Yıldıray OĞUR

Şapka Devrimi ilan edilirken Atatürk’ün yanı başındaydı, Latife Hanım’ı Çankaya Köşkü’nde ev sahibi olarak da o karşıladı. Yurt gezilerinde, meşhur sofralarda, diplomatik ve siyasi görüşmelerde Atatürk’le birlikteydi, bütün kalabalıklar çekildiğinde, herkes gittiğinde Atatürk’ün yanında yine o kaldı. Karısı dışında kimse Atatürk’e onun kadar yaklaşamadı. Kitap okurken, uyurken ayaklarının dibindeydi. Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde yalnız geçen yıllarının tek vefalı dostuydu.
Anılarını yazabilseydi yer yerinden oynardı. Maalesef anıları yok. Gözleri herkesten daha çok şey gören, kulakları herkesten çok şey duyan Cumhuriyet’in ilk yıllarının bu en önemli tanığı hakkında o yüzden çok az şey biliyoruz.
Foks ( ya da Fox) bir Alman pointeri. Yani bir avcı köpeği. Hangi tarihler arasında Atatürk’ün yanında yaşadığıyla ilgili o kadar az şey biliyoruz ki, onu, Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’ndeyken kapısında nöbet tutan ilk köpeği Alp, Kurtuluş Savaşı sırasında esir düşen bir Yunan generalle birlikte esir düşerek Atatürk’ün yanına gelen yine bir av köpeği olan Alber ile zaman zaman karıştırıyoruz.
Ama Foks’un Atatürk’un en meşhur köpeği olduğuna şüphe yok. İngilizce tilki demek olan adının nereden geldiği bilinmiyor. Muhtemelen kurnazlığı buna sebep. Belki de adını ilk sahibi böyle koymuştur. Çünkü Foks’un ilk sahibi Atatürk değildi. Atatürk köpeği neredeyse kamulaştırmıştı.
Atatürk’ün uşağı Cemal Granda o günü şöyle anlatır:
Atatürk’ün Foks adında bir köpeği daha vardı. Yalova’da banyolarda seyyar fotoğrafçılık yapan Hasan Efendi’den 50 liraya satın almıştı. O zaman 50 lira oldukça önemli bir paraydı.
Atatürk, bir sabah gezintisinde, seyyar fotoğrafçının sehpasının ayakları arasında yatan köpeği görünce sordu :
- Bu köpek senin mi ?
Fotoğrafçı birden ne yapacağını şaşırdı. Sonra toparlanarak,
- Evet paşam, diye karşılık verdi.
- Çok güzel bir şey.
- Çok beğendiyseniz size hediye edeyim paşam.
Köpek o zaman yavruydu. Asil filan değil, bayağı sokak köpeğiydi. Ama tüyleri çok güzeldi.
Atatürk bir daha hayvana dikkatle bakarak, yanındakilere,
- Bu adamı memnun ediniz, dedi.
Böylece, fotoğrafçının köpeği Foks, Atatürk’ün köpeği oldu.
Foks’un yıldızının parladığı andı bu. Bundan sonraki hayatını Türkiye’nin kurucusunun yanı başında geçirdi, tüm resmî ve gayrıresmî görüşmeler ve gezilere katıldı, geceleri onun karyolasının dibine konan özel yastıkta uyudu. O güne kadar…
Foks’la ilgili hatıratlarda anlatılanlara baktığınızda karşınıza bu sahibinden başka kimseye eyvallahı olmadığı anlaşılan köpekle ilgili hafif korku dolu, bol diş izli hikâyeler çıkar.
Anılardan çıkan, Atatürk’ün iyi bir hayvansever ve Foks’a çok düşkün olduğudur. Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’nın anılarına bakılırsa Foks’un ne zaman kimle çiftleştirildiğini bile yakından takip etmiştir.
Bir gün Ankara’da köşkün bahçesinde dolaşırken, köpeğin hareketlerini dikkatle izliyordu. Foks’un tembelliği mi üzerindeydi, neydi, bir köşeye çekilmiş, boş gözlerle sahibine bakıyordu.
