Akın ÖZÇER
PKK’nın çöpe attığı Türkiye’deki Çözüm Süreciyle aşağı yukarı aynı dönemde Oslo’da başlayan ve Havana müzakereleriyle devam eden Kolombiya barış süreci, Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri FARC’ın münferit eylemleri nedeniyle yedi kez kesintiye uğramış olsa da, hükümetin müzakere heyeti Başkanı Humberto de la Calle’nin ifadesiyle “olabilecek en iyi” anlaşmayla sonuçlanmış bulunuyor. Anlaşma 2 Ekimde halkoyuna sunulacak.
Altı gündem maddesi üzerinden yürütülen müzakere süreciyle ilgili “Kolombiya barış sürecinde son dönemeç” başlıklı son yazımda altını çizdiğim gibi, “bu başarıda, muhalefetin (…) Çözüm Sürecimizin mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi “diktatör” olmakla suçladığı Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’un (…) kararlılığının yanı sıra, FARC’ın süreci PKK gibi torpillememiş olmasının da rolü var. “ FARC, hükümetin süreç boyunca eylemsizliği şart koşmasına ve her eyleminin ardından müzakereleri askıya almasına karşın, PKK’nın 7 Haziran öncesinden başlayarak yaptığının aksine, sürecin mimarı Santos’u devirmek gibi mantık dışı bir hedefe hiç yönelmedi ve barışı içtenlikle istediğini ortaya koydu.
Konunun bu yönü barış süreçlerinin başarısı açısından büyük önem taşıyor. Javier Lafuente, El País’te yayımlanan “El giro de las FARC” (FARC’ın dönüşümü) başlıklı analizinde FARC’ın Oslo’dan itibaren barış yolunda giderek daha olumlu tutum izlediğine, bir dönüşüm geçirdiğine dikkat çekiyor. Terör örgütünün temsilcisi Iván Márquez’in Oslo’da görüşmelere başlarken okuduğu metnin son derece saldırgan ifadeler ve dünyanın artık geride bıraktığı dogmatik kavramlar içerdiğine işaret eden Lafuente, onu dinleyenlerin o zaman sürecin barışla noktalanacağına hiç ihtimal vermediğini de hatırlatıyor. (http://internacional.elpais.com/internacional/2016/08/24/colombia/1472066477_678821.html)
Márquez Oslo’da “masaya kalıcı barışa ulaşmak için öneri ve projelerle geliyoruz” demiş ve ardından “barış, devletin derin biçimde askerden arındırılmasını ve gerçek demokrasi, adalet ve özgürlüğün temelini oluşturan radikal sosyoekonomik reformları kapsar” diye eklemişti. Marksist-Leninist örgütün lideri sözlerine şöyle devam etmişti: “Kolombiya’da rejim sadece savaş planlarıyla, paramiliter unsurlarıyla değil, açlığa mahkûm eden ekonomi politikaları ile de öldürüyor. Bugün buraya piyasa denilen şu metafizik katilin maskesini indirmeye, finansal sermayenin suçluluğunu duyurmaya, neoliberalizmi suçlu koltuğuna oturtmaya (…) geldik. “
Lafuente, bugün barışın tarafı olmayı başaran terör örgütü mensuplarının böylesine sanal bir dünyadan geldiklerinin ve güncel gerçeklere adapte olmakta büyük güçlük çektiklerinin altını çiziyor. Ama barış konusundaki kararlılıklarının sonucu bambaşka bir noktaya geldiklerini, FARC lideri Timochenko lakaplı Rodrigo Londoño Echeverri’nin iki ay önce sarf ettiği şu dikkat çekici sözlerle ortaya koyduğunu vurguluyor: “biliyoruz ki hiçbir şey kolay ve hızlı gerçekleşmiyor. Anlıyoruz ki çabalarımızın başlıca kazananları gelecek kuşaklar olacak. Bu nedenle elimizi gençliğe uzatıyoruz. Bu, yeni bir ülke yaratma çağrısı; dolayısıyla barışın ve barışmanın korunması, yeni tür bir siyasi etkinliğin ve (…) çok daha geniş bir demokrasinin geliştirilmesi çağrısıdır.”
FARC’taki değişim sadece liderlerinin söylemlerinde olmadı. Örgüt 2002’de havaya uçurarak 119 sivilin ölümüne yol açtığı Bojayá Kilisesi katliamı gibi terör eylemlerinden ötürü halktan özür de diledi. Bir terör örgütünün ülkenin geleceği inşa edilirken kirli geçmişiyle yüzleşmesi son derece önemliydi elbette ama Lafuente ’ye göre müzakerelerin başarısında asıl önemli faktör FARC’ın askerlere bakış açısındaki büyük değişimdi.
Dört yıl önce Oslo’da Márquez askerlerle ilgili olarak şunları söylüyordu: “keşke yeni bir silahlı kuvvetler oluşturulabilse.
