Halil BERKTAY
[15-16 Mart 2025] Birdenbire çıkagelmiş gözüktüğünden, şok etkisi yaptı, altüst oldu ortalık. Uzun vâdeli bir perspektifle, zamanını şaşırmış bir Stalinizm-Maoizmdi: Nepal gibi, Peru gibi, Maoculuğun son demleriydi aslında. Sendero Luminoso’nun lideri Abimael Guzman’ın bir varyantı gibiydi Abdullah Öcalan. Tabii bunları şimdi böyle görebiliyoruz. Zamanında ise, derece derece korku, hayret ve hayranlık uyandırıyordu, bölük ve tabur büyüklüğünde birimlerle gerçekleştirdikleri karakol baskınları. Devlet hazırlıksız yakalanmış, PKK önemli bir alan hâkimiyeti sağlamıştı. Şehirlerde dahi yarı-legalitesi, alenî görünürlüğü vardı; iri yarı motorsikletli savaşçıları sanki gövde gösterisi yapıyordu basına ve kamuoyuna. En üst düzey yöneticileri Arap ülkelerinde korunup saklanıyor, genç kadroları profesyonel askerî eğitimden geçiyordu. (Öcalan’ın PKK’ya 27 Şubat’ta yaptığı silâh bırakma ve kendini feshetme çağrısında, “reel sosyalizm”in bitmişliğinden söz etmesinin asıl anlamı buydu. Bir ideolojik iflâstan ve dolayısıyla ütopya kaybından çok, himayenin ve sağlam bir geri kuşağın yokolmasına işaret ediyordu. Soğuk Savaş döneminin sabitlikleri yoktu, şimdiki belirsizlikler ve değişkenlikler Orta Doğu’sunda. Sovyetlere sırtını dayayan bir Suriye’ye sırtını dayayan bir PKK artık yoktu, olamazdı, imkânsızdı.)
Fakat 2025’in realitelerinden tekrar 1980’lerin ikinci yarısına dönecek olursak: gün PKK’nın günüydü. Kürt milliyetçi-Maoculuğunun Türk solu üzerindeki etkisi doruktaydı. Apoculuğun doğuş döneminin korku ve nefretleri unutuluvermiş; bir zamanların Küba Devrimi, Granma, Sierra Maestra, Castro ve Guevara romantizmi, şimdi tamamen Apo’ya ve PKK’ya yönelmişti. Lâkin sathın altında hayranlık ile faydacılık birbiriyle yarışıyordu. Bir, toptan ısınamasalar da, herhalde “ezilen millet [ve milliyetçilik] her zaman ve ne yapsa haklıdır” gibi (eski ve yanlış) bir genellemeden hareketle, “Kürt özgürlük hareketi”ni demokrasinin (ve devrimin?) temel dinamiklerinden biri sayanlar vardı. İki, (mealen) “bak devleti nasıl uğraştırıyorlar, biz yapamadık onlar yapıyor, helâl olsun” diyenler, böyle samimî duygularla ama uzaktan izleyenler vardı. Üç, daha kuvvetle çarpılıp büyülenenler; epik bir filmden heyecanlanırcasına, müthiş bir macera diye gördüklerinin cazibesine kapılan ve hattâ katılmak isteyenler vardı.

Dört, hepsinin ötesinde, çok beğenmiş gibi yaparken, aslında bu Kürt hareketinden nasıl yararlanırım diye bakan oportünistler vardı. Bunlar da çeşit çeşitti kendi içlerinde. Kimileri Kürt hareketinin eteklerine yapışıp onun sırtından devrimcilik yapmak (veya devrimci geçinmek) peşindeydi (yani olmayan Türk devriminin ersatz’ı, psikolojik ikamesi gibi bakıyordu PKK’ye, kahve yerine nohut kavurup öğütüp içmek gibi). Kimi için çok daha somut bir umuttu PKK: gölgesindeki Kürt partilerine yamanarak siyasette yükselmek, milletvekili seçilmek, Meclise girmek açısından (ki herhalde PKK’nın, solun geniş kesimleriyle kapsamlı bir ittifak içindeymiş gibi bir “Türkiye partisi” görüntüsü verip kendi kendini ve tabanını aldatma ihtiyacına da denk düşüyordu).
Ne garip; PKK üzerinden kendi tabanını aldatıp kontrol etme ihtiyacı, Türk solundaki bazı küçük fraksiyonlar için de söz konusuydu. Maocu Aydınlık hareketinde, örneğin, 1980’lerin ikinci yarısında solda birlik isteyen ciddî bir muhalefet baş göstermişti. Buna karşı “Önderlik” (evet, orada da tam PKK gibi bir “Önderlik,” İtalyan solunda kullanılan bir deyimle capoistorico’luk, yani “tarihsel şeflik” nosyonu ve geleneği vardı, hâlâ da var kuşkusuz), kendi küçük kümesinin tek horozu kalabilmek için her çareye başvuruyordu. Başta gelen, ultra-devrimcilik hayalleri, daha doğrusu ninnileriydi. Bu doğrultuda alelacele çırpıştırdıkları argümanlardan biri, “devrimci kriz, tarihsel fırsat ve çelik çekirdek” teorisiydi. Güya o sırada, 1985-90 arasında (düşünebiliyor musunuz) Leninist anlamda devrimci kriz vardı Türkiye’de. O minik ve marjinal İşçi Partisi de (gene düşünebiliyor musunuz) bu kriz koşullarında tarihsel fırsatı yakalayıp devrim yapmaya adaydı. Ama tabii bunun için keza Leninist “çelik çekirdek” vasfını sürdürmesi veya edinmesi gerekirdi. Çünkü herkes biliyordu ki ancak öyle demir disiplinli, tek çizgi (yani tek lider) etrafında birleşmiş öncü partilerle devrim yapılabilir, yoksa solun birleşmesinden doğacak yamalı bohça gibi (farklı kanatlardan oluşan) bir partiyle asla devrim yapılamazdı. Oysa işte bakın, tam da bu tarihî fırsat koşullarında, tümüyle burjuva-reformist karakterdeki bu muhalefet çıkmış, Menşevik tarzı gevşek bir parti öneriyordu. Birlik çağrısı kulağa hoş gelebilirdi de, ardında, eli kulağındaki devrimi işte böyle baltalama, saptırma planı yatıyordu.
