Osman CAN
Bir çok şehirde yürütülen KCK operasyonları “strateji oyunları”na fırsat yaratarak, yeni anayasa çalışmalarını gölgede bırakan ve gündemden düşmesini sağlayan bir araca dönüşmeye başladı. Bunu hatırlatmak, bir sorumluluk olarak karşımızda duruyor.
Geçen hafta bu köşede KCK davalarının yürütülüş biçimindeki temel bazı sorunlara dikkat çekmiş, özellikle siyasal sorunların çözümünü, devletin yüz yıllık paradigmasına göre biçimlenmiş kimi organlarına havale etmenin öldürücü riskler taşıdığını dile getirmiştim. Son KCK tutuklamalarının yarattığı eleştiriler sağda veya solda yer alan birçok yazar tarafından da paylaşılınca, Ankara merkezli uzmanlar ve bürokrasinin değerlendirmelerine paralel şekilde siyasal aktörler de tepki vermeye başladı.
Polemiğe girmek yerine bu tepkinin Türkiye’nin içinde bulunduğu tarihi moment, yani yeni anayasa bakımından nasıl sonuçlar yaratacağına odaklanmak daha yararlı.
Muhakkak ki bugünlerde Ankara’yı mesken tutmuş uzmanlar veya mesleki yaşamlarının esaslı bir kısmını Ankara’da geçirmiş bulunan merkez bürokratlar kadar Ankara koridorlarını bilemeyiz. Devletin hakikatini ya bu güzide şahsiyetlerden bizzat veya lütfettikleri oranda siyaset aktörleri üzerinden idrak edebiliyoruz.
Buna yabancı değiliz. Toplum da yabancı değil. Zira bu topraklarda siyaset böyle yürütüldü, toplum böyle yönetildi, eğitim, ekonomi, güvenlik vs. politikalar hep böyle belirlendi. Dünkü “uzman” ve “bürokratların” Kemalist maskeli oluşları karşısında, bugünkülerin “muhafazakâr” veya “mütedeyyin” oluşları çok bir şey değiştirmiyor. 1918’e kadar “ittihatçı” iken de durum değişik değildi. Siyasetin toplumdan yabancılaşması, uzman ve bürokratları siyasetin merkezine taşır, bu işlem ise siyasetin topluma yabancılaşmasının kurumsal ve kuramsal altyapısını inşa eder. Maskeler değişse de, yapı değişmediği sürece bu kural değişmez. Hedef demokratik siyasetin merkez tarafından devşirilmesi, bürokratik yapının maske değiştirse de iktidarını yeni meşruiyet zeminleri üzerinden yeniden revize etmesidir.
Tarihi fırsat kaçmasın
KCK tutuklamaları konusunda yapılan ve demokratik siyasetin, Ankara mer
kez bürokrasisinin hegemonyasından kurtarılarak demokratik toplumsal taleplere göre yürütülmesini amaçlayan uyarıların teröre hizmet olarak yorumlanması bu revizyon işinde başarılı olunduğunu gösteriyor.
Önce demokrasi mücadelesini toplumsal eksende yürüten, gerek ulusal, gerekse uluslararası düzlemde meşruiyet kazanmasına esaslı katkılar sunan görüşler, itiraz ve eleştiriler itibarsızlaştırılıyor. Demokrasinin raydan çıkmaması için yapılan itiraz ve eleştiriler terörü desteklemekle suçlanıyor. Bu kesitler ile siyasal aktörler arasındaki rasyonel ilişki koparıldıktan sonra, siyasal sorunların toplumsal talep ve beklentiler yerine, Ankara’nın bürokratik koridorlarında yürütülen geleneksel stratejilere göre çözümlenmesi mümkün hale geliyor. “Terör”, “devlet”,“vatan”, “millet” gibi kutsiyet çağrıştıran kavramlar siyasete egemen kılınarak, siyasetin egemenliği bitiriliyor, uzman ve bürokrata hâkimiyet alanı yaratılıyor.
