Halil BERKTAY
4 Kasım 2018] Kimisi uzun, kimisi çok daha kısa üç örnekolayla başlamak istiyorum. İlki Richard Overy’nin geçmişte de sık sık sözünü ettiğim The Dictators. Hitler’s Germany, Stalin’s Russia (Diktatörler. Hitler Almanyası, Stalin Rusyası) kitabından. İlk basımı Allen Lane, 2004. Ben ciltsiz Penguin 2005 edisyonunu kullanıyorum.
* * *
(1) Ukrayna’nın batısında, yol kenarındaki bir Bâkire Meryem ibadetgâhında, 1930 sonlarında bir mucize meydana geliyor: dökme demirden Meryem heykelciği kanlı gözyaşları dökmeye başlıyor. Onca soğukta civardan binlerce hacı akın ediyor. Yerel makamların alelacele yaptırdığı çit parçalanıyor, nöbetçiler kovalanıyor, halk etraftaki tarlalarda gecelemeye devam ediyor. Bir bilim adamları heyeti gelip heykeli inceliyor. Heykelin çürümüş kafasından içeri sızan yağmur sularının pasla karışarak dışarı akmasının kanlı gözyaşları izlenimi yarattığını keşfediyor; sonra da halkı bâtıl inançlarından kurtarmak için boyalı sularla gelip Hazreti Meryem’e bu sefer yeşil, mavi ve sarı gözyaşları döktürüyorlar. Köylü kalabalık önce sessizlikle izliyor, ama heyetten biri “bu Tanrının işi değil” açıklamalarına girişince saldırıp iki bilim adamını döve döve öldürüyor. Birkaç gün sonra ikinci bir heyet sökün ettiğinde, halk bu sefer baştan saldırıyor ve koruma birliğiyle çıkan kavgada köyün delisi diyebileceğimiz bir zavallı ezilerek ölüyor. Cenazesi, buhurdanlık ve kutsal bayraklarıyla papaz ve keşişlerin başını çektiği muazzam bir resmi geçide dönüşüyor. Komünist yetkililerin sabrı taşıyor; milisler kalabalığı süngü saldırısıyla dağıtıyor ve yüzlerce kişi can veriyor.
Overy’nin (gene son yıllarda çokça başvurduğum) The Moral Universe of Dictatorship(Diktatörlüğün Manevî Evreni) başlıklı 7. Bölümünde (s. 269) aktardığı bu olayda, devrimci iktidarın kitlelerin inancını (ve inanç kökenli direncini) kırmak noktasında gösterdiği inat somutlanıyor. Gerek Naziler, gerekse Sovyetler kendilerine özgü, olabildiğince ahlâksızlaştırılmış bir/er manevî evren yaratmak zorunda, çünkü rejime koşulsuz itaat başka bütün ahlâki değer ve bağlayıcılıklardan arınmayı gerektiriyor. Bu da her iki diktatörlüğü (eşit ölçüde olmasa bile) dinle çatışmaya götürüyor. Göreliliği ve esnetilebilirliği olmayan On Emir gibi mutlak ahlâk kuralları, insanlık tarihinde hep dinler (bu somut örnekte, Yahudi-Hıristiyan geleneği) tarafından taşınagelmiş. Günah tanımı da, “maşerî” diye tarif ettiğimiz toplumsal vicdanın gücü de son tahlilde buradan kaynaklanıyor.
VI. Emir: Öldürmeyeceksin. VIII. Emir: Çalmayacaksın. IX. Emir: Yalan şahitlik yapmayacaksın. X. Emir: Başkasının olana göz koymayacaksın. -- Hayatı bu inançlarla örülmüş birinin Komünistliği veya Naziliğine yüzde yüz güvenilebilir mi? Propaganda Bakanlığı’nın emrine girip Pravda ve Izvestia’da, ya da Völkischer Beobachter’de trollük yaparak etrafa psikolojik terör saçabilir mi örneğin? Amansız bir Çeka veya Gestapo sorgucusu olabilir mi? NKVD veya SS merkezlerinde, işkenceyle ifade alabilir mi? O Hazreti Meryem heykelciği etrafında bekleşen silâhsız halka, süngü tak komutuyla vahşice saldırabilir mi? Sırf başka herkese gözdağı versin diye masum insanların Sibirya’ya yollanmasına göz yumabilir, ya da küçücük çocuklar dahil milyonlarca Yahudinin gazlanmasını kılı kıpırdamadan seyredebilir mi?
