Münir AKTOLGA
„İTTİHATÇILIK“ DEYİP GEÇMEYELİM, „İTTİHATÇILIK“, YA DA „TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ“ OLARAK İFADE ETTİĞİMİZ ŞEY BÜTÜN İDEOLOJİLERİN ÖZÜNDE OLAN POZİTİVİST DEVRİM ANLAYIŞIDIR..
-GİRİŞ..
-İNSAN BEYNİ İLE KOMPÜTER ARASINDAKİ BENZERLİK VE FARKLILIKLAR..
İDEOLOJİNİN VE YAPAY ZEKÂNIN SINIRLARI..
-İDEOLOJİDEN BAHSEDİYORDUK!.
-YA BİZDEKİ JÖNTÜRKLÜK-İTTİHATÇILIK İDEOLOJİSİ..
-İDEOLOJİ OLAYININ ALTINDA BAZAN MATERYALİZM, BAZAN DA İDEALİZM YATAR; AMA O, SON TAHLİLDE SÜBJEKTİF İDEALİZME-POZİTİVİZME DAYANIR!..
-KÜRESELLEŞME, 21.YY PARADİGMALARI VE İDEOLOJİNİN SONU!
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş ya, öyle yukardan aşağıya doğru, ideolojik gerekçelerle oluşturulacak hiçbir hareketin gerçek anlamda sol bir hareket olacağına inanmıyorum ben. Tamam, iyi, güzel, Kemalist gövdeden kopuluyor belki, ama sorun sadece bu değil ki, bir de “işçi sınıfı ideolojisi” denilen ideolojik zemin var ortada!. 21.yy’ın dinamiklerini halâ 19 ve 20.yy’ların paradigmalarıyla değerlendirmeye çalışan pozitivist zihniyet var!. Ben diyorum ki, sorun sadece Kemalizm sorunu değildir, bu zihniyet, bu ideolojik körlük devam ettiği sürece ağzınla kuş tutsan bir şey yapamazsın!
Önce şu soruya cevap verilmesi gerekiyor (ama samimi olarak, kendini kandırmadan) : SOSYALİZM NEDİR? Siz, kendisini “sol”, ya da “liberal sol”, veya “liberal Marksistler” olarak tanımlayanlar, “sol”-“sosyalizm” deyince bundan ne anlıyorsunuz? Halâ, üretim araçlarının özel mülkiyetinin toplumsallaştırılacağı bir düzen midir sizin bu “sosyalizminiz”, yoksa nedir? Sizi “AK Parti’den daha ileri yapacak” olan vasıflarınız neler olacaktır? Öyle Staline, ya da devletçiliğe küfretmekle falan verilemez bu sorunun cevabı! Sizin “sosyalizm” anlayışınız-tanımınız nedir bunu soruyorum ben? Bu soruya cevap veremediğiniz sürece gerisi boştur; öyle, içi boş bir laf olarak “AK Partiden daha ileri olma” iddiasıyla falan sadece milleti değil kendinizi de aldatırsınız o kadar!..
Son günlerde „İttihatçılık“ kavramını kullanmak adeta moda oldu! 12 Eylül Referandumu yenilgisinden sonra Osmanlı artığı „Kemalist“ İttihatçı ideoloji gözden düştü ya, artık her önüne gelen rahatça kullanır oldu bu kavramı! Halbuki işin özü bu kadar basit değil! “İttihatçılık”, her ne kadar bize özgü Osmanlı kalıntısı bir kavram olsa da, onun aynı zamanda, şimdiye kadar hiçkimsenin üzerinde durmadığı evrensel bir yanı da vardır. İttihatçılık, ya da toplum mühendisliği olarak tanımladığımız yukardan aşağıya “devrim” anlayışı, ideoloji dediğimiz bütün nöronal programların özünde olan zihinsel bir hastalıktır!. Yani öyle, ittihatçılığı-toplum mühendisliğini- sadece Osmanlıya veya Kemalistlere özgü bir devrim anlayışıymış gibi yorumlayarak işin içinden sıyrılmak yok!
