Murat Sevinç
Son günlerin gündemi ‘CHP’nin başına çorap örülüyor’ tartışmasını şimdilik bir yana bırakalım.
Nedenleri, içeriği ve muhtemel sonuçları tahmin edilebilecek olan bu ‘tuhaflık’ şu aşamada daha ziyade CHP parti örgütünü, ulusalcı kesimin ‘Yeni Şafak’ı olan Sözcü’yü ‘amiral gemisi’ olarak adlandıran genel başkanlığı ve yine bir kesimin kendi ‘duayenleriyle’ olan muhabbetini ilgilendiriyor. Memlekette her kesimin kendi ‘üfürükçüsü’ ve ‘duayeni’ var ve üfüren ile üfürülenin zaman zaman tatsızlık yaşaması kaçınılmaz.
Malumunuz, erken yaşta ölmemeyi başarmış meslek erbabına ‘duayen’ adı veriliyor Türkiye’de. Allah ömür versin, uzun yaşamak ve zamanında kahvehanelerin favorisi Tan Gazetesi’ni çıkarmak dışında başkaca hasleti, mesleğine anlamlı katkısı olup olmadığını bilmediğim bir gazeteci, önce yazısı ve ardından açıkladığı isimle gündeme geldi ve CHP’yi karıştırdı.
Ardından, duayen gazeteci, kaynağının, henüz yaşlı olmadığı için duayen olarak adlandırılmayan bir başkasının adını verdi. Haber kaynağının TA (Talat Atilla) olduğunu açıkladı. TA, şu ana dek henüz duayen olan ya da olmayan bir başka gazetecinin adını vermedi bildiğim kadarıyla.
TA adını ilk duyduğumda, bir yerden tanıdık geldiğini düşündüm. Neyse ki artık ‘arama motorları’ var da her şey çok kolay bulunabiliyor! TA ile Mülkiye adlarını yan yana yazınca, henüz duayen olarak adlandırılmayan şahsı nereden hatırladığımı çıkardım.
Burada mecburen son dönem kısa Mülkiye tarihi anlatmak zorundayım. Tabii siz bunu yakın geçmiş memleket tarihi de kabul edebilirsiniz! Bildiğim kadarıyla benzer hikâyeler pek çok kurumda yaşandı, yaşatıldı.
Adı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kapsamlı ‘Ankara Üniversitesi’ tasfiyesiyle anılan Erkan İbiş, Ağustos 2012’de rektör seçildi. Mülkiye’ye ‘bazı odaklardan’ sistematik tacizler ise Ekim 2012’den ‘itibaren’, bir ‘açılış dersinin’ ardından başladı.
Bu tarihte, üniversite akademik yıl açılışına dönemin başbakanı -büyük ölçüde ulusalcıların ve ulusalcı olmayan küçük sosyalist öğretim üyesi grubunun oylarıyla seçilen İbiş tarafından!- davet edilince, Mülkiye’nin Aziz Köklü salonunda alternatif bir akademik yıl açılışı yapılmış, salon hınca hınç dolmuştu. Tahmin edilebileceği gibi açılışı, fakülte çalışanlarının ‘çoğunluğu’ değil, o çoğunluk içindeki ‘kimilerince’ baş belası görülen (ve neredeyse tamamı KHK’ler ile atılan) ‘azınlık’ istemiş ve yapmıştı.
2013’le birlikte, 2014’te ve özellikle 2015’teki 1 Kasım genel seçimi ardından (yani malum milliyetçi koalisyon kurulurken) ‘tacizlerin’ giderek yoğunlaşan sözlü-yazılı-fiili saldırılara dönüştüğüne tanık olduk. Bir yandan kampüsteki olaylar ve polis müdahaleleri sıklaşırken, diğer yandan ‘kurum’ bazı gazeteler tarafından hedef alınmaya başladı.
Akit, Aydınlık gibi birbirinin muadili yayın organlarının adetidir böyle şeyler, onlardan bekleniyordu; ancak o esnada yayın hayatına yeni başlamış Vahdet adlı bir gazete de Mülkiye ile uğraşanlar safına katıldı.
