Münir AKTOLGA
Facebook’ta Gülay’ın yazısını paylaşarak, „katıldığımı“ söylemiştim. Bir „arkadaş“ bunun altına şöyle yazmış:
„Yerel yonetimlerin guçlendirilmesinin sıkı savunuculuğunu yapıyorsunuz. Neden? Sanıyorum, demokrasi bu çağda ancak böyle kurulur düşüncesiyle. Ancak, sonuçta bu bir iktidar kavgası değil midir? Merkezi yonetim anayasa degişikliği yapacakmışta bu şekilde ozerklik kurulacakmış! Eğer bu hayal değilse, insanları pasifize etmek için kötü niyetli bir söylem değil mi? Adamlar iş makinalarını bile kullandırmak istemiyorlar, nerde o özerklik? Mücadele etmeden iktidara ortak olmak mümkün müdür; yönetime katılmak tarihin hiç bir doneminde insanlara tepside sunulmamıştır“...
Önce Gülay’ın yazısını tekrar bir okuyun isterseniz, sonra da benim paylaşıma not olarak yazdıklarımı. Yukardaki soruya verdiğim cevap ise daha sonra gelecek.
http://www.marmarayerelhaber.com/gulay-gokturk/40034-dtk-cozum-hamlesi-yapacakmis
„Gülay'a katılıyorum!...
Özerklikten federasyona, ayrılmaya kadar bütün önerilerin hepsi demokratik taleplerdir ve ancak demokrasi mücadelesi içinde çözülebilirler... 21.Yüzyıl’da 20.Yüzyıl kalıntısı ideolojik "halk savaşı"-"öncü savaşı" anlayışlarıyla bir yere varmak mümkün değildir... Toplum mühendisliği, kan, ateş ve ölümden başka sonuç getirmez... „Haklı olmak“, „haklı taleplere sahip olmak“ yeterli değildir... Amaca giden yolun, yani stratejinin de- bu arada kullanılan araçlarla birlikte- talebin haklılığına uygun olması gerekir... Ben böyle düşünüyorum…
Kürt ve Türk solunun problemi ise işte tam bu bu noktada!... Pozitivizmin post modern biçimleriyle bir yere varılamayacağını bir türlü anlayamıyorlar onlar. Anlayamıyorlar, çünkü olaylara ve süreçlere hala 20.Yüzyıl kalıntısı ideolojik gözlüklerle bakıyorlar... Ancak demokratikleşme süreci içinde çözülebilecek sorunları, yerelden yönetime ağırlık veren adem-i merkeziyetçi yeni bir anayasal çerçeveyi gerekli kılan sorunları kuvvet kullanarak çözmeye kalkışmanın yanlış olduğunu bu yüzden göremiyorlar.
Peki onlar göremiyorlar da ötekiler görüyorlar mı?...
Geliyoruz şimdi madalyonun öteki yanına! Tamam, zora teröre başvuranlara karşı kamu otoritesini hakim kılmak her devletin hakkıdır; bu konuda kimse birşey söyleyemez. Ama bu, hiçbir şekilde, "Kürt sorunu diye birşey yoktur, ne istedilerse verdik" diyerek sürecin demokrasi dışı yollara saptırılmasına bahane arayanlara fırsat verme hakkını da içermez ki!... Şu an olan, 20.Yüzyıl kalıntısı ideolojik "halk savaşı" anlayışıyla, gene 20. Yüzyıl kalıntısı "herşeye kadir merkeziyetçi ulus Devlet" anlayışı arasındaki kör bir savaştan başka birşey değildir...
Çözüm mü diyorsunuz, bence açık!... Derhal, yeni bir anayasa için kollar sıvanmalıdır; eşit vatandaşlığı, anadilde eğitim hakkını ve yerelden yönetimi esas alan adem-i merkeziyetçi bir anayasa yapımı için İRADE BEYANI yapılmalı, bütün sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler bu yönde harekete geçirilmelidir. Burada "irade beyanı" kavramı son derece önemlidir... Bu, siyasi iktidarın duruşunu ortaya koyacaktır...
