Alper GÖRMÜŞ
Aynı derde ve kedere duçar olanların beheri anlamına gelen “hemderd”, bence Türkçenin en şiirli kelimelerinden biri...
Ferit Devellioğlu da Osmanlıca yazılışını “hem-derd” olarak verdiği kelimenin anlamını açıklarken“dert ve mihneti bir olan” diyor.
Hemderd olma hâli, acıları ve manevi yaraları azaltan yönüyle acılı ve yaralı insanlar için gerçek bir ilaçtır... Bunu anlamak için, mesela sadece bizim ailemizin etkilendiği bir felaketin açtığı manevi yaralarla baş etmekle, bizimle birlikte binlerce insanın etkilendiği bir felaketin manevi yaralarıyla baş etmek arasında bir karşılaştırma yapmak yeter; ikinciyle baş etmek, hiç şüphesiz daha kolaydır.
Büyük deprem sonrasındaki atmosfer
17 Ağustos 1999 depreminden bir hafta kadar sonraydı, bir Gölcük gecesinde psikolog Yankı Yazgan’ın katılımıyla gerçekleştirilen “sohbet-terapi”yi hiç unutmuyorum... Sohbet televizyondan canlı yayınlanıyordu, Yazgan ortada oturuyor ve etrafını almış depremzedelerle dertleşiyordu. Konuşmasını tümüyle hemderdlik üzerine kurmuştu ve ben ilk kez o zaman, aynı derdi paylaşmanın insanları nasıl yumuşatıp yekdiğerine yaklaştırdığını bu kadar somut bir biçimde tecrübe etmiştim.
Televizyonlar sayesinde deprem bölgesinin dışındakilere de geçen bu duyguya bakıp da, o andan itibaren Türkiye’de bir daha deprem öncesi toplumsal gerilimlerine dönmeyeceğine dair bir ümit peydahlamak dahi mümkündü...
Sadece kendi derdinin ve tatmininin peşinde...
Fakat öyle ümit edenlerin ümitleri gerçekleşmedi... Çünkü o gerilimler kendi derdinin önemli ve anlamlı; başkasının derdinin önemsiz ve anlamsız olduğuna inanmaktan kaynaklanıyordu...
Neticede, o Gölcük gecesinden bütün ülkeye yayılan hemderd olma hâli çok kısa bir zamanda sona erdi, herkes ve her grup kendi yaşam biçiminin doğru, öbürünün yanlış; kendi manevi ihtiyaçlarının anlamlı, öbürünün manevi ihtiyaçlarının anlamsız olduğunu düşünmeye başladı...
Yine herkes ve her grup, sanki başkasının dertlerini giderecek adımlar atıldığında kendi dertleri artacakmış gibi davranmaya başladı ve o adımlara karşı çıkmayı kendine hak bildi.
Oysa herkes ve her grup benzer dertlerle malûldü, yani aslında hemderd idiler.
Fakat trajik olan şuydu ki, onlar hemderd olduklarının farkında değillerdi. O nedenle, birbirlerine yaklaşacak yerde sürekli olarak birbirlerinden uzaklaşıyorlardı.
Dikkat ederseniz bu yazı, “Müslümanlar ve Kürtler için gerçek bir tatmin sağlayacak bazı hamlelerin, aydınların kafasındaki kurguyla çakışmadığı için onlar tarafından ‘anlamlı’ bulunmamasının yarattığı sorunlar” üzerinde odaklanan “Müslümanlar, Kürtler, ve aydınların ‘telaşı’” (29 mart, 2 nisan) yazılarına fena hâlde benzemeye başladı.
Haklısınız, zaten ben de, özellikle Emek Sineması’na dair gelişmelerden yola çıkarak, madalyonun bir de öbür yüzünün olduğunu anlatmak için... Emek’i bir “manevi ihtiyaç” olarak gören çevrelere karşı Emek’i bir “manevi ihtiyaç” olarak görmeyen çevrelerin tavrının da aynı ölçüde problemli olduğunu anlatmak için yazıyorum bu yazıyı.
İhtiyacımız olan ses işte bu!
Sadece kendi tatminini meşru gören bireylerden, gruplardan ve kimliklerden oluşmuş bir toplum cendereye sıkışmış bir toplumdur. Böyle bir toplumun cendereden çıkma sürecini ancak, kendisine“anlamlı” gelmese de başkalarının tatminini de samimiyetle savunan ve önemseyen birilerinin cesaretle ortaya çıkması başlatabilir.
Şimdi size, ne demek istediğimi mükemmelen anlatan bir yazının özetini takdim edeceğim... Ahmet Turan Alkan imzalı yazı 11 nisanda Zaman gazetesinde yayımlandı... Okuyun, ardından birkaç şey daha söyleyip bitireceğim:
***
Emek sineması hakkında nutuk
Emek Sineması yıkılmamalıdır! Peki, ne yapılmalıdır? Bina, hukukî açıdan yeni mâliklerinin mülkiyetinde. Âmiyâne tâbirle “elin malı” hükmündeki bir bina hakkında bir kısım sanatseverimiz şaşırtıcı, hatta tuhaf bir hassasiyet gösteriyorsa, nasıl bir çözüm bulunabilir bu meseleye?
