Zeki ALPTEKİN
Ya da, Türkiye yeni bir Güney Kore örneği olabilir mi?
Bu bağlamda, eğer „1908 Jöntürk Devrimi olmasaydı, II. Abdülhamit döneminde Osmanlı ülkesinde Güney Kore tipi bir gelişme sağlanarak gelişmiş ülkeler seviyesine gelinebilir miydi" sorusu, üzerinde tartışılarak günümüze ilişkin sonuçlar çıkarma açısından iyi bir akademik çalışma konusu olabilirdi! Bu yazıda bir gazete makalesi çerçevesinde bir iki özlü örnekle ve teorik soyutlama ile bazı kısa saptamalar yapmaya çalışacağız! Konuya dünyadan örneklerle başlayalım:
1. Almanya tüm endüstriyel gelişmesini, 1860-1870 gibi çok kısa bir zaman aralığında yaptığı atılıma borçludur. Bu dönemde karşılarında, İngiltere gibi burjuva devrimini yapmış ve peşi sıra gelen 1. endüstri devrimine koyulmuş gelişmiş bir kapitalist ülke vardı. Kapitalizmin ve Endüstri devriminin İngiltere’de gelişmesinin en önemli nedenlerinden birisi ise ücretlerdi! Dünya'daki en yüksek işçi ücretleri o zamanlar burada, yani İngiltere'de oluşmuştu! Bu ise özellikle dış ticarette -metaları pahalılaştırmasından dolayı- önemli bir engeldi. Bu „sorunu“ aşmanın tek yolu, giderek daha az canlı emek kullanarak daha fazla makina ile üretim yapmaktan geçiyordu. Çünkü ancak makinalaşmanın hızlandırılması yolu ile emek de daha ucuz hale getirilebilirdi! Ekonomi Politik'deki deyimi ile „sermayenin organik bileşiminde sabit sermaye payını, değişken sermayeye oranla yükseltmek“ vazgeçilmez bir durumdu! O zaman ki teknoloji yaratımı ve makina yapımı ise günümüzle kıyaslanamayacak derecede basit ve ucuzdu. En nihayetinde üretimde teknikleşmenin ilk uygulandığı yer dokuma tezgahları oldu. Ki, buradaki iyileştirmeler, gelişmeler öyle uzun boylu yatırımları, banka kredilerini falan gerektirmiyordu. Endüstriyel inovasyonlara -yenileşmelere- yapılan yatırımlar, girişimcilerin yakın çevrelerinde topladıkları borç paralar ile yapılabilecek kadar düşük miktarda idi. Bu şekilde gerçekleşen sermayenin (ilkel) birikimi, peşi sıra gelen daha büyük yenileşmelerin de zeminini teşkil ediyordu. Kısacası, o dönemde Avrupa’nın -ve Almanya’nın- karşısında böylesi bir yoldan geçerek gelişmiş bir İngiltere kapitalizmi vardı!
Bu derece „gelişmiş“ kapitalizm karşısında göreceli olarak „daha az gelişmiş ülkeler“ için ayakta kalabilmenin tek yolu, gümrük duvarlarını yükseltip kendini korumaktan geçiyordu. Almanya da önce bunu yaptı zaten. Sonra da, Prusya devletinin desteğiyle, harıl harıl İngiltere'de yapılan buluşların, makinaların hepsi "çalınıp" kopya edilerek ülkeye getirilmeye başlandı! Textil makinaları, buharla çalışan makinalar vs. derken, kısa zamanda, İngiltere’de ne varsa Almanya’ya taşındı! Bir de tabii, o dönemde bunun üzerine kendilerinin koydukları demir-çelik endüstrisini saymak gerekir. Bir kere bu temel, bu çıkış noktası oluştuktan sonra gerisi artık kendiliğinden geldi; yani, kendi buluşları vs. ile devam etti. Sonuç: Almanya ve İngiltere arasındaki teknolojik fark adım adım göreceleşti, Almanya İngiltere'ye -teknolojik olarak- 10 yılda yetişti!