Örneğin, ister Kemalist, ister “işçi sınıfı ideolojisi” kökenli olsun Türkiye’deki “sol” bütünüyle ittihatçıdır!. Ama sadece “sol” da değil, “Kürt” ya da “Türk” bütün o milliyetçi-ulusalcı ideolojik akımları da kapsar ittihatçılık!. Dinciler, dini bir ideoloji olarak kullanmaya kalkanlar da bu kapsama girerler. Çünkü, bütün o ideolojilerin temelinde tek bir felsefi akım yatar: pozitivizm! Yani, bizim ittihatçılık deyip geçiverdiğimiz şey, aslında toplumsal bir hastalıktır; pozitivizm virüsünün beyindeki bilinçdışı nöronal ağlara bulaşmasıyla birlikte ortaya çıkan zihinsel bir hastalıktır!
Şöyle demişiz daha önce:
POZİTİVİZM, DİNİN YERİNE BİLİMİKOYARAK YAPILAN BÜTÜN O YUKARDAN AŞAĞIYA TOPLUM MÜHENDİSLİĞİFAALİYETLERİNİN FELSEFİ-İDEOLOJİK ZEMİNİDİR..O, TOPLUMSAL GELİŞME YASASI OLDUĞUNA İNANILAN BELİRLİ BİLGİ KALIPLARINI KULLANARAK MEVCUT SİSTEMİ MUHAFAZA EDEBİLME - SİSTEMİ KONTROL ALTINDA TUTMA ANLAYIŞI OLDUĞU KADAR, AYNI ZAMANDA, BU BİLGİ KALIPLARINI KULLANARAK VAROLAN SİSTEMİ, NİTELİĞİNİ DEĞİŞTİRMEKSİZİN “DEĞİŞTİREREK” YENİ BİR GÖRÜNÜMLE YENİDEN İNŞA ETME ANLAMINA GELEN “DEVRİM” TEORİLERİNİN DE KAYNAĞI OLUR[1]!..
Siz hiç şimdiye kadar belirli bir ideolojiye dayanarak başarıya ulaşmış (kalıcı anlamda) bir “devrim”, ya da “karşı devrim” gördünüz mü!! Sakın bana “Cumhuriyet Devriminden”, ya da 1917’den bahsetmeyin!
Öte yandan, alın bir 1789 Fransız Devrimi’ni, ya da bütün diğer, aşağıdan yukarıya doğru, tarihsel evrim süreci içinde gerçekleşen burjuva devrimlerini-bu arada, son zamanlarda zafere doğru koşan bizimkini de-bunların hiçbirisi “ideolojik” devrimler değildir. Çünkü devrim, öyle, “kendisi için varolan” bir sınıf adına girişilen iradi çabaların ürünü olmaz!. O, yani devrim, üretici güçlerin gelişmesinin sonucunda gerçekleşir. Hem sonra devrim deyince bundan öyle bir anda gerçekleşen bir iktidar değişikliğini falan da anlamamak gerekir!. Yeni olan, tıpkı bir çocuğun ana rahminde oluşumu gibi, eskinin içinde, onun diyalektik inkârı olarak ortaya çıkar ve onun içinde adım adım büyür, gelişir. Bu gelişmenin her basamağı devrimci oluşumun bir aşamasına denk düşer. İktidar sorunu ise, çocuğun doğum olayından başka birşey değildir. “Önce iktidarı alalım da çocuğu sonra büyütürüz” anlayışı devrim olayını ittihatçı bir zemine-ideolojik bir toplum mühendisliği zeminine- indirgemekten başka birşey değildir!. Neymiş efendim, “feodal toplumun içinde kapitalist üretim ilişkileri (dolayısıyla da kapitalizm) gelişebilirmiş ama, kapitalizmin içinde sosyalist üretim ilişkileri gelişemezmiş”! Bu yüzden de “sosyalist toplumu kurabilmek için önce iktidarı ele geçirmek gerekirmiş”! Bunların hepsi hikâyedir. Dünyaya belirli bir sınıfın gözüyle baktığın zaman ortaya çıkan ideolojik “devrim” anlayışından kaynaklanır bunlar.
