Sinan ÇİFTYÜREK
I – 20 yıla yakındır süren savaşın merkezinde bulunan Kürdistan’da, özellikle de Güney ile Rojava Kürdistan’ında oluşan büyük imkanların değerlendirilmesi ya da ağır bedeller ödenerek elde edilen kazanımların korunup geliştirilmesi söz konusu. Aynı süreçte halkımızın kazanımlarına dönük oluşan büyük tehlikelerle de yüz yüzeyiz.
II - Kürtsüz siyaset denklemi kurulamıyor bu doğru ancak Kürt sivil siyasetinin halinin de hal olmadığının altını çizmemiz gerekiyor. Sivil siyasetin hali hal değil dedik çünkü Kürt savaşçıları Diyala’dan, Kerkuk’ten Kobanî’ye uzanan alanda, IŞİD’e karşı savaşta dünya kamuoyunun büyük desteğini alırken, sivil siyaset hem parçalarda hem de parçalar üstü ulusal ittifak yönünden oldukça sıkıntılı bir evreden geçiyor. Başta Rojava Kürdistan’ı siyaseti olmak üzere Kürt sivil siyaseti kendi içerisinde sıkıntılı, dağınık, parçalı ve önemlisi birinin diğerinin varlığını kabullenip demokratik ilişki kurmaktan uzak duruşu büyük bir iç dalgakıran oluşturuyor.
Bu durumun, İran başta olmak üzere, Kürt siyasetini içerden parçalayıp güçten düşürmek için zaten her şeyi yapan işgalci devletlerin işini kolaylaştırdığını belirtelim. Elbette sömürgeci güçler kendi çıkarları doğrultusunda işlerini yapmaktadırlar. Mesele Kürt siyasetinin parçalarda ve parçalar üstü olarak sömürgeci siyasetin siyasal müdahalelerine karşı kendi siyasal savunma mekanizmalarını yaratabilmesidir. Ki bu başka adımların yanı sıra UK gibi ortak ulusal özgürlük paydasına dayalı savunma-direnme kurumunun yaratılmasını gerektiriyor.
III - İran ile Türkiye’nin, Kürt/Kürdistan karşıtı yakınlaşma ihtimalinin ulusal özgürlük mücadelesinde yaratacağı büyük sorunlara son yıllarda hep vurgu yaptık. Bu ikilinin ortaklaşmasının, Asya ve Ortadoğu’da mevcut sınır ve statükonun koruyucusu ve Doğu ekseninin baş aktörü Rusya’nın öncülüğünde olması daha da önem kazanıyor çünkü Rusya gibi bir küresel aktör sadece dahil olmadı üçlü mutabakatın liderliğini yapmaktadır. Dolaysıyla Suriye ve bölgenin mevcut statükosunun korunması temelinde Rusya liderliğinde İran ve Türkiye’nin yakınlaşması, Kürdistan meselesinde yeni tehlikelere işaret etmektedir ki UK’nin yaratılması bu nedenle daha bir önem kazanmaktadır.
IV – Okuyucu bilir, halkımızın ulusal özgürlüğü ve kazanımları açısından şunu da sıkça dile getirdik; Irak ve Suriye’de IŞİD sonrası asıl savaşın Kürtler ile Araplar arasında yaşanacağını belirttik. Bu açıdan da yeni gelişmeler var. Halep’in Rusya, İran ve Türkiye’nin de desteğiyle Esad rejimi tarafından geri alınmasından sonra, BAAS ordusu silahlarını Rojava Kürtlerine çevirmeye başladı bile. Önce YPG’ye, genelde Kuzey Halep’i özelde de Şeyh Maksud’u boşaltın çağrıları geldi. Ardından Suriyeli generaller, “PYD’nin görevi bitti emanet ettiğimiz toprakları geri alacağız” demeçleri basına yansımaya başladı ve derken bunları yeni gelişmeler izledi.
