Yıldıray OĞUR
Diyarbakır merkezli Kürt Çalışmaları Merkezi’nin Kürt Barometresi araştırması lansmanı için hafta sonu Diyarbakır’daydım.
20 ilde, 1492 kişiyle yüz yüze anket yöntemiyle yapılan araştırma dünyadaki benzer barometre araştırmaları gibi toplumsal değerler, siyasi eğilimleri çeşitli aralıklarla inceleyip trendleri tespit etmeye çalışan sosyolojik bir alan çalışması.
Kürt Çalışmaları Merkezi, hakkında yıllardır söylenmemiş cümle kalmamış, herkesin adına ve üzerine konuştuğu Kürtler hakkında hem Türkiye’de hem de yurtdışında güvenilir veriler üretmek gibi geç kalmış ama çok faydalı bir işlevi yerine getirmek için yola çıkmış bir think tank.
Merkezin başındaki Reha Ruhavioğlu, merkezin yönetiminde yer alan Cihan Ülsen, Emine Uçak, araştırmayı yürüten Mesut Yeğen ve Ulaş Tol gibi isimler zaten araştırmanın kalitesi, güvenirliliği hakkında yeterince fikir veriyor.
Araştırmanın sonuçları özellikle Ankara’daki iktidar sahiplerine ve yeni adıyla HEDEPE yönetimine duymak ve görmek isterlerse çok şey söylüyor.
Araştırmanın ortaya koyduğu en ilginç verilerden biri şu; Her 100 kişiden 18’i doğduğu şehirde yaşamıyor.
Yani bu veri diyor ki; Kürtlerin Türkiye içindeki iç göçü büyük ölçüde bitti. Yeni kuşak Kürtler artık doğdukları şehirlerde yaşayan bir yerleşik bir toplum. Bu yerleşiklik zenginliği, konforu ve dini anlamda olmasa da muhafazakarlığı da beraberinde getiriyor. Yani radikal, fedakarlık isteyen fikirlerin böyle yerleşik bir toplumda karşılık bulması kolay değil.
Zaten araştırma da bunu destekliyor.
Araştırmaya göre Kürtler kendini “Müslüman” (Yüzde 47) ve “Özgürlükçü” (Yüzde 33) ve “Dindar” (Yüzde 19,3) olarak tanımlıyor. Bu üçlüyü %12 milliyetçi, %12 muhafazakar, %12 sosyalist izliyor.
Buradaki “Özgürlükçü” tabii liberal demek değil, içinde “yurtsever” denen PKK ve yakın fikirleri savunanlar da var.
Buraya kadar bir sürpriz yok. “Yurtsever” Kürtler de siyasi ve fikri elitleri dışında dindar insanlar. Rawest’in bir araştırmasında beş vakit namaz kılma oranları AK Parti ve HDP seçmelerinde birbirine çok yakın çıkmıştı.
Ama araştırmada esas ilginci Kürtlerin yüzde 8.2’sinin kendisini sosyal demokrat, yüzde 7’sinin Atatürkçü olarak tanımlaması.
Bu iki rakam Kürtlerin Türkiye’ye entegrasyonunu ve Türkiye normallerine benzemeye başladığını gösteriyor.
Yüzde 5 olan İslamcı’dan daha yüksek bu oranlar gençler arasında orta ve yaşlı kuşağa göre üç kat daha fazla.
Kürt gençleri ile anne babaları arasında da eğitim düzeyi olarak makas açılıyor. Bu da kuşaklar arasındaki farklılığı artıyor.
Yaş düştükçe artan şeyler biri de milliyetçilik. Kürt gençlerde milliyetçilik büyüklerine göre daha yüksek.
Ama bu oranlar Türkler arasında da milliyetçilik trendleriyle benzer. Yani Türklerde ve Kürtlerde milliyetçilik benzer oranlarda ve gençler arasında artıyor.
Yani Kürt yeni nesilleri hem Türkiye’yle daha entegre hem daha Kürt.
Entegrasyon ile Kürtlük ortadan kaybolmuyor.
Kürtler Kürt kimliğini sahipleniyor. Kürt kimliğini sahiplenme oranı: %67.4
Kürtlerin yarısı kendini yüksek düzeyde “Kürt” olarak görüyor. %14 kendini düşük düzeyde Kürt görüyor. %13 Kürt olmaktan gurur duymadığını ifade ediyor.
Kürtlüğün ortaya çıktığı ve Kürtlüğü taşıyan yer ise Kürtçe.
Kürtlerin %30’u iyi düzeyde Kürtçe konuşabiliyor. %31’i de orta düzey konuşabiliyor. 2/5 için dil hayatın içinde yok denecek düzeyde
Bu rakamların gösterdiği gibi tehlike sinyalleri çalan Kürtçe’nin korunması için en iyi yol olan anadilde eğitim talebi Kürt kimliğinde önemli bir yer ediyor. Bağımsız devlet, özerlik, federasyon gibi talepler görünür olmazken anadilde eğitim talebi zirvede.
