Murat Sevinç
CHP’nin yerel seçim propagandası, yeni olmamakla birlikte farklı bağlamda sıkça kullanılır hale gelen bir kavram kazandırdı siyasete ve Türkçe’ye: İsraf.
“AKP seçmeni olan muhafazakâr kesim ‘yolsuzluk’ sözcüğünden rahatsız oluyor, derdimizi anlatamıyoruz”, diye düşünen muhalefet, söz konusu kitlelerin dünyasında bir yeri ve anlamı olan kavramlar ararken, israfı buldu. İktidar seçmeninden oy almak zorunda oldukları için bu taktiğin bir anlamı olduğu düşünülebilir. Tabii, yolsuzluğa israf demek kaç oy kazandırmıştır, bunu tam olarak bilmek mümkün değil. Fakat ‘oy almak’ için başvurulan bu yöntemin tercih edilmesinin dayanağı, ‘yolsuzluk’ iddialarının seçmen kaçıracağı varsayımı ise, eh doğrusu bu düşüncenin isabetli olup olmadığı da tam olarak bilinemez!
Halihazırdaki muhalif siyaset, iktidar seçmenini ikna etmek üzerine inşa ediliyor. Kendi seçmeninin her hâlükârda cepte olduğu kanısıyla. Olabilir hakikaten, iktidardan kurtulmak isteyen milyonlarca seçmen görmezden geliyor bazı şeyleri, bu doğru. Fakat iktidar seçmeninin bu söylemle ikna edilebileceğini düşünmekte sanırım bir sorun var.
Daha önce de dile getirmeye çalışmıştım; özellikle ana muhalefet partisi, seçtiği yol ve araçlarla, siyasetin dönüştürücü, öğretici işlevini ihmal ediyor. Ya böyle bir niyeti yok, ya da cesareti. O muhafazakârlar karşılarında daha açık konuşan birilerini görmek istiyor olamazlar mı? Sizce onlar yolsuzluk iddialarını duymuyor mu? Farkında değiller mi? Yoksa göre göre mi veriyorlar desteği? O zaman israf, daha da hoş görülebilir bir iddia haline gelmiyor mu? E canım hangimiz israf etmiyoruz ki zaman zaman, insanlık hali!
Seçilen dilin kaçınılmaz bir sonucu, çoğunu bir kaba sıkıştırmanın pek mümkün olmadığı muhafazakâr değerlerin, genel geçer siyaset dili haline gelmesi. Homojen bir ‘dindar kesim’ olmadığı gibi, o kesimlerin en tutucularının ve iktidara adanmışlarının dilinin hakimiyetini kabul etmenin anlaşılabilir bir yanı var mı?
Bir de tabii çok daha açık ve somut bir soruya gereksinim var burada: Eğer o insanların oyuyla iktidara gelirseniz, büyük israfta payı olanları yargılayacak mısınız? Hangi gerekçeyle? Müsrif oldukları için mi?
Sonuç alıp almayacağı belirsiz bir taktiğin iler tutar yanı yok gibi geliyor bana. Sanırım yalnızca bana değil, çok insana da böyle görünüyordur. Şunu bir kez daha hatırlatmanın zararı olmaz: Her kesimle iletişim kurulmalı, dindar kesimle hemhal olacak yollar bulunmalı, buna hiç kuşku yok. Yalnızca oy için değil, birlikte yaşayabilmek için.
Fakat muhalefet de şunun ihtimal olduğunu hesaba katmalı: Ülkede bir de ‘diğer kesim’ var ve dindar olsun olmasın eninde sonunda herkes ‘samimi’ bulduğuna değer verir. Eğer ‘vermez’ deniyorsa, o zaman ‘dönüşmesi’ için çaba harcanır. İnsanlar, kendilerine saf muamelesi yapana ne kadar iltifat eder, bilemiyorum.