Fransa örneği de aşağı yukarı buna benzer! Ancak bu da gene 19. yüzyılın ikinci yarısında mümkün olan bir gelişme.
İkinci örneğimiz 20. yüzyıldan:
2. Japonya ve Güney Kore
Almanya gibi Japonya da II. Dünya savaşı sonrasında "silahlanma yasağı" konulmasına bağlı olarak diğer ülkelerde bu sektöre ayrılan meblağların sivil yatırımlar için kullanılması sonucunda - tabii bir de buna üretkenlik faktörünün eklenmesiyle birlikte- belirli bir birikim olanağı elde etti (bu konuda ABD'nin 1920'li yıllarda „Fordizm“le birlikte yakaladığı, silahlanmaya dayanmayan sivil endüstrileşme anlayışı diğer bir örnektir). Bunun dışında Japonya, o dönemlerde zaten aktüel olan "ithal ikameci" ekonomi politikalarla ve „yüksek“ gümrük duvarları ile ekonomisini koruyarak ve aynı Almanya ve Fransa'nın 19. yüzyılda yaptıklarını tekrarlayarak, yani "kopyalayıp üreterek" bugünkü seviyeye geldi.
Güney Kore’ye gelince, bugün o da artık "Gelişmiş Ülkeler" kategorisinde sayılıyor. Olayın biraz kendine özgü yanları bulunmakla birlikte onların bu seviyeye gelişleri de yukardaki örneklere benzer. 1960’lı yıllardan itibaren "otoriter-askeri" yönetim altında bulunan Güney Kore, özellikle 70'li yıllardan itibaren gümrük duvarlarının korumacı etkisi altında, devletin direk ve indirek devasa desteği altında demir-çelik, enerji, makina ve altyapı gibi baz alanlara yatırım yaparak, ve de tabi, "çalıp, kopyalamaya ve geliştirmeye" dayanan bir birikim rejimini uygulayarak belirli bir noktaya gelmeyi başardı. Burada bize göre; Kuzey Kore'den gelen "komünizm" tehlikesine karşı "Amerikan koruması ve yardımı", üretici güçlerin gelişmesi konusunda olumlu bir rol oynadı. Burada, Batı Almanya'nın Doğu Almanya ile „sistem yarışına girmesi gibi bir durumun olduğunun, Güney Kore’nin Kuzey Kore karşısındaki başarısının bütün bir kapitalist sistemin başarısı sayılacağının, bu bağlamda, Marshall yardımı misali destek ve yardımların, o dönemde geçerli olan "az gelişmiş ülkelerde teknolojik gelişmeye ancak belirli bir yere kadar müsade etmek" şeklindeki "emperyalist bağımlı kılma" stratejisini Güney Kore zemininde etkisiz kıldığının da altını çizelim. Diğer bir deyişle, o dönemdeki „uluslararası iş bölümü“ Güney Kore için biraz „farklı“ bir şekilde yaşama geçti!!
80'li yıllarda artık bir "Asya Kaplanı" haline gelen Güney Kore, ileri teknolojik alanlara, gemi ve otomotiv sanayisine yapılan yatırımlarla -özellikle bu alanlarda uzmanlaşarak- gelişmiş ülkeler ile arasındaki teknolojik farkı 2000'li yıllar itibarı ile kapattı. Örnekleyecek olursak ; mikro teknolojilerin belli bir bölümü artık burada üretiliyor. Gemi sanayisi ise dünyada „eşsiz, rekabetsiz“ neredeyse! Dünyanın en büyük tankerleri, taşıyıcı gemileri, en iyi fiyata, en kaliteli olarak burada yapılıyor. Merkez kapitalist ülkelerdeki gemi sanayisinin giderek yok olmasının ardında Güney Kore gerçekliğini aramak gerekir, tesbiti yanlış olmaz.