”Atatürk hayvana uzun uzun baktıktan sonra bana döndü. - Bu hayvan aç dedi. Yemeğini az önce yedi, diye karşılık verdim. -Yese böyle olur mu, sorusuna -Bir tencere pilavı elimle verdim. Hem öyle bir pilav ki, fukaranın (yoksulun) evinde üç, dört kişi doyar. Hiç sesini çıkarmadı önce... Çıkarmadı ama, aklına Foks gelmiş olacak ki, yemekten sonra sözü yine ona getirdi: -Bu köpek çitleşti mi, diye sordu. Anlaşılan Foks’unun keyifsiz halini, bu kez de cinsel durumuna yoruyordu. -Konya’da iki ay önce çiftleşmişti dedim. -O orada kaldı. Ben burada bir şey oldu mu diye soruyorum. -Henüz olmadı Paşam! O zaman Atatürk şöyle konuştu; -Hayvanlar muayyen zamanlarda çiftleşirler. Onların hiç değilse bir zamanı var. Onlar kadar olamıyoruz...”
Falih Rıfkı’nın Çankaya’da anlattığı ünlü ısırma hikâyesinde ise “Cumhuriyet idealleriyle yetişmiş” Foks, “Osmanlı geleneklerinden gelen Vali”ye karşıdır. Neredeyse Foks’un valiyi ısırdığı an Cumhuriyet için zafer vakti gibi anlatılır: “Köşkte vilayetlerimizin birine tayin olunan bir zat bir gün kendisini ziyarete gelir. Çalışma odasından girer. Foks bir köşede yatmakta... Atatürk masasının başında... Vali, Babıâli protokolünden gelme olduğu için, oda içinde bir müddet yürüdükten sonra, birdenbire yarı beline kadar eğilip “yerden” dedikleri Osmanlı selamını verir. Cumhuriyet Devri görenekleri içinde yetişen Foks, bu ani hareketi görünce Atatürk’e bir fenalık (kötülük) yaptığını sanarak, fırlayıp adamcağızı tam kaba etinden ısırır. Ne olduğunu, ne yapacağını şaşıran vali de tam tersine yere düşer ve ayakları havaya kalkar.”
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun anılarında da Foks’un Florya’dan Sirkeci’ye Atatürk’le yaptığı bir tren yolculuğu anlatılır. Atatürk’le birlikte trene binen Foks’a furgon bileti alınmıştır. Tabii Foks birinci mevkide seyahat etmektedir. Az sonra biletleri kontrol eden görev disiplini fazlaca yüksek biletçi “Bu biletle birinci mevkide gidemez” deyiverir. Az sonra olacakları tahmin eden Atatürk bozuntuya vermez, “İyi o zaman götürün furgona” der. Tam biletçi Foks’u alıp götürürken köpek hırlar ve biletçinin eline saldırır. Atatürk “Neden köpeğe bilet sorarsın be adam” diye haklı olarak kahkahalarla gülmektedir.
Çankaya Köşkü’ndeki uzun saatler süren sofraların korkulu rüyası haline gelmiştir Foks. Anlaşılan sofranın altında dolaşan Foks’un parçaladığı pantolonlar da bu şöhretin yayılmasında etkili olmuştur. Bu yüzden Atatürk’ün de epeyce masrafa girdiği anlaşılıyor. Öyle ki bazı konukların, eski pantolonlarını Foks’a bile isteye parçalatıp Gazi’nin köpeği için yaptığı bonkörlükten faydalanmak istediğini bile söyler Falih Rıfkı.
Son kurbanlarından biri Andımız’ın bânisi, Atatürk’ün sofrasında başına gelmeyen kalmamış Mili Eğitim Bakanı Reşit Galip olmuştur. Herhalde yine Atatürk’ten çok Atatürkçülük yaptığı hararetli bir anda sahibi için beka kokusu alan Foks, tüm protokol kurallarını ihlal ederek Milli Eğitim Bakanı’nın pantolonunu fena halde harcamıştır. Bu durum karşısında utanan Atatürk, Reşit Galip için terzisine bir pantolon siparişi verir.