Basit! “Her şey hukuk değildir. ‘Bina satılmış, davayı kazanmışlar, önlerinde bir engel yok’ yargısı büyük şehirler için geçerli bir gerekçe değildir. Hiç şüphesiz bunu önlemek Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkisini aşar, ancak başka çözümler de vardır! Hükümet ya da belediye burayı kamulaştırabilir, kamulaştırmalıdır da! Daha insaflı bir çözüm teklif edelim; devlet bu binayı satın alabilir ve İstanbul halkına armağan edebilir. Sinema yerinde kalması şartıyla, kültür amaçlı başka mimarî çalışmalar yapılabilir. İstanbul’da rant uğruna o kadar çok tarihî bina yıkıldı ki, bari elimizde kalanların yıkılmaması için mücadele verelim.”
Bunu ben söylemiyorum efendiler, kültür dünyasının duayeni Doğan Hızlan söylüyor. Aynen iştirak ediyorum.
(...)
Sana ne üstad, senin için hiçbir mânâ ifade etmeyen, ömründe bir kere bile görmediğin, farkında bile olmadan belki birkaç kere önünden geçip gittiğin bir ticarî binâ için niçin kendini helâk ediyorsun, diye somurtabilecek bazı zevât için sebebini izah ediyorum.
Basit! Kudsî mekânlara saygı göstermek insanlığın icâbıdır da ondan.
Emek Sineması farzımuhâl benim için yaşlı bir ticarî binadır fakat onu sevenler açısından ne mânâ ifade ettiğini tayin hakkını kendimde görmem.
Anadolu’da dalına çaput bağlanan, adak dilenen, hattâ niyaza durulan ağaçlar vardır; böyle şeyler bâtıl itikaddır diye burun kıvırıp geçebilirsiniz, ancak “Hiayyt, hurafe ile mücadele ediyorum bre!” diyerek baltayı kapıp girişemezsiniz gövdesine gövdesine. Neyse odur! İnanmak zorunda değilsiniz fakat hürmet göstereceksiniz.
(...)
İnsanların itikadlarını rencîde etmemek lâzımdır efendiler. Entelektüellerin de kendine göre inançları, mübârek günleri, hac mekânları, âyin ve ibâdet ritüelleri, azizleri, “Credo”ları vardır; “Bizim bildiğimize uymuyor!” diye yok sayamazsınız.
***
Benim bu yazı için son sözüm de şöyle: Ahmet Turan Alkan’ın bu yazısının muadilini, önceki yazılarda verdiğim “kalabalık mekânlarda mescit” ve “kadınlar plajı” örneklerini savunarak yazabilecek Emek direnişçileri çıkarsa, ümitlenmeye başlayabiliriz...
Halim Abi bizim dünyamızın en zarif insanıydı
İlk kez gözaltına alındığı 1940’ların sonunda, hiç kimsenin “abi” si olamayacak kadar küçüktü, 19 yaşındaydı. TKP davasından tutuklandığında da (1951) öyle sayılır... 1970’lerden sonra ise ben dâhil binlerce solcunun abisi oldu.
Geçtiğimiz hafta 85 yaşında aramızdan ayrılan Halim Spatar, bizim dünyamızın en zarif insanıydı.
Başkalarına yük olmaktansa, başkalarının ona yük olmasını tercih ederdi. Kolay kolay isteyemeyen bir karakteri vardı. O nedenle, yıldızı, hak edip etmediğine bakmaksızın “daha fazlasını” isteyenlerle hiç barışmadı.
Çok geniş bir dünyası vardı ve bu nedenle 1970’lerin dar siyaset anlayışı içinde adeta boğuluyordu... Boğuluyordu ama nezaketinden açığa vurmuyordu; meğerki çileden çıksın ve sorumluluğu gereği müdahale etmesi gerektiğini düşünsün...
Böyle anlardan birini çok iyi hatırlıyorum. Haziran 1979’da Türk Lirası yüzde 44 oranında devalüe edilmişti ve biz bu dramatik gelişmeyi Aydınlık gazetesinde birinci sayfadan tek sütunluk bir haber olarak görmüştük... Manşette ise Dev-Sol’cularla Aydınlıkçıların bir mahalle kavgası vardı.
Halim Abi, Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin İstanbul İl Başkanı olarak ağır bir biçimde eleştirdi gazeteyi. Doğrusu, kös dinlemiş ve hak vermemiştik ona; ülkeye bakışımız o kadar daralmıştı.
Aslında solun tarihi bir açıdan Halim Spatar gibileri ite ite güdükleşmenin tarihi olarak da okunabilir.
İşte o da gitti ve sol biraz daha güdükleşti...
Hoşça kal Halim Abi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025