Şunu hiç unutmayalım: Hiçbir devrim tek başına bir sınıfın ürünü değildir, olmamıştır-olamaz da-. Evet, burjuva devriminde başı çeken sınıf burjuvazi olmuştur. Zaten bu yüzden de ona “burjuva devrimi” denilir. Ama işin özünde devrim-burjuva devrimi-bir bütün olarak bir sistemin-kapitalizmin- doğuşunu ifade eder. Yani, burjuvalar kadar işçiler de bu sistemin-kapitalizmin- içinde varolan ve sonunda da burjuvaziyle-kapitalizmle- birlikte ortadan kaybolacak olan bir sınıftır. Kısacası, bizim “burjuva devrimi” dediğimiz oluşum, sadece bir sınıfın değil, burjuvazinin önderliğinde bütün bir toplumun ürünüdür-yeniden doğuşudur.
İNSAN BEYNİ İLE KOMPÜTER ARASINDAKİ BENZERLİK VE FARKLILIKLAR..
İDEOLOJİNİN VE YAPAY ZEKÂNIN SINIRLARI...
İdeoloji bir software-program ise, insan beyni de bu bilgisayarın hardware’idir! İşte, hangi türden olursa olsun bütün ideolojilerin insana ve topluma bakışı budur!. Yani bir ideoloji açısından insan beyninin bilgisayardan farkı yoktur. Çünkü ideolojiler “dışardan gelerek” insan beynini işgal eden, sistemin elementlerini-nöronlarıkontrol altına alarak-onlarıbelirli bir şekilde programlayan informasyon-bilgi sistemleridir. Öyle ki, bu programlar zamanla insanın-ve toplumların- kimliğini belirleyen inançsistemleri haline gelerek onları robot haline getirirler.
Peki insanla-insan beyniyle bilgisayar aynışey midir, bunların arasında hiçfark yok mudur?
Evet, bu evrendeki bütün varlıklar-varolan herşey-son tahlilde, dışardan-çevreden-gelen informasyolarıkendi içlerinde kayıt altında olan-“sahip oldukları”-bilgiyle(“bilgi temeliyle”) değerlendirerek işleyen, sonra da, ortaya çıkan sonuçlarla-çıktılarla- çevreyi etkileyen bir informasyon işleme sistemidir[2]. Bu nedenle, basit bir atomdan bir moleküle, astronomik sistemlerden tek bir hücreye, çok hücreli bir organizmadan topluma kadar “herşey”-ve de bütün bir evren-son tahlilde, belirli bir “programla” işleyen bir informasyon işleme sistemi olarak bir kompüterdir!. Bu noktada, yani, her şeyin son tahlilde bir informasyon işleme sistemi olmasıaçısından, insan beyniyle bir kompüter arasında da prensipte hiçbir fark yoktur. Zaten, adına “yapay zekâ” dediğimiz teknoloji de, bu ilkeden-insan beyninin de bir informasyon işleme sistemi olmasıilkesinden- yola çıkılarak, bu örnek alınarak geliştirilmiştir. İnsan beyninin bir ideoloji tarafından programlanabilmesi de bunun en açık göstergesidir..
Evet, “herşey”, son tahlilde, belirli bir programa göre işleyen bir informasyon işleme sistemi olarak bir kompüterdir; ama, organizmanın-insan beyninin- buna ek olarak, yaşamıdevam ettirme mücadelesi içinde yeni bilgiler üretirken, yeni davranışların temelini oluşturacak yeni programlar yapabilme-kendini yeniden programlayabilme-, mevcut programlarınıgenişletip-değiştirme yeteneği de vardır. İşte, yaşamıdevam ettirme-çevreye uyum mücadelesi içinde sürekli yeni programlar yaparak kendini-selbst- yeniden üretebilen organizmayla-insan beyniyle-yapay zeka zemininde işleyen bir kompüter arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Yani evet, herşey, bir informasyon işleme sistemi olarak son tahlilde bir kompüterdir, ama, her kompüter kendini-kendi programını- üretme yeteneğine sahip değildir[3]!.