Artık Washington’a boyun eğmeyen, ABD’nin Güney Komandosu’na (US Southern Command) bağlı olmayan ve topraklarımızda yabancı askeri üslerin gelişmesine karşı çıkan bir ordu. Biz neden değil, devletin şiddetine (…) devlet terörizmine cevabız. “ Ama dört yıl sonra, Timochenko bu kez şöyle diyordu: “ savaşta devleşen, isyanları bastırmakta ve özel harekâtlarda maharetli Kolombiya Silahlı Kuvvetleri, artık barışı korumada ve ülke kalkınmasında da önemli bir rol oynayacak. Onlar bizim düşmanlarımızdı ama gelecekte Kolombiya için müttefik güçler olacaklar.”
Dört yıl önce Oslo’daki Marksist söylemiyle süreç hakkında dinleyenleri kötümserliğe sevk etmiş olan Iván Márquez’in Havana müzakerelerinin barış anlaşmasıyla sonuçlanması üzerine yaptığı çağrı son derece dikkat çekici. “FARC adına konuşuyorum” diyor Márquez sözlerine başlarken, sonra şöyle devam ediyor: “ dünya milletlerini, Kıta’nın en geniş çatışmasının geçmişte kalması (…) için dayanışmaya çağırıyorum. Ve gerillaya karşı yürütülen savaşı yıllarca desteklemiş olan ABD hükümetini, Kolombiya’nın barış çabalarına açık biçimde destek olmaya davet ediyorum. “
PKK, FARC’tan farklı pozisyonda
Iván Márquez’in Kolombiya’da barış çabalarına destek olmaya çağırdığı Amerikan yönetimi bugün Türkiye’de PKK’nın arkasına geçmiş durumda. Buna ABD’li “dostlarımız” PKK’nın terör listelerinde olduğunu belirterek itiraz edecek ve YPG’yi desteklemenin PKK’ya destek olmak anlamına gelmeyeceğini söyleyeceklerdir herhalde. Ama yarattıkları algı bu yönde; çünkü PKK Türkiye’ye saldırırken, eş zamanlı olarak Suriye kolu YPG’yi çekilmemekte direndiği Fırat’ın batısında Türkiye’ye karşı koruma altına aldıkları görülüyor. ABD’nin bu tutumundan ötürü ikili ilişkilerde mutlaka yaşayacağı sıkıntılar bir tarafa, bunun PKK’yı, FARC’tan farklı olarak, barış karşıtı pozisyon almaya özendiren bir etmen olduğu da ayrıca kabul edilmesi gereken bir gerçek.
PKK’nın bin bir dereden su getirerek Çözüm Süreci’ni bozmasının mantığını o dönemde pek anlayamamıştık. Çünkü ETA, IRA ya da FARC gibi siyaset hakkı karşılığı silah bırakmakla tatmin olacağını düşünüyorduk. Böyle düşünmek için de somut göstergeler vardı. Siyasi kolu yüzde 13’ün üstünde oyla 80 milletvekili çıkarmıştı. Siyaset yolu açıkken sürecin mimarı AK Parti ile köprüleri atması mantıksızlık, kalkıştığı devrimci halk savaşıysa tam bir çılgınlıktı.
Yaşadıklarımızı geriye sardığımızda anlıyoruz ki Çözüm Süreci’nin bozulmasının arkasında ABD’nin PKK’ya Suriye kolu aracılığıyla Daech’e karşı kara gücü oluşturması için verdiği destek var. Bu destek PKK’nın Türkiye’deki terör eylemlerini de kapsıyor mu bilmiyoruz ama terör örgütünce böyle yorumlandığı için sürecin çöpe atıldığı anlaşılıyor. Aslında bu yorumun çok da mantıksız olmadığı, Amerikan yönetiminin YPG’nin Suriye’nin Arap ve Türkmen nüfuslu bölgelerini işgaline, NATO müttefikini karşısına almak pahasına verdiği destekten belli oluyor.
Sonuç itibariyle kanlı Suriye macerasında Amerikan desteğini arkasında hisseden PKK’nın, FARC’tan farklı davranarak, Çözüm Süreci’ni elinin tersiyle itmeyi yeğlediği görülüyor. Bu tercihinin kendisi için hâlâ doğru olduğuna inanıyor olmalı ki Amerikan yönetimi aracılığıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı sürdürüyor.
PKK, bu yanlışlığın faturasını arazide TSK’dan yediği darbelerle ödüyor ama asıl ödemek zorunda kalacağı daha büyük bir fatura var. O da çöpe attığı Çözüm Süreci’ni istese bile artık bir daha canlandıramayacağı gerçeği. Süreç devam etseydi PKK’nın silah bırakması sadece Türkiye ile sınırlı kalabilirdi belki ama üretilen bunca düşmanlık ve vahşetten sonra bunu bir daha düşünebilmek bile mümkün değil. Terör örgütünün silah bırakması Türkiye sınırlarını artık aşarak tüm bölgeyi kapsamış durumda. Bunun için bölgenin, öncelikle Suriye ve Irak’ın demokratikleşmesi ve topraklarının tümden terörden arındırılması şart. Kolay değil kuşkusuz ama gerçekleştiğinde faturası FARC’ı örnek almamış olan PKK’ya çıkacak kaçınılmaz olarak.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018