Ümit KIVANÇ
Necmettin Erbakan’ın 10. ölüm yıldönümü anma toplantısına bütün muhalif partilerin katılması tartışmalara yolaçtı. Tepkiyi yayan ve büyüten, özellikle CHP’nin ve HDP’nin anma toplantısına katılmakla yetinmemesi, partileri temsilen yapılan konuşmalarda Erbakan’ın ölçüsüz ve isabetsizce övülmesiydi.
Necmettin Erbakan Türkiye siyasî tarihinin kendine has figürlerinden. İslâmcı siyaseti ete kemiğe büründürdü, yerleşik nizama kabulünü sağladı, hattâ iktidar ortaklıklarına ve kendi şahsında başbakanlığa taşıdı.
Bu anti-demokrat, anti-semitist şark siyasetçisini yalnız din sosuna bulanmış siyaset üzerinden anmak ve konuşmak doğru olmaz. Zira Erbakan, 1980 sonrasında, adalet duygusunun ezildiği hoyratlık, vicdansızlık, yolsuzluk, acımasızlık ortamında, itilen kakılan, yok sayılan ahalinin akabileceği bir “adil düzen” kanalı açmış, iktidara uzanmasını sağlayan halk desteğini yalnız din istismarından değil, buradan da kazanmıştı. İslâmcı yasal siyaset teşebbüsünün vücut bulduğu Millî Nizam Partisi de, 1970’lerin Milliyetçi Cephesi’nde koalisyon ortağı olan Millî Selamet Partisi de esasen taşra küçük sermayesine, esnaf-zanaatkâra dayalıyken, 1995’te her beş seçmenden birinin oyunu almayı başaran Refah Partisi, öyle görünüyordu ki, epeyce emekçiyi de cezbedebilmişti.
Yoksulları akın akın Refah Partisi’ne yönlendiren 1980 sonrası ortamını bugün gözümüzde canlandırmamız kolay değil. Yoksulluktan bahsetmenin “köhnelik-dinozorluk” sayıldığı, soğuk bir kılıcı andıran vicdansızlık, hoyratlık ve salgın misâli yayılan şımarıklıktı bu ortamı belirleyenler. Köşeyazarlarının bıyıklarını kesip 7/24 gülümsemeye giriştikleri, ceketleri fora edip pırıl pırıl beyaz gömleklerini sıvayıp kollarını göğüslerinde kavuşturdukları, iş çıkışında gurmelik yarışında buluştukları o ortamın yoksul ahali üzerinde yarattığı itilmiş-kakılmışlık hissini anlatmaya romanlar yetmez. Allah-peygamber garantili “adil düzen” sloganıyla yoksul kitlelere yaklaşan, sempatik, yer yer komik, yumuşak tavırlı bir lider, tam da sahipsizlik haleti ruhiyesine sokulmuş büyükşehir varoş ahalisinin sığınabileceği bir figürdü. Erbakan ve Refah Partisi’nin o dönemde doldurduğu bu boşluk muarızlarınca genellikle konu edilmez.
“Adil düzen” sloganı ne kadar hakikiydi? Erbakan her istediğini yapabilecek kudreti elde etse, sahiden yoksulun hakkını mı gözetecekti? Yoksa alıştığımız-bildiğimiz sağ kitle siyaseti âdetlerini takip ederek, yandaşlarını ihalelerle zengin eden klasik sağcı politikacıya mı dönüşecekti? Muhtemelen öyle olacaktı. Üstelik, yine muhtemelen, monolitik-homojen zihniyet-kültür inşasına kafayı takmış, baskıcı bir yönetim kurmaya çalışacaktı. Bunları çeşitli zamanlarda takındığı çeşitli tavırlardan, kendini güçlü hissettiği anlarda söylediği kimi sözlerden çıkarabiliyoruz. Demokrasiye lüzum yok, diyordu, çünkü herkes zaten günün birinde bizden olacak! Her fırsatta, “Bu ülkenin yüzde doksan dokuz virgül dokuzu Müslümandır!” diye haykırıyordu; İttihatçı pratiğine adını koymadan sahip çıkarak.