Buna itiraz olarak denilebilir ki, “ne yani, yapay zekâzemininde geliştirilen bir kompüter de öğrenebilir, o da, bilgi temelini genişleterek mevcut programınailâveler yapabilir”!. Evet ama, yapay zekâda bu da gene en başta yapılan programa uygun bir şekilde gerçekleşir! Yani bir kompüter hiçbir şekilde mevcut programın dışına çıkamaz, çevreden gelen “yeni ve önemli” informasyonlarıdeğerlendirerek yeni bilgiler üretip, üretilen bu yeni bilgiler zemininde kendine yeni programlar yapamaz. Çünkü o, yaşamıdevam ettirme mücadelesi içinde her an yeniden üretilen bir kimliğe-selbst- sahip değildir! Burada kimlik-selbst-olarak ifade ettiğimiz şey, yeni bilgiler üreterek varolurken bir programa sahip olma yeteneğidir.
Bir bilgisayarla insan-insan beyni- arasındaki en önemli farkın, insanın yaşamı devam ettirme mücadelesinde çevreyle etkileşim içinde oluşan bir benliğe-selbst-sahip olmasıdır dedik. O halde, insanı bir ideolojiyle programlayarak onu bir bilgisayar-robot haline getirmek mi istiyorsunuz, bunun için önce onun birey olarak varlığını-kimliğini ürettiği bilgileri-bilgi temelini yok etmeniz gerekecektir. Bunun yolu ise, bunların-bu bilgilerin- yerine, söz konusu ideolojinin üzerinde yükseldiğı “sınıfsal”, ya da “toplumsal” bilgileri-ideolojik bilgi temelini- koymaktan geçer. Yani, önce ona, birey olarak mevcut kimliğiyle ne kadar değersiz olduğunu, problem çözmede yetersiz kaldığını, kimliğini ürettiği bilgi temelinin boş-işe yaramaz olduğunu göstereceksiniz (işte Oryantalizmin yaptığı budur!). Sonra da, bir yandan bu şekilde onun kendine olan güvenini yok etmeye çalışırken- diğer yandan da, ancak ideolojik bir bilgi temeline-ve de kimliğe- sahip olarak değerli hale gelebileceğini-ancak bu türden bir kimliğe sahip olarak daha kolay problem çözer hale gelebileceğini-ona göstereceksiniz (işte size bütün o pozitivist toplum mühendisliği olayının mekanizması!)..
Nasyonal Sosyalizmden dinci ideolojilere, ve de, ”Sosyalist İdeolojiye” kadar bütün ideolojilerin en büyük düşmanıbireydir, bireysel kimliktir, bireyin kendi kimliğini ürettiği tarihsel-kültürel olarak oluşmuşolan bilgi temelidir[4]. Önce bu temele saldırılır. Bu bilgiler küçük görülerek bunların ne kadar değersiz olduğu “ispatlanır”. Öyle ki, bu durumda kendi bireysel varlığınıbu bilgilere dayanarak üreten birey bir süre sonra “kendisini”-selbst-küçümsemeye, kendisini bir hiçolarak görmeye başlar. Buna bağlıolarak da zaten “onun” yerini ideolojik kimlik alacaktır! İdeoloji-“dava” için “kendini feda etme”-“yok etme” bilincinin mantığı-diyalektiği budur. Gerisi kolay gelir.
İDEOLOJİDEN BAHSEDİYORDUK!
Örneğin “milliyetçiliği” ele alalım: İçinde yaşadığın toplumu onun bir üyesi-elementi olarak sevmek, ona duygusal bağlarla bağlı olmak son derece normal, insani bir duygudur. Çünkü insan, herşeyden önce, bir toplum yaratığıdır. Kendini üretebilmesi için bir toplumun üyesi olmaya ihtiyacı vardır. Bu türden duygular da, farkında olmadan yaşamın içinde sahip olunan bilinç dışı kültürel değerlere denk düşerler. Ama siz tutupta bunu-yani, kendi milletini, toplumunu sevmeyi-tıpkı, “bir su molekülü, iki atom hidrojenle bir atom oksijenin birleşmesinden oluşur” gibi, heryerde, her zaman ve herkes için geçerli olan bilişsel bir bilgi haline getirmeye kalkarsanız, yani, size göre sübjektif-duygusal bir gerçeklik olan kendi toplumunu, milletini sevme duygusunu-bilgisini heryerde-herkes için geçerli olan bir bilgi haline getirmeye kalkarsanız, o zaman bunun sonunda ortaya kendi ulusunu-milletini bütün diğer milletlerden üstün görmeye dayanan milliyetçi bir ideoloji çıkar.
