Ümit KARDAŞ
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”nun 2020 Şubat raporuna göre; Şubat ayında 22 kadın cinayeti işlenmiş, 12 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuş, 15 kadının neden öldürüldüğü tespit edilememiş, 2 kadın ekonomik sıkıntının şiddeti doğurması, 5 kadın boşanma kararından vazgeçmediği ya da erkeğin arkadaşlık isteğini kabul etmemesi nedenleriyle öldürülmüş.
Şubat ayında öldürülen kadınların 17’sinin koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; 5 kadının herhangi bir uzaklaştırma veya koruma kararı bulunmamakta.
İstanbul’da yaşayan 40 yaşındaki S. K. birlikte olduğu E. A. adlı erkek tarafından iki çocuğunun gözü önünde kesici alet ile 2019 yılında öldürülmüş. Daha öncesinde denetimli serbestlik yasası ile serbest bırakılmış ve farklı suçlardan kaydı bulunan sanık hâlâ yakalanamamış.
5 Ocak’tan beri kayıp olan 21 yaşındaki Gülistan Doku ile ilgili hâlâ bir gelişme yaşanmadığını biliyoruz. Karaman'da toprağa gömülü vaziyette bulunan kemik parçalarının, 11 yıl önce kaybolan 28 yaşındaki Gülnaz Soydoğan'a ait olabileceği düşünülüyor.
İstanbul'da M. Ç. bir tartışma sonrasında birlikte olduğu erkek tarafından bacağından ateşli silah ile vurulmuş. Fail ambulans gelene kadar bekleyip, sonra olay yerinden kaçmış.
İzmir'de yaşayan S.B. işe giderken, ayrıldığı erkek A.B. tarafından ateşli silahla sokak ortasında vurulmuş, A.B. ise kaçmış.
6284 sayılı kanunun etkin uygulanmaması nedeniyle Gaziantep'te yaşayan 21 yaşındaki D. Y. bir süredir şiddet gördüğü ve ayrılmak istediği B. Y. tarafından ateşli silahla saldırıya uğramış ve bir gözünü kaybetmiş.
Raporda, öldürülen kadınların yedisinin çocuğunun bulunduğu, birinin ise hamile olduğu belirtiliyor.
TÜİK’in Şubat ayında açıkladığı rapora göre son 1 sene içinde evlilik oranı azalırken, boşanma oranları artmış durumda. Geçen sene öldürülen 474 kadından 114’ü boşanmak veya ayrılmak gibi kendi hayatlarına dair karar almak isterken öldürülmüş. 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2016'da 329, 2017'de 409, 2018'de 440 ve 2019 yılında 474 kadın cinayeti işlenmiş.
Platform kamuoyuna ve bütün ilgili kurum ve kuruluşlara şöyle sesleniyor: “6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi’ni etkin bir şekilde uygulamak zorundasınız. Kadın düşmanı ve cinsiyetçi tavsiyelerinizle şiddete uğrayan kadınları daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakıyorsunuz. Yasa ve sözleşmeyi etkin bir şekilde uygulamadığınız her an bizler toplumsal cinsiyet temelli şiddetle karşı karşıyayız. Şiddete uğradığımızda gittiğimiz karakollardan bu tür kadın düşmanı ifadelerle çok geri döndük. Kadın cinayetleri davalarında indirim almaya çalışan katillerden bu ifadeleri çok duyduk. Her an kadın düşmanı söylem ve uygulamalarınızla mücadele ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Ölmek istemiyoruz, bizler yaşamak istiyoruz! En birincil hakkımız olan yaşama hakkımızı, kadın düşmanı ve cinsiyetçi uygulamalarınızla elimizden almanıza müsaade etmiyoruz. Bizler dün de vardık, bugün de varız, yarın da var olacağız. Hem 6284’ü hem de İstanbul Sözleşmesi’ni sizlere uygulatacağız. Daha çok bir araya geleceğiz, daha çok dayanışma ağımızı kuracağız, daha çok mücadele edeceğiz. Öldürülen bütün kadınlara sözümüz var, kadın cinayetlerini durduracağız!”
Türkiye’de kadınların yaşam hakkı tehlikede ve devlet kadınların en birincil insan hakkı olan yaşam hakkını koruyamamakta. Kadınlar, her insan gibi evrensel, anayasal, yasal haklarını kullanmak istediğinde erkekler tarafından öldürülüyorlar. Gücünü ve çıkarını kaybedeceğini düşünen erkek, kadının en doğal hak talebine şiddetle karşılık veriyor.
Hayat şartları olumsuz da olsa boşanarak ya da ilişkisini bitirerek hayatıyla ilgili tercihini kullanmak isteyen kadının cesaret ve özgüveni karşısında erkeğin şiddete dayalı yapay hâkimiyet dünyası yerle bir oluyor. Bunun sonucu “ya benimsin ya toprağın” kodu devreye giriyor. Arkası kadın cinayetleri. Bu nedenle kadın cinayetlerini “töre cinayeti“ kapsamı içinde düşünmek yanıltıcı.
