Ali BAYRAMOĞLU
AK Parti döneminde atanmışların iktidarı düzeni
ve vesayeti ortadan kalkmıştır. Ne var ki, bunun
araçları ve ürettiği sonuç “demokratik ilke ve değerler”le ciddi bir çelişki içindedir, kimi açılardan eski dönemle aynı içeriği taşımaktadır.
10 Kasım yine tartışmalar ve gösterilerin odağındaydı. Yeni iddialar, hatta durumlar var. Tarafların Anıtkabir için yarışır hale geldiği anlar var, örneğin. Muhafazakar kesimin Atatürk’le barışmaya çalıştığı, hatta kemalizmin Osmanlı’dan kopuş gibi kimi yönlerini düzelterek siyasi açıdan sahip çıktığı iddia ediliyor. Seküler muhalif kesimde ise iktidar yönelik öfkenin Atatürk imajında cisimleştiği, mutlak doğru ve mutlak yanlış tanımının bu çerçevede yapıldığı görülüyor.
Açıktır ki, tartışma, sadece, “soft” değil, Atatürk’ün kurucu ve kurtarıcı vasfından da ibaret değil.
O zaman sorular şunlar: Kemalizm bağlamında dün ve bugün arasındaki fark ve benzerlik nedir? Muhafazakar siyasi iktidar kemalizmle nasıl ilişki yaşamaktadır?
Kemalist düzenin üç kilit noktası vardı.
İlki otoriter laiklik anlayışıydı. İnancı, öznesiyle, nesnesiyle, simgeleriyle kamusal alandan dışlayan, özel alanında bile şekillendirmeye çalışan politikalar Türkiye’nin yıllarca en önemli tartışma ve sorun kaynaklarından birisi oluşturdu. İmparatorluktan devraldığı, iki zıt değer sistemine oturan toplumsal yapıyı tedavi etmek yerine, bunlardan birini yücelterek, daha çok ayrıştırmayı tercih eden bir politikaydı bu.
İkincisi milliyetçilik anlayışıydı. Esas olarak ulus oluşturma, temel aidiyeti siyasi bağdan ibaret vatandaşlık kurgulama gibi gözükse de, bu anlayış, temelde, gayri Müslim, Müslim her tür köken grubuna uzanan, keskin, agresif ve yasakçı Türkleştirme politikaları üzerine kuruluydu. Bu da bir tercihti. Cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren, “egemenlik, beka, bütünlük” meselesini doğal ve demokratik bir seyir izleyen, bunu sağlamak için farklılıkları eşitlenme stratejileri içeren bir yol yerine, yasak ve dayatma yöntemi izlendi. Bu yöntem, onu kullananları esir aldı. Egemenlik ve beka meselesi yapısal, kalıcı sistem endişesi haline, bir korkuya dönüştü.
Üçüncüsü, ilk ikisini mümkün kılacak devlet ve devlet-toplum ilişkisi anlayışıydı. Bu anlayış, hiyerarşik, otoriter, devleti “dayatmanın, şekillendirmenin ve korkuların merkezi” haline getiren, en önemlisi onu toplum karşısında ayrı bir topluluk gibi telakki eden mekanizma üretti. Bu mekanizma yetkili-sorumluluk ilişkisinin çarpıklığı üzerine oturuyordu. Yetkililerin sorumluluktan azade, sorumluluk sahiplerinin ise yetkisiz ya da sınırlı yetkiye sahip oldukları bürokratik ve askeri vesayet düzenini getirdi bu anlayış.
Kemalizm bu üçlemenin rejimidir.
Bu üç politik hal doğal olarak, temel hak ve özgürlükleri ve demokratik gelişmeyi yıllarca sınırlamıştır. Nitekim bu üçlü düzenin bozulduğu dönemlerde, Türkiye, eşyaları tekrar yerli yerine koyan için askeri darbeler yaşadı. “Tehdit altında ve demokrasiyle uzlaşmaz bir dini inanca sahip bir ülkede demokrasi ve özgürlükler bu kadar olur, olmalıdır” mealinde darbe bildirileri, askeri açıklamalar, bunu destekleyen aydın tavrı, militan demokrasi kavramı devletten üniversitelerde, iş dünyasından yargıya kadar her yeri kapladı.