Buna bağlı olarak Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tarihi momenti yeni bir Anayasa ile yakalama şansını ortadan kalkıyor.
Burada tuhaf, sorunlu bir ittifak da ortaya çıkıyor. Ankara’nın demokratları itibarsızlaştırma çabasına en esaslı destek Kürt ulusalcıları ile açık-örtülü Kemalist cenah kalemşörlerinden geliyor. Bu tuhaflık siyasal aktörlerin dikkatini pek çekmiyor.
Yeni Anayasa sürecine “ön koşulsuz” ve “kırmızı çizgisiz” bir şekilde başlanılması, “yeni statüko yaratılmayacağı” söylemleriyle giren AK Parti’nin son zamanlarda 12 Eylül Referandumu kazanımlarını koruyacağına ve bunun kırmızı çizgileri olduğuna dair söylem geliştirmesi, bu gelişmeye denk düşüyor. Yalnızca darbe anayasası düzenlemeleri karşısında “ileri” sayılabilen bu değişikliklerin, son tahlilde bürokratik yapının yeni maskeyle ve“halkoyuyla” konumunu sağlamlaştırmasına yaradığı dikkate alındığında, AK Parti aktörlerinin uzman ve bürokrat söylemlerini tekrarlamaya başladığını görmek gerekiyor.
12 Eylül Referandumu’ndaki halkın oyu değişimin istikametine ilişkin olup, yetersiz ve sorunlu değişimi sabitlemeye ve kutsamaya ilişkin bir yargı ifade etmediği unutuluyor/unutturuluyor. Diğer yandan, yüz yıllık karanlık dönem aktörlerinin üretip toplumsal hafızaya zerk ettiği zehirli dil farkına varılmadan kullanılıp normalleştiriliyor. Bu toprakların hamuruna yabancı olan devletçilik, milliyetçilik veya katı üniterlik gibi 1924 ile birlikte totaliter tek parti diktatörlüğünün bu halka dayattığı kavramlar kutsanmaya başlanıyor. TCK 301, TMK, vicdani ret ve benzeri konularda Türkiye uluslararası
toplumdan dışlanmaya başlanırken, ayrıca hiçbir devlet kurumunun veya hükümetin katkısı olmaksızın, özverilerle Türkiye’nin tanıtımı konusunda yürütülen çalışmalar etkisini gittikçe kaybederken, Ankara koridorlarında siyasileri aksi yönde aydınlatan brifingler düzenleniyor.
Bürokrasinin 1918-1922 dönemi bocalamasından sonra 1923’ten itibaren hegemonyasını yeniden inşa etmesine benzer şekilde, çok şeyin değişeceğine yönelik güçlü toplumsal beklentiler ortaya çıktığı ve toplumun anayasal aktör olmaya başladığı bir dönemde, yeni bir restorasyon çabası dikkati çekiyor. Ve tüm bunlar “insan merkezli”, “evrensel değerleri esas alan” bir anayasanın yapılacağı sözlerinin verildiği bir döneme denk geliyor.
Türkiye’nin kazandığı özgüven, topluma dayanmayan, rasyonel araçlarla desteklenmeyen ve “Ankara koridorlarında” üretilmiş strateji oyunlarına Türkiye’nin geleceğini teslim etmek hakkını bahşetmiyor. Bu sürecin bir restorasyonla sonuçlanması, başta mütedeyyin ve dindar olmak üzere Ankara’nın iktidarına tehdit oluşturacak tüm kesitlerin aleyhine sonuçlar doğuruyor. Başka türlü hiç olmadı...
KCK operasyonlarının bu oyunlara fırsat yarattığını, tam da bu dönemde Anayasa’yı gölgede bırakan ve gündemden düşmesini sağlayan bir araca dönüşmeye başladığını hatırlatmak, bir sorumluluk olarak karşımızda duruyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015