Halil BERKTAY
[15-16 Aralık 2018] Yukarıdaki görsel çok ünlü. “İskender Mozayiği” olarak biliniyor. 24 Ekim 1831’de Pompeii kazılarında bulunan bir eski Roma villasının salonundaki taban mozayiği. 2.72 x 5.13 metre boyutlarında. İÖ 100 dolaylarına ait orijinali, Eylül 1843’te nakledildiği Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nin bir duvarını kaplıyor (villadaki zeminde ise 2000’lerin başlarında titizlikle, en ileri bilimsel yöntemlerle üretilen bir reprodüksiyonu durmakta). Yaklaşık bir buçuk milyon tessera’dan (farklı renklerde küçük mermer parçacıklarından) oluşuyor.
Müthiş bir kompozisyon. Öyle çiçekler, böcekler, meyva sepetleri ya da balıklar ve mitolojik yaratıklar değil. Son derece hareketli, alabildiğine dramatik. O kadar ki, uzaktan bakıldığında mozayik değil boyama bir tablo olduğu hissini uyandırıyor. Nitekim uzmanlar Helenistik Çağda yapılmış bir resmin kopyası olduğu kanısında. Orijinali kaybolup gitmiş. Ya, Eretrialı Filoksenos’un İÖ 4. yüzyıl sonlarında yaptığı bir freskti deniyor. Ya da Thebaili Aristides’e izafe ediliyor. İlk iddianın kaynağı Roma tarihçisi Büyük Plinius (veya Yaşlı Plinius, İS 23-79). Filoksenos’a siparişi verenin Makedonya kralı Kassander olduğunu söylüyor. Bu da bizi, Kassander’in tahta çıkış tarihi olarak gösterilen İÖ 317 veya 315’ten az sonraya getiriyor.
Öyle veya böyle, resimde gösterilen olay henüz hafızalarda çok canlıydı demek. Besbelli ki Büyük İskender ile Pers imparatoru III. Dareios arasındaki muharebelerden biri söz konusu. İÖ 5 Kasım 333’teki İssos muharebesi de olabilir, iki yıl sonra, 1 Ekim 331’in nihaî Gaugamela (veya Arbela) muharebesi de. Her ikisinin tâyin edici ânında İskender’in, Kralın Seçilmiş Yoldaşları (hetairoi veya basilikoi hetairoi) olarak da bilinen elit Muhafız Süvarileri’yle birlikte Pers ordusunun merkezine çullandığını, Dareios veya Dârâ’nın ise paniğe kapılıp dönerek kaçtığını biliyoruz. Nitekim resimde, meşhur atı Bukefalos’un sırtındaki İskender soldan hışımla geliyor. Azıcık sağ-ortada, savaş arabasındaki Dareios’un yüzünü ise korku ve endişe bürümüş. Elini ne ifade ettiği belirsiz bir jestle İskender’e uzatıyor. Sürücüsü deli gibi kamçılıyor siyah atlarını. Gözlerinden birer çizgi çekerseniz, iki hükümdarın bakışları tam ortada buluşuyor ve çatışıyor. Sanki biri tarih sahnesinden çekilirken diğeri o tarih sahnesinin merkezine oturuyor. Dolayısıyla (bugünkü İskenderun’un biraz güneyinde cereyan eden) İssos’a da uyuyor, (bugünkü Irak Kürdistanı’nda, Dohuk civarındaki Tel Gomel köyü yakınlarında cereyan eden) Gaugamela’ya da. Ancak Helenistik dönem uzmanı tarihçi ve sanat tarihçileri daha çok İssos’a yakıştırıyor.
Her neyse. Benim için bu, “Pers ordusunun merkezine çullanma” meselesi çok önemli. Çünkü asıl yarın, ikinci yazımda değineceğim gibi, mutlak sayısal üstünlüğün değil, sadece temas noktasındaki “mahallî üstünlüğün” (local superiority) taktik açıdan belirleyici olduğuna işaret ediyor.
* * *
Şimdi bütün bunları niçin yazdım; Thierack ve Freisler’leri neden biraz daha erteleyip İskender’e döndüm? Nazi hukukçularıyla uğraşmanın sınır bozuculuğuna kıyasla İlkçağ, kuşkusuz çok daha sâkin bir melce. O da var. Fakat asıl neden (veya bahane?), Abdullah Kıran’ın gene bu sitedeki Büyük İskender ve Helenizm (15 Aralık 2018) yazısından kaynaklanıyor.
