Berrin Sönmez
İktidarın, Anayasa değişikliğinin içeriğinden bile daha çok istediği şey referanduma kapı aralama girişimi. Erdoğan’ın meşhur özgüveni, iktidar cenahında körleşmeye yol açtığı için değişen sosyolojiyi idrakten de uzak. Gözleme ve bilimsel araştırmalara dayalı gerçeklerden koptuklarını anlamaları da bu saatten sonra pek mümkün değil.
Evet, siyaseti hala iyi okuyup boşlukları görebiliyor. Ancak o boşlukları doldurma yöntemi olarak seçtiği politik tavrın, bugün aynen geçmişteki gibi işleyebileceğini sanması büyük hata. 2017 referandumundan hiç ders almadığını düşündüren iştahıyla yeni referanduma bel bağlamış halde. Kötü yönetimin sürdürülebilmesi için meşruiyet arayışının ilanı referandum ısrarı. Yönetim sistemi değişikliğini sadece 49/51 gibi düşük oranla geçirebilmiş olması gerçekçi bir politikacıyı derin derin düşündürmeliydi aslında. Geçerli oylarda sadece 1 milyon 380 bine yakın (1 milyon 379 bin 934) farkla kabul ettirebildiği anayasa değişiklik paketiyle kurduğu sistemin yarattığı sorunlar seçmen nezdinde de ayyuka çıkmış halde. Üstelik o referandumun, Meclis oylamasından başlayarak pek çok usulsüzlük yapıldığı halde az farkla kazanılması, normal şartlarda bir iktidarı temkinli olmaya yöneltmeliydi. Ucube sistemin yolsuzluk, yoksulluk, yoksunluk, hukuksuzluk, adaletsizlik üretme ve yönetim zafiyeti oluşturma potansiyelini göremeyen o bir buçuk milyondan az seçmenin bugün ne tarafta olacağını tahmin etmesi ve üstüne eklenen yeni seçmenin eğilimini hesap etmesi beklenirdi evet.
Bunları görüyor olabilir ama nasıl dolduracağını bildiğinden kuşkuluyum. Aldığı tavsiyeler, uyduğu akıllar arasında Eski Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz’ın önerdikleri şu an uygulanıyor gibi. Hatırlayanlar vardır Şevki Yılmaz’ın bu yıl ocak ayının ilk günlerine ait sözleri büyük tepki çekmişti. “Efendim 700 ton altınımız var, Merkez Bankasında şu kadar dolarımız var diyorsunuz. Kime bırakacaksınız? Bu hırsızlara mı?” Kamu kaynaklarının sırf bir seçim daha kazanmak için ölçüsüzce siyasi çıkar amaçlı kullanılması, tavsiye ediliyordu. Bu sözlerin geçtiği paylaşımlar hakkında gerçi dava açılmış ve Şevki Yılmaz yargı tarafından haklı bulunmuştu. Ancak haklı bulunduğu kısım “kazanamasak bile arkadan gelenler tufan yaşasın” ifadelerinin ona ait olmadığı ile ilgiliydi. Şimdi ben bu çıkarımı yazmıyorum. Ancak itiraz etmediği kısmı yani kamu kaynaklarının kullanımını hatırlatıyorum. Ve bakıyoruz ki iktidarın yaptığı aylardır bu tavsiye ve görüşlere uymak üzerine. Yüksek enflasyonu yüksek ücret zamlarıyla göğüslemeye çalışıyor iktidar. Çare olarak gördüğü ücret zammının enflasyonu daha da yükseltmesi kaçınılmaz ama halkta yaratacağı geçici memnuniyete muhtaç.
Tıpkı ekonomi politikasındaki gibi kriz yönetimi odaklı, çözüm değil süreci bir süre daha idare etme amacına yönelik bir sosyal politikası var şu an. Erdoğan, kutuplaştırmayı arttırıp, baskı ve sansür ortamı sayesinde giderek daha çok dinîleştireceği toplum ve devlet düzenini kurup bir seçim daha kazanmayı düşünüyor olmalı. Oysa değişen sosyoloji kadın, çocuk, LGBTİ+ hakları yönünden ve içindeki insanın hakları pahasına aile kurumunun kutsanmasına itiraz potansiyelini yükseltti. Böyle bir referandumu kazanması kolay değil. Geniş kesimler tam da bu nedenle referandumu kazanabilmek için önce meclisteki partilerin onayını alacağı bir muhalefet turu yapıldığını düşünüyor gibi.
Farklı bir açıdan bakıp siyasi sorumluluğu tek başına üstlenmekten uzak durduğu konuları hatırlamakta fayda var. Örneğin çocuk cinsel istismarı suçlularına af düzenlemesini tek başına üstlenmekten kaçındığını unutmayalım. O zaman da muhalefet turuna çıkmıştı. Destek bulamadığı için Meclis aritmetiği yeterli olduğu halde yapmak istemedi. Siyasi bedelinin yüksek olacağı bilinen konular bunlar. Şehit haberi vermekten kaçındığı gibi LGBTİ+ların, çocukların, kadınların yaşam hakkını doğrudan aileye devredecek bir düzenlemede yetki değil ama siyasi sorumluluk paylaşımına ihtiyacı var.
