Alper GÖRMÜŞ
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) karşı siyasi muhalefet, en baştan beri bu partinin “özsel” olarak “yanlış” olduğu varsayımı üzerinden yürütüldü. Buna göre, AK Parti’nin değişmeyen ve hiç değişmeyecek “gerici” bir özü vardı (varsayım) ve dolayısıyla ondan “doğru” bir şeyin neş’et etmesinin imkânı yoktu (hüküm). Bu varsayım ve hüküm, baştan beri AK Parti’ye karşı yürütülen muhalefetin karakterini belirleyen etmenlerin en önemlisi olageldi.
Radikal muhalif ve tembel!
Bu muhalefet çizgisi “radikal” olduğu kadar tembeldi de. Bu sayede, iktidar cihazını ellerinde tutanların bütün adımlarına “istemezük” diyerek hem “radikal muhalif” sıfatı kazanmak mümkün oluyor, hem de çalışmaya, uğraşmaya gerek kalmıyordu. “Hayır”, “istemiyoruz”, “kahrolsun” ve benzeri kelimelerin yetebildiği bir muhalefet çizgisiydi bu.
Bu muhalefet çizgisi, gürültü çıkararak bazı hamleleri engelleyebiliyordu ama engelleyemediği hamlelerle ilgili olarak katkıda bulunma, içeriğine müdahale etme gibi imkânları da elinin tersiyle itmiş oluyordu. Çerçevenin tümünü “kafadan” reddetmek yerine o çerçevenin içine (muhtevaya) yönelik eleştirel bir entelektüel gayret, “düşmanın oyununa gelmek”, “işbirlikçilik” olarak algılanıyordu.
‘Konuşacak bir şey yok’ siyaseti...
Buraya kadar okuduklarınızı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) “istemezükçü” muhalefet çizgisini konu edinen eski bir yazımdan aldım. Konuya yeniden dönmemin nedeni de, şu günlerde, bu tarz bir muhalefet çizgisinin perişanlığını gözler önüne seren yeni bir siyaset oyununun sondan bir önceki perdesini izliyor olmamız. (Oyunun adı: Türkiye’nin parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi... Sondan bir önceki perde: Bu amaçla hazırlanan anayasa değişikliği metninin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması... Son perde: Referandum.)
CHP, başkanlık tartışmalarının başından itibaren siyasi pazarlığı düşkünlük ve ilkesizlik sayan temel muhalefet çizgisine uygun bir çizgi izledi ve “konuşacak bir şey yok, karşıyız”dan başka bir şey demedi.
Oysa siyaset de, aynı pastadan pay almak isteyen güçlerin karşılıklı olarak konumlandıkları başka alanlar gibi pazarlığın meşru olduğu bir alan... Siyaset alanında “pasta”dan söz edince bunu elbette iktidarıyla, muhalefetiyle ülkedeki toplam siyasi irade anlamında kullanıyorum. Bir parti, toplam oyların dörtte birini almışsa, o ülkenin yönetimiyle ilgili temel konularda temsil ettiği dörtte birin talepleri doğrultusunda siyasetler geliştirmeli ve o siyasetlerin kuvveden fiile geçmesi için gayret sarf etmelidir. Bunun yegâne yolu da, iktidar dahil ülkedeki öbür siyasi güçlerle pazarlık etmektir.
Kimler pazarlık etmekten yüksünür?
Fakat pazarlık etmek her şeyden önce pazarlığa gönül indirebilecek mütevazı bir yapıda olmayı gerektirir. Patronlar işçilerle, ağalar marabalarla, okumuşlar “cahil”lerle pazarlık etmekten yüksünürler. Çünkü kendileri daha yüksek bir mertebededirler ve onlarla pazarlığı kabul ettiklerinde kendilerini sanki onlarla eşitlenmiş gibi hissederler.
Kanaatimce CHP’nin siyasi pazarlıktan bu kadar uzak duruşunda, temsil ettiğine inandığı değerlerin “yüksekliği” nedeniyle kendisini başka siyasi güçlerden “daha eşit” hissetmesinin büyük rolü var.
Parantez: Bu ülkede yalnız ana muhalefet partisi değil, iktidar partisi de kendisini başka siyasi güçlerden “daha eşit” hissediyor. Ana muhalefetin vehmi temsil ettiğine inandığı değerlerin “yüksekliği”nden geliyorsa, iktidarın vehmi de çoğunluğun oyuna sahip olmasından geliyor. Yani aslında, farklı nedenlerle de olsa yalnız muhalefet değil, iktidar da kibirli ve o da bu kibri nedeniyle siyasi pazarlığı zül addeden bir yapıda... Fakat bu, onun siyasi pazarlığa zorlanamayacağı anlamına gelmez; iktidar partisinin MHP ile ortaklaşa hazırladıkları Anayasa değişikliği paketi bunu bir kez daha gösterdi bize.
CHP pazarlığa girişseydi...
İşte gördük, CHP’lilerin “CHP var oldukça bu ülkede başkanlık sistemi asla olmayacaktır” meydan okumaları sürerken, AK Parti ile MHP’nin bunu sağlayacak Anayasa değişiklik paketi TBMM’ye sunuldu bile. AK Parti’nin başkanlık hamlesinin kendisi açısından “mutlu son”la bitip bitmeyeceğini bugünden kestiremeyiz, fakat araştırmalar, CHP’ye bugünlerde yapılacak en isabetli telkinin, “Artık ‘CHP var oldukça’ diye başlayan şeyler söylemeyin”den ibaret olduğunu gösteriyor.
Peki, bir an için CHP’yi siyasi pazarlığı meşru sayan bir parti olduğunu ve pragmatik davranıp başkanlık sisteminin daha demokratik bir yapıda oluşması için gayret sarf etmeye karar verdiğini varsayalım...
CHP bu durumda ne yapabilirdi?
Kanaatimce CHP, şu anda Meclis başkanlığında bulunan başkanlık modelinin “son derece demokratik” olduğu iddiasını zayıflatacak iki temel önerme üzerinde ısrarla durabilirdi.
Birincisi: CHP, yasamanın yürütmenin vesayeti altına girmemesi için ya Cumhurbaşkanı’nın partisinin başında olmaması ya da ille de bunda ısrar edilecekse, seçim sisteminin dar bölge esasına göre düzenlenmesi gerektiğini savunabilirdi. AK Parti’nin bu önerilerden ikisini birden reddetmesi durumunda, CHP, iktidar partisinin başından beri vaat ettiği dengeli ve kontrollü başkanlık sisteminde samimi olmadığını öne sürebilir ve bunda da inandırıcı olurdu.
İkincisi: Dar bölge sistemiyle seçilmiş Meclis’e Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) çoğunluğunu seçme hakkının verilmesi gerektiğini savunabilirdi. AK Parti’nin bu öneriyi reddetmesi durumunda da, iktidar partisinin başından beri vaat ettiği, yargıyı yürütmenin vesayetinden kurtarma vaadinde samimi olmadığını öne sürebilir ve bunda da inandırıcı olurdu.
CHP’nin bu siyasi oyunun içine iktidar partisini sıkıştıracak tekliflerle girmemesinin sonucu ne oldu biliyor musunuz? Bu sayede iktidar partisi, “Bakın biz MHP ile pazarlık ettik, uzlaştık, onların bazı tekliflerini kabul ettik... Aynı şeyi CHP ile de yapmak istedik ama onlar her türlü diyalogu reddettiler” deme imkânına kavuştu.
Böylece biz de “istemezükçü” siyasetin nasıl bir perişanlık olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025