Komikti. Acayip gülünç geliyor şimdi. Bir dizi fantastik hayal üstüste yığılmıştı: Bütün sempatizanlarıyla birlikte kitlesi birkaç bini aşmayan bir fraksiyon hızla “çelik çekirdek”leşerek (veya mevcut ve zaten çelik bünyesini koruyarak) muazzam bir taban peydahlayacak; Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz ve Süleyman Demirel hükümetleri döneminden her nasılsa bir sol devrim çıkaracaktı. Bu safsataya karşı, kestirmeden siz zır-va-lı-yor-su-nuz diyebilmesi gerekiyordu muhalefetin. Ama diyemiyordu, çünkü o muhalefet de reel dünyada değil Marksist teorinin içinde yaşıyor, kendini aynı paradigma içinde geçerli eleştiri ve akıl yürütmelerle savunmaya çalışıyordu. Fakat konumuz açısından asıl ilginç olan, devrimci kriz tesbitini nereden çıkardıklarıydı. Bir tek dayanağı vardı bunun: PKK’nın silâhlı mücadelesi. Adım gibi eminim ki “Önderlik” aslında inanmıyordu buna. Çok daha Makyavelistti: inanmıyor ama kullanıyordu. “Dağlarında gerilla var memleketimin” diye yazılar yazıyordu (Ahmed Arif’in “dağlarına bahar gelmiş memleketimin” dizesine atıfla). Onlar devrimciydi, Kürt devrimiyle saf tuttukları için. Muhalefet ise devrimci kriz halini göremediğine göre PKK’nın mücadelesinin kıymetini bilmiyor, anlamıyor olmalıydı. Hattâ bunu “her Kürt genci öldürüldüğünde seviniyorlar” gibi demagojik ithamlara dahi vardırıyorlardı.
Âdi, utanmaz yalanlardı. Sonraki siyasî çizgilerinde nerelere gittiğini biliyoruz bu kişilerin. Gerçi birkaç yıl daha sürdürdüler, yapay ve sahte Kürtçülüklerini. Bekaa Vadisine koşup gerillaları teftiş ettiler, Abdullah Öcalan’la karşılıklı gül (veya karanfil, veya gelincik) alıp verdiler. Dürüst değillerdi; 1991 seçimlerinde Kürt adaylarının İP’den gösterileceğini; bu sayede (ve tam yukarıda anlattığım şekilde) PKK’nın sırtından kolayca Meclise girip politikacı olarak ün kazanmayı, ciddiye alınabilir olmayı umuyorlardı. Olmadı, çünkü Öcalan İP’den değil SHP’den göstermeyi tercih etti adaylarını. Bunun üzerine derhal bitti, güller de, “dağlardaki gerilla” şairanelikleri de, “devrimci kriz” teorileri de. Hemen koptular ve düşman kesildiler. Ardından, Kürtçülükten son derece keskin bir virajla Atatürkçülüğe ve darbeciliğe döndüler. Bu aşamaya geldiklerinde, çok ilginç şeyler de söylediler Bekaa serüvenleri hakkında. Çiçek verdi, ne yapayım, almasa mıydım da dediler. Bizim değil onların çektiği resimler de dediler. Meğer o resimleri sonradan MİT’e onlar vermiş de dediler. MİT bizim Bekaa’ya gitmemizden, verdiğimiz bilgilerden çok yararlandı da dediler. Hepsi birbiriyle çelişkili, ipe sapa gelmez şeylerdi. Çaldıkları minareyi hangi kılıfa sokacaklarını bilemediler.
Fakat bir yerde, bunların özel fraksiyon öyküsü boyutu ciddiye alınmamalı artık. Önemli olan sadece şu: PKK’yı “dağlarında gerilla var memleketimin” diye överken, bütün oportünistlikleriyle birlikte, Türk solcularının genel zihniyeti ve duygulanımıydı dile getirdikleri. Sol bir türlü göremedi veya görse de reddedemedi şiddetin kaçınılmaz sonuçlarını. Dışa (devlete) karşı şiddet ile içe (kitlesine, çevresine, hattâ kendi örgütünün içine) karşı şiddet arasındaki ilişkiyi. Apo’nun örgütüne mutlak hâkimiyeti nasıl sağladığını. Fiziksel tasfiyeleri, idamları, “hain”lerin infazını. Diğer Kürt örgütlerine karşı şiddeti (çok sonra vazgeçtikleri). Hepsinin beslediği patika bağımlılığını. Alışkanlıkların gücünü. “Gerillaya oy verin”leri.
1978-2025 (kırk yedi yıl). Veya 1984-2025 (kırk bir yıl). Devletin söylemini koyalım bir yana. Türk solundan bir tane düzgün, derin, kapsamlı PKK eleştirisi çıktı mı, barış ve demokrasi adına? Yapılabilir mi, kendi özeleştirisini de yapmadan? Bundan sonra çıkacak mı?
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024