Şimdi geldik bu “hayvansever ulu önder” hikâyesinin bulanıklaştığı, müphemleştiği, karartıldığı esas karar notasına.
O gün olan biteni önce Falih Rıfkı’dan okuyalım:
“Nihayet bir akşam geldiğimizde Atatürk’ün elini sarılı bulduk. Efendisini ısırmıştı. Atatürk bu esnada hiç sinirlenmemiş ve etrafındakilere de ‘Fenalık yapmak için ısırmadı’ demiş.”
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun daha yakın tanıklığı ise şöyle: “Foks bu seferde hiç yapmadığı bir şekilde sahibi Atatürk’e saldırıp ısırmıştı. Hepimizin ödü kopmuştu. Ama neyse dişlerini çok fazla geçirmemişti, tedaviyle birkaç günlüğüne iyileşmişti.”
Foks ve Atatürk diye Google’da arattığınızda karşınıza binlerce sayfada çıkan, tabiri caizse hayvanseverler tarafından forward manyağı yapılan Bekir Coşkun’un “Atatürk’ün köpeği” yazısındaki anlatımı daha çok seviyorum:
“Bir gün Foks, Atatürk'ün elini ciddi biçimde ısırmıştı. Ancak (yaşamı boyunca hayvanların öldürülmesine karşı çıkan, başıboş kedi ve köpeklerin Hayvanseverler Derneği aracılığıyla sahip edinmelerini sağlayan) Gazi, Foks'un davranışına hiç sinirlenmemiş, eli pansuman edilirken şöyle demiştir: Fenalık yapmak için ısırmadı...''
*
“...Foks'un ölümü Atatürk'ü adeta yıkar. Günlerce yüzü gülmez olur. Artık Foks'un konusu her açıldığında, gözleri acıyla dolar...''
Coşkun’un modern hayvan aktivizmi kavramlarını anakronizm falan demeden 1930’lara ışınladığı yazısına bakılırsa Foks, Atatürk’ün elini ısırır, bir süre sonra da ölür. Eğer Atatürk’ü ısıran ölmüyorsa, Atatürk’ün “Fenalık yapmak için ısırmadı” sözünden sonra yazıya konan “yıldız”da kötü bir şeyler saklanıyor olmalı. Bekir Coşkun’un bilmemizi istemediği kötü şeyler.
Falih Rıfkı o kötü şeyleri biraz daha açık eder: “Foks’un öldürülmesini anlatırken bir anda faili belirsizleştirir: “Köpeği alıp çiftliğe götürmüşler, kontrol altına almışlardı. Yakınları bir olarak ve sahibini ısıran köpekten artık hayır kalmadığına inandırarak öldürülmesi için müsaade alabilmişlerdi.”
Atatürk’ün hayvan sevgisinin kovaladığı kargalardan başlatıldığı, bunun da “camdan giren bıldırcını görünce tabağındaki bıldırcını yemekten vazgeçti” gibi müthiş hikâyelerle desteklendiği hayvan hakları derneklerinin sitelerinde copy paste edilen metinde de Foks’un akıbeti için “Atatürk iyi çevresi kötü” taktiği devreye sokulur: “Ama yakınları ‘Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez’ diyerek, ilaçla sonsuza dek uyutulması için Atatürk'e ısrar ederler. İzin verdi mi vermedi mi bilinmez ama Foks o günlerde öldürülür. Foks’un ölümü Atatürk’ü adeta yıkar. Günlerce yüzü gülmez.”
Gerçeğe en yakın anlatımı ise yine Atatürk’ün kütüphanecisi, olan bitenin birebir şahidi Nuri Ulusu’nun anılarından okuyalım:
“İşte bu olayların peş peşe olmasından sonra çiftliğe gönderilen Foks burada da hırçınlığını ve saldırganlığını arttırmaya başladığı için, çiftlik baytarları Atatürk’ü de ikna ederek Foks’u iğne ile öldürdü.”