Bu noktada, 1915’te Osmanlı Ermenilerine reva görülen vahşete inançları gereği karşı çıkan namuslu ve cesur Müslümanlar geliyor aklıma. Üçlü İttihatçı diktatörlüğünün ve bilhassa bilimperest, ahlâküstücü (amoral) Talât’ın karşısına dikilen bu engelle -- en son, bkz Hans-Lukas Kieser’in yeni çıkan Talaat Pasha: Father of Modern Turkey, Architect of Genocide çalışması – onbeş yirmi yıl sonra bir kısım Katolik ve Protestanların şahsında Hitler, bir kısım Ortodoksların şahsında Stalin karşılaşıyor. Bu yüzden, ırktan başka bir şeye inanmayan Hitler de dine soğuk ve kiliseye düşman. Ama tabii Marksizm-Leninizm, faşizmin Alman varyantına kıyasla çok daha kesin, keskin ve topyekûn din karşıtı. Overy dokuz özlü sayfa içinde (270-278) Lenin’in militan ateizmi ve ibadeti “ideolojik ölüsevicilik” diye nitelemesinden başlıyor; 1920’lerin dindarları “ikna” çabalarından geçiyor; Stalin’in binlerce kilise ve yüzlerce manastırın kapatılması, hattâ birçoğunun yerle bir edilmesini, onbinlerce din adamının ise sürülmesi veya katledilmesini içeren fizikman imha çabalarını ayrıntılandırıyor.
* * *
(2) İkinci örnekolayımı eski, çok eski notlarımdan alıyorum. Çin’de, 2008 Siçuan depremi yaklaşık 90,000 can almadan önce, 20. yüzyılın en büyük yer sarsıntısı olan) 1976 Tangşan depremi 240,000 kişinin hayatına malolmuştu. Çu Enlay ölmüştü ama Mao hayattaydı henüz; Eylül başlarında o da öldüğünde, ÇKP yönetimi onuncu yılındaki Kültür Devrimi felâketine (1966-1976) apar topar son verdiğini açıklayacaktı.
Bense 29 yaşımdaydım ve henüz hızlı bir Maocu, dolayısıyla iyi bir haftalık Peking Review(daha sonra Beijing Review) okuyucusuydum. Çok sürmüştü Tangşan enkaz kaldırma ve kurtarma yayınları. Birinde çok olağanüstü bir şey çarpmıştı gözüme. Halktan insanlar kendi ailelerini düşünmeksizin öncelikle yerel parti liderlerini kurtarmaya çalıştıkları için övülüyor, bu davranışları “işçi sınıfı”na ve “sosyalizm ruhu”na örnek gösteriliyordu. Karmakarışık düşünceler uçuşmuştu kafamda: Yok artık. Tarlasından dönüp evinin yıkıntılarıyla karşılamşmış bir köylü. Karısı, çocukları... hiçbiri yok ortada. Derhal dişiyle tırnağıyla o enkazı kaldırmaya girişmeyecek de, acaba parti liderlerimize ne oldu, iyisi mi ben önce onları kurtarayım diye, sırtını dönüp gidecek, öyle mi? Olabilir mi? Ya da, ben yapabilir miyim örneğin? Tabii ki hayır. Tabii ki önce karımı kızımı, beraber oturuyorsak annemi babamı kurtarmaya bakarım.
