Halil BERKTAY
[17 Mayıs 2015] Aşağıdaki fikirleri ne zamandır evirip çeviriyordum kafamda. İçimde biriken şeyler vardı; geçenlerde (geçenlerde dediysem, belki bir ay önce) üniversitedeki bir öğle yemeğinde ilk defa dışarı vurdum. Beş altı kişi bir aradaydık; lâf seçimlerden, Mahçupyan’ın Başbakan Başdanışmanlığından ve Esayan’ın AKP’den adaylığından açıldı. Birimiz, laik çevrelerde nereye gitse Etyen ve Markar’ın “yalakalığı” muhabbetiyle karşılaştığını söyledi de, (tabii aktaran arkadaşıma değil) gıyaplarında o geyiklere patladım. Şimdi, geçen günkü Rahatsızlık, şüphecilik, bağımsızlık, yalnızlık yazımdaki “Türkiye bundan böyle AKP’ye karşı oy kullanan (laik) kesimin değişip gelişmesi yoluyla değil, AKP’ye oy veren (dindar, Müslüman) kesimin değişip gelişmesi yoluyla ilerleyecek” cümlesi tekrar hatırlamama vesile oldu. Dolayısıyla isterseniz bundan sonraki her şeyi o tesbite bir dipnot olarak okuyun.
“Sahte Ermenilik” ve “ırkına ihanet” saldırıları
Bu düşünce silsilesinin ucu biraz gerilere gidiyor; en azından 2014 Ağustos’una dayanıyor. O tarihte ansızın iğrenç bir kampanya açılmıştı bu iki Ermeni-Türk aydını hakkında. (1) Her nedense, o zamandan beri pek esamesi okunmayan, gerçek kimliği de netlik kazanmayan, internette kullandığı “Harfvolver” imzasıyla müsemma bir tetikçi, Etyen’i “Hidayet”likle (yani Abdülhamit dönemindeki gibi hafiyelik, gizli polis ajanlığıyla) suçlayan korkunç bir yazı yazmış; (2) maalesef Agos gazetesini kuşatıp Hrant zamanındaki rayından çıkararak Ermeni sorununu anti-AKP bir solculuk mecrasına oturtmaya angaje birkaç Beyaz Türk aydını ile doğrudan en koyu Cemaatçi kesilmiş bir diğeri, bu “şey”in üzerine atlayıp bütün sosyal medya kanallarından yaymaya koyulmuş; (3) “bunlar gerçek Ermeni değil” türü garip lâflar dolaşmış; (4) artık tamamen paralel yapının kontrolüne girmiş bulunan Taraf’taki boşalmış köşelerde yazan iki genç ham ervahtan biri Etyen’e “dilini eşek arısı soksun” derken, (5) aynı kafadaki diğeri de tümüyle saçmalayıp Etyen’i ve Markar’ı “ırklarına ihanet”le suçlamıştı.
O vakit peş peşe iki yazı yazmıştım, bütün bu muhakeme yoksunluklarına karşı: (a) Üçünün de altına imzamı atarım (28 Ağustos 2014); (b) Etyen “anti-azınlık”mı? (Hrant da öyle miydi?) (31 Ağustos). Esas itibariyle şunları sormuştum: Bir kere, Ermeni sorununda tarihsel bakımdan ve bugün baş düşman AKP mi ki bütün Ermeniler illâ AKP’ye karşı tavır almak zorunda olsun? İkincisi, etnik-dinî bakımdan Ermeni kökenli olmak değişmez ve belirleyici bir “öz” mü ki, her nasılsa bütün Ermenileri bu insanların anladığı anlamda “sol”da yer almaya mecbur kılsın?
Normalleşen siyasetin yeni tercih yelpazesini kaldıramamak
Şimdi açmak istediğim, bunlardan özellikle ikinci sorgulama çizgisi. Türkiye’yi bırakalım; daha soyut düşünelim. Normal bir ülkede, normal politika koşullarında, siyaset sahnesinde sosyalist, yeşil, liberal ve görece muhafazakâr partiler yer alır. Bir kısmı sağ ve merkez-sağ, bir kısmı sol ve merkez-sol konumlara oturur. Keza pek çok ülkede, belki kurucu ağırlığa sahip bir etnik-dinî kesimin yanı sıra, başka bir dizi etnik-dinî kesim ve kimlik de gözlenebilir. Bunlardan bir kısmı, aslında “en eski”lerken (Kürtler, Ermeniler, Avustralya aborijinleri, “Kızılderili” denen Amerika yerlileri) o hâkim kurucu kesim tarafından nice temizlik ve tasfiyelere uğratılmış; diğer bir kısmı ise ister köle ticareti (Afrika kökenli siyahlar), ister göç (İngiltere’deki Hintli, Pakistanlı ve Karayipliler, Avrupa’daki Türkler ve Araplar) ve iltica yoluyla (Avrupa’daki Kürtler) “sonradan” gelip de bu bağlamda çeşitli ayırımcılık ve mağduriyetlere maruz bırakılmış olabilir.