Liberalizm de öyledir! Liberal, özgürlükçü bir zeminde düşünmek ayrıdır, bunu-liberal düşünceyi-bir ideoloji haline getirerek herkesi “liberal” olmaya zorlamak, liberal ilkeleri yukardan aşağıya doğru dikte etmeye çalışmak ayrı şeydir.
Herhangi bir dini inanca sahip olmayı ele alalım. Örneğin, Hristiyan, ya da Müslüman olmak, dini inancını bireysel özgürlüğün çerçevesi içinde yaşamak ayrı şeydir, bunu-dini inancı bir ideoloji haline getirerek herkesi kendin gibi olmaya-kendi dinine döndürmeye çalışmak ayrıdır.
Aynı şey bir ideoloji olarak “sosyalizm”-“komünizm” için de geçerlidir. İşçi sınıfının bir üyesi olarak sınıf mücadelesine katılmak, insanın insan tarafından sömürülmesine karşı çıkmak, modern sınıfsız bir toplumu özleyerek onun bir üyesi haline gelmeye çalışmak, böyle bir toplumun hayata geçmesi için çaba sarfetmek-mücadele etmek- ayrıdır, bütün bunları bir ideoloji haline getirerek, iradi bir çabayla yukardan aşağıya doğru “devrim yaparak” “sınıfsız toplumun” gerçekleştirilebileceğini öne sürmek ayrıdır. Kapitalist toplum üretim araçlarının özel mülkiyetine mi dayanıyor, o halde, “devrim yaparak” özel mülkiyeti ortadan kaldırdınmıydı ya iş biter! Bu şekilde, önce “sosyalizmi”, ardından da “komünist toplumu” kurarsın! İşte ideoloji budur!..
Peki “kurdun”, kurdun da sonra ne oldu! Ne oldu kurulan o “sosyalist toplum”? Tam “artık sınıfsız topluma geçiyoruz” derken bir de baktık ki gürpedek göçtü gitti herşey! Niye peki? Üretim araçlarının özel mülkiyetini yok etmek idiyse mesele bu “başarılmıştı”. Niye daha ileriye gidilemedi peki? Oturmuşlar güya tartışıyorlar, neymiş efendim, suçlu Stalinmişte, şöyleymişte böyleymiş! Aynen o dinci tarikatlar gibi, hu çekerek hakikati aramaya benziyor bütün bunlar! Bazıları da, varolan-ideolojik duvarları yıkmadan, bunların içinde kalarak “yeni bir sosyalizm tarifi yapmaya” çalışıyorlar! Mümkün müdür böyle birşey! Tabii ki hayır! Minareyi çuvala sığdırmaya çalışmak bunların hepsi! Nedir “sosyalizmin-sosyalist devrim” anlayışının özü: Özel mülkiyeti yok ederek onun yerine üretim araçlarının toplumsal mülkiyetini-yani devlet mülkiyetini- geçirmek değil midir? O zaman, daha nasıl “yeniden tanımlayacaksın” ki sosyalizmi! 1917’de Sovyet İşçi Sınıfı “devrim” yaptı mı yapmadı mı? Bütün üretim araçlarını devletleştirerek “toplumsallaştırdı”mı toplumsallaştıramadı mı! Önce buna cevap verelim! Ama, Stalin miş! Topu taca atmak bunların hepsi! Nerden çıktı ki o Stalin! Yoksa siz, 1917 de yapılan bir “devrim” değil miydi diyorsunuz! O zaman da sizin “devrim anlayışınız” nedir diye sorarlar adama! Peki ne oldu o “devrimden” sonra, hem de tam yetmiş üç yıl sonra? Sil baştan, bıraktığı yere geri döndü toplum! Hiç kimse eveleyip gevelemesin! İdeolojinin çöküşüdür bu! Adı “sosyalist” de olsa ideolojinin çöküşüdür! Önce bunun bir altını çizelim.
