Galip DALAY
Ortadoğu'da lokal krizlerden bahsetmenin mümkün olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Neredeyse her kriz bölgesel ve her kriz çok aktörlü ve boyutlu. Bunu dikkate almadan yapılan her analiz bölgesel gerçekliği ve eldeki meseleyi ıskalama riskiyle karşı karşıya kalır. Son Katar krizi tam da böylesi bir resme oturuyor: kriz bölgesel. Katar'ı izole etmek isteyen aktörlerden hiçbiri başlangıcı ve sonu Katar olan bir vizyonla hareket etmiyorlar. Katar meselesi bölgesel bir vizyon ve pozisyon içerisinde anlam kazanıyor. İçerisinde yer aldığı ittifak sistemi, parçası olduğu network ve kendisine ait otonom bir duruşa sahip olması onu Suud-BAE-Mısır için istenmeyen bir aktör kılıyor.
Yine, Ortadoğu'yla alakalı yapılan analizlerde her ne kadar alışkanlık gereği devlet isimleri sürekli zikredilse de hakikatte belli şahısların hareketlerinin ve tercihlerinin yakından takip edilmesi daha doğru bir resme götürür bizi. Kurumların kırılganlığı, devlet geleneğinin zayıflığı kişisel siyaseti kurumsal siyasetin önüne geçiriyor ve şahıs merkezli analizleri elzem kılıyor. Bu krizde de önce şahıs bazındaki temel aktörlere yoğunlaşmak gerekiyor.
Bu son krizde iki ismin söylem ve eylemlerine yakından bakmamız gerekiyor: Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammad bin Zayed ve Suudi Arabistan Veliaht Prens Yardımcısı Muhammed bin Selman. Bu iki aktör, bu son girişimin asıl mimarlığını yapıyorlar. Her iki aktör de Trump ile daha önce Washington'da görüştüler. Trump'ın damadı ve danışmanı Jared Kushner'le yakın ilişkiler geliştirdiler. Bu ilişkilerin son Riyad zirvesinde yüzlerce milyar dolarlık antlaşmalarla perçinlenmesi ve Trump'ın Salı günü attığı tvitlerin de gösterdiği gibi orada onun da bu aktörlere yeşil ışık yakması, bu son girişimin zeminini hazırlamış görünüyor. Riyad zirvesi bu aktörlere bölgeyle alakalı tasavvurlarında daha cüretkar davranmaları için moral ve motivasyon sağladı.
Bu son girişim bir yanıyla bölgesel bir güç ve vizyon projeksiyonuna işaret ederken diğer yanıyla bu aktörlerin Yemen başta olmak üzere iç ve dış politikalarında yaşadıkları başarısızlıklarını yeni bir krizle aşmaya çalışmalarını temsil ediyor. Daha doğru bir ifadeyle, bu aktörler dikkatleri başka bir yöne çekerek başarısızlıklarını görünmez kılmaya çalışıyorlar. Burada Yemen fiyaskosu özellikle önemli. Suudi Arabistan geniş bir 'Arap ve Körfez koalisyonu' kurmasına rağmen Yemen'de Husi'lere karşı anlamlı bir başarı sağlayamadı. Başkent Sana hala Husilerin elinde. Onca yıkım, ölüm, Amerikan desteği, geniş bir askeri varlık ve sofistike askeri teknolojiye rağmen Suud-Birleşik Arap Emirlikleri Yemen'de istediği sonucu elde edemedi. Suudi Arabistan'da bu dosya Muhammed bin Salman'ın uhdesinde. Orada elde edilecek bir başarıyı da haliyle kendisine temellük edecekti ve bunu da hem kendisini Suudi Arabistan'da sistem içerisinde daha fazla güçlendirmek hem de bölgesel güç projeksiyonu için kullanmayı tasarlıyordu. Ayrıca buradan elde ettiği güçle, prestij ve meşruiyetle son derece hasta ve yaşlı olan Kral Selman'dan sonra kuzeni Veliaht Prens Muhammed bin Nayif'i elimine ederek tahta geçmeyi planlıyordu.
Kendisi genç, hırslı ve deneyimsiz olduğu için bütün bu süreçte kendisinden daha yaşlı ve daha deneyimli olup bölgesel güç oyunlarını daha iyi okuyan ve oynayan Dahlan gibi birçok kirli ve karanlık adamı kullanmayı bilen, ekonomik gücü siyasal güce dönüştürme konusunda mahir Abu Dabi'nin Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed kendisine akıl hocalığı yaptı.
