Hüseyin GÜLERCE

Hüseyin GÜLERCE
Hüseyin GÜLERCE
Star GAZETESİ Tüm Yazıları
Siyasette kul hakkı çiğneniyor mu?
4.10.2013
1766

 Sayın Başbakan, açıkladığı Demokratikleşme Paketi’nde seçim sistemini de üç alternatif ile tartışmaya açtı: “1. Mevcut sistemle, yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz… 2. Barajı yüzde 5’e çekip, 5’li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi’ni uygulayabiliriz. 3. ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemi’ni getirebiliriz…”

MHP, yüzde 10 barajını savunuyor. Bir parti yüzde kaç oy almışsa, milletvekili sayısı da aynı oranda olsun istiyor. CHP, yüzde 10 barajının sıfırlanmasını öteden beri savunuyor. AK Parti yetkilileri, üç alternatifin dışında başka alternatiflerin de olabileceğini, bunları da tartışabileceklerini belirtiyorlar.

Siyasi partiler ve seçim yasaları, maalesef 12 Eylül darbesinin eseridir. “Temsilde adalet ve yönetimde istikrar” deniliyor, ama demokrasinin temelinde olması gereken uzlaşma kültürü, halkın gerçek temsilcilerini Meclis’e gönderme sorumluluğu ıskalanıyor… Mevcut siyasi liderleri doğrudan kastetmediğimin altını çizerek, yani meseleyi şahsileştirmeden net olarak söylenebilir ki, milletvekillerini seçmen olarak biz seçmiyoruz. Parti liderleri ya da onların içinde olduğu dar bir kadro seçiyor. Listelerde seçilecek yerlere kim konulursa, biz onları seçmiş oluyoruz.

Lidere güvenmek ve parti disiplini açısından bunun savunulacak bir yanı olabilir. Hatta en kritik oylamalarda “ihanete uğramamak” için bu sisteme ihtiyaç da duyulabilir. Ama ben başka bir şey söylemek istiyorum. Ülkesine siyaset yoluyla hizmet etmek isteyen bir insanın, liderin gözünün içine bakar hale getirilmesi, aracılar bularak ricacı hale düşürülmesi, onur kırıcı değil midir? Bir yandan anayasanın, insan haklarının en önemli unsuru gördüğümüz insan onurunu savunacağız, ama öte yandan daha işin en başında, insanların onurunu kıran bir uygulamayı devam ettireceğiz. Değerlendirme toplantılarında müracaat ettiği halde listelere konulmayan adayların hakkında, ileri geri laflar ediliyorsa, onların gıybeti de yapılıyor ve öyle eleniyorlarsa, acaba kul hakkına girilmiyor mu? Öyle ya, kul hakkının sadece maddi tarafı yok. Manevî tarafı da var. Hatta ülkeye daha çok hizmeti söz konusu olan bir aday yerine, başka bir aday tercih ediliyorsa, toplumsal kul hakkı da çiğnenmiş olmuyor mu?

Anayasa’nın 67. maddesine göre her vatandaş seçme ve seçilme hakkına sahip. Kendini yeterli gören, yaşadığı seçim çevresinde milletvekilliğine layık görülen bir kişi gerçekten seçilme hakkını kullanabiliyor mu? Onun önünün kesilmesi, kul hakkına girmiyor mu?

Örnek verdiğimiz Batı demokrasilerinde -istisnalar olabilir- ama çoğunluk, önce sivil toplum kuruluşlarında, sonra yerel yönetimlerde başarı gösterip, halk tarafından teşvik edilerek milletvekili oluyor. Layık olan, temsil kabiliyeti olan insanların önü kesilmiyor. Tam tersine onların önü açılıyor, onlardan istifade etmenin, toplumun hakkı olduğu savunuluyor.

Anayasa’nın “milletin temsili” ile ilgili 80. maddesinde de, “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.” deniyor. Gerçekten öyle midir?

Madem seçim sistemini tartışmaya açıyoruz. Hak edenleri, halk olarak layık gördüklerimizi, millete gerçekten hizmet edeceklerini umduğumuz insanları, onurlarını daha en başta kırmadan Meclis’e göndermenin sistemini bulalım. Ummadığımız yerden gelecek kul hakkı sorularına, ötede muhatap olmayalım…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar