Markar ESAYAN

Başbakan, milliyetçilik ve Taraf IV.
6.06.2011
2297

Sevgili Rasim’le küçük tartışmamız devam ediyor. Taraf sahiplendiğim, katkıda bulunduğum değerlerin başında gelir. Taraf adına konuşma yetkisini buradan alıyorum. Rasim “Bu cevap biraz da gazete adına yazılmış bir cevap izlenimi veriyordu” dediği için bu açıklamayı gerekli buldum. “Gazete”den kasıt, yukarıda bahsettiğim “değerler” ise, olabilir, ama başka bir şey değil. Benim adıma kimsenin söz söylemeye haddi olmadığı gibi, benim de başkaları adına konuşmak gibi bir görevim yok.

Rasim’in iki yazısının ortalamasını alıp, köpüklerini sıyırdığınızda, aşağı yukarı benim ona cevap verdiğim ilk makalenin iskeleti ortaya çıkıyor. Bu açıdan memnunum. Gelelim birkaç konuyu aydınlatmaya...

Halkı kötü ve tehlikeli yığınlar olarak görmediğim gibi, halk kavramını kutsallaştırmanın doğru olduğuna da inanmam. Yani halkın ilk fırsatta kötü yöneticileri alaşağı edip en demokratik ve en özgür sistemi kurmaya doğal bir eğilim taşıdığı gibi bir iddiada bulunmam. 1915’te Ermenileri öldürme planını yapanlar İttihatçı paşalardı ama, halkın büyük çoğunluğu bu kanlı ava gönüllü katıldı, güzel Ermeni kadınlarını ve Ermeni mülklerini sahiplendi. 6-7 Eylül’de elinde kazmayla dükkanları yağmalayan lüks giyimli kadınlar da halktı mesela.

Bunlar bildiğimiz şeyler. Totoloji durumu açıklamıyor.

Benim halk için iddia edebileceğim şey şudur. Halk iyi, özgür ve zengin yaşamak ister. En ırkçısından en evrensel düşünenine, bu eğilim sabittir ve doğru, ilkeli, özgürlükçü siyaset ile birleşince değişim iyi yönde olur. Halk ne özellik arz ederse etsin, değişim halkın bu temel beklentilerini karşılamıyorsa, kemalizm gibi, gün gelir çöker. AK Parti ve Erdoğan’ın özelliği, ta Milli Nizam döneminde Erbakan’ın attığı halkı siyasete dahil etme - ev toplantıları, kadınların teşkilatta etkin kullanılması gibi- geleneğini günün koşullarına göre güncelleyip halka konuşmasıdır. AK Parti’nin siyasi çizgisinden halkın anladığı, bu partinin bir seçkin grubunun değil, kendi menfaatlerini parlamentoda temsil ediyor oluşudur. Halkın zenginleşmesi için yapılacak olanlar demokrasi ve özgürlüklerin arttırılmasıyla çakıştığı için diğer gelişmeler yaşandı.

Bu halk, AK Parti’ye yönelik tüm saldırıların kendisine zarar vereceğini farz ediyor ve bu doğru. AK Parti’nin en büyük başarılarından biri bu menfaat çakışmasını yaratabilmiş olmasıdır. Referandumda çıkan yüzde 58 Evet’in sihiri, halkın paketin içeriğini çok iyi bildiğinden değil, bu eğilimdir. Yoksa, Rasim’in örnek verdiği Kürtlere yönelik yüksek ırkçı yaklaşımların sandığa yansıması halinde, yüzde 58’lik sonuç mümkün olmayacaktı.

Bu bir imkan. Erdoğan da sık sık bu imkanı doğru yönde kullanıyor. Ben, tam da bu seçim süresince bu imkanın milliyetçi dille zayi edildiğini iddia ediyorum. Rasim’in dediği gibi, Erdoğan Müslüman değerler ve halkın ihtiyaçlarını giderme konusunda bir uyum tutturduğunda, ciddi adımlar geliyor arkasından. Bunun için milliyetçi dile sarılmanın eleştirisini yapıyorum. Bu jargonu kullanmanın milliyetçiliği ehlileştirmek, dönüştürmek gibi bir etkisi olacağı sosyolojik bir tesbit değil, temenni sadece.

Miting alanlarında bir protestocu kadın için “artık kadın mı kız mı bilemem” deyip bekaret imasında bulunmak, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğine atıf yapmak, Hopa’da ölen emekli öğretmen için saygısızca konuşmak, hangi dönüştürücü etkiyi yapacak merak ediyorum. Bence biz yazarların siyasete empati yapmak gibi bir görevi olmamalı. Bizim işimiz, vicdan ve akıl sapmalarına alçakgönüllülükle dikkati çekmek olsun, başka bir şey değil.

Meydanlardaki ayarın bozulmasının ise nedenleri belli. Erdoğan’ın kendisinde hala yüzleşmediği milliyetçi damar ve MHP tabanından mümkün olduğunca oy çekme sevdası.

Bunlara önemli bir ilave olarak darbe yapamayan Ergenekon’un CHP’ye attığı format var. Şimdi de bir CHPMHP koalisyonu için MHP formatlanıyor. Kürt sorunu üzerinden şiddet körüklenerek seçim sabote edilmeye çalışılıyor. Dün yumurta atanlar, artık taş, molotof kokteyli atıyor, AK Parti düşmanlığı üzerinden oluşan koalisyon tüm gücüyle istikrarsızlık yaratmaya çalışıyor. Erdoğan büyük ihtimalle elindeki istihbarat raporlarına bakarak bu koalisyonun röntgenini bizden daha ayrıntılı görüyor. Ama sorun şu, soğukkanlılığını hemen kaybediyor. Çok öfkeleniyor. Aslında bu koalisyonun en güvendiği şeylerden biri de Erdoğan’ın kolay manipüle edilebilmesi. Anında sertleşiyor ve meydanlarda ona yakışmayacak o sözleri sarf ediyor. Nuray Mert gibi, televizyonlarda atıp tutan populist yazarları muhatap kabul edip, meydanlarda bunlara cevap verip seviyesini düşürüyor.

Bunları Taraf söylemezse geriye de pek kimse kalmıyor. Önümüzdeki dönem Erdoğan için daha zor olacak. Açık darbeden ümidini kesen Ergenekon siyasete ciddi ciddi girdi. Yeni CHP, artık oyunu kuralına göre oynayacak, ulusalcı oylar ise MHP’de konsolide edilecek. Tüm hesaplar Erdoğan’ın siyasete ara vereceği bir sonraki seçimler için yapılıyor. Yurtdışında da çok iyi çalışıyor, yeni CHP için ABD ve AB desteğini sağlamaya çalışıyorlar.

İktidara geldikten sonra keskin bir restorasyona girişeceklerdir. O nedenle önümüzdeki dört senede yapılacaklar çok önemli.

Erdoğan’da gördüğüm savrulmalar bu beni nedenle endişelendiriyor.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar