok uzatmadan şunları hatırlatıp geçelim; 1932’de İnönü’nün ziyaret ettiği Mussolini’yle 1935 Etiyopya işgaline kadar ABD ve Avrupa ülkelerinin de çok iyi ilişkileri vardı. 1939’da Hitler’in 50. Yaş gününe Türkiye dışında daha sonra işgal edeceği Yunanistan, Macaristan, Yugoslavya, Belçika, Danimarka’dan heyetler katılmıştı. 1941’de Türkiye, Edirne sınırına kadar gelmiş Nazi ordusu tarafından işgal edilmemek için dostluk ve işbirliği anlaşması imzalamış ve o dönem Nazilere yanaşmıştı. Ayrıca, İspanya İç Savaşı’nı kazanıp 1975’e kadar ülkenin başında kalan Franco’yla daha sonra bütün Batılı ülkeler iyi ilişkiler kurdu; Türkiye’nin en ileri ilişkisi de 1959’da Menderes’in İspanya’ya gidip Franco’yla dostluk anlaşması imzalamasıydı. Diktatör olsa diktatör diyemezsin savunmasını da ilk Atatürk’le ilgili eleştiriler için kullanılırdı.
“Beşinci kol” tabiri ise, evet, Franco’ya ya da onun yakın adamlarından general Mola’ya ait. 1936’da söylenmiş ilk olarak. Francocu milliyetçi kuvvetler, Cumhuriyetçi yani sol güçlerin elinde olan Madrid’e doğru ilerlerken Franco ya da Mola, “Dört koldan Madrid’e yaklaşıyoruz. Beşinci kol da şehrin içinde bizi bekliyor” diyerek Madrid’deki Franco yanlılarına atıf yapınca meşhur olmuş bu tabir.
Aslında buradaki “beşinci kol” negatif değil, pozitif.
Bu tabir bugünkü “içeride düşmanın emrindeki adamlar,” “ajanlar” anlamını ise Madrid’deki komünistler sayesinde kazanmış. Francocuların bu “Beşinci kol” vurgusunu Madrid’deki komünistler bir cadı avına çevirmiş; “beşinci kol”a dikkat çeken yayınlar yapmışlar, hattâ Franco güçleri Madrid’e yaklaşırken, “beşinci kol” ihanetinden korkup hapishanedeki Franco yanlılarını öldürmüşler.
“Beşinci kol” suçlaması, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin hedefindeki ülkelerin içindeki Nazi yanlısı güçler için, Soğuk Savaş yıllarında ise ne tuhaftır ki kavramın banisi komünistler için kullanıldı.
Bugün de hâlâ kullanımda.
Çin, Hong Kong’taki protestolar için; Putin ve Orban ülke içindeki muhalifler, liberal STK’lar için; Avrupa’daki aşırı sağ partiler göçmenler için “beşinci kol” faaliyeti diyor.
Türkiye’de de, 70’lerde sağcılar tarafından içerideki komünistler için kullanıldıktan sonra, 80’lerde ve 28 Şubat döneminde irtica için, 90’ların sonundan itibaren ise ulusalcılar tarafından bütün sivil toplum faaliyetleri ve liberaller için kullanıldı.
En son beşinci kol tabiri ulusalcıların elindeydi. Bunun üzerine kurulu çok sayıda kitaplar yazdılar, ülkedeki bütün sivil toplum çalışmalarını sivil örümceğin ağına benzettiler. Tabii bu beşinci kol faaliyeti o zamanlar AK Parti iktidarına da hizmet ediyordu.
Son beş yıldır ise bu tabiri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarında, iktidara yakın think tank’lerin raporlarında, gazetelerin haberlerinde, köşe yazılarında sık sık görüyoruz.
Yani bir ülkede “beşinci kol” tabiri kol geziyorsa, o ülkede muhalifler, sivil toplumcular, gazeteciler için hayat zor, ortam zehirlenmiş demektir.