Birinci problem şu: bu tür konum ve tarihsel arkaplanlar, söz konusu grupların mutlaka yeknesak bir şekilde tek bir (faraza sol veya merkez-sol) partiyi tercih etmelerini mi gerektirir? Yoksa, geçmiş bir yana, doğrudan doğruya güncel koşul, program, platform ve mevzilenmeler temelinde, tercihlerini daha esnek bir yelpazeye yaymaları da mümkün müdür? Orta ve Güney Amerika’da, diyelim Brezilya ve Karayiplerde, istisnasız bütün siyahlar her zaman görece sol partilere mi oy verir? ABD’de bile, etnik-dinî aidiyetleri enlemesine kesen ideo-politik perspektifler temelinde, hiç mi Cumhuriyetçi çıkmaz Yerli Amerikalı (kızılderili), Afrikalı Amerikalı (siyah), Asyalı Amerikalı (Hint, Çin, Japon Kore kökenli) veya Hispanik demografilerden? (Biraz soruşturdum; Kübalı mülteciler yüzde 90, bir bütün olarak Hispanikler belki yüzde 40 oranında Cumhuriyetçi Parti’ye oy veriyormuş. Türk diasporasının dağılımı nasıl acaba? Cumhuriyetçilerin çokkültürlülük karşısındaki toleranssızlığına karşın, sırf Ermeni sorunundaki, “jeopolitik” gerekçelerden kaynaklanan görece “Türk yanlısı” tavırları nedeniyle, hele Batı kıyısında epeyi GOP yanlısı Türk olmalı.) Avrupa’ya geçelim; İngiltere’de kalabalık bir Hintli-Pakistanlı nüfus var, bir zamanların “üzerinde güneş batmayan” Britanya İmparatorluğu’nun periferisinden merkezine göçmüş (Karayiplerden gelenler de dahil). Onyıllar geçmiş; hayatın her alanında yer tutmuşlar. Sanıyor musunuz ki politikaya sadece İşçi Partisi’nden katılır, Thatcher veya Cameron’ları zerrece desteklemez de yalnızca Blair, Brown veya Miliband’lara bağış ve oy verirler? Keza, Avrupa’daki Türk diasporasının üçüncü, dördüncü, belki beşinci kuşakları, kâh Hollanfa’da, kâh Fransa’da, kâh Almanya’da, kâh İsveç, Norveç ve Danimarka’da, yüzde yüz Yeşiller veya Sosyal Demokratlarla mı özdeşleştireceklerdir kendilerini? Bu tür sol anlayışları artık aşınmış ve aşılmış bulup, (yabancı düşmanlığı gütmemek koşuluyla) daha merkez-sağ partileri benimseyen, onlardan aday olup ilk ağızda şehir veya eyalet yönetimlerine giren hiç çıkmaz ve ilelebet çıkmayacak mıdır?
Ya hiç kimse yalaka değil, ya da herkes yalaka
Asıl mesele şu; çıkar veya çıkmaz, ya da hangi oranda çıkar, orası ayrı mesele -- ama “bunlar gerçek siyah veya gerçek Hispanik veya gerçek Çinli veya gerçek Paki veya gerçek Türk değil” ya da “ırklarına/milletlerine ihanet ediyorlar” diye bir söylemin, olağan ABD veya Avrupa siyasetinde yeri olur mu acaba?
