Akif BEKİ
24 Haziran 2018 seçimlerinden önceydi. Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştükten sonra şöyle demişti:
“Karşısında Abdullah Gül de aday olsa, yazı da gelse tura da gelse Erdoğan ilk turda kazanır.”
Arınç, geçmişte AK Parti için de galibiyeti garanti görüyordu. Şöyle anlatıyordu ne kadar iddialı olduklarını:
“Yazı da gelse tura da gelse biz kazanıyoruz.” Yazı mı, tura mı geleceğini umursamayan o özgüven hala yerinde olsa... AK Parti, karşısında kimin aday olacağını bunca önemser miydi?
“Bize biz yeteriz” denmiyor artık. Millet İttifakı’nı dağıtmak için her manipülasyon deneniyor.
İstanbul’la Ankara’yı kaybettiren yerel seçimlerden beri durum değişti. Hatta öncesinden...
Yavaş’la İmamoğlu’nun önünü kesmek, adaylıktan düşürmek için neler zorlanmadı!
Eskiden kendisine güvenirdi AK Parti. Kendi vaat ve icraatlarına, ikna gücüne güvenirdi. Rakibinin zayıflığına, güçsüzlüğüne değil.
Şimdi dişine göre, cılız, çelimsiz, kolay rakip arıyor. Gözüne kestirdiklerini karşısına çıkmaya kışkırtıyor. Muhalefetin adaylarını belirlemeye çalışıyor.
‘Ne yaparlarsa yapsınlar, kaderin üstünde kader, göklerden gelen karar vardır, yazı da gelse tura da gelse vız gelir tırıs gider’ özgüveninden uzak iktidar.
O rahatlık, tedirginlik ve telaşa bıraktı yerini.
AK Parti, seçmeni ikna edemiyor. Çözümü de siyaseten tıkanmasında aramıyor. Rakibini tayin ederek aşmaya uğraşıyor. Nedeni ise soruyu yanlış sorması...
Oyuncak hediye ediyorsun, büyüyünce oyunu sana vermiyor.
2 buçuk milyondan fazla hane, 10 milyondan fazla insana çalışmadan düzenli para ödüyorsun, yeri geliyor oyunu vermiyor.
Millet bahçesi yapıyorsun, bedava çayla kek veriyorsun, bakıyorsun oyunu vermeyebiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu konudaki hayal kırıklığı malum. Parti içi değerlemdirmede şöyle ifade ettiği sızmıştı:
“Karnını doyuruyor, her türlü ihtiyacını karşılıyorsun. Ama bakıyorsun, oyunu sana vermiyor.”
Tespit buysa, doğru soru şudur:
Memnuniyetsizlik, iktidarın yanlışlarından değil de seçmenin nankörlüğünden mi kaynaklanıyor? İktidarın değil de seçmenin mi kendini düzeltmesi gerek?
Açıklayıcı olması için de bir hatırlatma. “Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu” filmindeki bir detay üzerinde, AK Parti kurmayları uzun uzun düşünmeli.
Bulgaristan despotluğu, 1984’ten sonra, Müslüman Türkleri isim değiştirmeye zorluyor. Rekorlar, şampiyonluklarla adını dünyaya duyuran halterci Naim de baskı ve dayatma altında.
Komünist Jivkov diktası, eline bir propaganda metni tutuşturup Naim’i kamera karşısına oturtuyor. Ve tepesine binerek şunu söyletiyor:
“Kendi isteğimle Bulgarca bir isim almam normal. Çünkü Bulgar Komünist Partisi beni şampiyon yaptı.”
Kaçma kararının Naim’in kafasında kesinleştiği kırılma anı bu.
Çıkarılacak ders: Dünyanın en demokratik rejiminde bile...”Olmasak olmazdın, sayemizde” söylemiyle vatandaşa diyet borcu çıkarmak, milletin başına kakmak sevimsizdir. Behemehal kaçınmak gerekir. Muhakkak ters teper.
EMİRLİKLER'LE 'İSRAİL KRİZİ'MİZİ ANLAYAN BERİ GELSİN
Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail’i tanıyacak. Resmi ilişki kuruyor. Normalleşmek için anlaştı.
En çok kızansa 71 yıldır İsrail’i tanıyan Türkiye oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yenilir yutulur değil” dedi. İktidar, Filistin davasına ihanet saydı.
Ceza olarak, Emirlikler’den büyükelçimizi çekme ve ilişkileri askıya alma seçenekleri üzerinde duruluyor.
Yıldıray Oğur, dün Karar’da, bu tuhaf çelişkinin hikayesini yazdı. Fazlası yoktu ama eksiği var.
İsrail Parlamentosu, 1980’de Kudüs’ü ebedi başkent ilan ettiğinde, Başbakan Demirel’di. Protesto için, Kudüs Başkonsolosluğumuzu kapatmıştı. Tel Aviv’deki temsilimiz de maslahatgüzar seviyesine indirilmişti.
12 Eylül darbe rejimi de açmadı. Ta 1992’de geri açıldı başkonsolosluğumuz.
Yine de...Erbakan’ın Konya’daki “Kudüs’ü Kurtarma Mitingi”nde yaşananlar, Demirel’i deviren darbenin gerekçelerinden sayılmıştı.
Demirel, buna rağmen “Siyonist uşağı” damgası yemekten de kurtulamamıştı.
Trump, 2 yıl önce bir çılgınlıkla Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı. Ve ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv’den göstere göstere buraya taşıdı.
O gün bile Kudüs Başkonsolosluğunu kapatmayı düşünmeyen Ankara, İsrail’i tanıdı diye Abu Dabi ile diplomatik ilişkilerini kesecek. Nedir izahı?
Krizimiz başka sebepten, İsrail’le ilişki bahane olmasın!
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
26.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
15.07.2025
10.07.2025
19.06.2025
5.06.2025