Halil BERKTAY
14 Temmuz Cumartesi. Liseyi yeni bitiren kızım, günler öncesinden bilet aldığı, Bilgi’nin Santral Kampüsü’ndeki Efes One Love Müzik Festivali’ne gitmek üzere evden çıkıyor. Arkadaşlarıyla buluşacak; saatlerce müzik dinleyecek, belki kalkıp dans edecek, 17-19 yaşlarındaki gençler bir araya geldiklerinde ne yaparlarsa onları yapacak, kendilerince iyi vakit geçirecekler. Öyle bira filân içme delisi de değiller – ama içseler ne olur; alışılmış toplumsal kuralların askıya alındığı bir özgürlük ve olağan-dışılık hissi, Bakhtin’lerin ve Le Roy Ladurie’lerin (Le Carnaval de Romans, 1980) işaret ettiği gibi, bu tür bütün festivallerin, eğlencelerin, karnavalların, hattâ maç tribünlerindeki parti havasının olmazsa olmazı değil mi? Biraz da bu atmosfer uğruna gitmiyorlar mı zaten – kendilerine özel bir mekânda, “büyük”lerin, devletin, iktidarın, örf ve âdetin, geleneklerin, konvansiyonların tahakkümünden uzak bir espas, bir ferahlık bulabilmek için?
Ne ki, zaten sırf bu nedenle, o yaşlı, kabız, böyle hiçbir boşluk bırakmamak için yanıp tutuşan muktedirlerin huşuneti eksik olmuyor üzerlerinden, hele bizimki gibi, neredeyse deli gömleği giydirilmişçesine önü ilikli bir toplum ve kültürde. Fanatik, taşkafa birilerine fazla geliyor, gençliğin bu şekilde eğlenmesi. Neden acaba? Bunu da bir diğer Fransız tarihçisi, Georges Duby kaydetmiş (Le chevalier, la femme et le prêtre, 1981): aile babalığına erebilmiş Germen savaşçı soylularının (ama başka herhangi bir ataerkil hâkim sınıf da olabilir), delikanlıların “tehdidi”ne karşı genç kadınları kendi tekellerinde tutma denemesi, diye açıklamıştı feodal evlilik müessesesini.
Şimdi o binlerce yıllık kontrolü yitirme korkusu, bizde (17. ve 18. yüzyılların geride kaldığını sanabileceğimiz çalkantılarının ardından) bir kere daha İslâmî gerekçelere bürünerek çıkageliyor. Öyle “münferit bir olay” da değil; kamusal alanı Müslümanlık adına fethetmeye yönelik, genel ve yaygın bir manevî taarruza eklemleniyor, böyle bir profil çiziyor. İlk-orta öğrenimde, bal gibi dinî gerekçelerden (kızların zorunlu okulluluk süresini kısaltma amacından) kaynaklanan, dünyanın gidişine ters 4+4+4 bölünmesi; ardından Taksim camii; ardından Çamlıca tepesine cami; sonra Diyanet ve kürtaj fetvacılığı; sonra Alevilik ve cemevleri fetvacılığı derken, şimdi de bu festival rezaleti patlak veriyor.
Gideli bir iki saat oldu; bir mesaj yazıyor kızım: “Baba, geldik, içeride içki satışını yasaklamışlar, pes etmişler yani, üstelik de bunu dışarıda söylemiyorlar kimseye. Sadece içeride, ekrandan, zaten girmiş olan kitleye, çıkmak isterseniz bilet paranızı iade ederiz diyorlar. Biraz garip değil mi?” Gece 9’da dönüyor: “Müzik harikaydı, biz çok eğlendik her şeye rağmen. Ama insanlar bu sefer dışarıda içiyorlardı, Eyüp belediyesini protesto etmek için.” Ben de o dışarıda içen gençler gibi, buradan protesto ediyorum, “bira ve fuhuş” söylemiyle kendi kafasının içini açığa vuran Eyüp belediye başkanını; o belediye başkanına dur demeyen AKP liderliğini; bu baskı ve şantaja boyun eğmekle, gelecekteki başka baskı ve şantajlara yeşil ışık yakan, cesaret veren Efes Pilsen’ciler ve diğer festival organizatörlerini. Son olarak da, tabii ancak bu işte bir dahli varsa, velev “aman olay çıkmasın”cı bir apolitik (ama sonunda politik) muhafazakârlık yüzünden, koruyabilecekken korumama şeklinde en küçük bir dahli varsa, 15 Temmuz açıklamasını tatmin edici bulmadığım şimdiki Bilgi Üniversitesi yönetimini.
14 Temmuz Cumartesi. İstanbul’un bir köşesinde bunlar olurken, Türkiye’nin diğer ucunda, Diyarbakır’da kıyamet kopuyor, BDP mitingine valiliğin izin vermemesi, buna karşı da BDP’nin illâ miting diye sokaklara dökülüp polisle çatışmaya girmesi yüzünden. İnternet üzerinden, “iki Türkiye”nin iki aynasını, kentsel mekân ve gençlik sorunu ile Kürt sorununu izliyorum.
Burada sözüm işin BDP cephesine değil, AKP’ye ve hükümete. Murat Karayılan’ın sözde dengeci liderliğiyle ve dile getirdiği askerî zafer fantezilerine gerçekten inanıp inanmadığını bilemediğim Duran Kalkan’larıyla PKK’dan da; PKK’nın gölgesinden bir türlü çıkamayıp bunca yılı siyaset nasıl yapılır zerrece öğrenmeden geçirirken mağduriyete yaslanarak her şeye hayır demekten başka bir tavır gösteremeyen, nitekim Leylâ Zana’nın cesur, özerk çıkışına da parti çizgisinin katılığı içinden, peşpeşe duvara dizilmiş saksılar kadar abus ve tekdüze çehreleriyle çemkirerek zekâ, pırıltı ve empati yoksunluklarını bir kere daha sergileyen BDP’li vekillerden de, barışçı bir çözüm umudum esasen yok. Bunu da yeterince yazdım, son kullanım tarihi geçmiş, toplumsal değeri sıfırlanmış bir “sol”culuktan arta kalanların ne diyeceğine zerrece aldırmaksızın (buna, “Halkların Demokratik Kurultayı” gibi, Ecevit’in 1978-79 köy-kentleri kadar zamansız, ölü doğmuş bir çocuk aldatmacasının peşinden gidebilenler de dahil).
Ama diyelim ki tiyösünü Duran Kalkan’ın (mealen) “her şey iki yıl önce kararlaştırdığımız askerî stratejiye uygundur” demecinden alan BDP liderliği, “Zana umudu”na alternatif bir “red cephesi” gövde gösterisi yapmak için tezgâhladı bu Diyarbakır mitingini. Niyetleri ne olursa olsun, yasal ve Meclis’te temsil edilen bir partinin keza yasal hakkı değil miydi, bu mitingi yapmak? Neden izin vermediniz, ne gerekçesi olabilir bunun? Tek el şaklamaz. O taşlı, gaz bombalı çatışma ortamına bile bile gittiniz. Yeni bir Oslo sürecinden artık zor söz edilebilecek bir kutuplaşmacılığı, barışın asıl düşmanlarına, kendi elinizle hediye ettiniz.
Berbat ettiniz, AKP yönetimi. Bir çuval inciri berbat ettiniz. Ülkenin önünü biraz açtınız ama sonra tıkadınız. Umutların köküne kibrit suyu ektiniz. Hele artan beklentilere oranla, Türkiye’yi gene berbat bir ülke haline getirdiniz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024