Şimdi artık baştaki soruya geri dönebiliriz: Evet, eğer „Jöntürk Devrimi“ olmasaydı II. Abdülhamid’den sonra da böyle bir gelişme trendi yakalanabilir miydi?
Son zamanlarda altı çok çizilen II. Abdülhamid döneminin "kalkınmacı" bir döneme denk geldiğini biliyoruz. Bu nedenle, eğer Jöntürkler 1908'de „devrim“ yaparak onu "tahttan indirmeselerdi", I. dünya savaşına girilmeseydi, ve de Osmanlı toprakları içindeki halklar „milliyetçilik“ rüzgarına kapılarak ayrılıp ayrı devlet kurma sevdasına kapılmasalardı; tabii bütün bunlara bağlı olarak Ermeni tehciri de olmasaydı (ki bu konu çok önemlidir; zira bu gelişmenin o dönemde ülkeye, Türkiye'nin 1997-2001 krizi ile kaybettiği ekonomik güce eşdeğer bir maliyeti olduğu tahmin ediliyor), yukarda örneklerini verdiğimiz bir korunmacı ve taklit etme politikası ile, yukardan aşağıya doğru devlete bağımlı „çarpık“ bir şekilde de olsa -Cumhuriyet döneminden sonra olduğu gibi- bu „kalkınmacı“ sürecin daha da ileri gidebileceğini düşünebiliriz!... Ama tabii tarihe böyle bakılmaz!... Çünkü, tarihte olan herşey başka türlüsü olamayacağı için olmaktadır. Bu nedenle, tarihi anlamaya çalışırken biz daha çok „neden böyle olmuş“ diyerek yola çıkabiliriz.
O zaman biz de öyle yapalım ve soralım, neden Osmanlı’da Batı’da falan olduğu gibi bir gelişme çizgisi ortaya çıkamamıştır?
Bir kere, Osmanlı Devleti’ni İngiltere, Fransa Almanya gibi Batı toplumlarıyla kıyaslamak temelden yanlıştır. Çünkü Osmanlı Devleti Batı toplumları gibi barbarlığının yukarı aşamasından sonra yerleşik toplum haline gelip, üretim faaliyetini temel alarak devletleşerek gelişen bir toplum değildir. Bizde devlet aşiret toplumunun fetih yoluyla „devletleşmesiyle“ yukardan aşağıya doğru ortaya çıkar. Üretim faaliyeti bizde sadece fetihçi -fütuhatçı- yapıya lojistik destek sağlaması açısıdan bir öneme sahiptir… Daha sonra, fetihçilik sona erip de sistem yapısal bir değişim zorunluğuyla karşı karşıya gelince zaten iş işten geçer.
Bu nedenle, II. Abdülhamid döneminde yukardan aşağıya doğru devlet eliyle başlatılan „kapitalistleşerek kalkınma hamleleri“ ilk bakışta Rusya’daki Deli Petro’yla falan kıyaslanabilir gibi görünüyorsa da, Osmanlı toplumundaki gelişme özünde çok farklıdır. Çünkü, (feodal) Rusya’da da gene Batı’da olduğu gibi Kent toplumunu temel alan, aşağıdan yukarıya doğru bir gelişme söz konusudur ve burada sistemin temelinde „Moskova Prensliği“ gibi bir Kent toplumunun yattığı gerçeği vardır. Osmanlı ise hiçbir zaman feodal bir toplum bile olamamıştır… Devlet haline gelmeye paralel olarak aşiret yapısının adeta taşlaşarak devletleştiği, kendine özgü antika bir yapıdır; bir İbni Haldun toplumudur o!...
Osmanlı devleti ve toplumu, varoluş koşullarını kendi iç dinamiğini iğdiş etmekte bulan kısır, üretken olmayan bir toplumdur. Burada esas olan üretim faaliyeti -buna bağlı olarak da- toplumsal gelişme falan değildir. Esas olan daima devlettir, devletin varlığını korumasıdır, „devleti yaşatmaktır“. Ne yapılıyorsa da bunun için yapılır. Bugün bile hala kimileri Şeyh Edebali’nin o sözünü tekrarlayarak övünürler: „insanı yaşat ki devlet de yaşasın“!!.. Üzerinde azıcık düşününce, sadece bu söz bile yeter bütün bir Osmanlı tarihini kavramak için!...