Cebeci Kampüsü’nü akıl almaz biçimde ‘Kandil’ gibi gösterme ‘operasyonu’ dinmeyen olaylar, yüzleri kapalı ve kim olduklarını hiç anlayamadığımız (zaman zaman bizim üzerimize de yürüyen) eli sopalı saldırganlar, ‘teröröleeeer’ şeklinde uluyan muhtelif kesimler, irili ufaklı faşist oluşumlar… İşte o Vahdet, 15 Temmuz’un ardından ‘FETÖ’ şaibeleri altında, kısa süren yayın hayatına son verdi. Belli ki işlevini tamamlamıştı!
Ve aynı süreçte, her seferinde üniversite idaresinden Mülkiye dekanlığına yönelik sonu gelmeyen itham ve iftiralarla karşılaştık! O esnada dekan, Prof. Yalçın Karatepe’ydi. Şimdikiler gibi değil; seçilmiş, kişilikli, kurumunu koruyan bir dekandı Karatepe.
Olup biten her şey, aynı zamanda Karatepe’nin tavrı ve konuşmalarıyla da ilişkilendiriliyordu. Kampüsteki ‘terör yapılanmasına’ (evet, böyle iri ve sapıkça laflar!) göz yumduğu ve bunu kendi siyasi ikbalini düşünerek yaptığı propagandasıyla! Yalçın Karatepe’nin CHP’li olduğu ve siyaset düşündüğü sır değildi de, kişilikli dekanlığının ve çalışanlara, öğrencilere yönelik namuslu, kollayıcı tavrının bununla ilgisi yoktu! Yani insan milletvekili olmak için ahlaklı olmaz, ahlaklıysa ahlaklıdır zaten.
İbiş’in SBF’deki işbirlikçileri olup bu propagandayı yapan ve ne yazık ki yapılanı ciddiye alan öğretim üyeleri de vardı tabii ve işin matrak yanı, o öğretim üyelerinden İbiş’i her iki rektörlük seçiminde de desteklemiş bir meslektaşımız, sonrasında milletvekili oldu! Hayat eğlenceli hakikaten, ama konumuz bu değil şimdi.
İşte tam o aylarda, bugün gündemde olan TA adlı henüz duayen olmayan kalem, Mülkiye’ye ilişkin iki ‘felaket’ yazı kaleme aldı. Biri Yalçın Karatepe, diğeri ise meslektaşımız Barış Ünlü üzerinden Mülkiye’yi hedef alan iki ‘kısacık’ yazı.
İlkinde Yalçın Karatepe henüz dekandı. Güneş’te yayınlanan reçete kısalığındaki yazının yayın tarihi 23 Haziran 2014. Diken’in sayfasını bu yazılarla meşgul etmemek için ‘link’ bırakmayacağım; başlığı şu: ‘Siyasal’da, siyaset yapmak!’ Nasıl, şık başlık değil mi! Kelime oyunları filan…
TA, Karatepe’nin CHP’li olduğunu hatırlatıp ardından büyüklük göstererek bunun ‘normal’ olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyordu:
“Siyasal Bilgiler Fakültesi, yasa dışı unsurların cirit attığı bir yer haline geldi. Siyasalın anlı şanlı hocaları bile, üniversiteye girerken can güvenliklerinin olmadığını söylüyor. Ankara’da hangi polis şefi ile karşılaşsam, yasa dışı örgütlerin, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni merkez olarak seçtiklerini söylüyor. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe’nin, CHP’de siyaset yapmak için, üniversitedeki aşırı uçların yuvalanmasına müsaade ettiği yönünde, dikkate değer bilgiler geliyor. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş ile tanışıklığım eskidir. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki bu gelişmelerden haberi var mı, varsa neler yapıyor bilmiyorum. Evet; Dekan da kendisi gibi oyla seçiliyor ama Üniversitenin 1 numaralı koltuğunda rektörün, yani Prof. Dr. Erkan İbiş’in oturduğunu hatırlatmak isterim. İbiş, tecrübeli, saygı duyulan, güvenilir bir rektördür ama Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki bu etik dışı ve tolerans eşiğini zorlayan fotoğrafa seyirci kalmaması gerekir.”
Fazla söze, yoruma gerek var mı? Herhalde aklı başında herkes ‘doğru’ değerlendirmeyi yapar!
TA’nın ikinci yazısı ise, Yalçın Karatepe’nin ikinci kez dekan seçilemeyip yerini Prof. Serpil Sancar’a bıraktığı dönemde yayınlandı. 21 Ocak 2015 günü, yine Güneş’te: ‘Mülkiye’nin final sorusu; Öcalan!’ Takdir edersiniz, şık bir başlık daha!
