İbrahim Kiras

İbrahim Kiras
İbrahim Kiras
Karar Tüm Yazıları
Ekonomiden ümidi tamamen mi kestik?
10.04.2025
152

AK Parti iktidarı son genel seçimden önce rasyonel ekonomiye dönüş kararını kamuoyuna açıklamıştı. Nitekim “heterodoks ekonomi” adı altında hiç kimsenin ne olduğunu bilmediği bir modelin uygulayıcıları gitti, onların yerine daha önce görevinden istiskal edilerek kovulmuş bulunan Mehmet Şimşek ile ekibi iş başına geldi.

Böylece muhalefetin programında yer alan “Ekonomide yeniden rasyonel yönetimin tesis edileceği ve bilim dışı yaklaşımların terk edileceği” vaadini iktidar yerine getirmiş oldu.

2023 seçimine gelinceye kadar “Merak etmeyin, ben ekonomistim” diyerek heterodoks politikasından şikâyet edenleri ikna etmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan da faiz sebep enflasyon sonuçtur görüşünü savunmaya ara verdi. Bu tarihten sonra faiz politikasının nassa dayandığı (dinin emri olduğu) iddiası da dile getirilmez oldu.

Uluslararası yatırım kuruluşları nezdinde itibarı olduğu için kabineye geri çağrılan Şimşek ise göreve geldikten sonra sık sık hukuk vurgusu yapmaya başladı, yapısal reformların yolda olduğunu müjdeledi. Çünkü gittiği her yerden eli boş dönüyor, yatırımcılar hukukun işleyişi ve öngörülebilirliği bağlamında “güven sorununu” işaret ederek Türkiye’ye yatırım yapma davetlerini geri çeviriyorlardı.

Ne var ki aradan geçen yaklaşık iki yıllık sürede “yapısal reformlara” bir türlü sıra gelmedi. Faiz ve enflasyona odaklandı ekonomi yönetimi. Ancak enflasyonu düşürmekten ziyade bütçe açığını gidermeye yönelik bir motivasyonla hareket edildi. “Kamu kontrolündeki” sektörlerde enflasyon oranları üzerinde yapılan zamların başka bir açıklaması yoktu.

Bu zamların diğer zamları tetikleyeceğini ve bunun enflasyonla mücadele demek olmadığını bilmek için ekonomist olmak gerekmiyordu. Enflasyonla mücadele ise yalnızca dar gelirli çalışan kesimlerin ücretlerinin standardize edilmesiyle yapıldı. Yani fakir fukaranın daha da fakirleşerek “yaptığı fedakarlık” sayesinde belirli adımlar atılabildi.

Ama buna rağmen ekonomik parametrelerde arzu edilen seviyelere ulaşılamadığı ve bir sonraki seçim açısından bunun siyasi risk anlamına geldiği ortada. Onun için faizlerin düşürülmesi, döviz rezervinin arttırılması, risk priminin azaltılması yolunda daha fazla gayret gerekiyordu. Bu süreçte siyasi iradenin ekonomi yönetimine daha fazla alan açması icap ediyordu.

Bu olmadı, tam tersi oldu. 19 Mart’ta İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’na yönelik olarak başlatılan yargı operasyonuyla birlikte ekonomide iki yıllık mücadele sonucunda elde edildiği söylenen kazanımlar bile çöpe gitmiş oldu.

Ekonomiyi düzelterek halkın desteğini almak yerine halkın desteğini alabilecek rakipleri devre dışı bırakarak seçim kazanmaya çalışmak yol olarak tercih edilmiş görünüyordu.

Belki de ekonomiyi seçime kadar düzeltme hedefinden ümit kesilmişti.

Ne olursa olsun, bu durumda Mehmet Şimşek açığa düşmüş bulunuyor.

Hem de nasıl bir dönemde, biliyor musunuz? Tam da uluslararası konjonktür Türkiye’nin önüne kırk yılda bir ortaya çıkabilecek çok büyük bir fırsat kapısı açmışken.

Avrupa ülkeleri gerek ticaret gerekse savunma sistemlerinde ABD’nin müttefik olmaktan çıkıp hasım haline geldiği süreçte yeni bir çıkış yolu ararken… Bilhassa “Avrupa NATO’su” projesinin bir kere daha gündeme gelmesiyle Türkiye’nin askeri ve jeostratejik ağırlığı yeniden hatırlanmışken… Bunun neticesi olarak Avrupa Birliği ile ilişkilerin yeni baştan müzakere edilerek avantajlı bir ortaklık modeli elde etme imkanının değerlendirilmesi gerekirken…

Ne var ki bir siyasetçinin böylesi bir durum karşısında hiçbir şey yokmuş gibi davranması da mümkün. Mehmet Şimşek önceki gün Financial Times’a verdiği röportajda reform programının temelini “hukukun üstünlüğü, fiyat istikrarı, öngörülebilirlik ve yatırım ortamının güçlendirilmesi” ilkeleri üzerine kurduğunu söylemiş. Bu dört konunun dördünün de ne durumda olduğu ortadayken…

Demek ki her şeye rağmen ümidi kaybetmemek gerekiyor!

Maliye Bakanı Şimşek, en kötü şartlarda bile gelecekten ümit kesmeyen insanlardan… FT röportajında Trump’ın küresel ticareti vuran gümrük vergileri bombasının muhtemel etkileri sorulmuş kendisine. Türkiye’nin “fırtına dinince öne çıkabilecek ülkelerden biri” olacağı cevabını vermiş hemen.

Oysa Erdoğan’ın konu hakkındaki “Herkesi etkileyecek bir kasırga geliyor” sözleri ümit ışıltısından ziyade artarak sürmesi beklenen olumsuzluklara karşı yeni bir “gerekçe kalkanı” arayışını yansıtıyor gibi hissedildi.

Ne de olsa siyasetçi var, siyasetçi var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar