Yıldıray OĞUR
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin savunma sanayiine dönük eleştirileri için “beşinci kol faaliyeti” dedi. CHP grupbaşkanvekili Özgür Özel, Meclis’teki bütçe görüşmelerinde “beşinci kolu” ilk olarak İspanyol diktatörü Franco’nun kullandığını hatırlatıp, Erdoğan’ı Franco’nun tabirlerini kullanmakla ve diktatörlükle suçladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ona “Franco CHP’nin içinde yaşıyor. Erdoğan yerli ve millidir” diye cevap verdi. Sonra arşivlerden İnönü’nün Faşist İtalya ziyareti, Hitler’in doğum gününe gönderilen heyet ve Nazi Almanyası ile Türkiye arasında imzalanan dostluk anlaşması kupürleri çıkarıldı. Diktatör olsa, diktatör diyemezsin tezi tekrarlandı. Ve klasik son; Özel hakkında 250 bin TL’lik tazminat dâvâsı açıldı. (Bu arada “diktatör olsa diktatör diyemezdin” savunmasının orijinali bir zamanlar Atatürk’e atfedilirdi ama ona 70-80 yıl sonra diktatör diyenler hakkında bile hâlâ davalar açılabiliyor. )
Arada bir tekrarlanan bu milli siyasi spor faaliyetini çok uzatmadan şunları hatırlatıp geçelim; 1932’de İnönü’nün ziyaret ettiği Mussolini’yle 1935 Etiyopya işgaline kadar ABD ve Avrupa ülkelerinin de çok iyi ilişkileri vardı. 1939’da Hitler’in 50. Yaş gününe Türkiye dışında daha sonra işgal edeceği Yunanistan, Macaristan, Yugoslavya, Belçika, Danimarka’dan heyetler katılmıştı. 1941’de Türkiye, Edirne sınırına kadar gelmiş Nazi ordusu tarafından işgal edilmemek için dostluk ve işbirliği anlaşması imzalamış ve o dönem Nazilere yanaşmıştı. Ayrıca, İspanya İç Savaşı’nı kazanıp 1975’e kadar ülkenin başında kalan Franco’yla daha sonra bütün Batılı ülkeler iyi ilişkiler kurdu; Türkiye’nin en ileri ilişkisi de 1959’da Menderes’in İspanya’ya gidip Franco’yla dostluk anlaşması imzalamasıydı. Diktatör olsa diktatör diyemezsin savunmasını da ilk Atatürk’le ilgili eleştiriler için kullanılırdı.
“Beşinci kol” tabiri ise, evet, Franco’ya ya da onun yakın adamlarından general Mola’ya ait. 1936’da söylenmiş ilk olarak. Francocu milliyetçi kuvvetler, Cumhuriyetçi yani sol güçlerin elinde olan Madrid’e doğru ilerlerken Franco ya da Mola, “Dört koldan Madrid’e yaklaşıyoruz. Beşinci kol da şehrin içinde bizi bekliyor” diyerek Madrid’deki Franco yanlılarına atıf yapınca meşhur olmuş bu tabir.
Aslında buradaki “beşinci kol” negatif değil, pozitif.
Bu tabir bugünkü “içeride düşmanın emrindeki adamlar,” “ajanlar” anlamını ise Madrid’deki komünistler sayesinde kazanmış. Francocuların bu “Beşinci kol” vurgusunu Madrid’deki komünistler bir cadı avına çevirmiş; “beşinci kol”a dikkat çeken yayınlar yapmışlar, hattâ Franco güçleri Madrid’e yaklaşırken, “beşinci kol” ihanetinden korkup hapishanedeki Franco yanlılarını öldürmüşler.
“Beşinci kol” suçlaması, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin hedefindeki ülkelerin içindeki Nazi yanlısı güçler için, Soğuk Savaş yıllarında ise ne tuhaftır ki kavramın banisi komünistler için kullanıldı.
Bugün de hâlâ kullanımda.
Çin, Hong Kong’taki protestolar için; Putin ve Orban ülke içindeki muhalifler, liberal STK’lar için; Avrupa’daki aşırı sağ partiler göçmenler için “beşinci kol” faaliyeti diyor.
Türkiye’de de, 70’lerde sağcılar tarafından içerideki komünistler için kullanıldıktan sonra, 80’lerde ve 28 Şubat döneminde irtica için, 90’ların sonundan itibaren ise ulusalcılar tarafından bütün sivil toplum faaliyetleri ve liberaller için kullanıldı.