Gerçi o zamanki gösterişçi devrimcilik yarışlarımız ortamında telâffuz edilecek şey değildi bu. Onun için bu “haber”in üstünü itinayla örttüm ve kendime sakladım. Ama işte görüyorsunuz, aradan kırk küsur yıl geçti; insanın en normal ve doğal sevgi halkası ve ahlâkının karşısına başka bir üst-ahlâk çıkarma çabasının bu en vicdansız örneğini -- Sophie’s Choice kadar vicdansız örneğini; bir SS subayının Auschwitz’e yeni ayak basmış genç anneden, küçük oğlunu mu, küçük kızını mı gaz odasına yollayacağına hemen oracıkta, daha trenden iniş platformunda karar vermesini istemesine tam karşılık gelen örneğini -- hiç unutmadım.
* * *
(3) Üçüncü örnekolayım, 1 Mayıs 1977 felâketi ve sonra etrafında örülen yalan yumakları. Sol içinde kutuplaşmanın doruğuna vardığı yıllardı. TKP yükselişteydi; Maden-İş üzerinden DİSK’e hâkim ve işçi sınıfı üzerinde etkiliydi. Arkasına Sovyetleri almışlıktan kaynaklanan vahim bir kibir, sektarizm ve hegemonyacılığı temsil ediyordu. Karşısında ise, benim de içinde olduğum çılgın Maocu ütopizmi yer alıyordu ki, sektarizmin zıt ve aşırı ucu demekti. Sovyet rejiminin âşikâr kötülüğünün Marksizm ve sosyalizmden kaynaklandığını görmek yerine, güya Stalin’den sonra Marksizmi ve sosyalizmi terketmişliğine bağlamak gibi bir garip kurgunun peşindeydik. Kruşçev ve sonrası toptan “revizyonizm”di; revizyonizm ise burjuvazinin hâkimiyeti ve dolayısıyla kapitalizm ve dolayısıyla emperyalizm demekti. Sovyetler de az sınır-ötesi müdahalecilik yapmıyordu tabii sağda solda. Macaristan’ı, Çekoslovakya’yı, en son Afganistan’ı işgal etmişti. Fakat işte Mao’ya ve Maoculuğa göre bu, “sosyal emperyalizm” demekti, çünkü kapitalist-emperyalist bir karakterden kaynaklanıyordu. Bu sözde-tahlil, çeşitli ülkelerdeki Sovyet taraftarı sosyalist-komünist partileri de Sovyet (sosyal) emperyalizminin ajanları durumuna getiriyordu.
Bir tarafta bu “sosyal emperyalizm” ve karşısında TKP’nin “Maocu bozkurtlar” söylemi, soldaki düşmanlaşmanın ana ekseniydi. Gerçi hemen bütün fraksiyonlar yatkındı, okullarını, yurtlarını, mahallelerini, nüfuz alanlarını korumak adına (Ülkücülere karşı olduğu kadar) birbirlerine de şiddet uygulamaya. Ama bunu az çok tesadüfî “sınır tepişmeleri” olmaktan çıkarıp teorileştiren, asıl Sovyet-Çin, TKP-Maoculuk boyölçüşmesiydi. Tabii arada, bir de öğrenci gençlik içinde etkili olan Dev-Yol, Dev-Sol, Kurtuluş ve benzeri gruplar vardı. Esas silâhlı olanlar da onlardı, çünkü geniş bir alanda Ülkü Ocaklarıyla çatışma içindeydiler. 1 Mayıs 1977’de Taksim meydanına gelirken de silâhlı geldiler, daha sonra kâh böbürlenme, kâh itiraf kabilinden yazdıkları gibi özel güvenlik birimleriyle geldiler, zira her an bir MHP ve/ya polis saldırısına uğrayabileceklerini düşünüyorlardı.
