Yıldıray OĞUR
Şapka Devrimi ilan edilirken Atatürk’ün yanı başındaydı, Latife Hanım’ı Çankaya Köşkü’nde ev sahibi olarak da o karşıladı. Yurt gezilerinde, meşhur sofralarda, diplomatik ve siyasi görüşmelerde Atatürk’le birlikteydi, bütün kalabalıklar çekildiğinde, herkes gittiğinde Atatürk’ün yanında yine o kaldı. Karısı dışında kimse Atatürk’e onun kadar yaklaşamadı. Kitap okurken, uyurken ayaklarının dibindeydi. Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde yalnız geçen yıllarının tek vefalı dostuydu.
Anılarını yazabilseydi yer yerinden oynardı. Maalesef anıları yok. Gözleri herkesten daha çok şey gören, kulakları herkesten çok şey duyan Cumhuriyet’in ilk yıllarının bu en önemli tanığı hakkında o yüzden çok az şey biliyoruz.
Foks ( ya da Fox) bir Alman pointeri. Yani bir avcı köpeği. Hangi tarihler arasında Atatürk’ün yanında yaşadığıyla ilgili o kadar az şey biliyoruz ki, onu, Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’ndeyken kapısında nöbet tutan ilk köpeği Alp, Kurtuluş Savaşı sırasında esir düşen bir Yunan generalle birlikte esir düşerek Atatürk’ün yanına gelen yine bir av köpeği olan Alber ile zaman zaman karıştırıyoruz.
Ama Foks’un Atatürk’un en meşhur köpeği olduğuna şüphe yok. İngilizce tilki demek olan adının nereden geldiği bilinmiyor. Muhtemelen kurnazlığı buna sebep. Belki de adını ilk sahibi böyle koymuştur. Çünkü Foks’un ilk sahibi Atatürk değildi. Atatürk köpeği neredeyse kamulaştırmıştı.
Atatürk’ün uşağı Cemal Granda o günü şöyle anlatır:
Atatürk’ün Foks adında bir köpeği daha vardı. Yalova’da banyolarda seyyar fotoğrafçılık yapan Hasan Efendi’den 50 liraya satın almıştı. O zaman 50 lira oldukça önemli bir paraydı.
Atatürk, bir sabah gezintisinde, seyyar fotoğrafçının sehpasının ayakları arasında yatan köpeği görünce sordu :
- Bu köpek senin mi ?
Fotoğrafçı birden ne yapacağını şaşırdı. Sonra toparlanarak,
- Evet paşam, diye karşılık verdi.
- Çok güzel bir şey.
- Çok beğendiyseniz size hediye edeyim paşam.
Köpek o zaman yavruydu. Asil filan değil, bayağı sokak köpeğiydi. Ama tüyleri çok güzeldi.
Atatürk bir daha hayvana dikkatle bakarak, yanındakilere,
- Bu adamı memnun ediniz, dedi.
Böylece, fotoğrafçının köpeği Foks, Atatürk’ün köpeği oldu.
Foks’un yıldızının parladığı andı bu. Bundan sonraki hayatını Türkiye’nin kurucusunun yanı başında geçirdi, tüm resmî ve gayrıresmî görüşmeler ve gezilere katıldı, geceleri onun karyolasının dibine konan özel yastıkta uyudu. O güne kadar…
Foks’la ilgili hatıratlarda anlatılanlara baktığınızda karşınıza bu sahibinden başka kimseye eyvallahı olmadığı anlaşılan köpekle ilgili hafif korku dolu, bol diş izli hikâyeler çıkar.
Anılardan çıkan, Atatürk’ün iyi bir hayvansever ve Foks’a çok düşkün olduğudur. Atatürk’ün uşağı Cemal Granda’nın anılarına bakılırsa Foks’un ne zaman kimle çiftleştirildiğini bile yakından takip etmiştir.
Bir gün Ankara’da köşkün bahçesinde dolaşırken, köpeğin hareketlerini dikkatle izliyordu. Foks’un tembelliği mi üzerindeydi, neydi, bir köşeye çekilmiş, boş gözlerle sahibine bakıyordu.
