Alper GÖRMÜŞ
Muhafazakâr medyada, “mahalle”ye sonradan intisap edenlerin yol açtığı “erozyon” ve “seviye düşüklüğü”nü tahlil eden yazılar giderek çoğalıyor. Önceki hafta İsmail Kılıçarslan’ın yazısı öne çıkmıştı, geçtiğimiz hafta da Anadolu Ajansı’nın (AA) eski müdürü Kemal Öztürk her çevreden insanın dikkatini çeken bir yazı kaleme aldı.
Kemal Öztürk’ün, gazeteciliğe başladığı 23 yıl öncesinin muhafazakâr basınıyla bugünkü muhafazakâr basını karşılaştırdığı yazısındaki feryat tonu, Kılıçarslan’ınkinden bile daha yoğundu:
“Bütün birikimimizi heder ediyorlar. Bir sel gelip, sanki tırnaklarımızla biriktirdiğimiz tüm değerleri silip süpürdü. Bütün birikimimiz, bütün çabamız, bir 'kuş' kadar beyni olmayan yeni yetme yayın yönetmenleri, köşe yazarları, tv yorumcuları tarafından heder ediliyor gözümüzün önünde.” (“Gazetecilikten geriye kalan”, Yeni Şafak, 25 Ocak).
Muhafazakâr basın buralara nerelerden geldi?
2002 yılının Mayıs’ında, o tarihten tam iki yıl önce İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde oluşturulan, editörlüğünü Kürşat Bumin ve Ümit Kıvanç ile birlikte yürüttüğümüz Medyakronik adlı medya eleştirisi sitesi yolun sonuna gelmişti.
Site zaman içinde, başta gazete yöneticileri olmak üzere her seviyeden gazetecinin mutlaka göz attığı bir mecra haline gelmiş, “tehlikeli” olmaya başladığı andan itibaren Türk basınının “amiral gemisi”nin ağır baskılarına maruz kalmış, nihayet Mayıs 2002’de de yayınına son vermek zorunda kalmıştı.
Medyakronik’in kısa hikâyesini anlattım, çünkü devamının muhafazakâr basının 15 yıl öncesiyle doğrudan bağlantısı var.
Ümit Kıvanç’ın ayrılmasından sonra bir süre siteyi Kürşat Bumin’le birlikte yönettik... Kapanış duyurusunu siteye koymamızdan sonra Yeni Şafak’ın o dönemdeki yayın yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu telefonla arayıp Medyakronik’i Yeni Şafak’ta sürdürmemizi teklif etti. Sadıkoğlu, Medyakronik’in Türkiye’de gazetecilik açısından çok önemli bir işlev gördüğünü, arkadaşlarıyla birlikte yok olup gitmesini istemediklerini, şayet kabul edersek her gün gazetenin bir tam sayfasını bizlere ayırmaya hazır olduklarını söyledi.
Konuyu Kürşat Bumin’le aramızda müzakere ettikten sonra Yeni Şafak yönetimine özetle şöyle bir cevap verdik: Medyakronik gibi bir medya eleştirisi sitesi için ideal format, o âna kadar olduğu gibi yayının bir üniversite bünyesinde sürdürülmesiydi. Fakat böyle bir imkân tümüyle ortadan kalktığına göre, Yeni Şafak’ın bizim için “ideal format” olmayan teklifini kabul etmeye hazırdık.
Ne var ki bir de uyarımız vardı Yeni Şafak yönetimine: Türk basınını, onun parçası olan bir gazetenin sayfalarını kullanarak eleştirmenin, ancak öncelikle o gazeteyi (de) eleştirmekle, hatta gerektiğinde hepsinden daha sert bir biçimde eleştirmekle mümkün olduğunun farkındalar mıydı?
“Elbette” dediler, “böyle bir şey teklif edince başka nasıl olabilir ki?”
Böylece Kürşat Bumin’le ben Kronik Medya adını verdiğimiz sayfamızda, Medyakronik’te ne yapıyorsak, Yeni Şafak’ı da kesinlikle esirgemeksizin aynısını yapmaya başladık.
Dönemin Yeni Şafak’ı ve eleştiriye tahammül
Hiç unutmuyorum, bir defasında, Yeni Şafak’ın dış haberler sayfasında Irak’ı işgal eden Amerikan askerlerinin Felluce’de çocuk yaştaki kız çocuklarına tecavüz ettiğine dair bir haber çıkmıştı. Olmayacak şey değildi tabii, fakat haber yeteri kadar ikna edici değildi, sorunluydu ve biz Kronik Medya’da bu haberi eleştirdik. Konu son derece hassastı ve haberde anlatılanların gerçeği yansıtmıyor olabileceğine dair bizzat gazetenin içinden bir eleştiri gelmesi, gerek Yeni Şafak yönetimini gerekse de gazetenin okurlarını sinirlendirebilirdi. Muhtemelen sinirlendiler de, fakat ne yönetimden ne de okurlardan “siz ne yapıyorsunuz kardeşim” yollu bir tepki geldi. Dış haberler servisi şefi İbrahim Karagül (şimdi genel yayın yönetmeni) haberlerinin doğru olduğunu savundu, mesele kapandı.