Yemen'deki başarısızlığı başka bir krizle örtme tavsiyesinde de, Muhammed bin Selman'ın hamiliğini yaptığı iddialı ekonomik kalkınma ve modernizasyon projesi olan Suudi Arabistan 2030'un ortaya atılmasında da, radikalizmle/İslamcılıkla savaşılması durumunda Batı'da daha fazla kabul görüp rakip Muhammed bin Nayif'le mücadelede destek alabileceği telkinlerinde de, bu ikisi arasındaki ilişkinin izleri var. Dolayısıyla bu son krizi düşünürken bu krizin ana mimarlarının karakterlerini, ihtiraslarını, ikisi arasındaki ilişkinin yapısını ve farklı yaş gruplarında olmalarının onların projeksiyonlarını nasıl etkileyebileceği hususlarını gözden kaçırmamamız gerekir.
Krizin diğer boyutu da bu iki aktörün bölgesel tasavvuru ve vizyonuyla ilişkili. Peki bu aktörler nasıl bir bölgesel tasavvur veya vizyona sahipler? Bu son girişimin çekirdek kadrosunu bir kenara koyacak olursak, Katar'a karşı yaptırım uygulayan bütün ülkelerin tamamıyla aynı önceliklere sahip oldukları veya ortak bir bölgesel vizyona sahip olduklarını iddia etmek güç. Hatta bu krizin merkezinde yer alan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen konusunda dahi tamamıyla aynı noktada durmuyorlar. BAE, Yemen'in bölünmesi fikrine ve siyasetine daha yakınken Suudi Arabistan henüz o noktada değil. Yine, Mısır, Suudi Arabistan'ın İran'a yaklaştığı gibi İran'a yaklaşmıyor. Hatta Yemen krizinde dahi Mısır, Suudi Arabistan'ın tam istediği şekilde bir rol üstlenmedi. Dolayısıyla bu son koalisyonun bileşenleri birbirlerinden farklı önceliklere sahip. Zaten Katar da bunlar arasındaki yaklaşım ve öncelik nüanslarını gördüğü için, bu ülkelere karşı bir toptancı bir dil tercih etmeyip aktörleri birbirlerinden ayrıştıran bir dil kullanıyor. Örneğin BAE'ye karşı daha eleştirel ve meydan okuyan bir dil kullanırken Suudi Arabistan'a karşı daha yapıcı bir dil kullanmaya çalışıyor.
Bu farklılıklara rağmen bunlara neden bir kamp muamelesi yapıyoruz? Bu ülkeleri bir kamp olarak görmemizin ana sebebi bunları ortak ötekileri üzerinden okumamızdan kaynaklanıyor. Siyasal İslam ve Arap dünyasındaki değişim dalgası karşıtlığı buradaki bütün aktörlerin ortak bileşenini oluşturuyor. Kadif gibi bölgelerinde yoğun bir Şii nüfusa sahip olan ve İran'la bölgesel bir güç rekabetine girişen Suudi Arabistan ile, Şiilerin çoğunluğu oluşturduğu ve aktif muhalefet yaptıkları Bahreyn için İran, dengelenmesi gereken ortak öteki veya düşmanken, ne BAE ne de Mısır için İran benzeri bir anlam ifade ediyor. Dolayısıyla, kendisine sıklıkla referans verilse de İran buradaki bütün aktörlerin ortak kesenini oluşturmuyor.
Bu da şu demek oluyor: Bu aktörler Arap Baharı'nın sahip olduğu tezlerin anti-tezi konumunda bir bölgesel düzen tasavvur ediyorlar. Yani Türkiye'nin de sahip olduğu tezin anti-tezi. Bu bir bakıma Arap dünyasındaki ayaklanmalarla temellerinden sarsılan bir bölgesel düzeni (ABD'nin güvenlik şemsiyesine dayanan otoriter statüko) yeni koşulların ışığında farklı bir formatta tekrardan diriltilmesi arayışını temsil ediyor. Suudi Arabistan, İsrail, Mısır, BAE ve Ürdün sac ayaklarına dayanan bir düzen arayışı...
Katar burada bu projeksiyonun hilafına bir siyasete ve vizyona sahip olduğu, Körfez'de otonom bir duruş sergilediği için hedef alındı.
Peki bu yeni dönem için ne ifade ediyor? Yaşanan kriz her ne kadar Arap Baharı'ndan kalma yarım bir hesaplaşmanın devamı olan bir girişim de olsa, artık bölgeyi Arap Baharı'nın tartışmaları ve lensleriyle değerlendiremeyiz. Bunun yerine bölgeyi post-Arap Bahar'ının hakikatleriyle okumalıyız. Bu yaşanan bölgesel ölçekte bir girişim. Bölgesel iddia ve projeksiyonlara sahip. Bu nedenle Türkiye, yeni bir bakışla Irak, İran, Katar, Pakistan, Kuveyt, Umman gibi ülkelere yaklaşmak durumundadır. Tabii ki Suudi Arabistan'a da benzer bir mantıkla yaklaşmak durumundadır.
Tekrardan altını çizmek gerekirse, artık Arap Baharı'nın tartışmalarıyla değil, post-Arap Baharı'nın hakikatleriyle hareket etmek zorunda olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.12.2021
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019
17.12.2019