Ümit KARDAŞ

Çölde kaybolmamak!
15.08.2015
1992

 “All Saints Moda” kilisesinin pastörü olan Turgay Üçal, dinler üstü bir söyleme sahip. İnsanın madde âlemindeki “alma” noktasından, mana âlemindeki “sevgi ve ihsan” noktasına nasıl ulaşacağı ile ilgili olarak çaba gösteriyor. Referanslarını her dinden aldığı gibi düşüncelerini Mevlana ve Yunus’la da bağdaştırıyor. İstanbul Üniversitesi Doğu Dilleri Ana Bilim Dalı Arap Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Hıristiyan ilahiyatı ve din felsefesi üzerine ihtisası var. Türk Protestan Kilisesi başpastörü ve Türk dünyası Presbiteryen Ruhani Kurul başkanı. Ayrıca klasik Türk musikisi makamlarında bestelediği 24 ilahisi bulunmakta. Makaleler ve kitaplar yazmış, inanç turizmi alanında Türkiye’yi temsil etmekte.

Üçal, okumaları üzerinden insanın içine doğduğu hayata “ben için alma noktası olan” düşmüşlük düzeyinde başladığını, bu düzeyin getirdiği eksikliğin farkında olduğu ve bunu algıladığı takdirde hayatın sürekli olarak ışımasını oluşturabileceğini ve kendi varlığını çıkış kaynağının tamlığına yeniden taşıyabileceğini belirtmekte. Teknoloji her alanda ilerlemesine rağmen “egoların çekişmesi” kendisini savaşlar, kıyımlar, çatışmalar, kinler ve nefretler olarak göstermekte. İnsanın bu çelişki içinde “bencilce alma” noktasındaki eksikliğini fark etmesi, hayatını anlık algılar dışında algılaması mümkün değil. Hayat dar bir alanda, yaşanılan ve görülenler çerçevesinde paylaşılmakta ve hissedilmekte.

Üçaldeniz”, “dağ” ve “çöl” sözcükleriyle üç büyük zorluğa teşbihte bulunmakta. Bu sözcüklerle yapılan mecazlar insanın ve hayatın tam sureti olmakta. Musa, “Firavun’dan” yani hep kendi için almayı isteyen “benliğinden” kurtulmak için kendisini zorlu suların içine atar. Yani denizi aşarken dönüşüm için kararlıdır ve bu kararlılık ve niyet denizi yaracak kadar etkin ve güçlüdür. Dönüşüm artık kişiyi “kendi Mısır’ından” çıkarmıştır. Kızıldeniz geçilmiş,yani mana ile madde arasındaki o aşılmaz deniz aşılmış, “maddenin mutlak hâkimiyetine” ket vurulmuşturAncak bu dönüşümün yaşama indirgenmesi gerekir. Bu da değişimdir ve dağ ile sembolize edilir.

İkinci engel artık dağdır ve Sina Dağı eteklerine varılır. Musa dağa çıkmaktadır. Bu kez aşılması gereken dağ yani “ego” vardır. Yani yalnız kendimizi düşündüğümüz ve kendimiz için alan bir benliğimiz, bencillik ve kibir duygumuz (enaniyet) vardır. Deniz madde ile mananın arasını ayırırken, dağ bizi insan gibi bir insan olmamızdan uzaklaştıran, ben ile seni ayıran en üst engel olmakta. Dağa tırmanırken “kendi benliği için almanın, esas günah dediğimiz bu gerçeğin, kötüye eğilimin” üzerine çıkıldığında “Tora” yani Yaratan’ın ışığı ortaya çıkmakta. Bir süreç olan değişim başlamıştır.

İkinci aşama bittiğinde maddenin hâkimiyetine ket vurulmuş ve ego fark edilerek üzerine çıkılmıştır. İnsanın ışığa ulaştığı noktada karşısına artık aşılması gereken üçüncü bir engel çıkmaktadır. Bu da “çöl”dür. Üçal, bu aşamayı şöyle anlatmakta: “Çölün ıssızlığı,çölün dehşeti,çölün vahşeti.Çöl ise ‘benliğinin üzerine çıkan insanın’ en kötü olanla ‘kendi alma arzularıyla’ birebir, yüz yüze cenk etmeye başlamasıdır.(….) yürüyüş parkuru artık madde ile mananın çakıştığı, çekiştiği ‘çöl’dür.Yani buradaki hakiki manadaki çöl böylesi bir manevi yaşam yürüyüşünü en güzel biçimde ifade edecek olan örnektir. Çünkü çölde serapla vaha adeta iç içe geçmiş durumdadır. İllüzyonlar, yanılmalar bizi bir sağa bir sola çekmektedir.

Oysa Üçal’a göre önemli olan bu savrulmalardan kurtularak Yaratan’ın yol gösterici ışığında, Yaratan’ın “sevgi ve ihsan” vasıflarını edinerek yani Yaratan’la form eşitliğine bürünerek hedefe yürümektir. Bu yürüyüşte “hep içten kaynayan, başkasını koruyan, kendi yararını aramayan sevgi ile hiçbir beklenti olmadan vermekihsan etmek” ilkesi esastır.

Deniz aşılmış ve dağa tırmanılmışsa artık günlük hayatımızda sevgi ve ihsan olacak demektir. Ancak Yaratan ile doğru paralele gelindiğine bu kez de insanla yani sıradan insan hayatıyla “acılar yolunun hayatıyla” zıtlaşmak sözkonusu olmakta. Bu da hayatın zorlu alanlarıyla karşılaşmak, kişisel çekişme ve çelişmelerin ortasına düşmek demek. Bu noktada insan ya kalkacak ya da düşecek. Yani çöle kadar gelip, kaybolmak da var. Devam edeceğim.

[email protected]

www.umitkardas.com

twitter.com/umit_kardas

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar