Mücahit BİLİCİ
“Aşiret”in İngilizcesi “tribe.” Tribe, Latince “tribus”tan geliyor ve iki kelimeden oluşuyor: tri (üç) ve olmak manasındaki “to be” fiili (Kürtçe’de “bun”). Arapçasına baktığınız zaman da “aşiret” kelimesinin “aşere”den, on sayısından türediğini görüyoruz. Türkçe’de Arapça’daki o on değişik ibarelerde karşımıza çıkar. Mesela, Osmanlı’da köylülerden alınan yüzde onluk tarım vergisine “öşür” deniyordu. Neyse, aşiret, aynı bedendeki iki elin parmakları gibi birşey. Birbirine aynı kökten bağlı çokluklara aşiret deniliyor: İngilizce’de uç verip 3 olan veya Arapça’da uç verip 10 olan gibi. Aşiret’i en iyi anlatan metafor yatayda damar damar yayılan bir bitki olabilir: bir rhizome, bir kök-sap. Belki asma ağacı. Bir soru: Asma yaprakları birbirini nasıl tanıyor?
Aşiret’i düşünürken aynı kökten neşet etmiş, dallanıp budaklanan bir insan topluluğunu düşünün. Aynı kan dolaşım sistemini paylaşan (veya paylaştığına inanan) farklı uçlar. Bir bedenin uzantı ve çıkıntıları (eller, ayaklar, kulaklar aynı beden aşiretinin dalları, aza’ları, üyeleri olarak düşünebiliriz. Latince’deki tribus (Ingilizcedeki tribe) için yapışık üç’üzler dersek, Arapça/Türkçe/Kürtçe’deki aşiret için de yapışık on’uzlar diyebiliriz.
Aşiret’e benzeyen ve onun modern versiyonlarından sadece biri olan bir oluşum var: Şirket. Aşiret’te, önce, olmak gelir (bir kök); sonra, çokluk gelir (3 veya 10). 1 yayılarak 3 veya 10 olur.
Şirket’te ise 3 veya 10 biraraya gelip 1 olurlar. Bu bir olma, bir’likte hareket etme ve teşrik-i mesai etmek (bir’leşerek çalışmak) demek. Eskiler buna “ittihad” derdi. Siyaset felsefesinde tebanın “merkezileşme” gerekliliginden farklı olarak “ittihad” etme lüzumu krallık/saltanat sonrası bir olgudur ve bir vatandaşlık görevidir. (“İttihad” kavramının ortaya çıkış tarihi bu açıdan anlamlıdır: İttihat ve Terakki Fırkası, mesela, terakki için ittihad’ın lüzumunu yansıtır).
Şirket kelimesinin kökünde “şirk” vardır. Şirk, şerik, iştirak, şirket hepsi aynı kökten türeyen kelimeler. Şirket, ortaklık demek. Yani çokluğun oluşturduğu birliğe şirket denilir. Birliğin oluşturduğu çokluğa ise aşiret demiştik.
Şirket ile ilgili kelime dağarcığına baktığınız zaman şunları görürsünüz: katılım, ortaklık, hisse ya da pay, kar ya da kazanç… Şirket deyince aklınıza şu tamlamalar da gelebilir: Limited Şirketi, Anonim Şirketi gibi. Kimi şirketler bir şahsın gayrişahsi şahsiyetidir, kimisi de yüzsüz bir şahsiyettir. Anonim herkesin katılabildiği müstakil bir ekonomik şahsiyeti ifade eder öyle şirketler.
Şirket, yatırım vesaire derken aklınıza gelebilecek bir diğer kelime de “bono”dur. Acil bir uyarı: Etimolog olmadığım gibi ekonomist de değilim. Bu iki malumatfüruşluğa yatkın tarlaya da bu yazıda kavramsal fikri takip yüzünden giriyorum. Hüsnüzan veya suizan etmeyin; çünkü asıl mevzu teorik. O halde kaldığımız yerden devam edelim. Bono kelimesi acaba nereden geliyor? Bono, bond’dan geliyor. Yara bandındaki band ile aynı anlama sahip: Bağ, rabıta demek. İki taraf üzerinde bağlayıcılığı olan biraraya getirici bağ’layıcı. Bono ile rabıta arasındaki bağı/irtibatı kurduysanız devam edelim.
Bono’nun etimolojisine baktığınız zaman İngilizcedeki kullanımı şöyle tecelli etmiş: Onüçüncü yüzyılda bağlayan, birleştiren şey demek. Ondördüncü yüzyılda anlaşma, akit anlamında da kullanılmaya başlanıyor. Ödenecek bir para miktarı karşılığı olarak hukuken bağlayıcı bir araç olarak kullanımı ise ilk kez 1590’larda görülmüş. Bono, irtibatı korumuş ama işi paraya dökmüş görünüyor.
Şirket borç alıp borç verme suretiyle “bağlayıcılık” cihazları geliştirdiği gibi Aşiret de kan alıp, kan verme suretiyle “bağlayıcılık” cihazları, yani “bağ”lar geliştirmiştir. Evlilik malum olanı. Ancak daha az bilinenlerden bir tanesine kısaca değinelim: Kirve (kriv)). Kan kardeşliği veya sünnet gibi kanın cildin dışına çıkma anları ve ritüelleri, karışma ve kaynak yapma anları olarak görülür.
Aşiret’te yabancı olanı biz’den yapabilmek için kan bağı gerekir. Organik kan bağı olmayan yakınlıkları tarif edip doğallaştıran bir mekanizmadır kirvelik. Kirve, aşiret’in koruması altına girer ve aşiret mensubu gibi aşirete dahil olur. (Bir zamanlar Ermeni ileri gelenlerin Kürt aşiretlerine kirve/kriv olarak dahil olabilmesi örneğinde olduğu gibi).