Tüm anılara bakılırsa Foks bir iddiaya göre Çankaya’ya getirilen ikinci bir köpeği kıskanarak ya da başka bir nedenle Atatürk’ün elini ısırmıştır. Hem de epeyce. Bir ay gözetim altına alınan köpek bu süre içinde de Atatürk’le problemsiz birlikte yaşamıştır ama bu bile hakkında kesilmiş “Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez” hükmünü bozamamıştır. Foks’un uyutulması konusunda izni veren Atatürk’tür.
Bu anlatımların hepsinde ölüm kararını meşrulaştırmak için Foks’un ne kadar da “azdığı”, “şımardığı” vurguları da tabii ki dikkatlerden kaçmaz.
Harika giden bu hayvansever kurucu önder hikâyesinin sonu pek de güzel bitmemiştir. Ama Ulu Önder’i ısırarak ölüm fermanını imzalayan Foks’un çilesi bu kadarla da bitmez.
Atatürk Orman Çiftliği’nin baytarları Atatürk’e bir jest için Foks’un derisini soyar, içini av hayvanı gibi doldurur, gözlerine renkli camdan mavi göz yaparak bir cam içine yerleştirir.
Bir gün Atatürk’e çiftliği ziyaretinde sürpriz olarak içi doldurulmuş Foks gösterilir. Atatürk bir sandalye çeker, bir süre köpeğini izler sonra da “Ben onu sevmiştim. Onu böyle görmek istemem gömün lütfen” der.
Bundan sonrası tamamen muamma. Anlaşılan Atatürk’ün bu emri yerine getirilmemiştir. (Tabii böyle bir emri varsa.) Anlaşılan onca yıl Foks’un doldurulmuş cesedi ya çiftlikte ya da bir evde saklandı. En azından 1969 yılına kadar. Çünkü Anıtkabir kayıtlarından biliyoruz ki o yıl Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Hayvanat Bahçesi’nin kurucusu Necdet Pençe’nin eşi İrfan Pençe, içi doldurulmuş Foks’un cesedini Anıtkabir'e bağışladı. Foks’un ne ara oradan Çankaya’daki Muhafız Alayı’na gittiğini ise bilmiyoruz. Çankaya Muhafız Alayı’na gittiğini de 2002 yılında Anıtkabir’de Cumhurbaşkanı Sezer tarafından açılan müze sayesinde öğrendik. Çünkü 10 yıldır o müzede Atatürk’ü kütüphanede çalışırken gösteren balmumu heykelin yanında duruyor Foks. Atatürk ve İnönü ile birlikte ebedi istirahatgâhının adresi Anıtkabir olan üçüncü fani olarak bir camekân içinde gelip geçenlere gülümsüyor.
Ama sakın görünüşe aldanmayın. Muhtemelen bu kez haklı olarak önünden gelip geçenleri yine ısırmak istiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Marg bar Amrika!” nereden çıkmıştı?
21.06.2025 - Türkiye’de legal siyaset yapmak mı, İsrail’in proxy örgütü olmak mı?
18.06.2025 - Mesele dış politika ve güvenlik, aptal!
16.06.2025 - Tıraşçı Ahmet’in oğlu nasıl CHP’li oldu?
15.06.2025 - Greta’nın büyüklüğü bizi küçültür mü?
11.06.2025 - İzmir Limanı’ndaki hamallar greve gittiğinde..
8.06.2025 - Kürtler Türkiye’ye ne zaman gelmişti?
4.06.2025 - Bir grevin anlattığı
2.06.2025 - PKK’nın sahiden silah bıraktığının delili…
1.06.2025 - Aslanların sırtlanlara yedirilmesine dair ibretlik bir hikaye
26.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
faruk tuncay
RTE Davutoğlu ikilisi, KDP ile ötekileri savaştırmayı başarırsa, iki derin gazeteci de, analizlerinizin isabeti çerçevesinde eteklerinize zil takar oynarsınız.