Size Erbakan’ın siyasî kişiliği ve macerasını derli toplu sunan bir yazıyı tavsiye ederim. Ayşe Hür’ün 2014 Mart ayında Radikal’de yayımlanan yazısını okursanız, Necmettin Erbakan hakkında yeterli fikir edinebilirsiniz. (Yazının uzun versiyonu daha önce, 2011’de Taraf gazetesinde çıkmıştı, Radikal’deki bazı değişiklikler içeriyor.)
Siyasî miras
Benim kuşağımdan insanlar için Erbakan, her şeyden ama her şeyden önce, solcu gençleri üçer beşer, Alevileri ellişer yüzer katletmeyi misyon edinmiş bir koalisyonun ortağıdır. Ayrıntıya girmek bu yazıyı saptırır ve uzatır. Belki sadece Erbakan’ın 1980 ertesinde de, MHP’nin o sıradaki kılıfı olan MÇP ile seçim ittifakı yaptığını hatırlatmak uygun düşer.
Eğer Erbakan’ın siyasî mirası diye bir şey üzerine konuşacaksak, tereddütsüz şu tesbiti öne sürebiliriz: Zaman zaman insanları tebessüm ettiren, durduk yerde gerginlik çıkarmayan, dolayısıyla istişareye açıklık vaat eden üslûbu dışında, Necmettin Erbakan’ın Türkiye siyasî kültürüne herhangi bir olumlu katkısından sözedemeyiz. Ama aksini, yani olumsuz katkılarını, genel olarak dindar sağcılığın zihniyet dünyasına yerleştirdiği önyargıları, başkalarıyla birlikte yaşamayı imkânsızlaştıracak takıntıları, şark kurnazlığını dindar siyasetçilerin hayat tavırlarına enjekte ederek, art niyeti meşru, mübah göstererek ahlâkın dindar siyasetle bağını koparışını uzun uzun konuşabiliriz. Bu bağlamda da Levent Gültekin’in sahici ve kapsamlı bir derleme-toparlama niteliğindeki yazısını hararetle tavsiye ederim. Gültekin burada Erbakan’ı, “toplumsal bütünlüğü tahrip eden, liyakati bütünüyle devre dışı bırakan, dinî inanç temelli… ‘biz ve onlar’ ayrımına dayalı yönetim anlayışı”nın, “akla, bilime önem veren özgür bireyler yerine esas amacının dindar nesil yetiştirmek olduğunu söyleyen… siyaset anlayışı”nın, “ahlâktan, dürüstlükten, nezaketten uzak, içi boşaltılmış din anlayışı”nın “fikir babası, kurucu lideri, hocası” olarak niteliyor. Gültekin’in -kendi ifadesiyle- “Erbakan Hoca ile kişisel olarak tanışmış, erken gençlik yaşlarında ona büyük hürmet, saygı duymuş, dahası onun evinde, onunla günlerce başbaşa sohbet etmiş, bir kısım eleştirilerini, öfkelerini, yaşadığı hayal kırıklıklarını onun yüzüne karşı söylemiş, bu nedenle de onun arkasından konuşmamaya özellikle dikkat eden biri” olduğunu unutmayalım, bu hükümleri kafamızda tartarken.
Gelelim mâhut soruya: Bu nitelikteki bir siyaset adamı için düzenlenen anma toplantısına muhalefet partilerinin katılmasının anlamı var mı, varsa ne?
Ayarsızlık
Bu anlam arayışını azıcık ayrıntılandırarak sürdürmeyi öneriyorum: Başlıbaşına katılmaları mı sorun yoksa katılımı davete icabetle, nezaketle sınırlı tutmayıp, gerçekdışı düzlemde, üstlerine vazife olmayan methiyelere girişmeleri, işgüzarlıkla siyasî bulanıklık yaratmaları mı?