”Atatürk hayvana uzun uzun baktıktan sonra bana döndü. - Bu hayvan aç dedi. Yemeğini az önce yedi, diye karşılık verdim. -Yese böyle olur mu, sorusuna -Bir tencere pilavı elimle verdim. Hem öyle bir pilav ki, fukaranın (yoksulun) evinde üç, dört kişi doyar. Hiç sesini çıkarmadı önce... Çıkarmadı ama, aklına Foks gelmiş olacak ki, yemekten sonra sözü yine ona getirdi: -Bu köpek çitleşti mi, diye sordu. Anlaşılan Foks’unun keyifsiz halini, bu kez de cinsel durumuna yoruyordu. -Konya’da iki ay önce çiftleşmişti dedim. -O orada kaldı. Ben burada bir şey oldu mu diye soruyorum. -Henüz olmadı Paşam! O zaman Atatürk şöyle konuştu; -Hayvanlar muayyen zamanlarda çiftleşirler. Onların hiç değilse bir zamanı var. Onlar kadar olamıyoruz...”
Falih Rıfkı’nın Çankaya’da anlattığı ünlü ısırma hikâyesinde ise “Cumhuriyet idealleriyle yetişmiş” Foks, “Osmanlı geleneklerinden gelen Vali”ye karşıdır. Neredeyse Foks’un valiyi ısırdığı an Cumhuriyet için zafer vakti gibi anlatılır: “Köşkte vilayetlerimizin birine tayin olunan bir zat bir gün kendisini ziyarete gelir. Çalışma odasından girer. Foks bir köşede yatmakta... Atatürk masasının başında... Vali, Babıâli protokolünden gelme olduğu için, oda içinde bir müddet yürüdükten sonra, birdenbire yarı beline kadar eğilip “yerden” dedikleri Osmanlı selamını verir. Cumhuriyet Devri görenekleri içinde yetişen Foks, bu ani hareketi görünce Atatürk’e bir fenalık (kötülük) yaptığını sanarak, fırlayıp adamcağızı tam kaba etinden ısırır. Ne olduğunu, ne yapacağını şaşıran vali de tam tersine yere düşer ve ayakları havaya kalkar.”
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun anılarında da Foks’un Florya’dan Sirkeci’ye Atatürk’le yaptığı bir tren yolculuğu anlatılır. Atatürk’le birlikte trene binen Foks’a furgon bileti alınmıştır. Tabii Foks birinci mevkide seyahat etmektedir. Az sonra biletleri kontrol eden görev disiplini fazlaca yüksek biletçi “Bu biletle birinci mevkide gidemez” deyiverir. Az sonra olacakları tahmin eden Atatürk bozuntuya vermez, “İyi o zaman götürün furgona” der. Tam biletçi Foks’u alıp götürürken köpek hırlar ve biletçinin eline saldırır. Atatürk “Neden köpeğe bilet sorarsın be adam” diye haklı olarak kahkahalarla gülmektedir.
Çankaya Köşkü’ndeki uzun saatler süren sofraların korkulu rüyası haline gelmiştir Foks. Anlaşılan sofranın altında dolaşan Foks’un parçaladığı pantolonlar da bu şöhretin yayılmasında etkili olmuştur. Bu yüzden Atatürk’ün de epeyce masrafa girdiği anlaşılıyor. Öyle ki bazı konukların, eski pantolonlarını Foks’a bile isteye parçalatıp Gazi’nin köpeği için yaptığı bonkörlükten faydalanmak istediğini bile söyler Falih Rıfkı.
Son kurbanlarından biri Andımız’ın bânisi, Atatürk’ün sofrasında başına gelmeyen kalmamış Mili Eğitim Bakanı Reşit Galip olmuştur. Herhalde yine Atatürk’ten çok Atatürkçülük yaptığı hararetli bir anda sahibi için beka kokusu alan Foks, tüm protokol kurallarını ihlal ederek Milli Eğitim Bakanı’nın pantolonunu fena halde harcamıştır. Bu durum karşısında utanan Atatürk, Reşit Galip için terzisine bir pantolon siparişi verir.
