Murat AKSOY
1 Ekim'de açılan Meclis'e gelerek yemin eden BDP'nin siyasi açıdan büyük bir adım attıklarını geçen hafta yazdık. BDP'nin Meclis'e dönüşünün sert parti içi tartışmalardan sonra gerçekleştiğini de...
Çok değil bundan iki-üç hafta öncesine kadar BDP'deki genel eğilim Meclis'e dönülmemesi şeklindeydi. Ki bunu Selahattin Demirtaş "henüz dönüş şartları olgunlaşmadı" şeklinde açıklamalarıyla dile getirdi. BDP'nin Meclis'e dönmesini sağlayan PKK ve TAK oldu. Ankara'da ve Siirt'te yapılan saldırıda hayatını kaybeden "siviller" BDP'yi Meclis'e dönmesine yol açtı. Hatta Meclis'e girme kararının alındığı 29 Eylül'deki BDP Grup Toplantısı öncesi KCK, "Meclis' gitmeyin" tehdidinde bulundu. DTK iki gün boyunca yaşadığı sert tartışmlardan sonra BDP'nin Meclis'e dönmesine 'evet' dedi.
Yani dönüş kararı, siyaseten BDP'yi destekleyenlerin iradesinden çok Ankara ve Siirt'teki sivil ölümlerin tüm Türkiye'de ve Kürtlerde de yarattığı infialden dolayıdır. BDP'yi Meclis'e dönmek zorunda bırakan PKK ve TAK'ın saldırıları ve sivil ölümler olmuştur, BDP Meclis'e dönmek zorunda kalmıştır. BDP'den milletvekili seçilen bazı isimlerin başından itibaren Meclis'te olmayı savunması da bu gerçeği değiştirmiyor.
Elbette BDP'nin dönüş kararını tek başına alamaması siyaseten bir yetersizlik ve sıkça eleştirdiğimiz bir siyasetsizlik örneği. Yine de BDP'nin Meclis'e dönüşü siyaseten büyük bir kazanım olduğunu kabul etmek gekiyor.
BDP'nin Meclis'e dönmesi bir çok açıdan olumludur. Siyasetin normalleşmesine katkı açısından, yeni anayasa çalışmalarının içinde olacak olması açısından, Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı açısından.
Bütün bunların gerçekleşmesi için tam umutlanmıştık ki, bir çok ilde eşzamanlı yapılan KCK operasyonları geldi. BDP'nin Genel Başkan Yardımcısı'nın da aralarında olduğu gözaltı ve tutuklamalar duyduğumuz iyimserliklerin azalmasına yol açtı.
Çünkü 2009'dan itibaren yapılan KCK operasyonları sonrasında açılan dava, ne yazık ki, Kürtçe savunma üzerinden siyasi bir kör döğüşe dönüştü. Davanın iddianamesi ve ekleri ile "hukuki" olsa da, mahkeme heyetinin Kürtçe savunmayı kabul etmemesi davanın üzerindeki "siyasi" kuşkuları arttırmaktadır. BDP'nin PKK ve TAK'ın şiddetinin yarattığı infaal sonucu Meclis'e döndüğü günlerde KCK'ya yapılan son operasyon tam anlamıyla siyasetin açığa düşmesidir.
KCK'ya operasyonu yapan bağımsız yargıdır buna itirazımız yok. Bazı davaların siyasetle içiçeliği dikkate alındığında yargı sürecine daha fazla özen zorunlu hale geliyor. Eksi olan malesef bu.
KCK Davası özelinde sorun, gözaltına alınan, tutuklanan kişilere isnat edilen suçlamaların gerçek olup olmadığına yargı karar verecek ama sorun, bu davada yargı sürecinin "Kürtçe savunma" krizi yüzünden tıkanmış olmasıdır. KCK Davası'nda tutuklu yargılananlar eğer aradan bir yıldan geçen süreye rağmen savunma bile yapamamışlarsa burada bir sorun, hatta önemli bir sorun var demektir.
BDP'lilerin "AK Parti Kürt sorununu çözmek istemiyor" tezi ne kadar haksızsa, bu süreçte "her şeye rağmen" BDP'yi siyaseten güçsüz düşürmek de o kadar yanlış bir davranış olur. Burada AK Parti'ye hükümete düşen önemli sorumluluklar var.
AK Parti yeni başlayan yasama döneminde, Kürt sorunu ve demokratikleşme bağlamında BDP'yle daha fazla konuşarak, Öcalan'ın avukatları ile görüşmesi konusunda, KCK Davası'nda yaşanan Kürtçe savunma krizine son verecek bir adım atarak siyasetin yolunu daha fazla açabilir. Aslında bütün bunlar, AK Parti'nin 2009'da başlattığı "Demokratik Açılım"ın yanında daha küçük adımlardır.
Kürt sorununun çözülmesinin, PKK ve diğer uzantılarının yalnızlaştırılmasının yolu bölgedeki Kürtleri yani halkı kazanmaksa, yapması gereken çözüm konusundaki samimiyetini daha fazla hissettirecek adımlar atmaktır. Son dönemde özellikle sivilleri hedef alan eylemler örgüte sempatiyle bakanlar tarafından bile eleştirilmiştir.
Şu anda Türkiye içinde konuşlanmış PKK'lılara, BDP'nin üzerinde silahlı vesayet kuran KCK'ya yönelik operasyonlar yapılıyor. Ama bu tablonun eksik bir parçası var; çözüm için atılması gereken siyasi adımlar. Açılımı başlatmış bir parti için bu adımları atmak zor olmasa gerek. Giderek daha zor bir kavşağa yaklaştığımız Kürt sorununun çözümü konusunda BDP'nin Meclis'e gelmesi ile açılan siyaset yolu, polisiye tedbirlere kurban edilmemeldir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018