Ama ilginç biçimde bu talep rasyonel ve mutedil çözümlerle savunuluyor. Sadece Kürtçe eğitim verilmeli diyenlerin oranı sadece yüzde 9,1
Eğitimin iki dilli (Türkçe ve Kürtçe) olması gerektiğini söyleyenlerin oranı yüzde 44,1.
Eğitim dili Türkçe olmalı, Kürtçe ayrıca okullarda verilmeli diyenlerle, eğitim dili Türkçe olmalı diyenlerin toplamı ise 46,2.
Gençler arasında ise Kürtçe kültür ürünlerine ilgi büyük ölçüde artmış.
Kürtçe müzik Kürt gençlerin en çok dinlediği müzik türleri içinde ilk sıralarda. Kürtçe rap, Kürtçe popa yoğun ilgi var.
Kürt gençleri Türk gençlerden ayıran en temel farklardan biri artık müzik zevkleri olabilir.
Kürtlerin yüzde 58’i Kürt olduğu için ayrımcılığa uğradığını, yüzde 42!si uğramadığını söylemiş. Kürt kimliği baskın olanlarda bu ayrımcılık hissi de artmış. Türkiye’ye ait hissetmiyorum diyenler ise yüzde 42. Yüzde 28 ait hissettiğini, yüzde 30 ortada olduğunu söylüyor.
25’i devlet nezdinde Türklerle eşit olduklarını düşünüyorlar. Eşit olmadığını düşünenler yarıya yakın. %15,2
Ama araştırmaya göre Kürtlerin yüzde 40 Irak’taki Kürtlerin meseleleri, yüzde 39’u Suriye’deki Kürtlerin meseleleriyle ilgili soruya “Bilmiyorum, fikrim yok” diye cevap vermiş.
Yani gözler Türkiye’ye çevrili. Haberleri en çok hangi, televizyondan izliyorsunuz sorusuna cevaplarda Fox açık ara önde, onu TV’den haber izlemiyorum diyenler ve Ahaber izleyenler izliyor.
Sterk vb PKK kanallarından izliyorum diyenlerin oranı yüzde 6.
Bütün bu rakamlar basit bir gerçeği ortaya koyuyor: Kürtler Türkiye normallerinde yaşamaya başladı.
Artık iç göç bitmiş, yerleşik bir halk Kürtler ve bu yerleşiklikten gelen muhafazakarlık ve refah da radikal fikirlerin gelişmesini engelliyor.
Kürtlerin Kürtlük bilinci dil merkezli. Ama dil siyasetten çok kültürün konusu. Araştırmayı değerlendiren Prof. Dr. Mesut Yeğen’in dediği gibi 1980’den sonra depolitizasyon döneminde kültür alanındaki genişlemeye benzer bir etki yaşanıyor Kürtlerde.
Kürtçe anadil eğitimle ilgili talepler de çok radikal değil.
Kürtler Irak ve Suriye’deki Kürtler ve meseleleriyle de çok ilgili değiller.
En popüler siyasetçi diğer herkesin toplamından iki kat fazla olacak şekilde Selahattin Demirtaş.
Şiddet, devlet talebi artık gündemden düşmüş durumda.
PKK’yla Kürt toplumu arasında bir duygusal kopuşa da yorulabilir bu rakamlar.
Kürtler Türkiye’ye iyice yerleşmiş, Türkiye ortalamalarında yaşayan, talepleri de benzer olan bir büyük topluluk. Ama Kürt kalarak ve Kürt kimliklerini koruyacak, Kürtçe’yi yaşatarak bunu yapmak istiyorlar.
Bakalım Türkiye de normalleşip bu makul talepleri karşılayarak bu meseleyi çözecek bir olgunluğa tekrar gelebilecek mi? PKK ve namı diğer Kürt siyaseti uğruna mücadele ettiklerini söyledikleri Kürtlerle aralarında açılan duygu makasından bir ders çıkaracak mı?
Diyarbakır merkezli Kürt Çalışmaları Merkezi, Kürt Barometresi araştırmasını açıkladı. Araştırmaya göre artık iç göç bitmiş, yerleşik bir halk Kürtler ve bu yerleşiklikten gelen muhafazakarlık ve refah da radikal fikirlerin gelişmesini engelliyor. Kürtlerin Kürtlük bilinci dil merkezli. Ama dil siyasetten çok kültürün konusu. Kürtçe anadil eğitimle ilgili talepler ilk sırada ama makul modellerle ifade ediliyor. Kürtler Irak ve Suriye’deki Kürtler ve meseleleriyle de çok ilgili değiller. Bütün bu rakamlar basit bir gerçeği ortaya koyuyor: Kürtler Türkiye normallerinde yaşamaya başladı. Ama Kürt kalarak ve Kürt kimliklerini koruyarak, Kürtçe’yi yaşatarak bunu yapmak istiyorlar.
Bakalım Türkiye de normalleşip bu makul talepleri karşılayarak bu meseleyi çözecek bir olgunluğa tekrar gelebilecek mi? PKK ve Kürt siyaseti Kürtlerle aralarında açılan duygu makasından bir ders çıkaracak mı?
Yazarlar
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025