Şöyle diyor Kıran, makalesinin bir yerinde: “Gaugamela (veya Arbela) muharebesinden önceki akşam, Dareios ordusunu savaş düzenine sokar ve meşaleler ışığında teftiş eder. Dareios’un bir milyon civarındaki ordusu (bir milyon rakamı abartılı olabilir, ancak her şeye rağmen İskender’in ordusunun birkaç katıdır) meşalelerini yakınca, bütün ova aydınlanır ve denizin dalgalarını andıran bir uğultu etrafı sarar.”
Bu noktada, daha somut, elle tutulur ve anlaşılır (on hands) bir tarihçilik adına, biraz durup düşünmemiz lâzım. Hemen altını çizeyim ki benim derdim Abdullah Kıran’la değil; yıllardır bunları bu şekilde öğreten öğretmenler ve ister istemez bu şekilde öğrenen öğrencilerle. Bir milyonluk bir ordu… ne demek? Mümkün mü? Ya da neye yarar? Prof. Kıran’ın verdiği (ve kendisinin de şüpheli bulduğu) bu rakam, hiç mesnetsiz değil kuşkusuz. İlkçağ tarihçilerine dayanıyor. Bize kalan eserleri itibariyle, galiba ilk Sicilyalı Diodorus [Yunanca Diodorus Sikeliotes, Latince Diodorus Siculus, İÖ y.90 - y.30], Dareios’un 200,000 atlı ve 800,000 yayası olduğunu söylüyor. Plutarkhos [Roma vatandaşı olunca aldığı Latince adıyla Lucius Mestrius Plutarchus, İS 45-127] kestirmeden bir milyon deyip geçiyor. Nikomedyalı [İzmitli] Arrian [Lucius Flavius Arrianus, y.86 - y.160], 40,000 atlıyla birlikte bir milyon yayayı tekrarlıyor. Buna karşılık, hakkında hemen hiçbir şey bilinmeyen, ne kendinden öncekileri tekrarlayan ne de kendinden sonrakilerce alıntılanan, dolayısıyla Yunan ve Roma tarihçilik geleneğinde âdetâ tek başına ve boşlukta duran, ancak küçük küçük ipuçlarından hareketle İS 41’den sonra yazmış olabileceği tahmin edilen Quintus Curtius Rufus, Historiae Alexandri Magni [Büyük İskender Tarihleri] başlıklı, çoğu kayıp eserinde, kendini 45,000 atlı ve 200,000 yaya gibi, bugünkü ölçülerimiz ışığında çok daha gerçekçi bir rakamla sınırlıyor.
Akıllı adammış Curtius Rufus, bu 45,000 + 200,000’i nereden türettiğini kestiremiyorsak da. Çünkü bir, modern tarihçilik, ister savaşlar ve ordular, ister şehir nüfuslarıyla ilgili olsun, İlkçağ veya Ortaçağ kaynaklarında geçen bu gibi bütün rakamları prensipte geçersiz kabul ederek işe başlıyor. İstatistik diye bir şey mevcut değil. Arşiv belgeleri diye bir şey de yok (veya kalmamış) ki, meselâ bir Pers devlet görevlisinin, diyelim askere maaş ödeyecek bir hazine memurunun, Dareios’un ordusunu sayıp kaydını tuttuğunu, ya da meselâ Bizans’ta bir logothetes [muhasip? defterdar?], eparchos [şehir emini?] veya sakellarios’un [hazine kâtibi?], Konstantinopolis’in nüfusu hakkında benzer bir sayım yaptığı ve kayda geçtiğini bilelim.