Rusya arabuluculuğunda kısa süre önce yapılan ve Suriye rejimi ile Rojavalı Kürtlerden “TEV-DEM ile Kürt Ulusal Konseyin”de temsil edildiği toplantı da Şam yönetiminin:
“Ülkedeki Kürtlere desteğini, Kürtlerin bir sonraki seçimde Esad’ı desteklemesi koşuluna bağlaması”; “Kürt temsilcilerden, federal sistem talebinden vazgeçmelerini ve bütün hükümet binalarına Suriye bayrağı asmalarını” istemesi ve “ülkedeki Kürt fraksiyonlarının tümünün müzakerelere katılması gerektiği” mesajlarını iletmesi (Rudaw) hayra alamet değil.
PYD yönetimindeki Rojava’nın da, daha önce “Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemi” olarak ilan edilen federasyon isimlendirmesindeki Rojava adının çıkarılarak adının “Kuzey Suriye Federasyonu” yapılması ise bir diğer ilginç gelişme!
V - Dolayısıyla özetlediğimiz gelişmelerin yaşandığı süreçte UK çağrı ve tartışmalarının yeniden yoğunluk kazanmasını önemsiyoruz. ÖSP olarak biz UK’nin yaratılmasını her daim savunduk özellikle günümüz koşullarında öneminin propagandasını yaptık yapıyoruz. Kaldı ki Kürt siyasetinde UK gerekliliği ve tartışmaları yeni de değil 30 yılı aşkın bir geçmişi arkalamaktadır. Yeni olan UK gerekliliğinin mevcut koşullarda daha bir önem kazanmasıdır. Bütün bunlar iyi de, “UK yaratalım” tartışma ve çağrılarına, bilinen eski sorunlara gerek parçalarda gerekse parçalar arasında tırmanan iç siyasal gerilimin eklendiğini görmekteyiz. Ki bu durum UK’nin yaratılmasını tehlikeye attığı gibi halkımızın ve kazanımlarının geleceği açısından da büyük riskler içermektedir!
Söz konusu sorun ve siyasal gerilimin ana hatları nelerdir ve UK’nin yaratılmasında tümüyle aşılmaları mümkün olmasa bile en azından engel olmaktan çıkarmak için hangi ön adımlar geliştirilmelidir? Kısaca bunlara değinmekte yarar vardır.
Öncelikle; günümüzde UK çağrılarını ısrarla yapanlar başta olmak üzere hepimizin bugüne kadar UK’nin neden gerçekleşmediğinin üzerinde düşünmemiz gerekiyor. 2013’te UK adımları futbol tabiriyle neden direkten döndü? Belirtmek istediğim, yapılan çağrılar geçmiş deneyimlerin ışığında ve farklı görüş, öneri ile eleştirilerin süzgecinden geçirmelidir.
İkincisi; hangi parti veya kurum olursa olsun ve ne kadar güçlü bulunursa bulunsun hiç kimse halkımızın UKTH dışında UK’ye ön şart ileri sürmemelidir. UK’nin yapısı, program ve tüzüğü (işleyişi), delege yapısının dağılımı olarak bileşeni hakkında UK’ye ön koşul dayatmak UK’yi istememekle eşdeğerdir.
Üçüncüsü; her kim ki “ortak ulusal çıkar, ulusal çıkar” diye vaaz verip, pratikte parti çıkarlarını halkın ulusal çıkarları önüne koyarsa, onca çağrılarının UK’nin gerçekleşmesine hizmet etmeyeceğini bilmelidir. Bu nedenle çağrı yapanlar başta olmak üzere herkes ulusal çıkarları birkaç adım parti çıkarlarının önüne koyabilmelidir.
Dördüncüsü; Kürdistan parçalarında özellikle de Kuzey ve Rojava’da kalıcı ulusal ittifaklar az çok yaratılmadan, parçalar üstü ulusal ittifak olarak UK kurulamaz, kurulsa bile hızla parçalarda ulusal ittifakın yaratılmasına katkıda bulunamazsa kalıcı olarak ayakta kalması çok zor olur. Rojava’da TEV-DEM ile ENKS arasındaki meseleler az çok aşılmadan Rojava’nın UK’de temsili bile sorun olacaktır. Bu açıdan UK çağrıları yapanlar öncelikle kendi dışındaki Kürdistani partilere dost, demokratik yaklaşımı geliştirmeyi esas almalıdır.