Peki ne anlama geliyor bu “ideolojinin-işçi sınıfının ideolojisinin-çöküşü”? Bu konuda daha önce şöyle yazmışız:
“Eskiden, yani 20.yy da, “sağ” deyince, bundan kapitalist sistemi temsil eden burjuva siyasetini anlardık. “Sol” da tabi, buna karşı, işçi sınıfının-işçi sınıfı ideolojisinin başı çektiği toplumsal muhalefeti temsil ederdi. Bugün artık bunların hepsi tarih oldu! Peki ya Marksizm, o da mı tarih oldu? Böyle düşünenler de var tabi. Ama ben bu görüşe katılmıyorum! Marksizm işçi sınıfının delikanlılık döneminin dünya görüşüdür. O dönemin koşulları içinde, burjuva saldırısına karşı, onun-işçi sınıfının kendini bulma-koruma, kendi kimliğini kabul ettirme mücadelesinin ürünüdür o. Bu dönemde duygusal reaksiyonlarla bilişsel süreç arasındaki ilişkilerde duygusal reaksiyonlar daha ağır basar. Baskıya, sömürüye karşı kurtuluşun yolu belirlenirken kaçınılmaz olarak duygusal reaksiyonlar öne çıkarlar. Ama bunun farkında değildir işçi sınıfı. Çünkü henüz daha duygusal reaksiyonlarla bilişsel bilgi üretme süreci arasındaki ilişkiyi kavrayamaz.
O halde, Marksizm bizim, emekçilerin delikanlılığımızdır! Bu yüzden de biz ona, dün olduğu gibi bugün de sahip çıkıyoruz. Çünkü bizim kişiliğimizin oluşmasının temelidir o, bizim duygularımızın özlemlerimizin ufkudur. Onunla ayakta kaldı emekçi sınıflar. Onunla kurtuluşun rüyalarını gördüler, onunla yarınları yaratmak umuduyla mücadele ederek varoldular. Onunla bilgi toplumu bebeğini geliştirip büyüttüler-büyütüyorlar. Marksizm bizim anamızdır bir yerde..Ama biz de, onun inkârı olarak doğan ve kendi ayakları üzerinde yürüyebilir hale gelen o çocuğuz artık; bilgi toplumunun biliminin yaratıcılarıyız”[5].
YA BİZDEKİ JÖNTÜRKLÜK-İTTİHATÇILIK İDEOLOJİSİ
Daha ileri gitmeden önce tekrar bizim Jöntürklere-İttihatçılara-Kemalistlere dönerek, ideoloji olayını bir de bu açıdan ele alalım: Kendisi can çekişirken Batı gelişip güçlenmektedir; bunun nedenlerini anlamaya çalışır Osmanlı. Bunu için de Batı’ya önce ajanlar gönderir, bakıp görsünler, bakalım bu işin sırrı ne imiş diye. Daha sonra da öğrenci göndermeye gelir sıra. Okusunlar öğrensinler, belki derdimize çare olurlar diye umut eder!. Ancak, daha işin başında kendisine olan güven duygusunu kaybedip Batı’nın üstünlüğüne inanarak giriştiği bu çabaların sonunda, Batı kültürüne hayran, ancak Batı-batılı gibi olarak Devletin kurtarılabileceğine inanan bir grup insanın ortaya çıkmasına yol açar Osmanlı. İşte, 18.yy dan itibaren başlayarak adım adım gelişen “batılılaşma” sürecinin mantığı budur. Sonra, 19.yy’ın başlarından itibaren (III.Selim-II.Mahmut döneminden itibaren) bu zemin adım adım gelişerek kendini üretmeye, her derde deva bir ideoloji haline gelmeye başlar. Başlangıçtaki “batılılaşmak” inancı-isteği, giderekten, Devleti bir ulus devlet haline dönüştürerek kurtarmaya yönelik radikal devrimci bir ideoloji haline gelmeye başlar. Batı’nın gelişmesinin ve güçlenmesinin köklerinin Fransız İhtilali’ne, onun ortaya çıkardığı düşüncelere bağlı olduğunu gören Osmanlı “aydınları” bu düşünceleri benimseyerek içinde yaşadıkları toplumu da buna göre değiştirmeye karar verirler. Artık ideoloji işbaşındadır. Bir millet-Türk milleti- yaratarak Osmanlıyı bir milli devlet haline getirerek kurtarmaya çalışan İttihatçı ideoloji işbaşındadır.
