Cemil KOÇAK
14 Mayıs sadece bir mitolojidir dersem, bilmem bana ne kadar kızarsınız? Kızacağınızdan eminim de, derecesini tam tutturamıyorum. 14 Mayıs hakkında şimdiye kadar duyduklarınızla yetinmeyi tercih etmezseniz, yazıyı okumaya devam edebilirsiniz.
14 MAYIS’IN sürprizi seçimi DP’nin kazanması değildir; şimdiye kadar üzerinde hiç demeyeyim ama pek az durulmuş olan nokta, CHP’nin ağır bir seçim yenilgisi almamış olmasıdır. Çarpıcı rakamlarla siyasal değerlendirmelerde bulunmak, bazen aysbergin altını görememek anlamına gelir ve 14 Mayıs için genellikle de yapılan bu olmuştur. Şimdi aysbergin altını görmeye hazır mısınız? İtirazlarını anlıyorum: DP’nin meclisteki milletvekili sayısına bakarak ezici bir seçim zaferinden söz etmeyi uygun görüyorsunuz. Fakat maalesef yanılıyorsunuz. Yirmi yıldan uzun sürmüş bir tek-parti iktidarından sonra CHP’nin 1950 seçimlerini kazanma ihtimali hala vardı. Şimdi ayrıntılar.
Seçim öncesi
1946 seçiminin ağızlarda bıraktığı ekşi tat hiç unutulmamıştı. Güvenli bir seçimin sağlanması muhalefet açısından seçim propagandasından daha önemliydi. Öncelikle açık oy-gizli sayım gibi her türlü hileye dönüşebilecek yöntemlere son verilmesi isteniyordu. İdarenin seçmen üzerindeki ağırlığının kaldırılması gerekiyordu. Serbest bir seçimin sonucuna herkesin saygı göstermesi gerekirdi. Meclis 24 Mart’ta seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağına karar verecek ve muhalefetin taleplerini büyük ölçüde karşılayan son seçim yasası değişikliğini gerçekleştirecektir. Seçmenler oylarını gizli kullanma hakkına kavuşmuşlardı. Oylar herkesin gözü önünde sayılacaktı.
1946’nın aksine, muhalefet iktidardan yana şikâyetçi değilmiş gibi görünüyordu. Celâl Bayar, Nisan ve Mayıs aylarında yaptığı konuşmalarda, “Şu dakikaya kadar seçim cihazının idaresinden şikâyetimiz olmadığını söyleyebiliriz” diyordu. “Şimdilik büyük bir haksızlık göreceğimize işaret yoktu.” Hatta “bu defa kabul edilen kanun, milletin hakkını kullanmak hususunda emniyet vericiydi.” Bayar, şu güvenceyi dahi verebiliyordu: “Acaba 1946 zihniyeti yerinde durmakta mıdır? Bu zihniyet yıkılmıştır. (...) Hiç olmazsa yıpranmıştır. (...) 1946 tahakkümü asla olmayacaktır. Bunu bize resmen ifade etmektedirler.” Bayar, muhtemel bir yenilgi için de özür bulmaya çalışmıyordu: “Bütün bu şartlar içinde seçimleri kaybedersek, mesuliyetin bir kısmı bizlerindir. Çünkü, vazifemizi yapmanın yolunu bulamamışız demektir.”
1950 Seçimi
Maalesef seçim sonuçlarına ilişkin resmî rakamlar dahi doğru değildir; ama bazı yaklaşık sayılardan hareketle seçim röntgenini inceleyebiliriz. Ahmet Demirel’in on yıldan uzun bir süre önce kaleme aldığı 50. Yıldönümünde 1950 Seçimleri başlıklı yazısı bu konuda bilgilendiricidir. DP’nin seçim zaferini oluşturan şey, meclisteki milletvekili sayısıdır ki, 400 kadardır. CHP’ninki ise sadece 70 kadar.