1 Mayıs 1977’de olup biten, şundan ibaretti aslında: (a) Miting komitesi (yani TKP), Taksim’e yalnız düzenleyicilerin uygun gördüğü grup ve örgütlerin girebileceğini açıkladı. (b) Maoculuğun esas teorik önderi ve çekirdeği konumundaki (bizim) Aydınlık grubu, son anda “bir provokasyona ve çatışma çıkmasına meydan vermemek” gerekçesiyle inatlaşmaktan vazgeçti. (c) Pratikte daha ekstrem bir konuma kaymış bulunan Halkın Yolu(kısmen eski THKP-C) ve Halkın Kurtuluşu (kısmen eski THKO) ise illâ alana kendi örgüt kimlikleriyle girmekte ısrarcı oldu. (d) Tarlabaşı tarafından gelip DİSK barikatlarını havaya silâh sıkarak aşmaya kalktılar. (d) İlk tabanca sesleri duyulunca, alanın içindeki Dev-Yoıl, Dev-Sol, Kurtuluş vb “güvenlik birimleri” de Ülkücüler saldırıyor zannedip kâh oraya, kâh buraya ateş açtı. (e) Muazzam bir panik başladı ve otuz küsur insan, büyük çoğunluğu Kazancı Yokuşu’nun başındaki darboğazda olmak üzere, sıkışıp ezilerek öldü.
Sol ve solun genel, kamusal prestiji açısından tam bir felâketti. Nasıl kalkılabilirdi altından? Sonraki günlerde örgüt şefleri bir araya gelip yeni bir kurgu yarattı. Efendim, kâh (artık mevcut olmayan) Sular İdaresi’nin üzerinden, kâh Intercontinental’in üzerinden ateş açılmıştı kalabalığa.İntercontinental oteline gelip giden esrarengiz bir Amerikalılar grubu görülmüştü. Kazancı Yokuşu’nun alt tarafına, orayı iyice daraltan b,ir kamyonet parkedilmişti. Bak, gördün mü! Hepsi planlıydı bunların. Velhasıl tamamen bir CIA ve derin devlet komplosuydu. 1 Mayıs 1977 “katliamı” diye anlatmaya koyuldular, kendi kendilerine ve yakınlarına ve çevrelerine ve çocuklarına ve torunlarına. Solun inişe geçmesi ve 1980 sonrası toptan yenilgisinin özürü haline geldi. Suçluluk yerine mağduriyet hissi yarattı. Enkazdan artakalan biricik manevî tutamak olarak yaşamına devam etti.
Derken benim konuşacağım tuttu, büyük ölçüde tesadüfen. İtiraf edeyim ki hiç farkında değildim, bu kollektif yalanın hangi boyutlara ulaştığının. Bir gazeteci röportaj yapmak istedi; ben de sıraladım bütün bildiklerimi, aynen yukarıda özetlediğim gibi. Kıyamet koptu. Alelacele özel siteler kuruldu, güya beni tekzip etmek için. Aklı başında ve herhalde artık bir ahlâk edinmiştir sanacağınız kerli ferli insanlar, bir kere daha “siyasî fayda” uğruna ahlâksızlığa tevessül etti. İkinci bir kesim, olan biteni bal gibi bildiği, bizzat içinde yer aldığı, birinci tanık konumunda oılduğu halde, kimbilir kaçıncı defa olmayacak duaya amin deyip hâlâ “solun birliği” zarar görmesin gerekçesiyle susmayı tercih etti. Yok, şimdi zamanı değil dedi. Yalan ve ikiyüzlülük üzerine herhangi bir şey inşa edilebileceğini zannetti. Kimi üniversite öğretim üyesi, tarihçi veya siyaset bilimci geçinen bazı “bilim insanları” ise başka türlü zaman ve fayda soruları sormaya yeltendi: “Neden şimdi?” veya “böyle bir tarihçiliğin faydası nedir?” Bu tür utanç verici yazılar kaleme aldılar, şimdi okusalar yüzlerini kızartması gereken. Başlıbaşına bir doğru sorunu, bir gerçek sorunu olduğu; bunun yeterli neden teşkil ettiği akıllarına bile gelmedi.
Hep devleti en kötü ve en ahlâksız gösteren, dolayısıyla herkesin otomatikman buna inanmasını bekleyen sol, örgüt ve hizip çıkarları uğruna, devletten de kötü ve ahlâksız duruma düştü.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024