Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’de siyaset, gerçeğin “işe yarayan” bölümünün öne çıkarılıp kalanının gizlenmeye çalışıldığı, tabir caizse “yarım gerçek”lerin birbirleriyle çarpıştırıldığı bir mücadele alanı... İktidar siyaseti de muhalefet siyaseti de böyle... Bu durum, toplumun bir bütün olarak siyasete duyduğu güveni törpülüyor. İktidar ve muhalefetin 17-25 Aralık’a ve sonrasına dair tutumları, siyasetin bu özelliğini anlamak açısından çok iyi bir örnek...
Gülen Cemaati’nin, günü geldiğinde iktidarı ele geçirmek üzere devlet içinde gizli ve etkili bir örgütlenme içinde olduğunu 15 Temmuz 2016’dan da, 17-25 Aralık 2013’ten de çok önce savunan kesimler, 17-25 Aralık’ta bu ısrarlı itirazlarının gerektirdiği tarzda davranmadılar... Uzun yıllardır savunduklarıyla tutarlı olabilmesi için, 17-25 Aralık’ın salt “adalet” için başlatılmış bir yolsuzluk soruşturması değil, aynı zamanda “devlet iktidarını ele geçirmek üzere” girişilmiş bir hamle olduğunu da savunmaları gerekirdi. Fakat öyle olmadı. Bu kesimlerin bir bölümü, 17-25 Aralık’ın ikili yapısını ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra fark edebildiklerini söyleyip özeleştiri yaptılar.
15 Temmuz’dan sonra gelen özeleştiri
Bu kesimleri temsilen Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ın özeleştirisini örnek olarak alalım ve onun darbe girişiminden iki ay sonra kaleme aldığı özeleştiri mahiyetindeki yazısından bazı bölümlere göz atalım:
“17/25 Aralık'ta yolsuzluk operasyonları yapıldığı zaman... Ben çıktım... ‘Bu bal gibi de bir yolsuzluk operasyonudur, böyle darbe olmaz’ dedim. Bugünse... Çıkmış... ‘Görünürdeki amaç yolsuzluk olsa da 17/25 Aralık bal gibi darbe girişimiydi’ diyorum.
(...)
“Sonuçta 15 Temmuz, herkes gibi benim de gözümü açtı.
Çünkü 15 Temmuz’da şunu gördüm: 17/25 Aralık’ta yolsuzlukla mücadele gibi masum bir perdenin arkasına saklanan Fetullahçılar, 15 Temmuz’da nihai saldırılarını yaptılar. Bu kez masum bir perdeleri falan da yoktu. Bu kez saklamaya gerek duymadıkları pervasızlıkla ve gözü dönmüşlükle hareket ediyorlardı.
“17/25 Aralık’ta başarılı olsaydılar, 15 Temmuz’u gerçekleştirmelerine gerek kalmayacaktı yani. Dikkat! Dikkat! Kanlı bir darbe girişimi ile yolsuzluk operasyonu arasındaki akrabalığın farkında mısınız? Sakın yanlış anlaşılmasın! Ben burada ‘17/25 Aralık’ta yolsuzluk yapılmamıştır, herkes sütten çıkmış ak kaşıktır, rüşvetler, bavullar, kutular, kol saatleri falan hikâyedir’ demiyorum.
Kastım asla bu değil. Ben sadece yolsuzluktan çok daha büyük bir ahlaksızlığın varlığına işaret ediyorum.”
(Hürriyet, 26 Eylül 2016).
“Göremediler” değil, “görmediler...”
Ahmet Hakan, yazısının yukarıya almadığım bölümünde 17-25 Aralık’ın ikili yapısını neden fark edemediğini anlatıyor ki, bu da bizi, başlıkta ifade ettiğim “yarım gerçek”le siyaset yapmanın nedenleri ve sonuçları bahsine yaklaştırıyor:
“Pardon! Madem dürüst olacağım, o halde şunu da söylemeliyim: Hükümetin eleştiri karşısında sergilediği hoşgörüsüzlüklerden ve toplumsal kutuplaşmayı arttırmasından hiç memnun değildim ve bu nedenle yolsuzluk suçlamalarıyla yüz yüze kalmalarına da içten içe seviniyordum.”
İşte böylece o dönemde Ahmet Hakan ve onun da içinde yer aldığı muhalif kesimlerin 17-25 Aralık’ı sadece bir yolsuzluk dosyası olarak takdim etmelerinin künhüne varabiliyoruz: Çünkü bu kesimler için “baş düşman” Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarıydı ve ona karşı mücadeleyi seyrelteceği kaygısıyla 17-25 Aralık’ın darbeci yönünü görmezlikten geliyorlar, yani “yarım gerçek”le siyaset yapıyorlardı.
