Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Sorumlu Türk dış politikası ve Davutoğlu mu?
14.06.2014
2283

 Kimi kesimlerdeki AK Parti takıntısı malum. Saf ideolojik muhalefet, lider takıntısı olanı anlama ve anlatma niyetinden de kabiliyetinden de son derece uzakta duruyor. Ülkedeki pek çok siyasi gelişme bu cenderede algılanmadan, kavranmadan araçsallaşarak siyasi bir tahrip bombası haline dönüyor.

Bugün güney sınırımızda yaşanan gelişmeler de benzer bir işlemden geçiriliyor.

Irak ve Suriye'de yaşanaların tek sorumlusunu, Türk dış politikası ve Ahmet Davutoğlu ilan etmek son günlerde en kolay ve en sık yapılan iş.

Üstelik bunu 2003'te ABD'nin Irak'a müdahalesinin, Türkiye'nin tezkereyle bu savaş oyununa katılmasının keskin savunucularının, hatta lobicilerinın yapıyor olması ayrıca ironik bir durum oluşturuyor.

Bugün Irak'ta yaşanan gelişmelerin başlangıç noktası 2003 tarihli ABD işgalidir. Irak toplumsal dokusunun mezhebi ve etik parçalarına ayrılmasının, El Kaide tipi örgütlerin bu kaos alanında cirit atmaya başlamasının tek sorumlusu Bush politikalarıdır. Afganistan'da Taliban'ı, Irak'ta IŞİD'i üreten, IŞİD'i besleyen bu politikalardır.

Bu tablo Türk dış politikasının yanlış ve eksiklerini görmezden gelmeyi elbette gerektirmez.

Ancak krizi tümüyle bu politikaya faturalandırmak, Suriye konusunda Batı'nın umursamaz tavrını, Körfez ülkelerinin keskin tutumunu görmezden gelmek, sadece iç siyasetteki kutuplaşma üzerinden iktidarı yıpratma gayretini öne almak ahlaki bir tutum değildir.

Dün, bu köşede, Türkiye'nin (ilke açısından doğru olan) Suriye politikalarını yürütme tarzındaki eksiklik ve aşırılıkları dile getirdim. Esat rejimine biçilen ömürle başlayan hatalar, rejim muhaliflerine destek verilmesi, bu arada El Nusra gibi yapılara, El Kaide tipi örgütlenmelere göz yumulması bölgede ve sınırımızda doğan kaos ve sorunda elbette pay sahibidir. Rojava'da IŞİD'in Kürtlere yaptığı saldırılara göz yummak, bölge açısından bakıldığında İran'ın Şii yayılmasını dengelemek için Sünni hareketlere yönelik himayeci tutumu aynı sonuca yol açmıştır. Yazımı şu cümlerle bitirmiştim:

'Musul'un düşmesinin işaret ettiği asıl sorun, Türkiye'nin Suriye, Kürt ve Irak politikalarını ciddi olarak revize edilmesi gereğidir...'

Ancak ölçü ve hakkaniyet esas olmalıdır.

Dış politika çok aktörlü bir alan ve oynak zemine dayalı bir konudur.

Buna rağmen Türkiye'nin son 10 yıllık dış politika performansı bir düzey değişimine işaret eden çapta ve olumlu niteliktedir. Bu performans edilgin bir konumdan etkin bir konuma geçiş, en azından etkin bir konum arayışına dayalı, bölge için şiddet karşısında siyasetin erdemini temsil eden politik sıçrama çerçevesinde tanımlanabilir.

Türkiye'nin bu çerçevede son yıllarda bölge sorunları (Filistin, Kürt meselesi, vs) ve Arap baharı çerçevesinde, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana görülmemiş bir etkinlikle Ortadoğu dünyasına müdahil olduğu çıplak bir gerçektir.

Bu politik eğilimin Kürt meselesinde olduğu gibi artıları ve Suriye'deki gibi eksileri olmuştur. Ancak bu artıları ve eksileri belirleyen sadece Türkiye'nin tutumu ve politik girişimleri değil, aynı zamanda bölgedeki dinamizm, dengeler, çatışmalar, paradokslardır.

Türk dış politikası bu veriler dikkate alındığında inişli, çıkışlı, zaman zaman ölçüyü kaçıran ancak başarılı bir politikadır. Türkiye bugün bölgedeki bu denge değişimine ayak uydurmaya çalışıyor. Bir dönem dış politikadan gelen etkinlik ve üstün imaj bugün aynı güçte değil, ancak tümüyle yerle bir olmuş, yok olmuş durumda da değil.

Türkiye 2002 sonrası başka bir kategoriye çıkmıştır, dönemler arası karşılaştırmalı performansı açık ara üstün bir seyir göstermiştir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar