Halil BERKTAY
[19-20 Ağustos 2019] Uzun dünya tahlillerimi sürdürmek içimden gelmedi bir Pazartesi sabahı. Gözümü açtım; oldukça planlı olduğu anlaşılan bir operasyonla Van, Mardin ve Diyarbakır belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım atandığını öğrendim. Biraz internette dolaştım, ilk yorumlara baktım. Efendim, “bölgede HDP belediyeciliği değil PKK belediyeciliği var”mış. “HDP’li belediyelerdeki zulmün son bulmasına en çok şehit yakınları sevin”miş (ekranlarda alkışlayan “bölge halkı”nı görüyoruz). Bir başkasına göre, “o bölgede sandıktan çıkanı irade olarak görmemek gerekiyor”muş. “Oradaki cahil halkımız korkuyla oy ver”miş. Şu hale bakar mısınız: AK Parti iktidarının savunusu, “halk için halka rağmen”ci Tek Parti zihniyetinin ideolojisiyle çıkageliyor. Bir zamanlar “göbeğini kaşıyan adamlar [Türkler]” AKP’ye oy verdi dendiğinde, Beyaz Türk ırkçılığına hep birlikte kızıp köpürürdük. “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi olacak” diyen şarkıcılarla dalga geçerdik. Döndük dolaştık; şimdi “oradaki cahil halkımız”ın [Kürtlerin] sandıktan çıkan iradesini irade saymamak gerektiğini öğreniyoruz.
Pazartesi sabahı mazoşist eğilimlerim bu kadarıyla tatmin olmadı anlaşılan; üzerine bir de Alper Görmüş’ü okudum – OYAK’ın British Steel’i satın alma girişimi vesilesiyle, TSK’de Kemalist komuta hiyerarşisinin tamamen yerli yerinde olduğu ve AKP’nin de bu yapıyla işbirliğini kabullendiğine dair. Nihayet bir de Yıldıray Oğur’un Bazıları devlet sever’ini okudum, bu sefer AK Parti’nin tarihi sürekli yeniden yazma ve tahrif etme çabalarını anlatan. Osman Paksüt, Serruh Kaleli, Serdar Özgüldür… kimmiş, biliyor musunuz? Geçmişte Sabahattin Kanadoğlu’nun icat ettiği 367 oy “nitelikli çoğunluk” maskaralığını desteklemiş, türban yasağının kaldırılmasına karşı çıkmış hattâ AKP’nin kapatılmasının bile lehinde tavır almış eski veya halen de aktif bazı AYM üyeleri. Peki, Metin Feyzioğlu’nu hatırlıyor musunuz? Hani şu, 2014 Adli Yılın Açılışı töreninde inanılmaz bir skandala imza atan; Atatürkçü devirmeciliğin müşahhas, müşekkel hali; Barolar Birliği Başkanı sıfatıyla çıktığı kürsüden bir türlü inmeyen, her türlü protokol ve nezaket sınırını aşıp uzattıkça uzatan ve hiç alâkası olmadığı halde doğrudan hükümete siyasî saldırıya geçen, sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la karşılıklı bağrışmaya başlayan kişi. Peki bu dört zâtın arasındaki ortak nokta nedir? Halen hepsi, hak ve özgürlükleri sınırlama çabasında iktidarın gözde müttefiklerine dönüşmüş bulunuyor. Tesadüf sanmayasınız diye, bir de Haşim Kılıç’a reva görülen muameleyi anlatmış Yıldıray Oğur. AYM eski başkanı Kılıç, 2002, 2007 ve 2008 kararlarında hep demokrasinin yanında ve dolayısıyla vesayet rejiminin dayatmalarına karşı tavır almış. Hepsinde muhalefet şerhi var, kâh Erdoğan’ın siyasî hakları, kâh kadınların başlarını örtme özgürlüğü lehinde. Hele 2008’deki AKP’yi kapattırma dâvâsında, dâvânın esastan reddi yönünde oy kullanan ve görüş bildiren tek üye. Gelgelelim, AKP iktidarının bugünkü halinin yanında durmuyor -- aynı demokratik ölçüt ve ilkeleri açısından. Dolayısıyla kötü kişi; AK Parti’nin 18. kuruluş yıldönümü videolarında, 2008’deki kapatma dâvâsından sorumluymuş gibi gösterilmek isteniyor.