Aşiret ve Şirket’in ikisi de bir tür akrabalık tesis ediyor. Birinde bu kan bağı ile oluşturulan duygusal bir bağ (akrabalık) iken, diğerinde bu ticari nispet ile kurulan ekonomik bir bağdır (paydaşlık). Biyolojik, kana dayalı rabita yerine politik veya ekonomik rabita hakim hale gelmiştir modern asabiyet biçimlerinde. Akrabalık yerini üyelik ve aboneliğe bırakmıştır.
Peki bu bağlar neden oluşturuluyor? Dev’leşmek için. Yani büyümek için. Bu büyük kolektif benlikler arasındaki bazı farklar nelerdir?
Aşiret’te birey yoktur. Yani var da yokedilmiş değil, henüz doğmamıştır. Çünkü birey ancak toplumun doğmasıyla mümkün olan bir aşiret kesiği, bir cemaat kopuğudur.
Şirket ise bireysiz ol(a)mayan bir eklemlenmedir. Yani Şirket’te kesik ve kopuk bireylerin biraraya gelmesiyle yapay bir aşiret oluşur. Aşiret doğal iken Şirket yapaydır. Aşiret için akıl şart değildir ama Şirket akılsız mümkün olmaz. Aşiret’te asabiye kanlı ve canlıdır. Şirket’te bağlılıklar akli ve gayrişahsidir. Şirket iradîdir.
Aşiret ve Şirket’in tarihleri de ilginçtir. Aşiret’in tarihi doğal olarak çok eskilere gidiyor. Günümüzde nesli tükenmekte olan dayanıklı bir insan örgütlenmesi biçimi olarak tarif edebiliriz. Aşiret, nesli tükenen bir bitki gibi yerin yüzünden çekilirken, her tarafta gittikçe yayılan yeni bir örgütlenme türü olan Şirket ise epeyce yenidir. Şirket toplum ve bireyin doğumundan sonra doğmuş, büyük ölçüde modern bir mahluk’tur. Bu yapay mahlukun peydahlanma tarihi en fazla 1600’lere (East India Company’ye) kadar gidiyor. (Sosyal bilimcilerin şirket’i anlamadıkları, onu beşeri/antropolojik bir kurum olarak pek çalışmamış olmalarından da anlaşılıyor).
Şirket (İngilizcede company veya corporation) huzurda bulunmak ve birarada olmaklığın doğurduğu toplamı ifade eder. Serikler, paydaşlar, ortaklar, katılımcılar. Bunların toplamı olan insan kütlesi (corpus) yeni bir beden olarak doğar. Hukuken bu artık bir “şahıs” gibi kabul edilecektir. Bir ismi vardır. Aşiret’te çoğu kez ismi size başkası yakıştırmıştır (Akkoyunlular, Heyderan, Mamxuran). Şirket’te ise isminizi siz seçersiniz (Borusan). Aşiret’in içine doğulur ancak Şirket’i siz doğurursunuz.
Aşiret ilksel birşeydir. Aşirete ilkel diyenler de var ama aşirete sadece ilkel diyenler aşireti anlamamıştır. Şirket ise modern birşeydir. Biri dem ve damarlardadır. Diğeri akıl ve dökümanlarda. Aşiret’in büyümesinin bir sınırı var (çünkü damar’dır bir yerden sonra kopar). Şirket ise büyüdükçe büyüyebilir (Amazon’dur, silip süpürür, bir verimlilik canavarıdır). Asabî bağ yerine aklî bağ ikame eden ve büyüyebilen şirket’in şöyle bir sorunu doğar: İnsanlar tatsız ve mutsuzdur. Ayrıca işler sarpa sardığında yani kriz zamanlarında şirket çil yavrusu gibi dağılır. Ama aşiret öyle değildir. Aşirette her zaman taze kan pompalanır. Bireysellik olmayabilir ama anlam krizi ve yabancılaşma vuku bulmaz. Kriz zamanları aşireti sadece güçlendirir.
İlkel olan herşeyi atmakta acele edenler hata ederler. Modern kurumlar da günün sonunda ilksel olana varabilmek için çırpınırlar. Yüzü olmadığı için soyut bir heyulaya dönüşen şirketler yüzlenmek için ilahi, marş, şarkı, türkü ve reklam tınılarında teselli ararlar. Toyota, bu ihtiyacı gidermek için vaktiyle bir Toyota Marşı imal etmişti. Son kullanma tarihi geçti mi bilmiyorum. Verimlilik adına ilkele muhtaç hale geliyor modern kurumlar. “Kurumsal aidiyet,” yahut çalışanların veya müşterilerin sadakati çok kıymetli metalar. Demek ki hayatiyet için aşirete muhtaç kalıyor şirketler. Kalabalık meclisler yerine hatip başkanlar tecih ediliyor. Sınıf başkanından devlet başkanına kadar kurumsal bir rabıta tabiri olan “başkan” bile yeterince kanlı ve canlı gelmiyor artık. Ve yerini “reis” gibi aşiretsel olana bırakıyor. Reis, başkandan daha tanıdık geliyor. Reisin başkan anlamına geldiğini herkes bilir ama aslında “baş” demek olduğunu pek azı farkeder. Bürokrasi veya şirket dallanıp budaklandıkça, onun koridorlarında bunalan ruhlara bir teselli ve ilaç olarak doğmuştur faşizm. Tutam, tutam. Onar onar veya üçer üçer. Çünkü her şirket bir gün bir aşiret olmak ister. Kirvem, bono’nun hallarını aynen böyle yaz.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları

















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
13.11.2025
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025