II. Abdülhamid „kalkınmacı“ bir Sultan olması, tek başına bu da yetmiyor! Zaten yetmediği içindir ki o „Jöntürk Devrimi“ de gündeme gelmiştir. Orada da amaç „devleti kurtarmak“ değil mi idi?… Genç kuşaklar bakarlar ki „devletin her yanında bir milliyetçilik dalgasıdır alıp başını gidiyor“, onlar da bunun önünü kesmek için düğmeye basarlar!... Savaşa girmek de gene aynı çaresizliğin sonucudur. Bir yanda İngiltere, Fransa, Rusya, öte yanda ise Almanya vardır. Osmanlı bakar ki, „bir şekilde arada kalarak azgın kurtlara yem olacak“, o da bunlardan biriyle, yükselen güç olan Almanya’yla birlikte savaşa girerek kendini kurtarmaya çalışır!... Ama evdeki hesap çarşıya uymaz tabii!… Ermeni tehciri, Balkan Harbi vs. de hep bu kısır yapının, antika varoluş koşullarını muhafaza edebilme çaresizliğinin sonucu olur…
Bu bağlamda tarihimizdeki Duyun-u Umumiye gerçeğine de kısaca değinmekte yarar var. Kimileri, nasıl bugün o „üst akıl“ gelişmemizin önünü kesiyorsa, bunun için önümüze binbir engel çıkarıyorsa, o zaman da -19. yüzyılda- gene aynı Batı’lı emperyalistler „Duyun-u Umumiye“ yolu ile Osmanlı’yı yarı sömürge yaparak onun gelişmesini engellediğini öne sürüyor. Oysa bu bakış oldukça tek taraflı ve bu yüzden de sorunlu! Çünkü Duyun-u Umumiye'nin durup dururken gelip Osmanlı’yı teslim almadı!! Üretemeyen, o zamana kadar fütuhata dayanan antika bir yapının ayakta kalabilmesi -isyanları bastırmak için modern ordu kurabilmesi- için gerekli olan kaynak, kredi vs. o dönemde Batı’dan alınan borçlar ile mümkün oldu… Ne kadar da bugünün Yunanistan'ına benziyor. Yani „hırsızın hiç mi suçu yok“ bu durumda!
Peki tüm bunlardan bugüne ilişkin buradan çıkaracağımız „dersler“ ne olmalı?
Geçmişle günümüz 21. yüzyılı arasında önemli farklar var. Eskinin „kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası“ artık yaşamın bizatihi kendisi tarafından aşındırılıyor:
Klasik „Gelişmiş kapitalist ülkeler“ kategorisine rakip, ekonomik olarak hemen hemen her açıdan ona yaklaşan, dünya ticaretinin vesermaye hareketlerinin çoğunluğunu kendinde toplayan 3. bir „Gelişmekte olan Ülkeler“ kategorisi var artık bugün ortada. (Bu konudaki gelişmeleri amprik ve teorik olarak www.aktolga.de/z3.pdfadlı kaynakta bulunabilecek olan „TTIP, CETA, TPP vs. vs.: Tarihsel kontexte „serbest ticaret anlaşmaları“nın global ekonomik gelişmelerdeki yeri“ adlı çalışmamızda etraflıca incelemiştik. İlgilenenler buraya bakabilirler.)
