Tuncer KÖSEOĞLU
Bu hayattaki rolünü oynadı ve sessizce yürüyüp gitti Serkan. Zayıf, çelimsiz bedenine inat hiperaktifti. Yerinde duramazdı. Bir de sürekli gülerdi insanlara. Meslek hanesinde‘’gazetecilik’’ yazsa da, şimdi bildiğimiz gördüğümüz gazetecilerden değildi. Sokağın insanıydı o. Beyoğlu’nu en ücra köşesine kadar bildiği halde bunun havasını atmazdı. Beyoğlu’nda çalışan muhabirlere hangi gazetede çalışırsa çalışsın yardım etti. Çok şey öğrendi ondan genç muhabirler, ben de…
Onu ilk tanıdığımda mesleğe yeni başlamış tıfıl bir gazeteciydim. İlk görev yerim Taksim İlkyardım Hastanesi acil servisiydi. Ayrıca gece Beyoğlu ve çevresini dolaşıyordum. İşe başladığımın ikinci günüydü. Hastanenin acil servisine geldi omzunda makinesi ve makineye takılı CT45 kollu flaşıyla. Hastane önünde bekleyen diğer arkadaşlarla selamlaştıktan sonra bana elini uzattı, “Ben Serkan, Günaydın muhabiriyim” dedi gülerek. El sıkıştan sonra sürekli dost olduk. Makinemin üzerindeki flaşa baktı güldü, “Bunu kullanma iki günde kırarlar…” demişti. Ne demek istediğini bir hafta sonra anladım. Bir gün bir yaralı gelmişti hastaneye. Fotoğrafını çekerken, yanındakilerden biri makineme yapıştı ve flaşımı kopardı. CT45 kollu flaşların aynı zamanda muhabirlerin kendini savunma aracı olduğunu o zaman öğrendim.
Gazetecilikten önce Beyoğlu’ndaki mekânlarda fotoğrafçılık yapmıştı Serkan. Mekân sahiplerinden sokakta yatan kimsesizlere kadar herkesi tanırdı. Yüzüne yansıyan gülümsemesi ve insanlara yaklaşımıyla herkesten de saygı görürdü. O Beyoğlu’nun, caddeleri her gece sabahlara kadar yorulmadan dolaşan güzel bir abisiydi…
Bazı geceler hastaneye gelir, bana ‘’Hadi dolaşalım’’ derdi. Sayesinde Beyoğlu’nun en kuytu yerlerini öğrendim. Konuştum nefes almaktan başka kaybedeceği şey olmayan insanlarla. 80’li yılların sonuydu, öyle şimdiki gibi steril değildi Beyoğlu. Hele arka sokaklarında belirli bir saatten sonra dolaşamazdınız. Ama yanınızda Serkan varsa güven duyar, rahatlıkla dolaşırdınız. Benden yaşça çok büyük olmamasına karşın ‘abi’ derdim ona herkes gibi. O abiydi işte…
İstiklal Caddesi’nde Büyükparmakkapı Sokağı’nın başında bir gazete bayii vardı. Sait’in yeri… Serkan’ın yakın dostuydu. Biz muhabirler için en büyük haz, belki de bu işi yapmamızın nedeni, gazetede bir gece önce yaptığımız haberi akşam baskısında görmekti. Nasıl bir histir bu anlatamam. Heyecan içinde bayiye gelirdik o baskıyı görmek için. Hele haber manşet oldu mu değmeyin keyfimize, ‘’Bütün çaylar benden ulennnn… ‘’. Gazete bayii Sait en yakın dostuydu Serkan’ın. Çoğu kez orada bulurduk onu. Sait yorulunca tezgâhını Serkan’a bırakırdı. Gazete de satardı o tezgâhta hiç yüksünmeden…
Sonra biz, o dönem yetişen birçok muhabir gibi başka taraflara dağıldık, yerimize başka muhabirler geldi. Onlara da abilik yaptı bize yaptığı gibi. İşsiz kalana dek, Beyoğlu’nu ve o sokakları hiç bırakmadı. İki yıl önce akciğer kanserine yakalandı Serkan. Tedavisi sırasında güzel haberlerini, yaşama ve hayata olan tutkusunu iletti bizlere. Yakıştıramamıştık bu hastalığı bu güzel abimize. O da yakıştıramamış olacak ki hep umutlu şeyler söyledi arayan soran dostlarına. Bir gün bile gülümsemesi eksik olmadı yüzünden. Çektiği acıları yansıtmadı, hani üzülürler diye…
Geçen Pazar günü bu güzel dostu son yolculuğuna uğurlamak için Fatih Camii avlusuna toplandık. Serkan’ı uğurlamaya gelen avludaki arkadaşlara baktım. Birçoğu çeşitli gazetelerde üst düzey yöneticilik dahil çeşitli kademelerde çalışmış bir dönemin en önemli haberlerine imza atmış muhabirlerdi. Hepsinin ortak özelliği sokaktan gelmeleri ve tırnaklarıyla kazıyarak yükselmeleriydi. Sonra teker teker işsiz kaldılar, kimsenin haberi olmadı. Kimse ‘Özgür Basına Darbe’ vuruluyor demedi. Sessiz sedasız çekildiler meslekten başka işler yapmaya çalıştı birçoğu. Bazısı intihar etti, onların bile sesi duyulmadı.
Gazeteci kavramı değişti nedense. Haberi kaynağından alan olay, yerine giden ve habere haber gibi bakan insanlar gitti, araştırmacı gazeteciler doldurdu ortalığı. Neyi araştırdıklarını hiç bilemedik aslında. Bir yerlerden gelen belgeler dışında. 2000’li yılların ortalarından itibaren gazeteler ve televizyonlar bu ‘araştırmacı gazetecileri’ çok sevdi. Adeta paylaştılar bu çok yetenekli şahsiyetleri. Önemli görevlere getirildiler bir anda. Geçmişteki haberlerinin hiç önemi yoktu ki, zaten hepsi yeniydi. Önemli değildi bu işi bilip bilmediği onlar, onlar cemaatin adamlarıydı. Bilgi de belge de onlardaydı, asma da kesmede. Böylece şimdilerde FETÖ denilerek tasfiye edilenler, o zamanlar en muteber gazetecilerdi. Gerçek gazeteciler, auta çıkarılırken bu ‘medya askerleri’ el üstünde tutuldu…
Bakmayın şimdilerde bu medyadaki FETÖ’cüler haberlerine. Babıâli dediğin küçük bir köy; herkes birbirinin ciğerini bilir. Günah çıkarılacaksa eğer; bu medyaya Ganj nehri bile yetmez aklanıp paklanmak için.
Serkan sevdiği dostlarına ‘Vay Babako’ diye hitap ederdi. Serkancaya göre bu ‘Babam gibisin, canımsın, dostumsun’ demekti. Dün Serkan’ın doğum günüydü. Ölümünden bir hafta sonra bir dostun doğum gününün bilmek üzücü olsa da bazı insanlar ölmez, yer değiştirirler sadece… Güle güle Babako, biz de geleceğiz yakın zamanda ki dostlarımızın tabutlarını sırtlamaya başladık birer birer…
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.12.2023
20.05.2023
7.03.2022
1.03.2022
14.02.2022
28.01.2022
24.01.2022
12.01.2022
29.12.2021
20.12.2021