Bir kere bu yola girin, bakın ondan sonra herşey nasıl birer birer halloluyor!... Bunu yapmazsanız, başkaları tutar süreci kendi çıkarları için manipule etmeye kalkarlar... Ve siz de oturur, "hainler, köklerini kurutacağız" falan diye ağlar durursunuz!!... Hamasetle, "hainlere" karşı milliyetçi duyguları körükleyerek bir yere varılamaz...
İlk yapılacak iş, "böyle bir sorun yoktur" anlayışını terkederek süreci YÖNETMEYE soyunmak, bununla birlikte de, demokratik bir anayasa için İRADE BEYANI yaparak tıkanan yolu açmak için düğmeye basmaktır...
Başka yolu yok!... Herkes, yolu tıkayan kendi ideolojik duruşunu görmek için aynaya baksın“!...
Şimdi sıra geldi bu notun altına yazılan-yazının başında zikrettiğim- soruya verdiğim cevaba:
Ali bey söyledikleriniz bir zamanlar belki doğruydu, ama artık bu düşünceler günümüzü açıklamada bence yetersiz kalıyor, şöyle ki:
1-Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bu anlamda insanlara daha çok insiyatif verilmesi bugün artık sadece Kürt sorunu açısından önemli değildir. Siz her halde bu öneriyi Türklerin Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalmak için bir aldatmacası falan olarak düşündünüz!...
Yerelden yönetim talebinin öne çıkması 21. Yüzyıl küreselleşme koşullarında-çağında- bilginin demokratikleşmesine bağlı olarak her türlü bilgiye ulaşma imkanı bulunan bireyin, öğrenme, bilgi üretme ve yenileşme süreçlerine daha çok katılmasının olmazsa olmaz sonucudur...Bakın bu konuda size benim daha önceki bir çalışmanın linkini vereceğim http://www.aktolga.de/t5.pdf 290. sayfadan itibaren konuya ilişkin bilgileri bulabilirsiniz...
Yani merkeziyetçilik, bireyin değil de güçlü ulus devlet gerçeğinin belirleyici olduğu 20.Yüzyıl koşullarıyla birlikte artık geride kalan bir yönetim ve yapılanma şeklidir... Bilginin demokratikleştiği bir ortamda -bireyin öne çıktığı bir ortamda- merkeziyetçi bir yapıyla daha ileriye gidilemez, en fazla bir süre yol aldıktan sonra bugün olduğu gibi „patinaj yapar“ kalırsınız!... Kısacası, „yerelden yönetimi“ savunmak bugün artık aynı zamanda sistemin bir bütün olarak daha efektif halde işlemesi, bilgi üreterek katma değeri yüksek mallar üretimiyle dünya pazarlarında daha fazla pay sahibi olması için de gereklidir . Bu nedenle, yerelden yönetim ve demokratikleşme Kürtlerin ulusal-duygusal milliyetçi taleplerini karşılamak için sadece Güneydoğu’ya özgü bir çözüm önerisi olmayıp, Türkiye kapitalizminin daha iyi gelişmesi için bütün Türkiye ölçeğinde gerekli olan burjuva demokratik bir öneridiri- taleptir...
2-„Kendi kaderini tayin hakkına“ gelince: „Hak, haklılık“ kavramları zamana ve mekana bağlı izafi kavramlardır. Kapitalizmin gelişme döneminde burjuvazinin, daha özgür bir şekilde üretici güçleri geliştirebilmesi, pazar payını daha da arttırabilmesi için herşeyden önce güçlü bir ulus devlete ve kendisi için üretim yapan ulusal bir pazara ihtiyacı vardı... „Kendi kaderini tayin hakkının“ ekonomik temellerini bunlar oluşturuyordu...