Özellikle son beş yılda devlet, medyadan sivil topluma, belediyelerden iş adamlarına kadar her alana müdahil oluyor; haklarında dâvâlar açarak, kayyımlar atayarak, kendisine yakın örgütlenmeler kurarak alternatif nefes alanlarını kapatmaya çalışıyor; her siyasi, sosyal, hattâ entelektüel tartışmanın içine polisiyle, savcısıyla giriyor.
Vatandaşlar ve sivil toplum, her geçen gün devlet karşısında zayıflıyor.
Bir zamanlar el üstünde tutulan sivil toplum örgütleri de, herşeye hakim ve her konunun içinde bir devlet karşısında anlamsızlaşıyor; sivil toplum örgütlerinin oturup devlet olmadan bir konuyu konuşması ve çözmeye çalışması bile kriminalize edilmelerine yetiyor.
Bir zamanlar dernekler ve vakıfların etrafında örgütlenmiş muhafazakâr camiadaki bütün iktidar alanları devlet ve AK Parti tarafından kontrol ediliyor. Bu alanda başka aktörlerin tek başlarına hareket etmesine şüpheyle bakılıyor. Yılların birikimleriyle kurulmuş yüzlerce vakıf ve dernekten tek beklenen, kriz anlarında iktidara destek veren bildirilerin altına imza atmaları.
Bu çerçevenin içine girmek istemeyenler, eleştirel olmaya çalışanlar, geçen hafta yeni bir sürprizle karşı karşıya kaldı:
“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi.”
Adına bakıldığında kimsenin karşı çıkmayacağı bu kanun, TBMM Adalet Komisyonunda görüşülerek TBMM Genel Kuruluna sevk edildi.
Kanun, BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarına uyum çerçevesinde hazırlanmış.
43 maddelik kanun teklifinde, mevcut 6 kanunda da değişikliklere gidiliyor.
Kanunun ilk altı maddesi BM kararlarının Türkiye’de uygulanmasına yönelik maddeler.
Ama ardından yedinci maddeden itibaren Yardım Toplama Kanunu, Dernekler Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanunu’nda değişiklikler getiren maddeler başlıyor.
Bu değişikliklerde BM’nin ülkelerden beklentisinin ötesine geçilmiş; fırsat bu fırsat denilerek devletin eline, problem çıkaran sivil topluma karşı yeni sopalar verilmiş.
Dernek ve vakıfların online olarak yardım toplamasını, yurtdışına yardım göndermesini zorlaştıran, bir dernek ya da vakıf yöneticisi hakkında terör soruşturması açıldığında derneğe kayyım atanmasının önünü açan, avukatları müvekkilleri hakkında ihbarcılığa zorlayan, yurtdışındaki dernek ve vakıfların Türkiye’de örgütlenmesine kısıtlamalar getiren düzenlemeler bunlar.
İktidarın reformlar için Dolmabahçe’de görüştüğü TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD gibi ‘sivil toplum’ örgütlerinin umurunda olmasa da, gerçek sivil toplum örgütlerinin ve aktivisitlerin tüylerini diken diken etti bu maddeler.
Farklı kesimlerden sivil toplum örgütleri dün farklı açıklamalarla kanunu eleştirdi.
Mazlum-Der, Özgür-Der, AKDAV, Hukukçular Vakfı, Medeniyet Vakfı ve Umran Vakfı ortak bir basın toplantısı yaparak, Meclis’te muhtemelen pek çoğu farkında olmadan bu kanunu görüşecek milletvekillerini uyardı:
“Irak’ın işgalinde de kullanışlı bir aparat olan Kitle İmha Silahları başlığı altında, kirliliği malum uluslararası organların tavsiyeleri bahane edilerek hazırlanan, Dernekler Kanunu ve Yardım Toplama Kanununda köklü değişiklikler yapan, muhatapları dinlenilmeden, hiçbir toplumsal tartışmadan geçirilmeden, nasıl ve hangi gerekçelere dayandığı belirsiz yasa teklifinin öncelikle usulen sakat olduğunu vurgulama ihtiyacı hissediyoruz.