Bir şey daha var: Şu aralar Türkiye’nin başına gelen en ‘acayip’ işlerden biri ‘kavram kargaşası’. “Başka sorunumuz mu kalmadı” demeyin hemen! Toplumu kötücül bir hücre gibi sarıyor bu ‘bilinçli’ ya da ‘bilinçsiz’ hal. Diyelim, önüne gelene ‘terörist’ demek kuşkusuz muhalefeti ürkütmek için tercih ediliyor. Muhtemelen bu duruma en çok sevinenler teröristlerdir! Öyle ya, pazarcısından faiz alana, seçmeninden yazar çizerine dek çeşitli yurttaş kesimleri terörist olarak adlandırıldığında… Örneğin, ‘soykırım’. Bakın, bazı KHK’liler de ‘soykırım’ kavramını kullanmaya başladı. İnsaf, KHK’lilerin durumunu anlatacak başka ifade kalmadı mı? Ya da harcıâlem hale gelen ‘darbe’. En vahimlerinden biri bu. Gezi darbe, dövizin artışı darbe, ekonominin gidişatını eleştirmek darbe. 12 Eylül neydi peki? İri sözcüklerle, ağırlığı olan kavramlarla konuşup yazmak, propaganda yapmak bir an etkileyici olabilir ama uzun vadede konuyu ‘sulandırmak’ dışında bir işlevi yok.
İşte ‘israf’ sözcüğünün de böyle bir etkisi oluyor ve olacak. Musluğu iki dakika açık bırakmakla, milyarlarca liralık ihalenin kapalı yöntemlerle tahsis edilmesi aynı sözcükle karşılanamaz. Bu kadar açık ve basit. Siyasetçilerin, yurttaşa, kendilerinden daha az akıllı muamelesi yapmamalarında büyük yarar var.
‘İsraf’ ile bu kadar oyalanmamın nedeni, Çiğdem Toker’in kitabı, Kamu İhalelerinde Olağan İşler. Tekin Yayınevi’nden çıktı. Kitap hakkında Gazete Duvar’da hayli kapsamlı bir yazı yazdığım ve Diken’de bir tanıtım yazısı çıktığı için, içeriğine girmeyeceğim. Burada benim açımdan önemli olan, ‘bir yurttaşlık öğretmeni’ olarak andığım Çiğdem Toker’in anlattığı ihale rejiminden hareket ederek, bir yurttaş olduğumuzu yeniden hatırlatmak.
Ortalama Türkiye cumhuriyeti yurttaşı, KHK’lilerin işten atıldığını biliyor, duyuyor, umursuyor, vesaire. Oysa Toker’in çalışması gibi kitaplar, bize seksen milyon insanın aslında yurttaşlıktan tasfiye edildiğini söylüyor. Yurttaşlıktan tasfiye edilmek, bir benzetme kuşkusuz. Milyonlarca insan, bu ‘harcama’ rejiminde birer yurttaş olma vasfını yavaş yavaş kaybettiğini henüz tam olarak kavrayabilmiş değil. Ya da, yaşadığı şeyin adını koyamıyor belki de.
Muhterem okur,
Yurttaşlığımız, göz göre göre israf (!) ediliyor, mesele bu.
Özetle: Bizimle, yani yurttaşlar ile devlet arasında hangi bağlar var. Biz neden İngiltere’de ya da Fransa’da değil de, Türkiye’de oy kullanıyoruz örneğin? Çok mu saçma oldu bu soru? O zaman biraz daha saçma olsun: Neden ABD’ye değil de, Türkiye’ye vergi veriyoruz?
Buralı bir anne ve babanın çocuğu olduğumuz için, öyle değil mi? Anayasa’da ‘yurttaş’ sıfatıyla tanımlanıyoruz. Başka bir yerde doğsaydık nefes alabilir miydik? Evet. Başka bir yerde doğsaydık yemek yiyebilir miydik? Evet. Başka bir yerde doğsaydık tarla sürebilir, ekin elde edebilir miydik? Evet. Başka bir yerde doğsaydık ameliyat yapan hekim, yapı inşa eden mimar, kıyafet diken terzi, yemek yapan aşçı olabilir miydik? Evet. Devlet olmadan yaşayabilir miydik? Evet. Nitekim yalnızca beş bin yıllık tarihi var devlet adı verilen örgütlenme biçiminin. Modern devlet dediğimiz çok daha genç. Peki, başka bir yerde doğsaydık düşünebilir ve düşüncelerimizi dile getirebilir miydik? Kuşkusuz evet.