Çünkü süreç artık, geçmişten farklı olarak, „üretici güçlerin gelişmesinin önünün açıldığı“, „teknolojide ve teknolojiye ulaşımda tekellerin kırıldığı“, bilginin, yeni bilgiler üreterek bunları hayata geçirmenin çok daha basit hale geldiği bir zeminde gelişiyor. Ki „kapitalizmin eşitsiz gelişimini“ aşındıran diyalektik de budur! Artık gelişme sadece merkez batılı kapitalist ülkelerle sınırlı değil! Gelişmelerin 21. yüzyılda geldiği nokta, „daha iyi ve ucuz“ üretme felsefesine dayanıyor. Bu ise teknolojik gelişmelerin sırlarının -19. ve 20. yüzyılda olduğu gibi- Lenin'in deyimi ile „çelik kasalarda saklanması ve 'uygun' zamanda ortaya çıkarılmasını“ değil, tam tersine hemen uygulanıp -kapitalizm tarafindan yeniden keşfedilen- „serbest rekabette“ ayakta kalabilmenin dayanağı oluyor. Sonuç olarak gelişme, artık teknolojik inovasyonların ulus-devlet sınırları içinde değil, tüm dünya ölçeğine yayılmasına neden oluyor. Bu ise (global) şirketlerin ulus-devlet kabuğuna ihtiyaç duymadan, nerede kendini -ekonomik ve siyasi açıdan- güvenli hisediyorsa orada aktifleşmesini beraberinde getiriyor. Bu süreç, her düzeyde ve güçte devasa pazar aktörünün (uluslararası) piyasaya girme şansını elde ettiği, deyim yerinde ise „mahallelerin köşesindeki ekmek fırınlarının bile ithal hamurdan ekmek yapan üreticiler vasıtası ile uluslararası rekabete bağımlı hale geldiği“ bir dönemi ifade ediyor.
Sonuç olarak; kapitalizmin ileri ülkelerini ekonomik açıdan yakalamak, artık eskisi gibi korunmacı bir politika ile değil, tam tersine „dışa bağımlı“ bir -ekonomi- politika ile mümkün! Teknik gelişmelerin merkezleri ile „bağlanarak“ mümkün! Çağımızda „bağımsızlık“ artık „yok olma“ anlamına geliyor, dolayısıyla „reaksiyoner“ bir öze tekabül ediyor. Bu açıdan bu zeminde yer almak, ona buna „efelenmekle“ değil, „herşey karşıtı ile varolur“ diyalektiğini kavramanın verdiği rahatlıkla „tereyağdan kıl çeker gibi“ rasyonal politika ile mümkün!
Bu konuda önümüzde çok açık bir örnek var: Çin!
Bu ülke, „serbest, liberal kapitalist ekonomi dinamiği” için lazım olan ne varsa -kapitalist özel mülkiyet edinme hakkından tutun da, bununla ilgili hukuksal düzenlemeler ve bunların üst yapı kurumları vs.- bunların hiçbirinin yada çoğunun olmadığı bir ortamda, adeta şimdiye kadar ki „ekonomik kuralları ihlal edercesine“, bu konuda yazılmış teorileri alt-üst edercesine, „ona buna babalanmadan, kendi işine bakarak“ gelişebildi, hala daha gelişiyor. Öyle ki, dünya reel ekonomisinin 1/5'i artık Çin ile bağlantılı; Amerika ve Avrupa'ya rağmen, ama aynı zamanda onlara da birlikte!
Şimdi böylesi bir dünyada "filmi adeta geriye sararak", yada "akan suyu geriye doğru kaynağına yönlendirmeye çalışarak", "90 yıllık reklam arası bitti" söylemi ile tekrar 1910'lara, yani "kapitalizmin eşitsiz geliştiği dönemlere" dönmenin şartları artık var mıdır? Bu dünyada artık "gümrük duvarlarını yükseltip" korunmacı bir sistemle gelişmek mümkün müdür? Bu şartlarda -mesela- artık “Gelişmekte olan Ülkelerin” de önemli bir özelliği olan "sermaye ihracını" nasıl yapacaksınız? 20. yüzyılda "emperyalistlerin" yaptığı gibi mi? Yani diğer ülkelerin gelişmesine ket vurarak, onları kendine bağımlı kılarak mı? "Global serbest rekabette" var mı bunun şartları?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023
11.07.2023