Bu ihtiyaç doğrultusunda Meclis'te grubu olan muhalefet partilerine ikna turu düzenledi. Üç parti var iktidar bloku dışında. Ancak iktidar medyası HDP’nin konuya destek verip vermeyeceğine kilitlenmiş halde. Neden HDP bu denli önemli. Sadece sürmekte olan kapatma davası değil sadece fezlekeler, dokunulmazlıklar ve vekillik düşürmelerle ilgili olsa bu neden, akla sadece kirli siyaset gelir. Oysa çok daha derin ve hayli somut bir başka gerçek var. Sürekli kriminalize ederek HDP’nin siyaset yapmasını önlediği, kayyum, fezleke, davalar ve vekillik düşürmelerle gücü gibi sayısını da azaltmak için her yolu denediği HDP, önemli ölçüde dindar Kürt seçmenin oyuna da sahip. Ve AKP uzun süredir dindar Kürtlerin oyunu kaybediyor. HDP’nin karşısında kendi tabanı eridiği için Hüda-Par’ı desteklemeye başladı. Ve HDP de dindar Kürt seçmeni yanında tutmak zorunda. Yüzde birlik oy kaybını bile göze alamaz halde. Aileyi kutsama girişimlerine, kadın, çocuk ve LGBTİ+ haklarına itirazda birleşen dincilerin iktidara verdiği destek karşısında HDP’nin yürüttüğü, yürüteceği din politikası önem kazanıyor. Belki keskin bir ifadeyle HDP’nin bugün terör ithamından bile daha etkili olacak şekilde geleneksel, katı tutuma sahip, insan hakları karşıtı din yorumları ile özgürlükçü, insanı, adaleti, hakkı savunan din yorumları arasında sıkışmış olduğu söylenebilir.
HDP içinde oluşturulan Halklar ve İnançlar Komisyonu bu açıdan bence günümüzde en az kadın meclisleri kadar özel ve önemli bir yere sahip. Komisyon’un İslam Masası 23 Ekim'de kampanya açılışını yaptı. Ankara’daki toplantıda sunulan “İslam’da Emek, Adalet, Barış” başlıklı kampanyanın ana teması başlıktan da anlaşılacağı üzere dinin evrensel değerler niteliğini önceleyen yaklaşımıyla Türkiye için umut verici. “Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” tavsiyesindeki söyleyişle İslam’ın değerler sistemine ilişkin hocanın dediği. Evrensel insani değerlerle uyumlu, insana kendisini iyi hissettiren, Allah’ın iyiliği ve adaleti emredişini vurgulayan bir çalışma ile karşı karşıyayız. İnsan onurunun yüceltilmesi, insan haklarının tanınmasıyla başlar ve Allah’ın temel emirlerinden birisi olduğu için İslam insan onuruyla, insaniyet bilinciyle anılmayı hak eder. İşte tam olarak insan onurunu yüceltme sorumluluğu nedeniyle İslam masasında gerçekleştirilen çalışmalar doğrultusunda HDP’nin iktidara olumlu yanıt vermesini mümkün görmüyorum. Kendisini inkâr anlamına gelir, çünkü iktidarın destek istediği referandumun konusu insan onurunu çiğnemek üzerine. Halk arasındaki tavsiyede “hocanın yaptığını yapma” denilen kısmı temel din politikası haline getirmiş iktidar ile bu çalışmayı yürütenlerin ortaklaşacağını sanmıyorum. Laiklik ilkesinin inanç özgürlüğüne zemin oluşturduğu, HDP İdsam masasının temel kabullerinden birisi. İktidarın ise giderek yeni Selefi akımlarla yakınlaştığı, özellikle Kürt seçmene dini baskı oluşturmak için aşırılıkçı gruplarla ilişkilendiği görülüyor. Bu durumda AKP ve HDP arasında referanduma dair işbirliği imkânsız görünüyor.
Cihatçı, Selefi gruplarla işbirliğine girişen iktidarın desteklediği Diyarbakır’daki bir başka toplantıyı hatırlatarak bir iki cümleyle İyi Parti'ye de seslenmek isterim bu konuda. İslam Masası toplantısından bir hafta önce Diyarbakır’da gerçekleşen bir başka dini toplantıda Hizbullah hükümlüsü açış konuşması ve ev sahipliği yapmıştı. Hüda-Par başkanı da oradaydı, Taliban da, İran’dan gelen temsilciler de hep birlikte iktidar desteğiyle insan haklarını çiğnemeyi dinin gereği gibi gösteren konuşmalarla birbirlerini övmüşler, övünmüşlerdi. Dinin, ilk muhatapların yaşadığı tarihsel dönemine ilişkin muamelat hükümlerini katı yorumla uygulayıp, İslam’ı 7’inci yüzyılda dondurmayı hedefleyenler bugün iktidarın gözdesi. Ve onlar bu referanduma götürülmek istenen anayasa değişiklik hazırlığının mimarlarından. Henüz iktidara cevap vermeyen İyi Parti içerik tartışmasına bile girmeden haklar ve özgürlükler referandum konusu olamaz ilkesine bağlı kalacaktır diye umuyorum. Fakat aynı zamanda İyi Parti'nin politikalarını ve siyasette almakta oldu yolu HDP’yi terörize ederek zorlaştıran iktidara da bu konuda bir cevap vermeleri beklenir. İnsan hakları hukukuna aykırı işler planlandığında HDP’nin kapısını çalmakta tereddüt etmeyen iktidarın, HDP “sopasıyla” kendilerine yön çizmesine daha fazla fırsat vermezler umarım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024