Şimdi geldik bu “hayvansever ulu önder” hikâyesinin bulanıklaştığı, müphemleştiği, karartıldığı esas karar notasına.
O gün olan biteni önce Falih Rıfkı’dan okuyalım:
“Nihayet bir akşam geldiğimizde Atatürk’ün elini sarılı bulduk. Efendisini ısırmıştı. Atatürk bu esnada hiç sinirlenmemiş ve etrafındakilere de ‘Fenalık yapmak için ısırmadı’ demiş.”
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun daha yakın tanıklığı ise şöyle: “Foks bu seferde hiç yapmadığı bir şekilde sahibi Atatürk’e saldırıp ısırmıştı. Hepimizin ödü kopmuştu. Ama neyse dişlerini çok fazla geçirmemişti, tedaviyle birkaç günlüğüne iyileşmişti.”
Foks ve Atatürk diye Google’da arattığınızda karşınıza binlerce sayfada çıkan, tabiri caizse hayvanseverler tarafından forward manyağı yapılan Bekir Coşkun’un “Atatürk’ün köpeği” yazısındaki anlatımı daha çok seviyorum:
“Bir gün Foks, Atatürk'ün elini ciddi biçimde ısırmıştı. Ancak (yaşamı boyunca hayvanların öldürülmesine karşı çıkan, başıboş kedi ve köpeklerin Hayvanseverler Derneği aracılığıyla sahip edinmelerini sağlayan) Gazi, Foks'un davranışına hiç sinirlenmemiş, eli pansuman edilirken şöyle demiştir: Fenalık yapmak için ısırmadı...''
*
“...Foks'un ölümü Atatürk'ü adeta yıkar. Günlerce yüzü gülmez olur. Artık Foks'un konusu her açıldığında, gözleri acıyla dolar...''
Coşkun’un modern hayvan aktivizmi kavramlarını anakronizm falan demeden 1930’lara ışınladığı yazısına bakılırsa Foks, Atatürk’ün elini ısırır, bir süre sonra da ölür. Eğer Atatürk’ü ısıran ölmüyorsa, Atatürk’ün “Fenalık yapmak için ısırmadı” sözünden sonra yazıya konan “yıldız”da kötü bir şeyler saklanıyor olmalı. Bekir Coşkun’un bilmemizi istemediği kötü şeyler.
Falih Rıfkı o kötü şeyleri biraz daha açık eder: “Foks’un öldürülmesini anlatırken bir anda faili belirsizleştirir: “Köpeği alıp çiftliğe götürmüşler, kontrol altına almışlardı. Yakınları bir olarak ve sahibini ısıran köpekten artık hayır kalmadığına inandırarak öldürülmesi için müsaade alabilmişlerdi.”
Atatürk’ün hayvan sevgisinin kovaladığı kargalardan başlatıldığı, bunun da “camdan giren bıldırcını görünce tabağındaki bıldırcını yemekten vazgeçti” gibi müthiş hikâyelerle desteklendiği hayvan hakları derneklerinin sitelerinde copy paste edilen metinde de Foks’un akıbeti için “Atatürk iyi çevresi kötü” taktiği devreye sokulur: “Ama yakınları ‘Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez’ diyerek, ilaçla sonsuza dek uyutulması için Atatürk'e ısrar ederler. İzin verdi mi vermedi mi bilinmez ama Foks o günlerde öldürülür. Foks’un ölümü Atatürk’ü adeta yıkar. Günlerce yüzü gülmez.”
Gerçeğe en yakın anlatımı ise yine Atatürk’ün kütüphanecisi, olan bitenin birebir şahidi Nuri Ulusu’nun anılarından okuyalım:
“İşte bu olayların peş peşe olmasından sonra çiftliğe gönderilen Foks burada da hırçınlığını ve saldırganlığını arttırmaya başladığı için, çiftlik baytarları Atatürk’ü de ikna ederek Foks’u iğne ile öldürdü.”