Öğretim üyesi ve sevgili arkadaşımız Barış Ünlü, ‘Kürt sorunu’ anlattığı seminerin sınavında Öcalan’ın bazı paragraflarını soru yaptı. Konu Kürt sorunu olduğu ve orasının bir üniversite olduğunu düşündüğü için! Sorunun sosyal medyada konu edilmesi ardından malum gazete (Vahdet!) tarafından hedef gösterildi. Yalnızca Ünlü değil, tabii ki Mülkiye! Bakalım TA yine son derece kısa yazısında hangi müstakbel duayen ifadeleri sarf etmiş:
“Bu sütundan defalarca, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin yasa dışı unsurların oyun alanı olduğunu, yönetici ve idarecilerin (Türkçe’ye takılmayın!) bir bölümünün, üniversiteyi terörize etmek için özel çabası olduğunu yazdım. Ve nihayet dünkü Vahdet, ‘Bakan oğlundan Apo dersi’ manşetiyle çıktı… Bu soruyu hazırlayan kişi, bir zamanlar Devletin Bakanlık koltuğunda oturan Fikret Ünlü’nün oğlu, Barış Ünlü! Bir Bakan oğlu, Mülkiye’nin hocası, açıkça terör örgütünün propagandasını yapıyor. Üstelik bu propagandayı ders sorusu haline getirerek, sınıfı geçmenin hangi parametrelere bağlı olduğunun da altını çiziyor. Çünkü bu sorular final sorusu!.. Öğrenci olmayan PKK’lıların derslere sokularak, yasadışı örgütün propagandası yaptırılıyor. Bu kadarı gerçekten çok fazla. Devletin Üniversitesi’nde devlet düşmanlığı yapıldığı gibi, en koyu faşizm örnekleri sergileniyor. Resmen ırkçılık yapılıyor! Mülkiye’de öğrencilere örtülü olarak, ‘PKK’lı olmazsanız, mezun olamazsınız’ deniliyor. Sen; Barış Ünlü isimli arkadaş! Ne yaptığının farkında mısın? İki bin yıllık şanlı tarihimizde, Öcalan dışında soru soracak adam mı bulamadın? Ne demek bu? Son sözüm Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş’e; Değerli hocam; Sizinle 20 yılı geçen bir tanışıklığımız, arkadaşlığımız var. Yiğit ve dürüst olduğunuzdan şüphem yok. Adil olduğunuzu da görmek isteriz!” (Gördü ‘netekim’!)
Bu nasıl? Beğendiniz mi? Tabii üniversite eposta sitesinde tepki gösteren diğer fakültelerden kimi öğretim üyelerinin daha düzgün cümlelerle, daha zekice laflar ettiğini sanmayın sakın! Bu esnada, Dekan Serpil Sancar başkanlığında toplanan SBF Yönetim Kurulu 21 Ocak 2015’te bir karar aldı ve Ankara Üniversitesi’ni, Vahdet’te haberi yapan (Batuhan Çolak) ile yukarıdaki yazıyı kaleme alan TA’yı tekzip etmeye davet etti. Söz konusu isimler hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatılacağını ekleyerek.
TA’nın ‘değerli arkadaşı’ olarak andığı İbiş ve şürekâsı sonrasında da Mülkiye’ye pek iyi davranmadı malum. Barış Ünlü’ye TMK’den dava da açıldı bu esnada. Bu satırları okuyan herkesin, ‘Kürt sorunu’ ile ‘Öcalan’ arasındaki basit bağı kurabilecek zeka düzeyine ve genel kültüre sahip olduğunu tahmin ediyorum!
Nitekim mahkeme de bu açık bağı kurmuş olmalı ki, Barış Ünlü ilk duruşmada beraat etti. Anlayacağınız ileri derecede bağımsız yargı dahi, o dönemde TA gibi düşünmedi!
Yukarıdaki yazıda geçen, bizlerin öğrencilere hissettirdiğimiz iddia edilen ve okuduğunuzda “Çüş” dediğinizden kuşku duymadığım “PKK’lı olmazsanız, mezun olamazsınız” ifadesinden daha da ‘anormal’ bir şey anlatmak isterim, yeri gelmişken. Bizlere yaşatılanın ‘gerçek üstü’ niteliğini iyice kavrayabilmeniz için:
O dönemde ben de ihbar edilmişim! Bunu şans eseri öğrendim. Ülkücü olduğu iddia edilen bir öğrenci Emniyet’te diğer öğrencilerden şikayetçi olmuş ve bu arada dosyaya benimle ilgili de bir şikayet eklemiş. Rivayet böyle. Allah’ın işi olmalı!