Kuşkusuz modernleşme ve kentleşmenin kadının ve erkeğin ilişki içindeki rolleri bakımından yarattığı değişiklikler önemli. Kadının iş hayatına katılması, toplumsal hayatın bir parçası olması, mutsuzluğu bir kader olarak kabul etmemesi, eşit olarak kabul edilmeyi istemesi, adeta kozasını yırtarak ortaya çıkması bir gerçek.
Erkeğin kültürel kodları bakımından bu çıkış şiddetle bastırılması gereken bir olgu haline geliyor. Erkek, aslında kadının doğasında var olan yaratıcılığı ve gücü karşısında, zaaf ve güçsüzlüğünü aktif ya da pasif şiddet uygulayarak bastırmışken, bu değişim onda yetersizlik ve yenilgi duygusu yaratıyor.
Türk toplumunda daha belirgin olan ve iktidarda cisimleşen şiddet bu sefer yine eril iktidar üzerinden kadını vuruyor. Eril tahakkümü olanaklı kılan iktidar ilişkileri bu anlamda, ekonomik ve yasal düzenlemelerle işleyen, duygusal ilişkilerde saklı, dil, kültür ve anlam sistemleri ile iç içe yaşayan çok boyutlu bir işleyişe sahip.
Erkeklik, sürekli başka konumların ne olması gerektiğini belirleme hakkını kendi elinde tutan ve bu sayede kendi bulunduğu konumu sorgulama dışı bırakan bir iktidar konumu.
O halde şu soru anlamlı: Söz konusu erkeklik tahakkümüne karşı çıkacak farklı bir tür erkeklik inşa stratejisi ve politikası gelişebilir mi? Bunun için bu egemenliğe karşı farklı duruş sergileyebilecek farklı erkeklik deneyimlerini açığa çıkartmak, bu farklı deneyimlerin nasıl oluştuğunu anlamak gerekir.
İnsan haklarının ciddi bir ihlali olan kadına karşı şiddet kullanmanın sosyal, ekonomik ve ulusal sınırları tanımayan; yapısal ve küresel bir olgu olduğunu kabul etmek gerekmekte. Ulusal boyutta ve Avrupa’da yapılan anketler ve farkındalık yükseltici kampanyalar ev içi şiddetle birlikte cinsel şiddetin ne kadar yaygın olduğunu göstermekte.
Ev içi şiddet fazla yaygın olan başka bir şiddet biçimi olup çoğunlukla kadınları, bundan başka çocukları ve yaşlıları etkilemekte, az sayıda fail cezalandırılabilmekte.
İnsan haklarını korumadaki öncü rolü göz önüne alınarak, Avrupa Konseyi, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Sözleşmesi’ni (İstanbul Anlaşması ) 2011 yılında İstanbul’da imzaya açtı, Türkiye Sözleşmeyi 2012 yılında onayladı.
İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin insan hakları ihlali olarak görüldüğü, bunlarla baş etmek ve önlemek üzere hazırlanmış en kapsamlı yasal belge olarak geniş çaplı kabul görmekte.
Bu sözleşme imzaya açılmasından bu yana ulusal, bölgesel ve yerel yönetimlerden, toplumdan, parlamentolardan, diğer ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları örgütlerinden, sivil toplum örgütlerinden ve medyadan kayda değer destek görmüş, kadınları ve kız çocuklarını şiddetten koruma vizyonundan ötürü ulusal ve uluslararası ödüller almış bulunmakta.
Sözleşme, kadına karşı ve ev içi şiddetin artık mahrem bir durum olarak düşünülemeyeceğini, devletin kapsayıcı ve entegre edilmiş politikalar yoluyla şiddeti önleme, mağdurları koruma ve failleri cezalandırma sorumluluğu olduğunu vurgulamakta.
Sözleşmeyi kabul etmekle hükûmetler, kadına yönelik ve ev içi şiddete sıfır hoşgörüyle yaklaşmak adına kanunlarını değiştirmeye, uygulanabilir önlemler sunmaya ve kaynak aktarımına mecburlar. Bu tür bir şiddetin önlenmesi ve bununla savaşılması artık iyi niyet meselesi olmaktan çıkmış, yasal bir yükümlülük haline gelmiş durumda.
Yasal yükümlülükler dışında, sözleşme aynı zamanda toplumun tamamına kadına yönelik ve ev içi şiddetin kabul edilmez olduğu yönünde önemli bir siyasi mesaj vermekte. Bu sözleşmenin hedefinin şiddeti deneyimleyen birçok kadının ve kız çocuğunun gerçekliğini gün yüzüne çıkarmak, farkındalığı yükseltmek ve uzun vadede zihniyeti değiştirmek olduğu anlaşılmakta.
İktidarın bazı aşırı muhafazakâr grupların etkisine girerek Sözleşmeyi “cinsiyet” kavramı etrafında tartışmaya açması yanlıştır. Şiddete uğrayan kadınların mağduriyetlerinin toplumda yarattığı travma göz ardı edilemez.
İstanbul Sözleşmesi’nin hedefi açıktır. Kadına yönelik şiddetin yok edilmesi ve kadınların insan haklarının korunması.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025