Hayır, doğrusu çok şaşarak değil, çünkü artık alıştım, hazırlıklıyım, ama gene de irkilerek bakıyorum. Burada (a) bir tarih sorunu var, (b) bir de AYM. Tarihin tahrifi derseniz… zaten her yanımızda. Tek ölçüt, tek değişmez var: Cumhurbaşkanı Erdoğan her zaman doğru ve sadece o doğru olmuş olacak (aynen Mustafa Kemal gibi Nutuk’ta). Başka herkes yanılabilir, bocalayabilir, dâvâyı terkedebilir. Yalnız Erdoğan kaya gibi sağlam duracak; hattâ tarihin farklı dönemlerinde yaşamış, sağ-muhafazakâr kesim açısından makbul başka kişiler de kendi çağlarında aynen Erdoğan gibi davranmış olacak. Kendi tarihselliklerinden arındırılıp üzerlerine birer Erdoğan kişiliği giydirilecek. Âşikâr ki burada bir güncel siyaset öznesi olarak Erdoğan’ı değil, ondan üretilmek istenen tarih malzemesini tartışıyorum. Ve şimdi farkediyorum ki, aslında bu da bir tür “temize çekme” işlemi. Geçen hafta Haber Global’de Emre Dorman’ın bir Bayram Özel programında söyledim: tarihsel eserleri çoğu zaman otantikliğine harfiyyen riayet ederek korumak yerine, o hallerini beğenmeyip (yeterince turistik bulmayıp?) “temizliyor” veya “temize çekiyoruz” nedense. Sanki önümüzde kargacık burgacık, kenarları yer yer yırtık bir öğrenci ödevi var da, yeni bir hattata yazdırıyor ve sonra kenarlarına da ilkokul tarzı çiçek böcek resimleri yapıyoruz.
İktidar medyasının tarihsel kişi ve olaylara bakışı da buna benziyor. Lâfta ne kadar yüceltseler de, her yere portrelerini assalar da, kâh gerçek Abdülhamid’i, kâh gerçek Adnan Menderes’i çok yeterli bulmuyorlar aslında. İdeal, hattâ fantastik kahramanlar arıyor; daha büyük ve daha cesur ve daha azametli ve daha mücadeleci… olmuş olsun istiyorlar. Çare basit: Menderes’i de Erdoğanlaştırıyorlar, II. Abdülhamid’i de. Meselâ bundan iki küsur yıl önce, aHaber 27 Mayıs 2016’da bir Menderes ve 27 Mayıs sözde-belgeseli yayınladı. Tipik örneğiydi bu yaklaşımın. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Amerika’ya direniyor ve dış baskılara boyun eğmiyor ya. 1950’lerde de güya Adnan Menderes ve diğer DP liderleri aynı çizgideydi, bu kurguya göre. İnönü güya Amerikancıydı (Celâl Bayar’ın ABD gezisi dönüşü sarfettiği “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız” lâfını bile İnönü’ye söyletebilmişti yapımcılar) ama Menderes ve sair Demokrat Partililer aynen Erdoğan’ınki gibi bir anti-emperyalizmi temsil ediyordu. Tıpkı yukarıda yazdığım gibi, “temize çekilmiş” bir Menderes’ti bu. Vakti zamanında peşpeşe on yazı yazıp etraflıca eleştirdim, o bir saate dakikada 3 hatâ üzerinden sığdırılmış bu ve benzeri bütün çarpıtmaları (bkz Serbestiyet, 28 Mayıs - 1 Temmuz 2016). Sonucu kolayca tahmin edebilirsiniz: hiçbir şeyi düzeltmedikleri gibi, doğruyu söyleyen ben kara listeye alındım; o gün bugündür Turkuvaz Medya’da, hattâ Tercih Dönemi üniversite tanıtımlarına bile çıkarılmıyorum. Tastamam böyle; üniversitem paralı yayına beni yollamak istediğinde dahi kabul etmiyor, başkasını istiyorlar. Kesinlikle şikâyetçi değilim, sadece hayli komik buluyorum.
