Aydın ENGİN
Önce Başbakan konuştu. Tutuklu generaller yüzünden ordunun görevlerini yerine getiremeyeceği"ne ilişkin yakınmalarda bulundu. Hukuk kültürünün cılızlığı sözlerine de yansıdı ve“KCK ya da öğrenci eylemlerinden tutuklananların tutukluluk sürelerinin uzaması sorun değil ama şu askerlerinki bu kadar uzamamalı” diye de tercüme edilebilecek bir demeç patlattı:
“…Bana göre de çok daha ağır olanı örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan... Böyle bir şeyin delili kesinse ver hükmünü işi bitir. Ancak elinde senin kesin hükümler yok da yüzlerce subayı, astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak, hele hele Genelkurmay Başkanı'nı kalkıp da bu şekilde değerlendirirsen burası gerçekten Silahlı Kuvvetlerin kendi içindeki bütün moral değerlerini altüst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar?..”
Bunu diyen bu ülkenin başbakanı. Başında bulunduğu parti Meclis’te tek başına iktidar ve tek başına yasa çıkarabilecek bir iskemle sayısına sahip.
Bitmedi. Meclis’te tek başına iktidar olabilecek iskemle sayısına sahip partinin üyesiyken Meclis başkanlığına seçilen ve AK Partinin mi “Devlet Partisi”nin mi üyesi olduğunu bilemediğim Cemil Çiçek de aynı konuda konuştu:
''Tutuklu milletvekilleri konusu 2 seneyi doldurdu. Seçilen kişiler, seçilme süresinin yarısını doldurdu, halen davalar bitmedi…… Halbuki yargı sorunları çözmek için vardır. Maalesef uzun tutukluluk süresi önümüze problem olarak geliyor. Yargının bunu bir şekilde çözmesi lazım, çözmediği sürece kendisi tartışma konusu oluyor''
Biri ülkenin yürütme organının, hükümetin başkanı, öteki ülkenin yasama organının, Meclis’in başkanı iki siyasetçinin bu sözleri size tuhaf gelmiyor mu ?
Yakındıkları konuya bir çözüm bulunacaksa bu çözüm onların başında oldukları devlet organlarında bulunacak. Bunu ilkokulda yurttaşlık bilgisi dersi görenler bile biliyor. Dolayısıyla bu iki “seçkin” siyasetçinin de bildiğini sanıyorum.
Öyleyse kolları sıvayacaklarına bizlere dönüp mızmızlanmalarının anlamı ne?
Eğer bu iki siyasetçi bizlere dönüp “Valla devletin derinliklerinde bizim de diş ve söz geçiremediğimiz güçler var ve onlar hâlâ etkili hatta yetkili” diyorlarsa bunu gevelemeden mızmız yakınmaların ardına çekilmeden söylesinler. Türkiye üniformalı ve üniformasız bürokrasinin kendini devletin sahibi görüp astığı astık, kestiği kestik bir iktidar gücü olduğu günleri epey geride bıraktı. Bu uzun ve adaletsiz tutukluluk sürelerinin sorumlusu polisse polisi, yargıysa yargıyı, askerse askeri, diplomatsa diplomatı yola getirecek olan yasal düzenlemeler yapılır ve uymayanlar ya da direnenler de kulağından tutulup kenara atılır.
Bu köşede defalarca yazıldı. Yargılamanın tutuksuz yürümesi esastır. Tutuklama kararı için çok ciddi nedenler olmalıdır. Tutuklama kararı veren mahkeme bu kararının gerekçelerini sanıklara, savunmaya ve kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Bunu yapmadan “Ben karar verdim, oldu bitti” deme hakkını kendilerinde görenler yargıç değil olsa olsa kadı olurlar ve bu çağda kadılara katlanmaya niyetimiz yok.
Sözün özü: Başbakanından Meclis Başkanına, karşımıza çıkıp çaresizmişcesine el oğuşturacaklarına yasal düzenlemeleri yapsınlar. Yargıçlara da o yasalara uymak düşecektir…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bunlar iyi günlerimizmiş, çok zor günler geliyor
31.01.2022 - Türkçe yazıldığı gibi okunur (mu?)
29.01.2022 - Eyvah İmamoğlu iyi yaptı; yaşasın İmamoğlu kötü yaptı
28.01.2022 - Sanıklar dün AKP’nin yargısını, iktidarını ve Reisi’ni yargıladılar
18.01.2022 - Safra kesesinin intikamı
17.01.2022 - Boğaziçi’nde bir yıl önce dün, şimdi bugün ve yarın…
3.01.2022 - Diyelim birkaç milyon liram var…
24.12.2021 - Sevinmek varken sövmek…
13.12.2021 - Yine promptersiz konuştu: İstanbul’un sahibi AKP imiş
6.12.2021 - Avrupa Konseyi'nin uzun sürecek sınavı başladı
4.12.2021
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Hrac Madooglu
Sizce bir insanin hem politikaci, hem gercek dindar olmasi mumkun mudur? Politika ile ugrasan dindarlarin arasinda, sirat koprusunu gecebilecek biri var midir bu ulkede?