Avukat arkadaşlar, fark ettikleri bu iddiayı bana ilettiler. Bir iki gün sonra, Dekan Serpil Sancar arayarak, ‘veli’ olduğunu söyleyen bir iki kişinin telefon edip yine benimle ilgili aynı iddiaları dillendirdiğini aktardı. Kişisel olarak herhangi bir şey, işlem, başvuru vs. yapmak istemedim.
Bir şey yapmak ve o muhbir öğrenciyle (kimliğini bildiğim, sınıfta kalmış, bir türlü geçememiş biri!) uğraşmak istemeyişimin asıl nedeni, hakkımdaki iddianın tahayyül dahi edilemez içeriğiydi. Fantastik hikâyelere konu olamayacak absürtlükteki ithamı, yalan olmasın, takdirle karşılamış ve bu işi organize den sağcı grubun zeka düzeyine bir kez daha haset etmiştim! Kabataş fantezisini mumla aratacak hikâye, sizi de biraz eğlendirsin istiyorum. İhbar konusu şuymuş:
O esnada altı bölümün birden Anayasaya Giriş dersini veriyordum ve öğrenci sayısı 1000 civarındaydı. Sınav günü, fakültedeki her bir ‘boşluk’ sınava tahsis ediliyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 25 civarında sınav yeri vardı o sabah. İşte ihbara göre, o sınav salonlarına ‘yüzleri kapalı’ (yanlış okumadınız!) PKK’lılar gelmiş, bana “Kimlik kontrolü yapıp faşistleri ayıklayacağız” demiş, ben de “Hay hay, buyurun yapın” demişim! Kimlik kontrolü yapıp gitmişler!!
Hikâyede eksik bırakılan, üstümün çıplak ve deri pantolonlu olmayışımdı. Muhterem okur, tekrar ediyorum, bu bir ihbar konusuydu! Herhalde savcı da biraz ‘garip’ bulmuş olmalı ki, ifadeye davet edilmedim.
İşte, o yıllarda Mülkiye’de bunlar ve daha neler neler yaşandı. Cevval yazarlar, hedef gösteren kısa ömürlü gazeteler, dinmeyen saldırılar, polis müdahaleleri, hakkında soruşturma ve dava açılan (tümü beraatla sonuçlanan) meslektaşlar. 2015 kasım seçimleri ve milliyetçi koalisyonun ardından, tacizin çok daha sistematik hale gelişi. Herkesin üzerine düşeni yapması! Her şeyin, herkesin gözünün önünde oluşu…
Bu arada, özellikle Mülkiyeli muhaliflerden ricam, İbiş’in katılımı ve ‘Onur Kurulu’ndaki’ konumu nedeniyle gündeme gelen Mülkiye Sempozyumu’nu da bu gözle okumaları. Boş versinler, kurumun resmi ve kimi muvazzaf akademisyenin gayri resmi yollardan yaptıkları, sünepece ve utanmazca açıklamaları. Aslında ‘İbiş’ adının oraya yazılmasının hiçbir önemi yoktu bana kalırsa. Bundan emin olsunlar. Dört beş yıl önce başlamış ve ihraçlarla taçlandırılmış süfli bir hikâyenin tarihi ‘anlarından’ biriydi o sempozyum. Bu nedenle, yalnızca Mülkiye’den atılanlara değil, ihraçlar ardından Mülkiye’ye ‘dönenlere’ de bakmanızı tavsiye ederim.
Çok uzadı yazı…
Zaman içinde daha açık görülecektir bu yıllarda ne olduğu. Biz biliyoruz, kamuoyu da öğrenecek. Biraz sabır ve hafıza, hepsi bu. Hakkımızdaki o yazıları kaleme alabilen kimi ‘müstakbel duayenler’ Mülkiye’ye söverken tepki çekmemişti. Gün geldi, CHP’yi de karıştırdı!
Size dokunmayan, bin yıl yaşıyor yaşamasına ve bir gün size de dokunuyor, mesele bu!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025