Burada denebilir ki, tamam, Osmanlının ittihatçıları söz konusu olduğu zaman bu söylediklerin doğrudur. Bu durumda ideoloji yukardan aşağıya doğru devrim yapmaya yönelik bir araç olarak kullanılmaktadır. Ama örneğin bir Fransız Devrimi için nedir durum? Burada nedir-ne olmuştur ideolojinin rolü? Fransız Devrimi belirli bir ideolojiye göre yapılan bir “devrim” değildir ki!!.Fransız Devrimiyle birlikte ortaya çıkan düşüncelerin bir ideoloji haline gelmesi daha sonraki iştir! Dikkat edin, bu bütün diğer devrimler için de geçerlidir. Yani dünyada hiçbir devrim bir ideolojiye göre, onu hayata geçirmeye çalışarak gerçekleşmemiştir!.
DEVAM EDECEK...
İDEOLOJİ OLAYININ ALTINDA BAZAN MATERYALİZM, BAZAN DA İDEALİZM YATAR; AMA O, SON TAHLİLDE SÜBJEKTİF İDEALİZME-POZİTİVİZME DAYANIR!..
Sübjektif idealizm varolanı değil, olmasını istediğimizi, ya da düşündüğümüzü öne koyar[6]. Bu nedenle, bütün ideolojiler aslında sübjektif idealisttir. Ama sadece bu da değil, ideoloji aynı zamanda pozitivisttir de. Çünkü o, koordinat sisteminin merkezini kendi üzerine koyarak, dünyayı sadece gözüne taktığı kendine özgü bu gözlüklerle görmeye başlayan bir sınıfın dünya görüşünü yansıtır. Bilimi kendi sübjektif varoluşkoşullarına-niyetlerine göre yorumlamaya-kavramaya kalkınca, artık bütün o sübjektif duygusal faktörlerin hepsi gözüne “bilimsel” gerçeklermişgibi görülmeye başlar. Bilim böyle diyor, o halde böyle olacaktır der, başka da birşey kabul etmez zaten! O andan itibaren toplum ve insan onun için bir makineden farksızdır artık. “Bilime” dayanarak onu yeniden şekillendirmek-örgütlemek kalır geriye!.Olay budur..
[1]www.aktolga.de 8.Çalışma..Pozitivizm Nedir?
[2]„Sistem Teorisinin Esasları, ya da Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi-Herşeyin Teorisi”,www.aktolga.de
[3]„İnsan Beyni İle Kompüter Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar, Yapay Zekanın Sınırları”, “Makaleler” www.aktolga.de
[4] Bilindiği gibi, ilkel komünal toplumda birey yoktur. Esas olan toplumsal varlık-kimliktir. Bireyin ortaya çıkışı sınıflı toplumla birlikte olur. Bu yüzden de, sınıflı topluma karşı verilen mücadelelerin çoğu bireye karşı mücadele olarak ortaya çıkar. Sınıfsızlık özlemiyle yanıp tutuşan insanlar bireyi-benliği düşman olarak görürler, ve de bir şekilde onu yok etmeye çalışırlar. Bu, bütün dinlerde ve ideolojilerde böyledir. Halbuki tam tersine, onu-benliği zorla-ideolojik mücadele ile yok edemezsiniz. Birey-benlik ancak geli-şerek, diyalektik anlamda yok olabilir. Bu yüzden, modern sınıfsız topluma geçiş bireyi zorla yok ederek değil, onun gelişmesinin yolunu açarak, onun kendi varlığında yok olmasını sağlayarak olacak-tır..İşte aramızdaki fark burada! Modern sınıfsız topluma elde bir ideolojinin bayrağıyla yukardan aşa-ğıya doğru “devrim yapılarak” girilemez diyorum ben! Benim “Sosyalizm” anlayışım da bu!!..
[5]www.aktolga.de “Makaleler”, “Küreselleşme Süreci, Küresel Demokratik Devrim, Türkiye”
[6] Bu konuda daha geniş açıklamalar için bak: www.aktolga.de 3. Çalışma..
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023