“İçerik açısından özellikle dikkat çekmek isteriz ki teklifin 15. Maddesiyle, basit bir soruşturma ile bile, masumiyet karinesine aykırı olarak, dernek organlarında yer alan kişinin hattâ dernek organının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasının ve derneğe kayyım atanması ile gerekli görülürse derneğin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasının yolu açılmaktadır. Soruşturma ve kovuşturmaların uzunluğu ve niteliği, basit bir gizli tanık beyanı ile bile kişi ve kurumların rahatlıkla soruşturmalara dahil edilebildikleri dikkate alındığında sivil toplumun karşı karşıya bulunduğu risk anlaşılacaktır.
“Zaten ciddi bir denetim, yaptırım riski ve bürokrasi ile kuşatılmış bulunan sivil toplumun sesini daha da kısacak, şiddete bulaşmadığı mahkeme kararları ile sabit örgütlerin bile terör örgütü kapsamına alındığı bir vasatta, terör gibi muğlak ve kaygan bir kavram üzerinden sivil toplum faaliyetlerini ve itirazlarını kriminalize edecek, ifade özgürlüğünün ve örgütlenme hakkının özünü zedeleme riski taşıyan düzenlemeye açıkça itiraz ettiğimizi vurgularız.
“Biz aşağıda imzası bulunan sivil kuruluşlar olarak, söz konusu teklifte yer alan Dernekler Kanunu’na ve Yardım Toplama Kanunu’na ilişkin maddelerin teklif metninden çıkartılması gerektiğini, bu tür düzenlemelerin ilgilileri ile istişare edilmeden tepeden inme yöntemlerle hazırlanması geleneğinden vazgeçilmesi gerekliliğini vurgularız.”
İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, Yurttaşlık Derneği, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin öncülüğünde de yüze yakın vakıf ve dernek bir açıklama yaptı:
“Teklifin amacı ve ismi ile hiç ilgisi olmadığı halde, Yardım Toplama ve Dernekler Kanunlarında yapılan değişiklikler ile mevcut dernek ve vakıfların yardım toplama faaliyetleri ve örgütlenme özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanmakta ve İçişleri Bakanlığının dernekler üzerindeki siyasi vesayetini sağlayacak yeni düzenlemeler içermektedir… dernek ve vakıfların tümü tek imza ile kapatılma riskiyle karşılaşacak, bu konuda açılacak idari davalar yıllarca süreceği için pratikte ‘hızlı kapatma’ prosedürü yaratılmış olacaktır.”
Hem İslami hem sol ve liberal STK’ların bu ortak tepkisi meselenin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Ülkede sivil toplum o kadar itibarsızlaştırıldı ki bazı sivil toplumcular bile yasaya, “esas hedef yerli silah sanayisi”, “mesele sivil toplum mu sanıyorsun” diyerek karşı çıkıp, ancak yerli ve milli duyarlılıklara hitap ederek karşı çıkmaya çalışıyor.
Ama bakalım, uzun süredir sivil toplumu sadece kendisini destekleyen bildirilerin imzacısı olarak gören, sivil toplum örgütleri deyince aklına yurtdışından fonlanan yerli ve milli olmayan unsurlar gelen, hiç iktidardan gitmeyecekmiş gibi devletin karşısında sivil toplumu ve vatandaşları zayıflatan iktidar bu sesleri duyacak mı?
Bir gün yine sivil topluma, devlet karşısında birey haklarına ve özgürlüklerine ihtiyacımız olabilir diyerek geri adım atacaklar mı?
Yoksa bu itiraz da, ulu’l-emre isyan, hikmet-i hükümetten şüphe etmek olarak görülüp, uzun beşinci kol faaliyetleri fişlemesine mi eklenecek?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025