Erbakan’ın -tam da alay eder gibi gülen- fotoğrafı önünde sıralanmış ezcümle muhalefet temsilcileri görüntüsü, tabiî, memlekette sahici demokrasi, hukuk devleti, insan hakları isteyenlerin moralini bozan bir manzara. Öte yandan, iktidar koalisyonunun bizzat cumhurbaşkanı eliyle kanca attığı Saadet Partili “nüfuzlu” şahsiyet Oğuzhan Asiltürk’ün bir yanında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, öbür yanında HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar ile göründüğü fotoğrafın huzursuz edici tesiri yalnız bu kampa yönelik değil. Şurası açık: Muhalefet nâmına kim varsa ya en üst düzeyde ya fena olmayan bir seviyede temsil edildiği böyle bir topluluğun, hangi vesileyle olursa olsun biraraya gelişi önemli siyasî adım sayılır.
Ancak biraraya geliş vesilesinin bizzat muhalif saflarda doğuracağı şüphe ve endişelerin böylesine umursanmayışı da, Ekrem İmamoğlu’nun Alparslan Türkeş’i anmasına rahmet okutturacak şuursuzluk ya da hoyratlık. Tabiî bu sadece üslûp sorunu da değil. Çok kişi, haklı olarak şu soruyu sordu: Tamam, biraraya geliyorsunuz da, nerede, hangi zeminde, ne için geliyorsunuz?
Şüphesiz, tam da bu esnada CHP’li belediyelerdeki grevler karşısında takınılan tavır yüzünden muhalefetin sol ve solcana saflarında tedirginlik, memnuniyetsizlik, giderek tepki doğuyor, büyüyorken bu Erbakan’a methiye müsameresinin sergilenmesi hem bir tür siyasî beceriksizliğe yoruldu hem de muhalefetin toplu siyasî hedefinin ne olduğuna, şayet bugünkü iktidar koalisyonu def edilebilirse oluşturulacak devlet-toplum ilişkisinin hangi zemin üzerine oturtulacağına dair bolca tereddüt yarattı.
Şahsen, muhalefet partilerinin ilk bakışta pek de anlamlı görünmeyen işler de dahil olmak üzere, her vesileyle biraraya gelmesini, tartışmasını, birbirini varsaymasını yalnız elzem değil kaçınılmaz, onsuz edilmez görenlerdenim. Ancak bu diyalog havası, Erbakan’ın siyasî mirasını kucaklamaya varacak bir apolitiklikle oluşturulacaksa bundan kimin nasıl bir sonuç umabileceği belirsiz. Ortak siyasî hedefin bulanıklaşması, bugün muhalefetin karşı karşıya kalabileceği en ciddî handikaplardan. Bizde siyasetin büyük kısmı sadece bazı başka işlerin -meselâ ihale işleri, meselâ savaşımsı işler- yürütülmesi için sarf edilmesi zarurî laftan ibaret görülüyor; ama maalesef fikirler ve hedefler de anca lafla tarif edilebiliyor ve edilen her laf önemli. Ayrıca şu anda milyonlarca insan, çapları üstlerine düşen göreve pek de münasip olmayan siyasetçilerin ağzından çıkacak lafa bakıyor; çaresizlikle, umutla.