Son paragraftan da anlaşılabileceği gibi, ben, bu kesimlerin 17-25’in darbeci yönünü “göremedikleri” değil bile isteye “görmedikleri” kanaatindeyim. Çünkü her şey gün gibi ortadaydı.
O dönemde, “AK Parti iktidarı devrilsin de, kim nasıl devirirse devirsin fark etmez” duygusuyla değil de olgudan hareketle yazanlar, 17-25’in yolsuzluk yönünü de darbeci yönünü de tereddüt etmeden ortaya koyabilmişlerdi. Ben de onların arasındaydım:
“Ben elbette, hiçbir meşruiyeti olmayan bir ‘yetki’ kullanarak seçilmiş siyasetçilerin oluşturduğu hükümeti yönetemez hale getirmeye çalışanlara karşı siyaseti savunuyorum... Önceliğim burada... Fakat bunu yaparken kendimi, cari yolsuzluk fırtınasını ıskalamamızı önerenlerden ayırmak ihtiyacı duyuyorum. Çünkü şuna inanıyorum: Siyaseti savunmak, gözümüzün önündeki çok kuvvetli yolsuzluk iddialarını görmezlikten gelerek yapılabilecek bir şey değildir. Siyaseti savunmak ancak -siyaseti ortadan kaldırmaya ant içenler tarafından bir paravan gibi kullanılıyor olsa da- yolsuzlukların faillerinden mutlaka hesap sorulmasıyla inandırıcı olabilir.” (Türkiye gazetesi, 21 Aralık 2013... 17-25 Aralık’ın tam ortasında kaleme aldığım yazının tamamı için: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/alper-gormus/577378.aspx)
Ben, 17-25 Aralık’tan önce, Gülen Cemaati’nin, günü geldiğinde devlet iktidarını ele geçirmek üzere devlet içinde gizli ve etkili bir örgütlenme içinde olduğunu ısrarla savunanlardan değildim. Onlardan biri olsaydım, 17-25 Aralık’ta yıllardır savunduğum tezlerin bir doğrulanmasını görür, onların altını daha da kalın çizgilerle çizerdim.
Fakat hepimiz biliyoruz ki öyle olmadı. Ahmet Hakan ve benzeri AK Parti muhalifleri olgu ve hakikat öçüsüyle değil de siyasi yarar ölçüsüyle davrandıkları için 17-25 Aralık’ın darbeci yanını görmezlikten geldiler.
Muhalefetin amaçladığının tam tersi gerçekleşti
Yukarıda da dediğim gibi, bu seçici tavır, bilerek görmeme tutumu AK Parti’ye karşı mücadeleyi seyreltmemek adına sahneye konmuştu. Peki, amaç hâsıl oldu mu? Hayır, tam tersine, AK Parti hem kısa hem orta ve uzun vadede bu “muhalif” tavrı kendi tabanını konsolide etmede bir araç olarak kullandı.
Hatırlayalım: AK Parti liderliği, kendi kamuoyunu sadece sahnenin gerisinde olanları, yani yolsuzlukları kullanarak iktidarı hal’etme hamlesini görmeye davet etti ve bunda da önemli ölçüde başarılı oldu.
Oysa muhalefet, yolsuzlukları ve darbe girişimini birlikte öne çıkartan bir çizgi izleseydi... Bakanlarla ilgili yolsuzluk dosyalarının kapatılmamasını ısrarla savunurken, bu dosyaları kullanarak hükümetin gayri meşru yollarla devrilmesine de karşı olduğunu samimiyetle savunsaydı, işte o zaman AK Parti’nin yolsuzluk dosyalarını gündemden çıkarma yönündeki çabalarını boşa çıkartabilirdi.
AK Parti’nin 17-25 Aralık sonrasındaki kısa vadeli kazancı buydu... Orta ve uzun vadedeki kazancı ise, muhalefetin 17-25 Aralık’taki ve sonrasındaki tutumunu, onun “Cemaat’le işbirliği”nin kanıtı olarak sunabilmesiydi... O kadar ki, iktidar, bugün de muhalefetin 15 Temmuz darbe girişimine karşı gerçek bir tutum almadığını öne sürebiliyor ve en azından kendi kamuoyunu bu yönde ikna edebiliyor.
Bu yazıda 17-25 Aralık’ın gerçeğinin yarısıyla muhalefet etmenin sonuçlarını anlatmaya çalıştım. Fakat bunun bir de iktidar tarafı var. 17 Nisan Pazartesi günü 17-25 Aralık’ın gerçeğinin yarısıyla iktidar etmenin sonuçlarını anlatmaya çalışacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025