Ümit Fırat
Her devirde ve her kuşaktan insan, yaşadıkları ve eski dönemler arasında mukayeseler yaparlar. Genellikle de son dönemin eskiye nazaran daha kötü olduğu ifade edilir. Eski bayramlar güzeldi, eskiden trafik böyle değildi, eskiden her şey çok ucuzdu türü nostaljik özlem ve mukayeselerin yanı sıra, son 30-35 yıldır bir de Kürtler çok sadık ve mert insanlardı, nereden çıktı bu Kürt milliyetçiliği, bu Ermeni Jenosidi, bu Dersim Katliamı gibi bir de siyasi yakınma ve mukayeseler yapılır oldu.
Keza dönemsel kıyaslamalar yapılır. Atatürk ve tek parti döneminin yeniden inşası için yanıp tutuşanlar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal dönemlerini gururla yâd edenler veya 27 Mayıs askeri darbesinin bir devrim olduğunu ve getirdiği anayasa ve özgürlüklerin bir daha Türkiye’de uygulanmadığını savunanlar da vardır.
Bir de beterin beteri türünden ters mukayeseler yapılır. Yarın 38’inci yılını geride bırakacak, ruhu ve felsefesiyle hala korunan ve sanki dünkü bir olaymış gibi hafızalarımızda canlılığını koruyan 12 Eylül 1980 askeri diktatörlük dönemiyle, yaşadığımız dönem arasında kıyaslamalar yapılarak şimdi çok daha kötü bir dönemde yaşadığımız tartışılmakta. 12 Eylül’ü anlatmak elbette ciltler doldurur, burada birkaç kısa bilgi aktararak bir mukayese yapılabileceğini düşünüyorum.
TBMM ve bütün siyasi partiler kapatılarak bazı siyasi parti yöneticileri cezaevlerine kapatıldılar. Türk-İş dışındaki bütün sendikalar kapatılarak yöneticileri hapse atıldı. 650 bin insan gözaltına alınarak polis tarafından sorgulandı. 90 günlük gözaltı süresinde sorgulananların tümüne yakın kısmı ağır işkencelere maruz kaldılar. 230 bin insan hakkında dava açıldı. 52 bin insan tutuklandı.
Başta Diyarbekir, Mamak ve Metris Askeri Hapishaneleri olmak üzere cezaevlerindeki tutuklulara korkunç işkenceler ve insanlık dışı muameleler uygulandı. 50’sinin idam cezaları infaz edilerek, 171’i işkencede, 16’sı güya kaçarken vurularak, 74’ü çatışmalarda vurularak, 43’ü intihar etti denilerek, 14’ü açlık grevlerinde ve 73’ü cezaevinde eceliyle öldü denilen insanın hayatı sona erdirildi. 1.680.000 insan fişlendi.
Türkiye’de yazan, düşünen ve toplumsal sorunlara ilgi duyan insanların çok büyük bir kesimi, ya yakalanıp sorgulanarak hapse atıldılar, ya da bir yolunu bulup Türkiye’den kaçarak canlarını kurtarmaya çalıştılar. Kaçmayıp da hapse girmeyenler ise, her an başlarına bir şeyin gelebileceği tehdit ve sıkıntısıyla yaşadılar.
Ama bunları yapan askeri diktatörlük, darbenin ilk gününden itibaren yeni bir anayasa hazırlayıp seçimlere gideceklerini ve yerlerini sivillere devredeceklerini de açıklamıştı. 1982 yılında 68 gün gözaltında tutulup sorgulandığım Bursa Emniyeti’ndeki işkencecilerim tarafından tutuklanmak üzere Gölcük Donanma ve Sıkıyönetim Komutanlığı Savcılığı’na götürülürken, polis şefi bana dönerek;
“-Ümit Fırat, nasıl görüyorsun durumu, sence Türkiye nereye gidiyor?” diye bir soru sormuştu.
“- Kenan Evren bu sene bitmeden bir anayasanın hazırlanarak referanduma götürüleceğini açıkladı. Referandumdan sonra da siyasi partilerin kurulması vs. gibi kendilerinden sonraki döneme ait bazı hazırlıklar yaparak 1 sene içerisinde genel seçimlere giderler” cevabını vermiştim.
Başkomiserin istediği bu kadar değildi ve bir soru daha sordu.