Öte yandan, TRT’nin Abdülhamid dizisine de aynı yaklaşım hâkim. II. Abdülhamid kuşkuculuğuyla, ufak tefekliğiyle, ihtiyatlılığıyla, hiçbir bakımdan radikal olmaması ve davranmamasıyla, sadece dünya görüşü değil kişisel davranışları itibariyle de kelimenin tam anlamıyla “muhafazakâr” olmasıyla ünlüydü. Büyük Devletlerle asla cepheden kavga etmiyor, Sefaretleri birbirleriyle dengelemeye çalışıyordu. Başka şansı yoktu imparatorluğun. Gelgelelim TRT’nin dizisinde bu ölçülü, ağırbaşlı ve müdebbir şahsiyetten eser kalmamış. Gerçek, tarihsel Abdülhamid gitmiş; yerine heybetli, boylu poslu, hayli kavgacı, yerine göre kızıp bağıran bambaşka biri gelmiş. Yani işte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kitleler nezdinde de sempatik ve popüler kılan “Kasımpaşalı” özellikleri giydirilmiş, Abdülhamid’in üzerine. Bir episodda sultan tokat bile atıyor İngiliz elçisine. Diplomaside böyle şeylerin yeri olmadığını da geçtim, bunu önce uydurup sonra “örnek” diye sunmanın yakışıksızlığını da. Sırf tarihsel gerçekçilik açısından bir düşünün, 19. yüzyıl sonları veya 20. yüzyıl başlarında Büyük Britanya büyükelçisi böyle bir muameleye maruz kalsa, ne olurdu karşılığı? Rus Çarlığı dahi önleyebilir miydi Londra’nın reaksiyonunu? Çocuklarımıza böyle mi öğreteceğiz, bilimsel bir araştırma alanı olarak tarihi ve tarihçiliği? Fakat geçtim; bu dizide tarihin “güncellenmesi” ve Abdülhamid’in “Erdoğanlaştırılması,” son haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’den ayrılan güncel rakip ve hasımlarına düşmanca referansların dahi oraya buraya serpiştirilmesine yansıyor.
İşin AYM faslına gelince… bunun, son haftaların başka bazı olaylarıyla birleşmemesi imkânsız. 1128’ler dilekçesini imzaladıkları için yargılananların ifade hak ve özgürlüğünün ihlâl edildiğine dair AYM kararı, iktidar medyasında öfkeyle karşılandı. 8-8 beraberliği bozan tâyin edici oyu kullandı diye, özellikle Başkan Zühtü Arslan şiddetli hücumlara hedef oldu. Mahkeme kararı terörü desteklemekle bir tutuldu. Başlı başına bu, çok net bir çarpıtmaydı. Ama alternatif bir “1071 veya 1069 veya 1066 öğretim üyesi” bildirisinde bile ısrarla tekrarlandı. Onunla da kalmadı; üniversiteler peşpeşe AYM’yi kınama bildirileri yayınlamaya başladı. Sevkedildi, diyelim. Türkiye’de bu işler asla işaretsiz olmaz. Ne hazin. 2002’den sonra, AK Parti ne zaman ileri ve demokratik bir adım atacak olsa -- dönemin YÖK başkanlarını hatırlayalım: Kemal Gürüz 1995-2003, Erdoğan Teziç 2003-2007 -- o zaman vesayetin tam emrindeki ÜAK (Üniversiteler Arası Kurul) alelacele toplanır ve kâh Kürt açılımına karşı çıkar, kâh Ermeni konferansını kınar, kâh Kıbrıs’ta çözüm olmasın diye Denktaş’a arka çıkardı. Şimdi ise AKP iktidarına şu veya bu şekilde destek verme yükümlülüğü üniversitelere yıkılıyor. Kimse de durun demiyor, üniversiteleri araçsallaştırmayın bu şekilde. Güncel politikaya âlet etmeyin. Sonra saygınlıkları kalmaz. Bunlar nötr ve özgür kalması gereken bilim yuvalarıdır. Böyle olması hepimizin, toplumun, Türkiye’nin uzun vâdeli çıkarınadır. Uzun vâde mi dediniz? Nedir o, gelecek hafta mı? Özgürlük mü dediniz? Yok canım. Aslolan devlete sadakattir. Bu devlete sadakat ibaresi, AYM’de karar aleyhine oy kullanan bazı yargıçların muhalefet şerhlerinden, üniversitelerin AYM’yi kınama deklarasyonlarına uzanıyor. Tabii geriye, devlete sadakat şiarının gölgesinde nasıl özgür bilim yapılacağı kalıyor.
Bunları hep içime atmıştım; yazacaktım önümüzdeki haftalarda. Şu belediye başkanları ve AKP’nin 18. yıl kutlama videoları olmasaydı. Tuhaf zamanlar. Bir şeyin içinde yaşıyoruz ama neyin içinde yaşıyoruz; bu içinde yaşadığımıza ne denir, bilemiyorum doğrusu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024