Hadi ULUENGİN
TAMAM, varlığını Ukrayna’daki son hara güre sayesinde öğrendiğimiz şu Kiev Meydan’ının ismi çok muhtemelen Tatar Türkçesinden kaynaklanıyor.
Fakat yine de Türk şehir mimarisinde böyle bir meydan kavramı yoktur.
Olsa olsa avlu ve kavşak vardır.
Gerçi at meydanı, ok meydanı, pazar meydanı tanımlarına falan tabii ki aşinayız.
Ama istisnalar hariç bunlar esas olarak Yunanî anlamdaki sitenin içerisinde değil, daha ziyade periferisinde yer alırlar.
Çocukluğumun geçtiği Lâleli veya Fatih’teki yangın meydanlarını zaten saymıyorum.
Adı üstünde, buralar felaketten önce İstanbul’un meskûn mahallerini barındırıyordu.
O hâlde diyebiliriz ki, ortalama Türk şehri geometrik eksenleri kentin ve kentlinin mantığına uygun olarak tapınak- otorite- lonca üçlüsünde buluşturan genel bir meydan şemasına yabancıdır.
***
NİTEKİM İstanbul’a şöyle bir göz atın.
Yeniçerilerin Şehzadebaşı’nda kazan kaldırdığı Et Meydanı’ndan --eski Öjeniu--, şimdiki Sirkeci Meydanı’na, Tarihî Yarımada’da alan denebilecek bütün sahalar Bizans’a uzanır.
Fetihten sonra Payitaht’ta bunlara yenileri eklenmemiştir. Veya devede kulak kalmıştır
Zaten aynı şekilde, bugün Türkler yaşadığı için alanlardaki kiliseler camiye çevrilmiş olsa bile Ege ve Karadeniz yöresindeki köylerden hangisinin Rum ve Pontus kökenli olduğunu yukarıdaki şemadan dolayı daha ilk bakışta anlarsınız.
Evet, Türk şehir mimarisine meydan kavramı yoktur! Kitaba girmesi de çok sonradır.
Saat kulelerinin inşasıyla başlar ki, 19. yüzyıl modernleşmesine paralel bir gelişmedir.
***
ŞÜPHESİZ, bu eksiklik en önce göçebe kültür ve tarzının yerleşikliğiyle açıklanabilir.
Çadır sakinleri için her yer meydandır ve hiçbir yer meydan değildir!
Fakat yukarıdaki saptamadan hemen sonra şu hayati tespiti de eklememiz gerekiyor:
Osmanlı- Türk toplumunda tebaa asla ve asla site hayatına katılımda söz sahibi olmadı.
Dolayısıyla da, yine Kadim Yunanda agora, Romalılarda ise forum denen ve yurttaşı o katılımda buluşturan ortak alan ihtiyacı coğrafi mekân olarak doğmadı.
Zaten Batı Ortaçağından itibaren aynı ortak alanda ilahi, dünyevi ve iktisadi bir kubbe, bina ve çatı üçlemesi olarak yükselen unsurlardan dünyevi olanı artık belediyedir.
İktisadi olanı ise Doğu’daki ahiliğe tekabül ettiği varsayılabilecek loncalardır.
Başka bir deyişle, sosyolojik anlamdaki sivillikle mimari anlamdaki şehircilik arasında daima çok yakın, çok bileşik ve çok iç içe bir ilişki olmuştur ki, birincisinin yokluğu otomatik olarak ikinciyi de belirlediği için Türk şehirlerimeydan fukaralığıyla özdeşleşmiştir.
***
BÜTÜN bunları şu Taksim hayhuyundan dolayı yazdım. Kör dövüşü illallah dedirtti.
Zaten bana sorarsanız, keçi inadıyla ve sahte efsaneyle 1 Mayıs’ta illâ Taksim diye tutturan arkaik kesimle, yiğitliğe toz kondurmamak ve enseyi karartmamak için illâ bunu yasaklayan bir o kadar arkaik otorite arasında öz itibariyle hiçbir fark yok!
Al birini, vur ötekine... İkisi de sivil ve çoğulcu meydan kültürüne sonsuz yabancı oldukları ve yabancı kalmakta da ısrar ettikleri için işte her sene sidik yarışına girişiyorlar.
Oysa esas meseleyi Taksim’in meydan olarak tarihinin niçin topu topu 20. Asrın ikinci çeyreğine uzandığı ve şehrin neden ona benzer alanlar barındırmadığı sorusu oluşturuyor.
İster her 1 Mayıs’ta oraya kızıl bayrak dikilsin veya tam tersine, ister 1980’de 1. Ordu komutanının yaptığı gibi göndere asker sancağı da çekilsin, soru ortadan kalkmayacak.
Cevaba ulaşılmadıkça da zihinsel meydan fukaralığımız ilelebet sürüp gidecek.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015