Buna karşılık ne var? Gelip geçici gözlemcilerin “çok, ama çok”tan başka bir anlama gelmeyen rastgele atışlarının tekrarlana tekrarlana bir rivayet geleneğine dönüşmesi var. Herhangi bir çarpışmanın bütününü tek bir bireyin algılamasının imkânsızlığı için, isterseniz tarihi bırakın da edebiyata dönün, örneğin Tolstoy’un Harp ve Sulh’teki Austerlitz ve Borodino anlatımlarına. Nitekim sözünü ettiğimiz tarihçilerin hiçbiri, fiilen şu veya bu savaşın içinde değil. İlki, en eskisi (artık hangisiyse), diyelim Gaugamela ovasında gece yanan meşalelerden etkilenmiş Makedonyalı bir kumandandan duyduğu, “düşman çoktu, benzersizdi, bizden çok ama çok fazlaydı, meşaleleri geceyi gündüze çeviriyordu” mübalağasından başka bir mânâ ifade etmeyen “bir milyon”u bir kenara not ediyor. Sonraki herkes -- sanki kendisi özel olarak araştırmış gibi -- biraz kırparak veya biraz arttırarak özünde hep aynı rakamı aktarıyor. Şehirler için de aynı şey söz konusu. Seyyahın biri Avrupa’dan kalkıp Bizans’a geliyor; gözü 10-15,000, haydi 20,000’lik kentlere alışkın. Konstantinopolis, o zamana kadarki tecrübe ufkunun dışında kalan bir şey. Saydığından değil; hayranlığını “bir milyon” diye ifade ediyor. Sonra bu da güya Bizans Konstantinopolis’i veya Osmanlı İstanbul’unun “nüfusu” oluyor.
İki. Tutun ki bunları hiç bilmiyoruz; âşinâ değiliz, akademik historiyografinin inceliklerine. Gene de akıl ve mantıkla düşünebilir, bazı zihinsel deneyler inşa edebiliriz. Örneğin bir milyon asker… o çağların olanaklarıyla nasıl beslenir, iaşe ve ibatesi nasıl sağlanır? Bunu hangi devlet hazinesi karşılayabilir? İlkçağda köylülerden ne kadar küçük artı-ürün oranlarının vergilendirilebildiğini hesaba katarsak, bir milyonluk bir ordu, toplam kaç milyonluk bir nüfusun üzerinde yükselebilir? Geçtim; aynı bir milyon asker (i) seferde nasıl yol alır -- hareket halindeyken ne uzunlukta bir konvoy oluşturur ve hangi genişlikte yollardan, ne kadar zamanda geçer; (ii) gideceği yere vardığında, nasıl konuşlandırılır, arazide nasıl mevzilenir? Savaş meydanında, muharebe öncesi ve sırasında emir-komuta zinciri (battlefield command) nasıl gerçekleştirilebilir?
Gelin hesaplayalım. Kalkanlı ve mızraklı, icabında kılıç sallaması gereken tek bir piyadenin, 1 metre olsa kişisel “cephe”si. Bir milyonu tek sıra halinde yanyana dizsen, 1000 kilometre eder (başka bir deyişle, Ankara-İstanbul arasındaki 450 kilometrelik düz çizgi üzerine ikişerli sıralandığında 100,000 de artar). Arka arkaya on saf yapsan, 100 kilometre eder. Arka arkaya yüz saf yapsan, ilk on saftan geridekilerin hiçbir işe yaramayacağı, muhtemelen hiç çarpışamayacağı bir yana, 10 kilometre eder. Nasıl duyurursun sesini bir uçtan diğer uca? Merkezden 5 km uzaktaki sağ veya sol cenahlara nasıl hükmedersin? Hükmetmeyi bırak; görebilir misin oralarda ne olup bittiğini toz dumandan? Ancak arka arkaya bin saf yapsan, ordunun muharebe meydanındaki bütün cephesi 1 kilometreye iner ki, bu da herhalde efektif koordinasyonun üst sınırını ifade eder. Öte yandan, bu sefer safların da geriye 1 kilometre uzanır, yani ön sıradakilerin en az 950 metre arkasında kalır. Yani yakın dövüşte, göğüs göğüse çarpışma kuşağında yer alan fiilî gücün, ilk on safta 20,000 minimumu ile ilk elli safta 50,000 maksimumu arasında bir noktaya iner. Gerisi, varsa bile şişirmedir, işe yaramaz kuru kalabalıktan ibarettir.
(Devam edeceğim. Ama önce kısa bir not düşeyim. Tarih öğretimi mi dediniz? İstediğiniz kadar olay ve kronoloji ezberletin. Üzerine bol bol hamaset cümleleri serpiştirin. Tarihsel düşünmek dediğimiz bir şey var. Bunu veremediğiniz takdirde, beş para etmez. İdeolojik endoktrinasyon, eh, belki. Asla bilim demek değildir.)
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları














































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024