Demek ki aslında bizi biz yapan niteliklerimizin büyük çoğunluğu, yaşadığımız ülkede çevrelendiğimiz ‘kurallar’ olmadan da var olabilir.
Gel gör ki biz buralıyız ve yurttaşı olduğumuz devletle aramızdaki en görünür bağ, ‘vergi’ veriyor oluşumuz. Evet oy veriyoruz, evet dernek kurabiliyoruz, evet sendika üyesi olabiliyoruz, evet yurttaşların sağlık ve eğitim haklarından yararlanabiliyoruz vs. Buna mukabil tümünü yapabiliyor oluşumuzun nedeni, ortada bir ‘devlet’ oluşu. Anayasamız, yaklaşık üçte birinde o devlet ile aramızdaki ilişkiyi düzenliyor. Bizi devlete karşı koruyor ve ödevler veriyor.
O devletin varlığı ise bizim emeğimize, vergilerimize bağlı. Biz varsak, vergi ödüyorsak, devlet ve görünür tüm alametleri de var demektir. O araçları, kıyafetleri, sarayları, şunları bunları… Biz yapıyoruz. Biz ödüyoruz. Emeğimizle, vergimizle.
Devlet bize ‘ekmek’ vermiyor. Biz emek harcıyor, emeğimizin pek azını kazanabiliyor ve kalanını bizi sömürenlere ‘hediye’ ediyoruz. Bunun adı ‘sömürü’, malum. Ezcümle biz devletluya ekmek veriyoruz. Sayemizde ekmek yiyorlar. Hatta pasta! Fakat bizi yönetebilmek için, bütün resmi ve gayri resmî araçlarıyla bizi ‘ekmek verdiklerine’ ikna etmek zorundalar. Şükran duymalıyız ki, buyurabilsinler.
Sözün özü, hani şu ‘israf’ olarak adlandırılan işler var ya, işte onlar, temel yurttaşlık ‘hakkımızın’ ihlali, devlet ile aramızdaki en somut bağın hiçe sayılması anlamına geliyor.
Çiğdem Toker’in Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nden alıntıladığı tanıma göre yolsuzluk, ‘Emanet edilmiş gücün, özel çıkarlar için kullanımı’. Güzel tanım değil mi? Bakın, ’emanet edilmiş güç’ ne kadar basit biçimde anlatıyor yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkiyi.
Yurttaşlar olarak emanet ettiğimiz, süresi belli, sınırları çizilmiş yetkinin nasıl kullanıldığının takibi, hem hakkımız hem görevimiz. ‘Ekmek verdiğimiz’ tüm yetkililerin bizim gelirimizi nereye ve nasıl harcadığı, öncelikle bizi ilgilendiriyor. İlgilendirmeli. Devlet onların babasının malı değil, bizim vergimizle ayakta duran bir yapı. Hepsi bu.
Bütçe denilen ise, alın terimiz. Başka bir şey değil.
Milyonlarca yurttaş, bir KHK ile ihraç edilmediği için tam ‘yurttaş’ olduğu yanılgısıyla yaşıyor ne yazık ki. Yurttaş yerine konulmamanın tek yolu bu değil oysa. Gelirinizin bu boyutlarda ‘israf’ edilebilmesi, emin olun daha küçük düşürücü bir yöntem…
Okuma önerisi:
İhraç edilmiş meslektaşlarımız tarafından büyük bir özen ve emekle, TİHV çatısı altında hazırlanan iki raporu buraya bırakıyorum. Üniversitede OHAL ve ihraçlarla ilgili, dört başı mamur bir çalışma. İçtenlikle kutlarım. Mutlaka göz atmanızı dilerim.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.09.2025
9.09.2025
4.09.2025
17.08.2025
14.08.2025
8.08.2025
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025