En son beşinci kol tabiri ulusalcıların elindeydi. Bunun üzerine kurulu çok sayıda kitaplar yazdılar, ülkedeki bütün sivil toplum çalışmalarını sivil örümceğin ağına benzettiler. Tabii bu beşinci kol faaliyeti o zamanlar AK Parti iktidarına da hizmet ediyordu.
Son beş yıldır ise bu tabiri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarında, iktidara yakın think tank’lerin raporlarında, gazetelerin haberlerinde, köşe yazılarında sık sık görüyoruz.
Yani bir ülkede “beşinci kol” tabiri kol geziyorsa, o ülkede muhalifler, sivil toplumcular, gazeteciler için hayat zor, ortam zehirlenmiş demektir.
Özellikle son beş yılda devlet, medyadan sivil topluma, belediyelerden iş adamlarına kadar her alana müdahil oluyor; haklarında dâvâlar açarak, kayyımlar atayarak, kendisine yakın örgütlenmeler kurarak alternatif nefes alanlarını kapatmaya çalışıyor; her siyasi, sosyal, hattâ entelektüel tartışmanın içine polisiyle, savcısıyla giriyor.
Vatandaşlar ve sivil toplum, her geçen gün devlet karşısında zayıflıyor.
Bir zamanlar el üstünde tutulan sivil toplum örgütleri de, herşeye hakim ve her konunun içinde bir devlet karşısında anlamsızlaşıyor; sivil toplum örgütlerinin oturup devlet olmadan bir konuyu konuşması ve çözmeye çalışması bile kriminalize edilmelerine yetiyor.
Bir zamanlar dernekler ve vakıfların etrafında örgütlenmiş muhafazakâr camiadaki bütün iktidar alanları devlet ve AK Parti tarafından kontrol ediliyor. Bu alanda başka aktörlerin tek başlarına hareket etmesine şüpheyle bakılıyor. Yılların birikimleriyle kurulmuş yüzlerce vakıf ve dernekten tek beklenen, kriz anlarında iktidara destek veren bildirilerin altına imza atmaları.
Bu çerçevenin içine girmek istemeyenler, eleştirel olmaya çalışanlar, geçen hafta yeni bir sürprizle karşı karşıya kaldı:
“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi.”
Adına bakıldığında kimsenin karşı çıkmayacağı bu kanun, TBMM Adalet Komisyonunda görüşülerek TBMM Genel Kuruluna sevk edildi.
Kanun, BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarına uyum çerçevesinde hazırlanmış.
43 maddelik kanun teklifinde, mevcut 6 kanunda da değişikliklere gidiliyor.
Kanunun ilk altı maddesi BM kararlarının Türkiye’de uygulanmasına yönelik maddeler.
Ama ardından yedinci maddeden itibaren Yardım Toplama Kanunu, Dernekler Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanunu’nda değişiklikler getiren maddeler başlıyor.
Bu değişikliklerde BM’nin ülkelerden beklentisinin ötesine geçilmiş; fırsat bu fırsat denilerek devletin eline, problem çıkaran sivil topluma karşı yeni sopalar verilmiş.
Dernek ve vakıfların online olarak yardım toplamasını, yurtdışına yardım göndermesini zorlaştıran, bir dernek ya da vakıf yöneticisi hakkında terör soruşturması açıldığında derneğe kayyım atanmasının önünü açan, avukatları müvekkilleri hakkında ihbarcılığa zorlayan, yurtdışındaki dernek ve vakıfların Türkiye’de örgütlenmesine kısıtlamalar getiren düzenlemeler bunlar.
İktidarın reformlar için Dolmabahçe’de görüştüğü TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD gibi ‘sivil toplum’ örgütlerinin umurunda olmasa da, gerçek sivil toplum örgütlerinin ve aktivisitlerin tüylerini diken diken etti bu maddeler.
Farklı kesimlerden sivil toplum örgütleri dün farklı açıklamalarla kanunu eleştirdi.
