Halil BERKTAY
Taner Akçam’ın (TA), Torosyan’a “Çanakkale savaşları uzmanı askeri tarih profesörü” ve yazdığı kitaba “bilimsel eser” muamelesi yaptığımız; bu açıdan kusur bulup eleştirdiğimiz (TA “saldırmak” diyor) iddiası, hakikaten absürd; çok sığ ve nafile bir defansif manevra. Ortada “anıları” diye takdim edilen bir kitap var. Biz de diyoruz ki anı filan değil, düpedüz kurmaca.
Buradan sıra, TA’nın aldığı pozisyonun ikinci ayağına geliyor. Mesele şu: TA muazzam bir kanıt yığınını inatla yok saymakta. Ayhan Aktar’la (AA) 2010 başlarındaki ilk tartışmamızın ardından, son dönemde ilkin Agos’un Hakan Erdem’le söyleşisi çıktı (14 Eylül 2012). Ardından Hakan eleştirilerini daha da genişleterek 6 Ekim’deki Eski Defterler programında tekrarladı. Üstelik AA, bazı dikkatli seyircilerin fark ettiği gibi, pek bir şey de diyemedi; sağa döndü sola döndü, yer yer şakaya vurmaya çalıştı ama hiç olmadı. Galiba TA da buna kızmış ki, AA’yı direnemediği için eleştiriyor (HerTaraf, 24 Aralık). Eh, bunu da aralarında çözsünler artık.
Geçelim; sonra ben tekrar yazmaya başladım; 24-25-27-31 Ekim ve 1-3-7-8-10-14-15-17-21 Kasım 2012 tarihlerinde toplam on üç makalede, Torosyan’ın çürüklüğünün kapsamlı ve çok çeşitli işaretlerini sıraladım. Buna TA’nın cevabının bir bölümü (Agos, 23 Kasım), soykırımı örtbas etme suçlamasını bir yana bırakırsak, “Varsa yoksa Çanakkale; varsa yoksa gemiler; ... o tepe miydi bu tepe mi?” gibi küçümseyici ifadelerle, ortaya konan kanıtları hafife almak şeklinde oldu. AA’nın cevabı ise (HerTaraf, 28-29-30 Kasım) sadece bana hakaretle sınırlı kaldı.
Bunun üzerine haydi bir daha anlatayım demiş ve 2-6-8 Aralık yazılarımı yayınlamışken, o hafta sonu Hakan Erdem’in kitabı çıktı. Dolayısıyla 12-13-15-20 Aralık’taki Okuma Notları’mda, Hakan’ın kendi özgün bulgularını da genişçe özetleyebildim. Aktardıklarıma, Torosyan’ın sadece Çanakkale’ye değil, bütün diğer cephelere ilişkin anlatımının da tamamen uydurma olduğunun ortaya çıkmasının yanı sıra, (a) ABD’ye ilk 1920’de değil 1916’da gittiği ve altı ay Philadelphia’da kaldığı; (b) nüfus sayımındaki kendi ifadesiyle, sadece altı yıllık bir öğrenimi olduğu gibi, nihaî ve bitirici kanıtlar da dahildi. Şunu demek istiyorum: TA 2012 Aralık ayı içinde henüz Hakan’ın kitabını edinip okuyamamış olsa bile, hiç olmazsa benim yazılarımdan ve en geç Aralık ortası itibariyle, içeriği hakkında bir fikir sahibi olabilir; bu sayede ayağını denk alabilirdi.
Hal böyleyken, Taha Akyol’un köşesinde 20 Aralık’ta yayınlanan notunda TA, “tarihçi değil” faslı bir yana, Torosyan’dan “kendisi savaşırken” diye söz etmeyi sürdürebiliyor. Ne demek bu? TA, Torosyan’ın Harbiye’den subay çıktığı ve Osmanlı ordusunda (gene subay olarak) savaştığına hâlâ inanıyor demek. Hattâ, her ne kadar Hakan’ın ve benim zikrettiğimiz bütün verileri Çanakkale’ye indirgeyerek küçümsemesi, Torosyan’ın daha çok Çanakkale dışı anlatımına itibar etmekte direndiği izlenimini uyandırsa da, aslında Çanakkale’de savaştığına inanıyor olması dahi mümkün. Nitekim TA, 24 Aralık’taki HerTaraf yazısında da, hem “gemiler-tepeler” gibi klişelerle Hakan’ın ve benim kanıtlarımızı önemsizmiş gibi göstermeyi, hem de Torosyan’ın kitabından tarihî bir kaynak olarak geçerliliğini koruyormuş gibi söz etmekte. Zaten Osmanlı ordusundaki Hıristiyan askerler için bu “kaynak”tan, ancak bu takdirde yararlanılabilir. Ve tabii bunun üzerine bir de, Türk milliyetçiliğinin “kutsallık”larını gözettiğimiz için Çanakkale’yi öne çıkardığımız iddiası biniyor.
Bu tutumu, bırakın anlamayı, tarif etmekte zorlanıyorum. Torosyan’ı illâ dayatıldığı için yazmak zorunda kaldığımızı anlatıyoruz; olmuyor. Kendi payıma, neden ilk örneklerimi (onlarla sınırlı kalmasam da) daha çok Çanakkale’den seçtiğimi defalarca anlatıyorum; olmuyor. Ne gemi batırmış ne denizaltı; tasdiknâmesi hayalî; Harp Madalyası yok; İstanbul’da Enver’le ve iki Alman generaliyle görüştüğü uydurma; diğer bütün cephelerdeki birlikler, komutanlar ve muharebeler de gerçek dışı; Külek Boğazı’nda öyle çarpışmalar fizikman, arazi açısından olmuş olamaz; Lawrence’ın yok ettiği Osmanlı müfrezelerini bir de Torosyan’ın yok etmesi hem çok komik hem sübjektif ruh halini ele vermesi bakımından iyice anlamlı... diyorsun; gene olmuyor. Sonra bir de ortaya çıkıyor ki Harbiye’den mezun olduğunu iddia eden adam sadece ilkokul okumuş; Galiçya’da 1916’da nice kahramanlıklar gösteren adam, o sırada ABD’de, Philadelphia’da oturuyormuş.
Ama gene olmuyor, gene olmuyor; AA gibi TA da Torosyan’ın öyküsünü şu veya bu şekilde doğru kabul etmeye devam ediyor. Her neyse; ben de bütün bu “cevap olmayan cevap”lara karşılık, 26-27-29 Aralık, 2-3 ve şimdi 5 Ocak yazılarımla, eleştirmeye devam ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024