Mümtazer TÜRKÖNE
AK Parti toplumun merkezini kaybetti, örgütsüz “çevre sakinleri”nin, yani sahipsiz kalabalıkların korku ve endişeleri yüzü suyu hürmetine iktidarda duruyor.
Çevre ile AK Parti'nin iktidar araçlarıyla kendini korumaya alıp sığındığı siyasî merkez arasında çok zengin bir muhalefet potansiyeli yer alıyor. “Sığınma” kelimesi çok kritik ve acil bir durumu ifade ediyor. AK Parti'nin örgütsel şebekesi iktidar sayesinde varlığını sürdürüyor; değil iktidarı kaybetmesi, paylaşmasının bile onu sona erdireceği 7 Haziran ile 1 Kasım arasında ortaya çıktı. Siyasî yelpazeyi bir daire şeklinde tasavvur edin. Bu dairenin merkezindeki çelik çekirdek Erdoğan'ın 14 yıl boyunca iğne oyası gibi ördüğü yüksek bürokrasi ve imtiyazlı özel sektörün siyasete eklemlendiği oligarşik yapıyı ifade ediyor. Bu çekirdek -parti örgütü ile değil- doğrudan devlet kurumları aracılığıyla döşediği şebeke ile aradaki mesafeyi aşıp çevreye siyasî ürünler sevk ediyor. Arada yer alan muhalefet, örgütsüz ve bu devlet araçları karşısında etkisiz olduğu için bir bariyer oluşturup iktidarın çarklarına çomak sokamıyor. Muhalefetin yüzü sürekli merkeze dönük durduğu için arkasını döndüğü çevre, merkezden aldığı rüşvetlerle güçlenip onu tam sırtından hançerliyor.
AK Parti'nin yeni iktidar dönemi, bu siyasî merkez ile toplumsal çevre arasında debelenen ve yaşama savaşı veren muhalefeti atomlaştırıp bütünüyle sıfır sayısı gibi yan yana olduğu her şeyi yok etmeye hazır etkisiz bir elemana dönüştürmek için çok elverişli. Veri şartlarda 2019 yılında bir seçim yapıldığını varsayın. Dört sene zarfında ne olursa olsun, muhalefetin ağzıyla kuş tutsa iktidara alternatif olma şansını yakalayamaz. Hakim tek parti modeli, kıskıvrak ele geçirdiği devleti kendi iktidarını sürdürecek kalıcı bir yapıya büründürecek ve muhalefet sadece kâğıt üzerinde demokrasinin göstermelik kanıtı olarak yaşama imkânı bulacak.
Kendi hukukuna sahip çıkamayan bir muhalefet, halkın hukukunu parlamentoda ve kurumsal siyasette nasıl korusun? Her iki seçimde de devlet gücü, her alanda hukuku seri halde ihlal ederek muhalefetin karşısına çıktı. Cumhurbaşkanı tarafsız kalmadı, muhalif medyaya el konuldu ve susturuldu, iktidar medyası kamu reklamları ve kurumsal aboneliklerle ihya edildi, TRT ve Anadolu Ajansı, iktidar partisinin seçim bürosu gibi çalıştı. Cumhuriyet Gazetesi dün manşetinde, seçim dönemi ülkeye giren 13,4 milyar dolarlık kaynağı belirsiz parayı sorguluyor. Bütün bu çarpıklıkları alt alta getirince ortaya demokrasi adına korkunç bir tablo çıkıyor; ama muhalefet partilerinden bugüne kadar seçimin meşruiyetine yani doğrudan kendi hak ve hukuklarına dair bir tartışma çıkmıyor.
Bir kamu işletmesi olan Türksat'ın Samanyolu grubunu uydudan çıkartması, en yalın ve çıplak haliyle ülkenin genelini ilgilendiren bir basın özgürlüğü sorunu. Seçim kazanmış iktidar, seçimden önce yaptığı gibi muhalefeti susturuyor. Peki muhalefet ne yapıyor? Herhangi bir demokraside bütün muhalefeti sokağa dökecek, meclisi boykot etmelerine yol açacak çapta büyük bu kriz, “kurt yılgını” olmuş muhalefet tarafından birkaç yürekli parlamenterin itirazı dışında geçiştiriliyor. Olan kime oluyor? Yarın tek sesli iktidar medyasına mahkûm edilmiş Türkiye'de “sesimizi duyuramıyoruz”, “medya bize yer vermiyor?” diye sızlandıkları zaman, “Samanyolu uydudan çıkartılırken bağırmazsanız şimdi sesinizi kimse duyamaz” cevabını alacaklar.
Bizi bekleyen muhalefeti susturmuş, rakiplerini yok etmiş kemiksiz-firesiz bir “hakim tek parti iktidarı” değil; tam olarak kronik bir kaos hali. Gezi Parkı, kurumsal muhalefetin kaybolması yüzünden ortaya çıkan bir toplumsal muhalefet patlamasıydı. Sonrasında iktidar kurumsal muhalefeti bir kenara bırakıp desteden tek tek çubuk çıkartıp kırıp parçalama taktiği ile toplumsal muhalefeti muhatap aldı. “Paralel hayalet”le savaşırken kurumsal muhalefet de potadan düşmüş oldu.
Kurumsal muhalefet önayak olup, iktidarda temsil edilmeyen yüzde 50,5'in hukukuna sahip çıkamazsa Türkiye kaosa teslim olacak. Samanyolu'nun akıbetini toplumun çaresiz kalışının bir göstergesi olarak takip etmeniz yeterli.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025