Mazlum-Der, Özgür-Der, AKDAV, Hukukçular Vakfı, Medeniyet Vakfı ve Umran Vakfı ortak bir basın toplantısı yaparak, Meclis’te muhtemelen pek çoğu farkında olmadan bu kanunu görüşecek milletvekillerini uyardı:
“Irak’ın işgalinde de kullanışlı bir aparat olan Kitle İmha Silahları başlığı altında, kirliliği malum uluslararası organların tavsiyeleri bahane edilerek hazırlanan, Dernekler Kanunu ve Yardım Toplama Kanununda köklü değişiklikler yapan, muhatapları dinlenilmeden, hiçbir toplumsal tartışmadan geçirilmeden, nasıl ve hangi gerekçelere dayandığı belirsiz yasa teklifinin öncelikle usulen sakat olduğunu vurgulama ihtiyacı hissediyoruz.
“İçerik açısından özellikle dikkat çekmek isteriz ki teklifin 15. Maddesiyle, basit bir soruşturma ile bile, masumiyet karinesine aykırı olarak, dernek organlarında yer alan kişinin hattâ dernek organının geçici olarak görevden uzaklaştırılmasının ve derneğe kayyım atanması ile gerekli görülürse derneğin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasının yolu açılmaktadır. Soruşturma ve kovuşturmaların uzunluğu ve niteliği, basit bir gizli tanık beyanı ile bile kişi ve kurumların rahatlıkla soruşturmalara dahil edilebildikleri dikkate alındığında sivil toplumun karşı karşıya bulunduğu risk anlaşılacaktır.
“Zaten ciddi bir denetim, yaptırım riski ve bürokrasi ile kuşatılmış bulunan sivil toplumun sesini daha da kısacak, şiddete bulaşmadığı mahkeme kararları ile sabit örgütlerin bile terör örgütü kapsamına alındığı bir vasatta, terör gibi muğlak ve kaygan bir kavram üzerinden sivil toplum faaliyetlerini ve itirazlarını kriminalize edecek, ifade özgürlüğünün ve örgütlenme hakkının özünü zedeleme riski taşıyan düzenlemeye açıkça itiraz ettiğimizi vurgularız.
“Biz aşağıda imzası bulunan sivil kuruluşlar olarak, söz konusu teklifte yer alan Dernekler Kanunu’na ve Yardım Toplama Kanunu’na ilişkin maddelerin teklif metninden çıkartılması gerektiğini, bu tür düzenlemelerin ilgilileri ile istişare edilmeden tepeden inme yöntemlerle hazırlanması geleneğinden vazgeçilmesi gerekliliğini vurgularız.”
İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, Yurttaşlık Derneği, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin öncülüğünde de yüze yakın vakıf ve dernek bir açıklama yaptı:
“Teklifin amacı ve ismi ile hiç ilgisi olmadığı halde, Yardım Toplama ve Dernekler Kanunlarında yapılan değişiklikler ile mevcut dernek ve vakıfların yardım toplama faaliyetleri ve örgütlenme özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanmakta ve İçişleri Bakanlığının dernekler üzerindeki siyasi vesayetini sağlayacak yeni düzenlemeler içermektedir… dernek ve vakıfların tümü tek imza ile kapatılma riskiyle karşılaşacak, bu konuda açılacak idari davalar yıllarca süreceği için pratikte ‘hızlı kapatma’ prosedürü yaratılmış olacaktır.”
Hem İslami hem sol ve liberal STK’ların bu ortak tepkisi meselenin ciddiyetini ortaya koyuyor.
Ülkede sivil toplum o kadar itibarsızlaştırıldı ki bazı sivil toplumcular bile yasaya, “esas hedef yerli silah sanayisi”, “mesele sivil toplum mu sanıyorsun” diyerek karşı çıkıp, ancak yerli ve milli duyarlılıklara hitap ederek karşı çıkmaya çalışıyor.
Ama bakalım, uzun süredir sivil toplumu sadece kendisini destekleyen bildirilerin imzacısı olarak gören, sivil toplum örgütleri deyince aklına yurtdışından fonlanan yerli ve milli olmayan unsurlar gelen, hiç iktidardan gitmeyecekmiş gibi devletin karşısında sivil toplumu ve vatandaşları zayıflatan iktidar bu sesleri duyacak mı?
Bir gün yine sivil topluma, devlet karşısında birey haklarına ve özgürlüklerine ihtiyacımız olabilir diyerek geri adım atacaklar mı?
Yoksa bu itiraz da, ulu’l-emre isyan, hikmet-i hükümetten şüphe etmek olarak görülüp, uzun beşinci kol faaliyetleri fişlemesine mi eklenecek?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025