Bu orantısızlık, seçim sisteminin küçük bir cilvesinden ibaretti. Muhalefet yılları boyunca DP, nisbi temsil yöntemi için çok dil dökmüştü; fakat iktidar partisi çoğunluk sisteminin kendisine avantaj sağladığını düşünüyordu. Son seçim yasasında da bu konu en çok tartışılan husus olmuş; fakat CHP’nin birinci parti olacağına ilişkin öngörüsü, muhalefetin talebini görmezden gelmesiyle sonuçlanmıştı. DP’nin nisbi temsilde ısrarı aslında onun iktidara yönelik beklentisinin de sınırını gösteriyordu. Belki önemli bir seçim başarısı olabilirdi, fakat ikinci parti olarak kalırsa, hiç olmazsa mecliste cüssesi daha geniş bir parti grubu olarak kalmayı tercih ederdi. Seçim çevresi olan ilde birinci olan parti, bütün milletvekillerini kazanacaktı. Oyunun kuralı böyle belirlendi.
Zafer kazananlar, mağlup olmayanlar
Şimdi de aleni matematiksel gerçekler: Yaklaşık 9 milyon seçmen vardı ve 8 milyonu oy kullanmıştı. DP’nin alabildiği oy yaklaşık 4.400.000 kadarken, CHP’nin 3.150.000 kadardı. DP oyların yaklaşık % 55’ini kazanırken, CHP yaklaşık % 40’ını almıştı. Aslında DP’nin zaferinden söz etmek, söz konusu rakamlar açısından değerlendirildiğinde, pek de mümkün değilmiş gibi görünmektedir. Çünkü DP, CHP’den sadece yaklaşık bir milyon daha fazla oy almıştı. Bu oyun toplam seçmenler içindeki payı yüzde % 14 idi. Oy kullanan seçmenler içindeki payı ise % 15 idi. Yani 600.000 seçmen, oy kullanan seçmenlerin sadece % 13’ü oylarının istikâmetini değiştirmiş olsaydı, seçim sonuçları nerede ise tam yarı yarıya çıkacaktı. İki partili bir seçim sisteminde bu ihtimalin hiç de azımsanmaması gerektiği açıktır. Bununla birlikte, Millet Partisi’nin ve bağımsız adayların da muhalefet kanadını temsil ettiği göz önüne alındığında, bu rakamlar da değişir. Bu takdirde, muhalefetin iktidar partisi karşısındaki toplam oyu yaklaşık 4.800.000 ve oy kullanan seçmenler içindeki payı da % 61’dir. Muhalefetin iktidar karşısındaki oy farkı, bu hesaplama yöntemi ile 1.700.000’e yaklaşır ki, bu hayli yüksek bir oy rakamı olarak kabul edilmelidir.
DP’nin seçimi kazanmış olması başlı başına bir öneme sahiptir. Fakat DP’nin oy oranının daha yüksek olması beklenirdi. Nihayet CHP, 27 yıl süren bir iktidar partisiydi ve ilk kez serbest bir seçimde şansını deniyordu. Kanımca, DP’nin aldığı oylardan çok CHP’nin aldığı oylar üzerinde dikkatle durulmalıdır. Görüşüm, CHP’nin beklenebileceğin de üzerinde yüksek bir oy oranına erişmiş olduğudur. Bu bakımdan CHP’nin oyu dikkate şayandır. Sonuçlar, iktidar ve muhalefet açısından incelendiğinde ise, iktidarın üç milyondan biraz daha fazla oyuna karşılık, muhalefetin yaklaşık 4 milyon 875 bin’lik oyu, muhalefetin iktidar karşısında açıkça tercih edildiğini göstermektedir. Bu açık tercih, herşeye karşın kendisini DP’de kristalize edememiştir. Bu açıdan bakıldığında DP’nin muhalefetin tamamını temsil edemediğini ve simgeleyemediğini söyleyebiliriz. CHP ise, serbest bir seçimde seçmenlerin çok önemli bir bölümünün onayına sahip olduğunu göstermiştir. Bu desteğin göz ardı edilmemesi ve tek-parti döneminin bütün eleştirilerine karşın toplumsal karşılığı olan parti hüviyetini muhafaza edebildiğini göstermesi açısından CHP “ağır seçim mağlubiyeti”ni tattığında bile hala yüzde 40 oy alabiliyordu.
