Ali BAYRAMOĞLU
HDP'liler ya da siyasi umutlarını HDP hattında arayanlar bu siyasi partiyle ilgili tespitlere, eleştirilere tepki gösteriyorlar.
Nedenler bildik: Her hangi bir meseleye tarihsel doğrular ve yanlışlara dair ezberlerden hareketle bakma geleneği. Örneğin Kürt sorununda gelinen duruma Kürt hareketinin sorumluluğu ve stratejisi açısından bakmayı reddetmek. Her çatışmayı, her krizi, her olumsuz gelişmeyi karşı tarafa yüklemek, Kürt hareketinin bu çerçevedeki davranışlarını ise karşı tarafa yönelik haklı tepki tabiriyle açıklamak. Kürtler ve Türk devleti arasındaki tarihsel asimetriyi, bugünün siyasetine sorgusuz sualsiz taşımak. Kendi tarafının, örneğin Kürt hareketinin resmi formüllerini mutlaklaştıran (AKP eşittir IŞİD, katliam Ankara ve Suruç'un arkasındaki devlet gibi) gerçeklikten çok, siyasi pozisyonların ürettiği denklemler üzerinden Kürt hareketiyle ilgili her tür tartışmaya kapı kapamak...
Söz konusu sol düşünce, sol entelektüeller olunca açıkçası bu duruma şaşırmamak elde olmuyor.
Sadede gelelim. HDP'nin tarihsel bir karakteri var. Bu siyasi parti Kürt hareketinin ürettiği, bu hareketin içinde belli bir yer kaplayan, dolayısıyla bu harekete bağımlı siyasi bir araç...
Bu karakter kolay değişmeyeceği gibi, değişmesini beklemek de çok gerçekçi değil.
Buna rağmen Türkiye bir süredir böyle bir beklenti içinde
Siyasi iktidar cephesi PKK'ya mesafe koyan bir HDP'yi meşruiyetin ön koşulu olarak tanımlarken, bir dönem muhalif kesimler Türkiyelilik iddiasıyla ortaya çıkan bu siyasi partinin kendisini aşarak muhalefet boşluğunu doldurabileceği umudunu taşıdı.
HDP, bu umut iklimi içinde Haziran seçimlerinde önemli bir başarı kazandı.
Peki sonra?
Sonra, 8 Haziran'dan itibaren Kandil oyuna girdi. HDP'ye kim olduğunu, ne yapması gerektiğini, kimin asli gücü temsil ettiğini, herkes duysun diye özellikle yüksek sesle hatırlattı. Ve bir iki cılız itiraz sonrası HDP, Kandil'in belirlediği rolü oynamaya yöneldi. Özgül ağırlığını arttırma, özerk alanını genişletme imkanları eskisinden daha dar bir alana hapsoldu.
Suruç ve Ankara saldırıları sonrası HDP'nin benimsediği dil, siyaset dili değil, propaganda dili oldu.
Rojava krizinde Türkiye sınırları dışındaki bir aktörün temsilcisi gibi davrandı.
Fiili ve silahlı özerklik girişimlerini doğallaştırarak bunlara karşı alınan tedbirleri tümüyle katliam politikası niyeti olarak tanımladı ve bu yolla savaşçı bir dil benimsedi.
Bugün bu gelişmelerin iki sonucu var karşımızda.
İlki HDP'nin Türkiyelilik iddiasından geriye düşmesi, Kürt hareketinin silahlı siyasi egemenlik arayışlarının yasal sesi olmaya geri dönmesidir.
İkincisi Kürt Hareketi'nin benimsediği yeni stratejisinin siyaseti tekrar silah ve güç faktörünün gölgesine iten bir istikamette yürümesidir.
Nitekim silahlı kent eylemlerinin, dayatma yoluyla siyasi egemenlik arayışının Kandil için önemi HDP'nin alacağı oydan ve parlamenter faaliyetlerinden daha belirleyici görünmektedir. Ve bu strateji Türkiye'nin güvenlik politikalarından bağımsızdır, en fazla onunla karşılıklı olarak eş zamanlıdır.
Karayılan'ın basında yer alan şu sözlerinin altını özellikle çizelim:
“Öz yönetim ilanları HDP'nin oylarını pek de azaltmadı artırdı. Bu, demokratik özerkliğin halkımız tarafından benimsendiğini göstermektedir. Halkımız demokratik özerklikte ısrar sahibidir. Halkımız devrim aşamasındadır...”
Ve Kürt siyasi hareketine umut bağlayanlara soralım:
Bugün Türkiye'de Kürtler için silahlı mücadele koşulları kalmış mıdır?
Rojava'da başlayan kantonlaşma, özerkleşmeyi yaymaya çalışan alan genişletme ve kontrolü stratejisi AK Parti'nin politikalarının ürünü olacak kadar basit midir?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025