Bir örnek daha: Gazetenin “kızıl terör” manşeti
Haziran 2004’te, solcu bir örgüte mal edilen ve dört yurttaşın ölümüyle sonuçlanan bir terör saldırısı olmuştu. Yeni Şafak, bu olayı “kızıl terör” başlığıyla manşetten görmüştü. Manşeti, Kronik Medya’da şöyle eleştirmiştik:
“(...) Bu sayfada ve bu gazetenin köşelerinde, ille de ‘İslami terör’ diyenlerin amacının ‘üzüm yemek değil, bağcı dövmek’ olduğu; bunun altında, teröre bulaşmış müslümanlar üzerinden bütün bir inanç sistemiyle hesaplaşma saikinin yattığı boşuna mı savunuldu? Peki şimdi bu manşet ne? Ne oluyoruz? Gazetemizin, kendilerini ‘sol, sosyalist’ olarak ilan eden ama terörü bir siyaset aracı olarak kullananları lanetlemesine tabii ki bir itirazımız yok. Fakat bu başlıkla bu sınırın epeyce ötesine geçilmiş olmuyor mu? Soğuk Savaş günlerinin Tercüman gazetesinin manşetlerini andıran bu başlık, terörün her türlüsünü lanetleyen solcuları, sosyalistleri (‘kızıl’ları) de lanetlemiş olmuyor mu? Yoksa eski günlere mi döndük, ‘ister terörü savunsun ister karşı çıksın, fark etmez, kızıl kızıldır’ mı diyoruz?
“Yeni Şafak'ın manşeti, haber dili açısından da çok problemli... Türk basınının sıkça başvurduğu, bol ‘belirtildi’li ama sıfır kaynaklı haber dilinin tipik bir örneği... Tamamı altı uzun cümleden oluşan haberin ilk dört cümlesi, başka hiçbir gazetede görmediğimiz ayrıntılı bilgileri şu yüklemlerle iletiyor okurlara: ‘Belirtiliyor’, ‘ifade ediliyor’, ‘iddia ediliyor’, ‘tahmin ediliyor...’ Haberin son iki cümlesi ise ‘uzmanlar’ diye ifade edilen bir ‘kaynağa’ dayandırılıyor.
“Gelin, vakit geçmeden hep birlikte bir daha düşünelim şu ‘Kızıl terör’ manşetinin üzerinde... Düşünelim ve hiç değilse ‘İslami terör’ diyenlere karşı itiraz etme hakkımız baki kalsın diye bir daha bu tür Soğuk Savaş artığı manşetleri atmayalım.”
Eleştiriye tahammül yoksa ‘seviyesizlik’ kaçınılmaz
İşte Yeni Şafak, bir zamanlar böyle eleştirilerin yapılabildiği ve bunda sorun görülmeyen bir gazeteydi... Sadece gazetenin kendisine değil, Kronik Medya’da doğrudan iktidarın yapıp ettiklerine dair eleştiriler de özgürce dile getirilebiliyordu (bunu yapan başka yazarlar da vardı).
Muhafazakâr medyanın o dönemde biriktirdiği her şeyin, “Bir 'kuş' kadar beyni olmayan yeni yetme yayın yönetmenleri, köşe yazarları, tv yorumcuları tarafından heder edilmesi”ne itirazların öncelikle iki Yeni Şafak yazarı tarafından dile getirilmesi bence tesadüf değil. Bu çıkışın, Yeni Şafak’ın olumlu geleneğinden bir şeyler taşıdığı muhakkak. Fakat hemen belirtmeliyim ki, İsmail Kılıçarslan ve Kemal Öztürk’ün tarif ettikleri bu talihsiz dönüşümün temelinde neyin yattığı hususu masaya yatırılmadığı sürece iktidarın etrafını saran “yeni yetme”lerden şikâyetçi olmak çok da anlamlı değil.
Ne yatıyor bunun altında? Benim cevabım, bir parça indirgemeyi de göze alarak, şöyle: Muhafazakâr dünya, siyasetiyle medyasıyla o zamanlar eleştiriye açık, hatta Yeni Şafak örneğinde olduğu gibi yer yer eleştiriyi nimet olarak gören bir dünya idi. Çünkü muhafazakârlık iktidarda değildi ya da hâlâ öncelikli talebinin demokrasi olduğu ilk evrelerindeydi. Sonra yıllar geçti, demokratik siyaset yerini “dava siyaseti”ne bıraktı ve eleştiri bu büyük, ulu “dava”lara ulaşmanın önünde bir engel sayılmaya başladı.
“Seviye” işte oradan itibaren düşmeye başladı ve bunda şaşılacak hiçbir şey yok: Eleştiriye tahammülsüzlük, evet, eleştiri sahiplerini baskılar ama eleştiriye tahammülsüzleri de kaçınılmaz olarak yozlaştırır; bir kısmını hemen, bir kısmını zamanla...
Muhafazakâr basının bir kısmı, desteklediği iktidarla arasında hiçbir eleştirel mesafe bırakmadığı gibi kendi dışından gelen eleştirilere de yüksek dozda bir tahammülsüzlük sergileyerek, şikâyetçi olunan “seviyesizliğin” zeminini bizzat kendisi hazırladı.
Söylemek zorundayım: Bu zeminin hazırlanmasında, meselenin sebebini hiç sorgulamayıp “seviyesizlik” eleştirisiyle yetinen Yeni Şafak yazarlarının ve eleştirel çizgisini koruyamayan eski gazetem Yeni Şafak’ın da bir rolü oldu.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025