Bir yorum
HÜRRİYET gazetesi, 16 Mayıs günü seçim sonuçlarını şöyle yorumluyor: “Dün yapılan seçim neticesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarı kaybetmesi hadisesi, memleket dahilinde ve haricinde büyük akisler yaratmıştır. Yirmiyedi yıl iktidarı elinde tutan ve memleketi tek başına sorgusuz sualsiz idare eden bir partinin böyle beklenmedik bir şekilde âni olarak işbaşından çekilmesi, bütün vatandaşlar arasında tam bir sürpriz tesiri bırakmıştır. Memleketin siyasî hayatında emsaline çok nadir rastlanan bir hadisenin ehemmiyeti ve memleket şümûl mahiyeti üzerinde bilhassa durulmakta, bu vaziyet bir nevi ‘silâhsız ihtilâl’ olarak vasıflandırılmaktadır.”
DP’nin iktidar güvencesi
DP, iktidar değişikliği ihtimalini gündeme getiriyor ve bu takdirde bir siyasî buhran yaşanmayacağına ilişkin güvenceler vermeye çalışıyordu: “Bir iktidar değişikliğinin memlekette maddî ve ruhî hiçbir sarsıntıya meydan vermeyeceği ve bilhassa bir devri sâbık yaratmak gibi meşûm temayülleri kat’i surette önleyeceği hususunda kâfi teminat teşkil eder. Öyle ki, hiçbir vatandaş, hiçbir sınıf veya zümre, iktidar değişmesinden zerre kadar sıkıntıya maruz kalmayacak, aksine olarak memleket, millet iradesine ve ileri fikirlere dayanan bir iradenin nimetlerinden faydalanmaya başlayacaktır. Bundan başka, iktidara geldiği takdirde partimizin millete malolmuş inkılâplarımızı ve geçirmekte olduğumuz son demokratik inkılâbın elde edilmiş neticelerini mahfuz tutmayı ilk ve en mühim vazife sayması pek tabiîdir.” Bizzat Celâl Bayar, “Dünü milletçe unutmaya hepimiz hazırız” diyecektir.
DP’nin yeni anayasa taahhüdü
DP’NİN seçim beyannamesi, bir anayasa değişikliği projesini de gündeme getiriyordu: “Bu maksatla anayasada vatandaş hak ve hürriyetlerini ve millet iradesine dayanan istikrarlı bir devlet nizamını teminat altında bulunduracak esaslı tadiller yapmak kararındayız. Çünkü, bugünkü anayasamız, millet hâkimiyetini kabul etmesine rağmen, kuvvetler birliği esasına dayandığı ve vatandaş hak ve hürriyetlerini kâfi [miktarda] teminat altında bulunduracak müeyyidelerden mahrum olduğu için, millet hâkimiyeti yerine tek-parti ve zümre hâkimiyetine mani olmamıştır.”
Okuma parçaları
UZUN yıllar önce oğlu Tektaş Ağaoğlu’nun teslim ettiği günlüklerini yayına hazırladığım Samet Ağaoğlu’nun Siyasi Günlük: Demokrat Parti’nin Kuruluşu adlı günlüğü, günü gününe tuttuğu bu notlar, DP’nin muhalefet devresine ait müthiş ve mükemmel bir kaynaktır. Ayrıca, 1947-1950 dönemi DP genel idare kurulu tutanakları da kitaba eklenmiştir. Samet Beyin lezzetine doyulmaz üslûbunu sevenler için DP’nin Doğuş ve Yükseliş Sebepleri ile Arkadaşım Menderes adlı anılarını da zikretmek isterim. Aynı öyküyü iktidarın gözünden okumak isteyenler, yine benim yayına hazırladığım Haldun Derin’in Çankaya Özel Kalemi’ni Anımsarken adlı anılarına bakabilirler. Akademik yönden aşılması güç bir eser olan Kemal Karpat’ın Türk Demokrasi Tarihi raflarda okunmayı bekliyor. Daha kolay okunabilir, dönemin ruhunu yansıtan Metin Toker’in Tek Partiden Çok Partiye kitabını da tavsiye ederim. Özel olarak 1950 seçim sonuçlarının tahlil edildiği Erol Tuncer’in 1950 Seçimleri araştırması ise son derece önemli.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016