Hadi ULUENGİN
ANKARA katliamını ve vahşet derecesini nasıl açıklayabiliriz?
Coğrafyayla, yani aslında “medeniyet coğrafyası” tercihiyle açıklayabiliriz.
***
O coğrafya tabii ki değişmez! Sağımızda Çekoslovakya, solumuzda İsviçre yok!
Aşağımızda Suriye var, Irak var, İran var. Yanımızda ise Ye’cüc Me’cücler diyarı var.
Güneşimiz de Bohemya ovalarından ve Südet yamaçlarından doğmuyor. Fırat ve Dicle ise sınırımızdan çıktıktan sonra Tuna’nın yahut Vltava’nın yumuşak vadilerini kat etmiyor.
Hazin çölleri, bereketsiz kıraçları ve Bedevi çadırları şöyle bir ıslatmakla yetiniyor.
Üstelik bu kaprisli ve delişmen ırmakların üzerinde nehir seyrüseferine tâbi mavna ve salapuryalar değil, hâlâ Nuh tufanından kalma ve hayvan postundan şişirme “kelek”ler işliyor.
Tüm bunlar da bölge insanının dokusunu ve ruhiyatını mutlak ölçüde belirliyor.
Ve yukarıdaki coğrafyayla olan ortaklığımız da bizi az- çok Ortadoğulu kılıyor.
Ancak dikkat, yine de tamı tamına değil!
***
BÜTÜN semavi dinlerin beşiği olan o Ortadoğu ki çağımızın çıbanbaşıdır.
Yeryüzündeki hiçbir bölge orası kadar uzun müddet dünyaya kabak tadı vermedi.
Bunu yukarıdaki unsurlara ek olarak ve özellikle de İslam babında, ama aslında hangisi olursa olsun, inanç sistematiklerini modern ideolojiye dönüştürmek fanatizmiyle açıklayabiliriz.
Fakat maksadım böyle bir açıklamaya girmek değil… Sadece saptamakla yetineceğim.
Artı, Falih Rıfkı’nın Zeytindağı’nda ve aslında bir aşağılamadan ziyade bir tespit olarak yaptığı “yalan söylemek Şark’ta ayıp değildir” sözünü eklemeden de geçemeyeceğim.
***
YUKARIDA, nesnel coğrafyanın Türkiye’yi de az çok Ortadoğulu kıldığını kaydettim.
Fakat hemen arkasından “yine de tamı tamına değil” diye kasten vurguladım.
Zira mirasçısı olduğumuz imparatorluğun kalbinin hep Rumeli’de atmış ve Cumhuriyet kadrolarının da esas itibariyle “suyun öteki yakasına” mensup olmuş olması zaten bir yana…
Bunların dışında, en azından Tanzimat’tan beri belirlediğimiz “ana rota” hiçbir zaman “yalan söylemenin ayıp addedilmediği Şark’a”, yani Ortadoğu’ya meyletmedi.
Bir medeniyet tercihi, en azından bir “uygarlık değerleri uzlaşması” olarak, zaten düne kadar “bizim” saydığımız Tuna’nın kaynağına yöneldik. Daima bu iradeyi beyan ettik.
Cumhuriyet de sözkonusu tercihi kesinkes pekiştirdi.
Ve yine kesinkes, doğru yaptı!
Kabul, gereksiz aşırılıklara kaçtı, şekilciliğe önem verdi, zoraki uygulamalar dayattı ve reddimiras yanılgısına düştü ama öz itibariyle sonsuz doğru, akılcı ve gerçekçi bir tercih yaptı!
**
ÖYLE ve zaten Ankara katliamı da bunu tekrar ortaya koyuyor. Somut ispatını sunuyor.
Çünkü yukarıdaki katliam Erdoğan’ın ve AKP hükümetlerinin hem eski yanlışları düzelteceğim, hem de “iman ettiğim din sistematiğiyle bütünleşeceğim” diye Türkiye’yi tedricen “Ortadoğululaştırmak” çabasından ve pratiğinden bağımsız düşünülemez.
Nesnel coğrafyayı öznel olarak izafileştirerek Ortadoğu’yla kendisi arasına mesafe koymuş; bu sayede de şimdiki El Kaide, IŞİD vs. türünden şer tohumlarının kendi toprağına sirayet etmesini ve yeşermesini uzun müddet engellemiş geleneksel cumhuriyet politikalarının aksine, iktidarın uyguladığı o “bütünleşme siyaseti” eninde sonunda varacağı yere götürdü.
Dolayısıyla tedbir ve müsamaha zaafı yalnız buzdağının görünen yanını oluşturuyor.
Esas sorumluluk doğru, akılcı ve gerçekçi bir seçimi zıt yöne kaydırmakta yatıyor.
Yani sorun nesnel coğrafyada Ortadoğulu olmaktan değil, “medeniyet coğrafyası” tercihinde de Ortadoğululaşmaktan kaynaklanıyor ki, Ankara Garı’nda bunun kanı fışkırıyor!
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015