Buna bağlı olarak, faraza bir Afrikalı Amerikalının veya Hispaniğin Cumhuriyetçi Parti içinde, ya da Pakistan kökenli bir İngiliz vatandaşının Muhafazakâr Parti içinde, ya da dördüncü-beşinci kuşak bir Alamancının Hıristiyan Demokratlar içinde tutunup yükselmesini “yalaka”lığa bağlayan çıkar mı? Nedir alt tarafı, herhangi bir bireyin şu veya bu siyasal parti ile ilişkisi? Her durumda, o partinin dünya görüşünü, tüzüğü ve programını, belli başlı politikalarını şu veya bu ölçüde benimseyip savunmayı içerir mi, içermez mi? Bir partiye muhalif olup da katılmak ve içinde yükselmek diye bir yol, bir patika, bir pratik olabilir mi yeryüzünde? Olamayacağına göre… Neden faraza CHP’ye katılan ve hattâ CHP’den aday olan kişilerin (ve bu arada Ermenilerin), ya da HDP’ye katılan ve hattâ HDP’den aday olan (veya aday olmayı özleyen) kişilerin (ve bu arada Ermenilerin) ister o ister bu partiyi benimseyiş biçimleri “yalakalık değil”dir de özel olarak Etyen Mahçupyan veya Markar Esayan’ın AKP içinde veya etrafında siyaset yapmak istemeleri “yalakalıktır”; biri bana bunu izah edebilir mi? Örneğin Ertuğrul Kürkçü’nün veya Figen Yüksekdağ’ın veya bundan bir süre önce attığı bir tweet’te HDP’den aday gösterilmekten onur duyacağını açıklayan Hayko Bağdat’ın kendi özgür iradeleriyle destek verdikleri bu partiyle ilişkileri (elbette) “yalakalık değil”dir de, “yalakalık” niçin başka bazı aydınların gene kendi özgür iradeleri sonucu AKP ile kurdukları politik ilişkiye inhisar etmektedir? Etyen veya Markar, ne yapmışlardır, Türkiye için en iyi tercihin şu şu şu nedenlerle AKP olduğunu savunmak dışında? Sanırım başlı başına incelenmesi gereken bir fenomendir, yüz elli yıllık sosyalizm projesinin tamamında ve ayrıca Türkiye’deki özel serüvenlerinin her adımında topyekûn başarısız olmuş solcuların, gene de “biz ahlâken üstünüz” ve “küçük dünyaları biz yarattık” türü, alabildiğine haledilmemiş bir benmerkezci kibirden bir türlü vazgeçememesi. Diyelim ki AKP muhafazakârdır, merkez-sağdır. Merkez-sağ bir parti olarak AKP’yi desteklemenin “yalakalık” olarak nitelenmesi, işte o alabildiğine dar ve taş kafalı, zaten hep bu yüzden kaybetmiş solculuğun zavallı kibri ve mağlup nefretinden başka nedir?
Kaldı ki, AKP Türkiye’nin sağı mı acaba?
Şimdi gelelim ikinci ve çok daha önemli probleme. Buraya kadar yazdıklarımda, AKP’nin merkez-sağ, karşıtlarının ise merkez-sol olduğu varsayımını tartışmadım hiç. Bir ilk kestirim olarak, öylece kabul ettim. Dolayısıyla, Fransız Devrimi sonrasında ve 19. yüzyıl boyunca gelişip 20. yüzyılın büyük bölümüne de intikal eden klasik sağ-sol ıskalasını da olduğu gibi kabul etmiş oldum aslında. Oysa günümüzde bu son derece tartışmalı bir varsayım. Tarihin yönü diye bir varsayım kalmadı; buna dayalı ilericilik-gericilik ayırımı kalmadı; emek ve işçi sınıfı eksenli bir “sosyal politika” da (social politics) kalmadı. Bu koşullarda sağ-sol ayırımı nasıl yapılır; ya da merkez-sağ gene yirmi otuz yıl öncesine kadar bildiğimiz merkez-sağ ve merkez-sol da gene yirmi otuz yıl öncesine kadar bildiğimiz merkez-sol mudur; çok ama çok şüpheliyim doğrusu.
Daha açıkçası, önümüzde eski kavramlarla nasıl yorumlayacağımızı, nereye koyacağımızı bilemediğimiz, 2002’den bu yana Türkiye’nin her bakımdan gelişmesi, ilerlemesi ve demokratikleşmesinde başrolü AKP’nin oynamış olması gerçeği duruyor. Gelin Marksist terimlerle konuşalım bu olguyu. Kemalist Devrim olmuş ve belirli bir laik cumhuriyet üstyapısı doğmuştu. Diyelim ki bu üstyapı, bir süre üretici güçleri ve üretim ilişkileriyle altyapının ve bütün toplumun gelişmesine hizmet etti. Ama bir süre sonra, artık gericileşti ve daha fazla gelişmenin önünde bir engele dönüştü. Bu engel de, yeni dinamiklerin taşıyıcılığını üstlenen bir siyasî partinin (demokratik) mücadelesiyle kaldırıldı, kaldırılıyor. Toplumun ihtiyacına daha fazla cevap veren yeni üstyapıların kurulması sancıları yaşanıyor... Tutun ki bu, sadece olası bir yorumdur. Bu şekliyle dahi, üzerinde düşünmeyi gerektirmez mi acaba?