Meselâ CHP lideri Kılıçdaroğlu, lafa, “Türkiye’nin ihtiyacı olan ezgiyi bir kez daha bu salonda seslendirmeye başladığımıza inanıyorum,” diye başlıyor ki, o salonda bulunulmasının uygunsuzluğunu kenara itmemizi talep eden, bunu ne uğruna yapacağımızı imâ eden, siyaseten meşru bir cümle bu. Fakat hemen “kırgınlıklarımızı ve acıları gidermek”ten girip, mevzuyu “bütün geçmişi geride bırakarak helalleşme”ye bağlıyor. Bari “bütün” demese ya! Üstelik bunların ardına şunu ekliyor: “Merhum Erbakan Hoca’dan öğrendiğimiz de budur”!? Niye böyleymiş: Çünkü “lideri olduğu siyasi partiler kapatıldığında dahi Cumhuriyet’e olan bağlılığından geri adım atmamış, ülkeyi kutuplaştırmamış”! Bak sen! Yapmadı, çünkü yapamadı. Çünkü korkaktı. Üstelik Susurluk Skandalı ertesindeki tavrıyla resmen devletin derinliklerine mesaj yollamıştı, “ben fırsatı değerlendirip size dokunmayacağım, siz de beni kabul ediverin” diye. Sivil siyasetçinin yapacağının tersini yaptı, Susurluk ertesinde devlet içi temizlik fırsatı doğduğuna sevinen ve bunu zorlamaya çalışanlara cephe aldı, onlarla alay etti, karanlıkta iş gören zorbalara el uzattı. Onlar da dalgalarını geçtiler. Birkaç ay sonra 28 Şubat’ta o ele cetveli indiriverdiler.
Erbakan’ı anma toplantısında HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar da hayret uyandıran sözler etti. Sancar, Necmettin Erbakan’ın, “Kürt sorununda (…) barışçıl, demokratik çözüm arayışları”nda “çok önemli ve özel bir yeri olduğunu hatırlamak lazım” geldiğini -neye dayanarak, bilemiyorum- söyleyiverdi. Sancar’a göre Erbakan, “samimiyetle çaba harcıyor, cesaretle girişimlerde bulunuyordu. Kürt sorununa yaklaşımı meseleyi diyalog, siyaset ve bu topraklarda kardeşlik hukuku içinde çözme esasına dayanıyordu. Eğer Erbakan Hocanın çabaları sonuca ulaşsaydı, müdahaleyle karşılaşmasaydı şu an çok farklı bir ülkede yaşıyor olurduk.” Nasıl yani? “Müktesebatının bu çok kıymetli tarafı,” dedi Sancar, “öne çıkarılmıyor, biraz gölgede tutuluyor.” Böyle bir Erbakan’la biz rastlaşmadık. Sahiden gölgede kalmış olmalı.
Yine belirtmeliyim: Vesile uygunsuz olsa da, hele HDP’nin öbür muhalefet partilerinin temsilcileriyle eş muamele göreceği bir platforma katılmasını anlıyorum. Başka hemen hiçbir platformda böyle bir eşit muamele imkânı bulamıyorlar ve her gün beş-on, bazen daha fazla yöneticileri, üyeleri hapse atılıyor, hüküm giyiyor, şu veya bu şekilde baskı görüyor, il-ilçe binaları basılıyor, nefessiz bırakılmaya çalışılıyor bu parti. Bu yüzden her diyalog ortamını değerlendirmek istemelerini -içimize sinsin sinmesin- anlıyorum. Peki, ama, şu yukarıda aktardığım sözlerin söylenmesi mecburî miydi? Sanmıyorum.
Önemli bir ayarsızlık problemi olarak gözüken şu işgüzarlıkla bezeli koşulsuz angajman tutumunun muhalif saflardaki asabiyeye faydası olmuyor. Çünkü buluşmalar hep demokrasi, hukuk devleti, insan hakları perspektifine uzak zeminlerde gerçekleşiyor, değişim-dönüşüm enerjisinden, moral birikimden yiyor.
Belki bu büyük siyasî meselelerin arasında garip görünecek, ama şu ayarsızlık sorununa yolaçan bir başka etkeni de araya sıkıştırayım: Nezaket deyince tek bir şey anlıyoruz. Nezaket kendini iptal edip muhatabına saygılı davranmak değil. Fikrine, siyasetine hiç katılmadığın bir şahsiyet için yapılan anma davetine, seni sen yapan şeyi kapı dışında bırakmadan da, başkasının kılığına girmeden de katılabilirsin. Nezaket, işte, hem o mesafeyi hem de teması sağlar. Nezaket, ailede, mahallede, Türk Millî Eğitimi’nde öğretilmeyen erdemlerin başında geliyor.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024