Bugün bu hikayenin neresindeyiz?
Elbet epey yol alındı. Ama, ne yazık ki, öz itibariyle çok uzağında değiliz.
Agresif laiklik anlayışının yerini daha esnek bir laiklik düzenine bıraktığını söyleyebiliriz. Böylece makro düzeyde, rejim niteliği bakımından laiklik tartışmaları rafa kalktı. Ancak, mikro düzeyde, kamusal alan bakımından devam etmeyi sürdürüyor ve bu çerçevede kimlik politikaları bakımından ortada büyük bir değişiklik bulunmuyor. Diğer bir ifadeyle dünün agresif ve düzenleyici laiklik anlayışı demokratik bir anlayışla ikame edilmedi, sadece karşı kimlikçi politikalarla dengelendi ve bu durum mikro düzeyde büyüyen bir sorun olmayı sürdürüyor. Taksim’den her geçişimde sorduğum şu soru, buna iyi bir örnek: Taksim meydanına yapılmakta olan cami, inanılmaz büyüklüğü, alana her yönüyle hakim olacak, alanı bile gölgede bırakacak, diğer yönlerini yok edecek heybetli cismi ve mimarisiyle ibadet işlevini ve ihtiyacını mı karşılayacak yoksa meydandaki insan profilini değiştirecek muhtemel sonuçlarıyla, çoğulcu özellikler taşıyan Taksim’i kimlik dönüşümüne mi tabi tutacak, velhasıl çoğunluğun mekanı mı kılacak? Öz aynıysa, iktidarın el değiştirmesi, açıktır ki, laikliğin demokratikleşmesi anlamını taşımaz.
Aynı durum devlet yapısı, devlet-toplum ilişkilerinin özü bakımından da aynıdır. AK Parti döneminde atanmışların iktidarı düzeni ve vesayeti ortadan kalkmıştır. Ne var ki, bunun araçları ve ürettiği sonuç “demokratik ilke ve değerler”le ciddi bir çelişki içindedir, kimi açılardan eski dönemle aynı içeriği taşımaktadır. Yetkili ve sorumlu ayrımına ilişkin aksaklık düzeltilirken iki yol izlenmiştir. İlki, aşırı bir yetki merkezileşmesidir. Merkezileşmeyle bu kez yetki dağıtımı iyice bozulmuş, tek elde toplanmış, sorumluluk mekanizması ise yargı denetimi dışına itilmiştir. Yeni üretilen sistem, keyfilik ve otoriter sonuçlar bakımından eskisinin bir tür devamı olmuştur. İkinci yol çoğunlukçuluktur. Seçilmişlerin gücü ihya edilirken, çoğunluk esas alınmıştır. Ara katmanların, farklı grupların ve taleplerin yok sayıldığı yukarıdan aşağıya işleyen otoriter başka bir düzen inşa edilmiştir. Mekanizma değişmiş, işlev ve öz aynı kalmıştır. Meşruiyet kavramı dün toplumun çoğunluğundan azade olarak tanımlanırdı, bugün demokratik evrensel değerlerden azade olarak tanımlanıyor.
Agresif milliyetçilik konusuyla, “egemenlik, beka, bütünlük” meselesiyle, buna ilişkin korku ve yasak politikalarıyla ilgili bir şey yazmaya pek gerek yok. Çünkü değişen gerçekten hiç bir şey yok. Hedefler, amaçlar, korkular bakımından Dersim ne idiyse, bugün de Güneydoğu o. İktidar sahipleri bu bakımdan tam anlamıyla Kemalistler.
Siyasi iktidar ve kemalist bazı ilkeler bakımından uyum mutlak.
Hukuk dışı bir intikam hamlesiyle Ahmet Altan yeniden tutuklandı. Serbest olduğu bir hafta boyunca, iktidar kalemşorlarının ve Kemalist seslerin televizyonlarda, gazetelerde, kahvelerde “müebbet isteriz”, “tekrar hapis...” çığlıkları birbirine karıştı.
Bu örnek tek başına her şeyi anlatır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025