Tüm anılara bakılırsa Foks bir iddiaya göre Çankaya’ya getirilen ikinci bir köpeği kıskanarak ya da başka bir nedenle Atatürk’ün elini ısırmıştır. Hem de epeyce. Bir ay gözetim altına alınan köpek bu süre içinde de Atatürk’le problemsiz birlikte yaşamıştır ama bu bile hakkında kesilmiş “Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez” hükmünü bozamamıştır. Foks’un uyutulması konusunda izni veren Atatürk’tür.
Bu anlatımların hepsinde ölüm kararını meşrulaştırmak için Foks’un ne kadar da “azdığı”, “şımardığı” vurguları da tabii ki dikkatlerden kaçmaz.
Harika giden bu hayvansever kurucu önder hikâyesinin sonu pek de güzel bitmemiştir. Ama Ulu Önder’i ısırarak ölüm fermanını imzalayan Foks’un çilesi bu kadarla da bitmez.
Atatürk Orman Çiftliği’nin baytarları Atatürk’e bir jest için Foks’un derisini soyar, içini av hayvanı gibi doldurur, gözlerine renkli camdan mavi göz yaparak bir cam içine yerleştirir.
Bir gün Atatürk’e çiftliği ziyaretinde sürpriz olarak içi doldurulmuş Foks gösterilir. Atatürk bir sandalye çeker, bir süre köpeğini izler sonra da “Ben onu sevmiştim. Onu böyle görmek istemem gömün lütfen” der.
Bundan sonrası tamamen muamma. Anlaşılan Atatürk’ün bu emri yerine getirilmemiştir. (Tabii böyle bir emri varsa.) Anlaşılan onca yıl Foks’un doldurulmuş cesedi ya çiftlikte ya da bir evde saklandı. En azından 1969 yılına kadar. Çünkü Anıtkabir kayıtlarından biliyoruz ki o yıl Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Hayvanat Bahçesi’nin kurucusu Necdet Pençe’nin eşi İrfan Pençe, içi doldurulmuş Foks’un cesedini Anıtkabir'e bağışladı. Foks’un ne ara oradan Çankaya’daki Muhafız Alayı’na gittiğini ise bilmiyoruz. Çankaya Muhafız Alayı’na gittiğini de 2002 yılında Anıtkabir’de Cumhurbaşkanı Sezer tarafından açılan müze sayesinde öğrendik. Çünkü 10 yıldır o müzede Atatürk’ü kütüphanede çalışırken gösteren balmumu heykelin yanında duruyor Foks. Atatürk ve İnönü ile birlikte ebedi istirahatgâhının adresi Anıtkabir olan üçüncü fani olarak bir camekân içinde gelip geçenlere gülümsüyor.
Ama sakın görünüşe aldanmayın. Muhtemelen bu kez haklı olarak önünden gelip geçenleri yine ısırmak istiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler…
24.12.2025 - Halkı kin ve nefrete Murat Övüç mü tahrik ediyor?
23.12.2025 - Belki de çürüyen toplum değildir?
17.12.2025 - Müzelik bir müzede bir gece…
15.12.2025 - Suriye bir kere daha çözümü bozabilir mi?
10.12.2025 - PKK zaten bitirilmiş miydi?
9.12.2025 - CHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi?
6.12.2025 - Çözüm Süreci’nde top MİT’ten Meclis’e geçti
3.12.2025 - Büyük ülkenin, küçük insanları…
1.12.2025 - Örgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar….
24.11.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları






































































































































faruk tuncay
RTE Davutoğlu ikilisi, KDP ile ötekileri savaştırmayı başarırsa, iki derin gazeteci de, analizlerinizin isabeti çerçevesinde eteklerinize zil takar oynarsınız.