Ali BAYRAMOĞLU
Sorunlara salt asayiş gözlüğüyle bakar, asayiş dili ve politikalarını sisteme hakim kılarsanız, asayiş zihniyetini de yaygınlaştırır, asayiş kurumlarını siyasi oyuna sokarsınız. Sorunların çözümünde siyasi imkanları azaltır, ülke hayatında demokratik alanı daraltırsınız. Sonuç olarak sorunlara ve “sopalara” mahkum olur ve onlar tarafından yönetilmeye başlarsınız.
Türkiye bu fasit dairenin tarihi laboratuvarından birisidir.
Hükümet tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na ve bazı kanunlara ilişkin tasarı bu açıdan tam ve çift yönlü bir örnek.
İlk yön:
Her zaman aynı şey olur. Önce terörle mücadele “ihtiyacı, gereği, kaçınılmazlığı gerekçesi”yle gelen siyasi alan ve hak daralması yaşanır, sonra yetki sorumluluk mekanizmaları yapısal ve kalıcı biçimde bozulur.
Sistematik de her zaman aynıdır. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim rejimlerini andıran şekilde kimi temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, esnetildiği bir düzen tesis edilir. Bu düzen zaman içinde kendi iç dinamiğiyle, yargı denetimsizliği yoluyla, siyasi ve idari iradenin hiyerarşide yer değiştirmesiyle güvenlik güçlerinin, özellikle askerin siyasi ağırlık kazandığı ve devlet içinde özerkleştiği başka bir düzen üretir.
Olağanüstü hukuk rejimi kokusu bir süredir ortalarda dolaşıyor.
2015 tarihli iç güvenlik yasasında, yargı kararı gerektiren arama, gözaltı gibi eylemlerin idarenin ve emniyetin takdirine bırakılması bu açıdan ilk sorunlu adımdı.
Bugün yeni yasa aynı çerçevede benzer imkanı askere veriyor.
Bir birlik komutanının yazılı emriyle teröristlerin girdiklerini düşündüğü konuta, işyerine, kapalı alana girilebilecek. Yani şüphe ve takdir yeterli olacak, o konutta oturanlar ve o işyerleri açısından anayasal haklar askıya alınacak. Hakim kararı ise arkadan gelecek.
Ya hakim uygun bulmazsa diye bir soru elbette yok.
Diyelim ki birlik komutanı bu izni verdi. Bu izni takip edilen ve kaçan bir terör suçlusunun takibi için yapıldığını, bu işlemin genel bir arama veya taciz etme eylemine dönüşmeyeceğini, hatta bu konudaki emrinin birlik komutanının üstü tarafından politik nedenlerle verilip verilmediğini nereden bileceğiz?
Keyfi bir idari ve siyasi karar olmayacağının garantisi olan yargı kararı ve denetiminin berhava olması bizzat bir keyfilik hali değil midir?
Diyelim ki bu girme esnasında aleni bir suç işlendi.
Yeni yasa diyor ki, terörle mücadele sırasındaki “görevlerin yerine getirilmesi sırasında görevin niteliğinden doğan (...) ve görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı (...) asker kişiler hakkında soruşturma yapılması” başbakan, bakan iznine tabidir.
Yani bir bakıma suçun siyasi koruma altına alınmasının kapısı açılmaktadır.
Eğer soruşturma açılırsa, yargı yerinin sivil değil, askeri yargı olacağını da ekliyor yasa tasarısı.
Denebilir ki, terörle mücadele bunu gerektiriyor...
Ama unutmamak gerekir ki, bu da akla, askerin toplumsal olaylarla ilgili yıllar yılı söylediği, “kanunlar, insan hakları, demokrasi olmasa, biz bu sorunu kökünden hallederiz deyişindeki imayı” getiriyor.
Demokrasi böyle yürümez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025