Markar ESAYAN
Her ne kadar “Yeni Osmanlılık”, “İmparatorluk hayalleri” türünden kibirli suçlamalara maruz kalsa da, Türkiye’nin Erdoğan liderliği döneminde başlayan kimliği ile daha gerçekçi ilişki kurma çabaları önemli bir zihinsel dönüşüme tekabül ediyor.
Bu zihinsel dönüşüm, siyasi olan kadar sosyal ve kültürel alanda da değişim isteyen, bu değişimin özgün olmasını arzulayan bir tutarlılık gereği. Üzerinde sosyal mühendislik uygulanan bir toplumun uyanışı haliyle sadece şimdiki zamanı değil, geçmişi de kapsayacaktır. Çünkü maziye bakışımızın temel nedeni, kim olduğumuzu anlamlandırmaktır. Geçmiş bir kimlik meselesidir.
Peki bu eğilimin, mesela Kemalistlerin “Güneş Dil Teorisi” gibi, kimliğin/tarihin beğenilmeyen kesimlerini yok etmek üzere uyguladığı mühendisliklerden farkı ne olacaktır?
Sosyal mühendislik yapan egemenler, kural olarak sorunlu olan dönemi unutturmaya, kendi hayallerine uygun bir yüce geçmiş yaratmaya soyunurlar. Kemalist kurucu babalar, Osmanlı’nın çöküşünden ötürü çok sarsılmış bir kuşakken, tepkileri Osmanlı’dan nefret etmek oldu. Faturayı hanedan ve İslam’a kestiler. Bu nedenle, aradan İslam ve Osmanlı dönemini çıkararak kendilerini daha gerilere, Hitit dönemine bağlayarak özgüven oluşturmaya çalıştılar.
Böylelikle ortaya gerçekle ilişkisi kopuk, yani baştan yenilmeye mahkûm, estetize edilmiş bir tarih anlatısı ve eğreti bir kimlik çıktı.
Bugün mazimizle daha yumuşak bir hakikat üzerinden gerçekçi ilişki kurma çabası hem kaçınılmaz, hem de doğal olandır. Burada geçmişle farkın en önemli parametresi, tarihe gerçekçi yaklaşım olacaktır. Tarihimize iade-i itibar sağlamak, dün aşağılandığı oranda, bugün onu kutsamak değildir. Ona olduğu gibi yaklaşabilme cesaretini göstermek, olanı olduğu gibi görmekten çekinmemektir.
Bir toplumun özgüveni, geçmişin kimseyi zaten ikna edemeyecek şekilde estetize edilmesi ve şaşaalı anlatılarla yerine gelmez; bilakis, bir toplum, geçmişinin menfi/müsbet tüm yönlerine cesaretle bakabildiğinde, kendisini olduğu gibi görebildiğinde güçlenir. Gerçeklikle kopmuş ilişki tamir olur, geçmişin hayaletleri gömülür, yükler atılır, geleceğe giden yol berraklaşır.
Haliyle, Türkiye’nin hem kendi sorunlarına, hem de Paris katliamı gibi küresel meselelere özgüvenli bakışı, kimlik inşasının da bir parçasıdır. Kimlik özgüvenle inşa edildiğinde dünyaya bakış, dünyaya gerçekçi bakıştan ise kimlik olumlu etkilenecektir.
Bu manada, uğranılan haksızlıklar, içselleştirilmiş güvensizliklerle baş etmenin çaresi yüce anlatılara, romantik retoriklere, özgüven patlamalarına, dünyaya atarlanmalara, kendi kendine propagandaya sığınmak değil, basitçe, çalışmaktır.
Hiçbir parlak söylem, bir milletin özgüvenini iki milyon kadersiz göçmenin hayatını kurtarmaktan daha fazla özgüven sağlayamaz. Bütçe açığındaki her yüzde birlik azalma, bin Güneş Dil Teorisi’ne bedel etki yapar. Marmaray, üretimde yüksek teknolojiye geçiş, AR-GE’ye ayrılan bütçede astronomik artış, Kuzey Kutbu’nda kurulan istasyon, kilosu 10 milyon dolar olan kuantum noktalarının İzmir’de üretilmeye başlaması da öyle.
Bir Türk’ü bilemem ama, bir icat dünyaya bedel olabilir.
Bu mesele tabii ki, Cumhurbaşkanlığı Konutu’nda Mahmud Abbas’ın ziyareti ile kamuoyuna yansıyan 18 Türk Devleti’nin askerlerinden oluşan tören birliği üzerine aklıma geldi yeniden.
Bence çok da iyi bir fikirdi bu. İflah olmaz Erdoğan düşmanlığı ve kendimizi aşağılamanın dayanılmaz çekiciliği ile hedef olsa da, yukarıda açıklamaya çalıştığım kimlik ve maziyi bir bütün olarak kavrama çabasının bir ürünüydü. Bu türden şeyleri gereksiz, demode bulanlardansanız, bunu Türkiye değil, tüm dünya örnekleri üzerinden tartışmak daha doğru. Kendimizi aşağılayarak değil.
Tabii, askerlerden birisinin kıyafeti ile “Duşakabinoğulları” denerek dalga geçilmesini de sindirmek zorundayız. Kendimizle dalga geçmek çok rahatlatıcıdır ve özgüven ifadesidir.
Eleştirileri asgariye indirmenin de çaresi var. Geçmişimize saygı beklerken, o geçmişe bakışımız ciddi ve özenli olmalı. Osmanlı’nın kullandığı mat Atlas kumaşının bugün olmaması ve yerine parlak saten kullanılması gibi hataların yapılmaması, bu işlerin aceleye getirilmemesi, bir uzman kadrosu ile titiz bir çalışmanın sergilenmesi önemli.
Bu özen zaten genel bir bakış açısı olarak yerleşmeli.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019