“-Peki, seçimlerden sonra ne olur?” Artık çekineceğim bir şey olmadığı için,
“Vallahi silahlı kuvvetler bir parti olarak seçime giremeyeceği için, TBMM’ye girecek partiler, yani siviller hükümete gelir, sonra sizler emekliye ayrılırsınız, bizler de hapishanelerden çıkıp, bıraktığımız yerden devam ederiz” demiştim. Minibüsteki polisler cevabıma çok sinirlendiler ama şefleri daha ileri gitmemelerini söyleyip susturmuştu.
Bu anımı burada paylaşmamdan maksadım, çok kötü şartlarda bulunuyor olsak da yakın gelecek hakkında bir tahminde bulunabilmekteydik; nasılsa yakında seçimler olacak ve gidecekler diyebiliyorduk. 1983 Kasım ayında seçimler oldu, Turgut Özal başbakan oldu. Fiili durumun elverişli olmaması nedeniyle hemen hapishaneden çıkamadık. Ama 1986 ve 1991 yıllarında yapılan infaz kanunu değişiklikleriyle TCK Madde 125’ten ceza verilen bazı Kürt hükümlüler dışındaki hemen herkes tahliye oldu.
12 Eylül ruhunu ve sınırlarını pek zorlamadan devam ettiren 1991-95 DYP-SHP koalisyonu dönemi ise, totaliter olmasa da oldukça karanlıktı. Faili meçhul cinayetlerin, köy yakma ve zorla yerinden edilmelerin, kayıpların yaşandığı bir dönemdi. Ama ortada bir parlamento, oradan çıkmış bir hükümet ve siyasi partilerin yanı sıra, pek adil olmasalar bile mahkemeler vardı. Dünyayla iletişim halinde bulunan insan hakları örgütleri ve sivil toplum örgütleri vardı. Yeterince etkili olmasa da milletlerarası hukuk kaynaklı sınırlamalar vardı. Keza AB başvurusu yapılmıştı ve henüz bağlayıcılığı olamasa da Kopenhag Kriterleri tartışılıyordu.
Bugün yaşamakta olduğumuz döneme gelince:
50 binden fazla tutuklandı, 200 bin civarında insanın işine son verildi. Tanınmış olan bazı haklar geriye alındı ve mülkiyet hakkı bile el koymalar suretiyle ortadan kaldırıldı. Tamamen yürütmeye bağlanmış bir yargı sistemi ve tamamına yakını kontrol altına alınmış bir medya yaratıldı.
12 Eylül diktasının aksine, büyük bir taraftar desteğine sahip ve kendisi gibi düşünmeyenleri yok sayıp dilediği gibi davranabilen, hiç gitmeyecekmiş gibi bir profil sergileyen otoriter bir başkanlık rejimi ile karşı karşıyayız. Toplumun yüzde 52’sinin desteğine sahip bir lider ve arkasında, kendisine en yakın siyasi partinin en iki kat oy desteğine sahip bir parti mevcut. Yani bu desteğin ne zaman azalabileceğine dair bir tahminde bulunmak oldukça zor; işte asıl kâbus ve umut kırıcı olan da geleceğe dair bu belirsizlikte yatıyor.
Takriri Sükûn döneminde doğmamıştım, tek parti döneminin son yıllarında doğduğum için, o yılları yaşamış gibi bir mukayeseye giremem. Ama yaşadığım dönemler arasında bir mukayese yaptığımda, en karanlık dönem, elbette ki, 12 Eylül dönemiydi. Ne var ki, işkence izlerini hala bedenimde taşıdığım polislerce hapishaneye götürürken bile yine de yakın geleceğe dair bazı iyimser beklentilere sahiptim. Şimdi hiçbir gelecek tahmininde bulunamıyorum.
Bilmem ki, ileriyi görememek bir körleşme belirtisi mi sayılır?
İyi haftalar diliyorum.
Bir Not:
Son birkaç yıldır temel çizgisinden bir sapma eğilimi gösterdiğini düşündüğüm Cumhuriyet Gazetesi, yeniden aslına rücu etti. Zaman zaman sayıları azalsa veya azaltılsa da hiç eksilmeyen çok değerli arkadaşlarım çalıştı Cumhuriyet’te. Son birkaç yıldır, bazıları haksız yere aylarca hapiste de yatıp çıkan çok sayıda arkadaşım çalışmaya ve yazmaya başlamışlardı. Cumhuriyet’in imajını değiştirmek gibi bir hedefleri vardı ama bunu başarma şansları yoktu. Tıpkı 1992 senesinde Hasan Cemal ve rahmetli Okay Gönensin’in başaramadıkları gibi. Yıllardır hep söylerim, Cumhuriyet Gazetesi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Kemalist Cumhuriyetin değiştirilmesi teklif dahi edilemez iki temel kurumudur.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018