Bu nedenle, günümüze ilişkin olarak sorulması gereken soru şudur: Kürt halkının daha iyi yaşaması için, Kürt burjuvazisinin ve işçi sınıfının-Kürt kapitalizminin- çıkarları için nasıl bir yapılanma-sistem- en efektif olanıdır?... Eğer Kürdistan’da kapitalizm ayrılmakla daha hızlı gelişecekse, eğer "Türk egemenliği" üretici güçlerin gelişmesini engelleyen bir kabuk oluşturuyorsa o zaman bu kabuğun kırılması doğru olandır (bunun da şekli gene ayrıca tartışılır). Ya da ne bileyim, federasyon veya özerklik, bunların hangisinin doğru olduğunu belirleyecek olan gene üretici güçlerin hangi yapı-biçim- altında daha hzlı bir şekilde gelişebileceğidir… Yoksa, bazı insanların 20.Yüzyıl kalıntısı duygusal milliyetçilik taleplerini yarıştırma alanı değildir toplumsal yaşam süreci... Önemli olan daima, daha iyi yaşamak için, yaşamı mümkün olduğu kadar kolaylaştırmak için nelerin yapılması gerektiğidir. İnsanlar, güzel laflar söylemek, ya da, ideolojik formüller peşinde koşmak için değil, daha iyi yaşamak için çaba sarfederler!… Sen elde olanı da riske at, yak, yık, ya da yakılıp yıkılmasına zemin hazırla, sonra da de ki, ne yapalım daha iyi yaşamanın yolu buradan geçiyor!... O yakıp yıktıklarını yerine koyabilecek misin daha sonra, soru budur!...
3-Bakin size bir link daha verecegim. http://www.aktolga.de/a14.pdf .Bu çalışmayı da- aslında hepsini ama- özellikle 17. sayfasından itibaren okursanız "demokratik özerklik" anlayışını, benim bu konudaki düşüncelerimi orada daha iyi görebilirsiniz...
Ben olayı 21.Yüzyıl boyutuyla, 21. Yüzyıl gerçekleri içinde ele alıyorum... Öyle "komün" veya "demokratik özerklik" adı altında devlet olmayan bir devletin, yeni tipten pozitivist- ideolojik mühendislik faaliyetlerinin insanlara birşey veremeyeceğini, yerelden yönetim anlamına gelen bir özerklikle „komünal yaşam“ denilen bir "demokratik özerkliğin" tamamen ayrı kavramlar olduğunu düşünüyorum...
4-İşte bütün bu nedenlerden dolayı, „yerelden yönetim“ ve „demokratikleşme „ talepleri 21.Yüzyıl’da özünde ideolojik anlamda “solcu“ talepler olmayıp, burjuva demokratik devrimi daha da geliştirme yönünde olan taleplerdir. Yani aslında bunlar "solcuların" değil, burjuvazinin öncülük yapacağı bir yeniden yapılanma sürecinin talepleridir... (zaten işin içine „solcular“ girince olay çağdışı bir hale geliyor!!...) Amaç da, bireyin öne çıktığı, bilgi üretimini öne alan bir toplumun kendini yeniden yapılandırmasıdır... 21.Yüzyıl’ da artık merkezi olarak yapılanmış güçlü ulus devletlere değil, yerelden yönetimi öne alan, bilgi üretimi faaliyetine ağırlık veren yapılanmalara ihtiyaç vardır... Bunun için de silahlı mücadeleye, kan dökmeye falan gerek yoktur!!...
İşte, neden demokratikleşme, neden yerelden yönetim sorularının cevapları bunlardır. Yoksa amaç, kimsenin 20.yy kalıntısı milliyetçi duygularını tatmin degildir!...
5-Son bir soru ve cevap da „savaşla“-„savaşan taraflarla" ilgili!...Bu „savaş“ ve „savaşan taraflar“ tamamen 20.Yüzyıl kalıntısı çıkarların ve düşüncelerin yönlendirdiği antika güçlerdir-unsurlardır... Alın bir Rusya’yı veya İran’ı, bunların Ortadoğu’da işi ne, ne için savaşıyor bunlar? Petrol fiyatlarını kontrol için değil mi, çok açık!... Peki bu güçler buradan bir yere varabilirler mi? Bugün için ittifak halinde görünüyorlar ama yarın İran da kendi petrolünü piyasaya sürünce ne olacak!!.. Bu, fiyatların daha da düşmesi sonucunu vermeyecek mi?... Amaçları, PKK’yı-PYD’yi destekleyerek Barzani’nin önünü kesmek! Niye? Çünkü Kürt petrolünün ve doğal gazının piyasaya girmesini kendilerine rakip olacak diye istemiyorlar. Girerse bu fiyatları daha da düşürecek diye korkuyorlar. Korkuyorlar, çünkü bunların petrolden ve doğal gazdan başka gelirleri yok. Doğru dürüst başka birşey üretmiyorlar ki!...