Kim durağan, kim dinamik; bugün halkı nerede bulmalı?
Bir de şöyle bakmayı deneyin isterseniz. Aslında Türk solunun bütün tarihi, kendisi küçük ve zayıf olduğu için, başka ve daha büyük güçlere bir tür danışmanlık yapmak, onlara yol göstermek ve ilerletmeye çalışmakla geçti. Bu çerçevede, bazı elit aydınların payına, (sırf halka değil) solun şu veya bu kesimine (de) kültür ve uygarlık götürme alt-misyonları düştü. Kadro’cular 1930’lar CHP’sini adam etmeye çalıştılar, örneğin. 1960’lar ve 70’lerde sol kırk fraksiyona ayrışıp parçalanırken de, en azından bazı fraksiyonların vitrininde özel bazı aydınlar yer aldı, kâh Oğuzhan Müftüoğlu’na, kâh Doğu Perinçek’e medeniyet taşımaya uğraşan. Bazen niyetleri, bazen nesnel konumları buydu. Tam bir patetik yanlış bilinç (false consciousness) örneğiydi kuşkusuz. Ama bırakalım, bu çabaların bugün çok sırıtan abesliği ve komikliğini. Bırakalım, “ya göl yoğurt tutarsa” misali tamamen boşa harcanmış emekleri. Hepsinin temelinde, Türkiye’nin İttihatçılığın ve sonra Kemalizmin yarattığı sol-laik kesim(= bizim mahalle) üzerinden gelişme ve ilerlemeyi sürdüreceği; dolayısıyla sosyalist solu fraksiyon fraksiyon da olsa ve birazcık da olsa geliştirme ve ilerletmenin bu genel amaca (= tarihin ana mecrası ve doğrultusuna) hizmet edeceği inancı yatıyordu.
Oysa bugün başka birçok şeyle birlikte bu temel inanç da çökmüş, hiçbir gerçekçi temeli kalmamış bulunuyor. Belki daha 1970’lerden itibaren, ya da en geç 1980’ler ve 90’larda, bir an geldi, Türkiye’nin (faraza CHP mahallesiyle belirlenen) sol-laik kesimini ilerletip dönüştürmenin, o kesime danışmanlık ve yol göstericilik yapmak suretiyle herhangi bir olumlu sonuç elde etmenin mümkün olmadığı ortaya çıktı. Buna karşılık (faraza AKP mahallesiyle belirlenen) dindar-Müslüman kesimde başka türlü bir canlılık ve dinamizm baş gösterdi. Bence bunu en net Etyen Mahçupyan gördü, bütün aydın kesim içinde. Murat Belge de çok şey öğretmeye çalıştı sol kesime, 1970’lerden başlayarak. Ama Murat’ın söyledikleri daha çok din ve İslamiyetle ilişkisi içinde solu demokratlaştırmakla; Kemalist din düşmanlığından ve bu şekilde tanımlanmış bir ilericilik anlayışından arınmayı sola anlatmaya çalışmakla ilgiliydi (sanırım). Etyen ise bunun ötesine geçip, yeni toplum sözleşmelerine gebe ilerici dönüşümlerin daha çok Müslüman-dindar kesimden beklenmesi ve eğer gene bir tür danışmanlık yapılacaksa daha çok o kesime yapılması gerektiği sonucuna vardı.
AKP yüz yıllık İttihatçı-Kemalist gelenekten çok temel bir kopuş olduğu gibi, Etyen ve Markar’ların tavır ve duruşu da çok radikal, epistemolojik bir kopuştur. Siyasette alışılmış “negatif aydın, redçi aydın” kalıplarını kıran yeni, daha görüşmeci, daha pazarlıkçı olanak ve olasılıkların doğmasıdır. (Bunu Çin ve Peter Hessler örneğinden giderek ayrıca açacağım.) Sol bu tavır ve duruşta kendi değersizliğini, eskimiş ve çirkinleşmişliğini, tercih edilmezliğini, moral hegemonyasının ve duygusal-düşünsel şantaj yoluyla zaptetme gücünün kalmayışını gördüğü için çıldırıyor. Diş geçiremediklerinin yadırganması, aşağılanması, “ırklarına ihanet”e varıncaya kadar en zırva hakaretlere maruz bırakılması, hep bu reaksiyondan kaynaklanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024