Beşincisi; UK çağrıları eşliğinde, Şengal üzerinde son haftalarda yaratılan tehlikeli gerilim en azından taraflar arasında barışçıl demokratik zeminde sürdürülebilir düzeye çekilmelidir. Yoksa Şengal üzerinde basına da yansıyan gerilim sürürken UK nasıl toplanacak? Elbette UK’nin yaratılması tam da Şengal vb sorunların çözümü için önem kazanıyor ama UK’nin ön koşulu olarak Şengal meselesinin askeri seçeneği dışlayan bir siyasal çözüm zeminine çekilmesi gerekir.
Dün Şengal’in uğradığı IŞİD işgali sırasında, işgale karşı savaşarak tarihe not düşen HPG ve YPG’nin, Şengal’in parçalanmış Kürdistan gerçeğinde Güneyin bir parçası olarak görüp buna uygun Güney’in yetkilileriyle siyasal çözümü hızla üretmeleri önemlidir. Bu açıdan Murat Karayılan’ın;
“Biz de Kürt halkının içteki ve dıştaki tüm sorunlarını diyaloglar ile aşmasından yanayız. Bu sorunlar aşılmasa bile, mutlaka bir platform, ortak çatı kurmak zorundayız… Zaten aramızda bir görüşme durumu söz konusudur. Biz aramızdaki bu tartışmaların sonuçlanmasıyla birlikte HPG olarak güçlerimizi çekeceğimizi zaten kendilerine açıkça söylemişiz. Bunu ilk defa burada açıklıyorum. Buna rağmen, sayın Neçîrvan’ın neden böyle bir üslupla konuştuğunu bilemiyorum” (ANF 30.12.2016) açıklaması Şengal meselesinin diyalog yoluyla çözümü açısından önemsenmelidir.
Altıncısı; parçalanmış Kürdistan’ın tarihsel trajedisini oluşturan koşulların basıncıyla, “düşmanımın düşmanı dostumdur” siyasetini izleyen partilerimizin, sömürgeci devletlerin Kürdistan siyaseti içerisindeki ellerini az çok ama mutlaka zayıflatmaları gerekiyor. Haydi deyince ve parçalanmış Kürdistan gerçeği devam ettikçe sömürgeci ellerin iç siyasimizdeki varlığı tümüyle ortadan kaldırılamaz ama UK yolunda asgariye çekilebilir. Bunun için çaba harcanmalıdır.
Yedincisi; UK hedefinde sürdürülebilir bir zemine çekmemiz gereken diğer bir meselemiz siyasetimizin küresel Doğu-Batı güç merkezleri eksenindeki ayrışmasıdır. Bu da realitemizdir ve yakın vade de tümüyle ortadan kaldırılamaz ama UK içerisinde taşınabilir bir ayrılık haline getirilebilinir. Kısacası günümüzün realitesi olan Kürt siyasetinin Doğu ile Batı eksenindeki ayrışması da, UK içerisinde sürdürülebilir düzeye çekilmesi için çaba harcanmalıdır.
Sekizincisi ve önemlisi; devlet-devletsizlik savunusu gibi köklü konsept farklılığı UKTH savunusu temelinde aşılmadan, somutta Güney Kürdistan’ın önüne koyduğu bağımsızlığa destek verilmeden, en azından Güneyin bağımsızlığına karşı durmaktan vazgeçmeden… UK çağrıları karşılık bulmaz ve parçaları kapsayacak ulusal strateji belirlenemez.
Sonuç olarak; elbette bu meseleler tümüyle aşılsın o zaman UK toplanabilir demiyoruz. Parçalanmış Kürdistan ve sınıflı Kürt toplum gerçeği nedeniyle partiler arasında birçok farklılıklar olacaktır yoksa zaten ayrı parti olmazlardı. Altını çizmek istediğimiz, bu meseleler birlikte iş yapılabilir seviyeye çekilmeden UK toplanamaz, toplanırsa bile yarı yolda kalır. Bu nedenle UK çağrısı yapanlar, özetlediğim sorunları partiler arası birlikte iş yapmanın engelleri olmaktan çıkarabilmeli. Dilerim bu meseleler aşılır UK’de yol alınır ve 2017, Güneyin bağımsızlık, Rojava’nın federasyon diğer parçaların ulusal özgürlüğü yolunda yeni hamle yılı olur. 30.12.2016 [email protected]
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018