Ama bakın bir Barzani’nin konumu öyle değil. O, kendi topraklarından çıkan petrolü ve doğal gazı kendi refahı için kullanma derdinde. Bu yüzden de haklı bir savaş veriyor… Peki PKK-PYD niye karşılar Barzani’ye, onların derdi ne? „Demokratik Modernite“ adı altında kapitalizmi aşan „komünal bir yapı“ diyor onlar… Yani akılları sıra Barzaniye karşı mücadele kapitalizme karşı mücadele onlar için!… Olay bu!… Koyun can derdinde kasap mal derdinde hesabı!!...
Kürt petrolünün ve doğal gazının ortaklaşa bir çabayla dünya pazarlarına sürülmesi için Türkiye’nin Barzani yönetimiyle yaptığı anlaşmaya kimse birşey diyemez. Bu, her iki tarafında doğal hakkıdır…Ama bu kadarla kalmıyor ki mesele; bu arada Türkiye’de de bazıları „Osmanlı mülkü“ falan diyerek Dimyad’a pirince gitmeye de çalışıyorlar!!...Yani, bir yerde bir „çatışma“ varsa bugün, şunu bileceksiniz ki, orada çatışanlar daima 20.Yüzyıl kalıntısı çıkarlardır!... Siz, „Osmanlı mülkü, mirası“ falan diyerek Ortadoğu’nun petrollerini hayal edeceğinize oturun da kendi güneşinizi-rüzgarınızı ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarınızı değerlendirmeye çalışın… Bu şekilde düşünmek, gücünü bu yöne kanalize etmek zor geliyor da, „savaşarak“ birbirini öldürmekten medet umuluyor!...
Şunu hiç kimse unutmasın, 21.Yüzyıl’da bu türden "savaşlarla" kimse birşey elde edemez, bir yere varamaz!... Bu şekilde savaşılarak daha fazla bilgi üretir hale mi gelinecek, bilgi üretiminin, gelişmenin, ilerlemenin yolu tıkalı da bu böyle savaşılarak mı açılacak?... Bunlar hep ideolojik hayallerdir!... Gerçekte olan şudur: Ulus devlet konsepti can çekişiyor, o kadar!... Kafası hala 20.Yüzyıl’ da kalanlar, 21.Yüzyıl paradigmasını kavrayamayanlar, yeni değerler üretmek için işbirliği yapmak yerine birbirleriyle "savaşarak" 20.Yüzyıl kalıntısı değerleri paylaşmaya çalışarak birbirlerini tüketiyorlar o kadar!...
Herkesin kendisine şu soruyu sorması lazım: Amaç ne?... Bağcıyı döverek psikolojik tatmin sağlamak mı, yoksa üzüm yemek mi?...
„Kürdistanda kapitalizmin gelişmesini engelleyen başlıca engel ne“ bugün, soru bu!!... "Türk sömürgeciliği"mi engel buna, yoksa 20.Yüzyıl kalıntısı, iş makinası, okul, fabrika yakan bir "solculuk"mu?... Üretici güçlerin daha hızlı gelişmesi için "Komün" adı altında devlet olmayan bir devlete mi ihtiyaç var bugün?... Soru bu!!... Kimse milliyetci duygusal reaksiyonlarla kendini aldatmasın... Öyle mühendislik faaliyetiyle yeni "sistemler" falan yaratılamaz!!.. Bakın, "sosyalizm" adı altında yaratılan bile ancak 72 yıl yaşayabildi!!... Toplumsal gelişme için, bilgi toplumuna- modern sınıfsız topluma- doğru gidiş için ne yapar ederiz de daha cok bilgi üretir hale gelebiliriz enerjimizi bu soruya cevap bulmak için harcayalım… „Savaşarak“ birbirimizi tüketeceğimize bunun üzerinde yoğunlaşalım!...
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023