Vedat Bilgin

Ekonomi nereye?
1016

 Ekonomide meydana gelen dalgalanmaların ne kadar süreceğinin merek edilmesini anlamak gerekir. Bazı çevrelerin şimdiden ellerini ovuşturup ‘nihayet beklediğimiz kriz geldi, geliyor’ diye sevindiklerini görmek kimseyi şaşırtmıyor. Bütün ümitlerini bir krize bağlamış müzmin muhaliflerin nerdeyse zil takıp oynayacak psikolojik halde olmaları, sadece üzüntü vericidir. Meseleyi ciddiyetle ele alanlar ise, dövizdeki dalgalanmanın reel sektörde büyük bir tahribata yol açmadan, üretim yapısında bir krize dönüşmeden nasıl sonuçlandırılacağının üzerinde konuşup tartışmaya çalışmaktadırlar.

“Ekonomide yaşanan olayların operasyonel bir boyutunun olduğunu, bugün döviz üzerinden ekonomik saldırının devam ettiğini, bunun da ‘döviz-faiz-enflasyon’ sarmalı şeklinde bir dalgalanma meydana getirdiğini göz önünde tutarak bu konuda gerekli adımların atılması, yapısal bir dönüşüm gerçekleştirecek reformların arka arkaya devreye sokulması gerektiğine şüphe yoktur.”

DÖNÜŞÜM FIRSATI

Ekonomi yönetiminin uygulamaya soktuğu ve sokacağı politikaların mutlaka belli bir süre içerisinde de olsa bu saldırıyı etkisizleştirecek neticeleri ortaya çıkacaktır. Dahası ekonominin kendi bünyesinde yıllardır devam eden ‘cari açık’ diye bilinen asıl kaynağında büyük bir kısmı zorunlu enerji ithalatından kaynaklansa da küresel düzende uzun süre devam eden döviz ya da para bolluğu döneminde yerleşen, alışkanlık halini alan ‘ithalata dayanan’ yaklaşımın yol açtığı sorunların bulunduğu açıktır.

2008’de başlayan küresel krizin Türk ekonomisini teğet geçmesinin arkasında, büyümenin ekonominin üretim gücünü ‘harekete geçme aşamasına’ taşımış olması, iktisadi aktörlerin ortaya çıkan dinamizmi sürdürecek girişimciler haline gelmeleri ve elbette ki siyasal istikrar vardır. Bunlara ‘demokratikleşme’ konusunda sürdürülen reformlarının yarattığı olumlu atmosferi de eklemek lazımdır.

Döviz üzerinden harekete geçen ekonomik saldırının, muhtelif negatif etkilerinin olması bunların enflasyon başta olmak üzere pazara yansıyan sonuçlarının ortaya çıkmasını gözlemlemek mümkündür fakat bu dalgalanmanın yol açtığı sorunları ortadan kaldırmak için uygulamaya sokulan tedbirlerin netice itibarıyla iki olumlu dönüşüme fırsat yaratmış olduğunu da görmek gerekir.

GERİYE GİDİŞ YOK

“Bunlardan biri, artık ithalatın cazibesinin fiili olarak ortadan kalkmasıyla bazı sektörlerde ithalata dayalı büyümenin ‘sektörel dış ticaret açığına’ rağmen sürdürülemeyecek olmasının ortaya çıkmasıdır. Diğeri daha önemlidir; döviz fiyatlarının artmasıyla kaçınılmaz olarak dış ticarette ithalata dayalı kâr oranları ortadan kalkarken, ihracata dayalı kârlılık rasyonel olarak somutlaşmıştır. Bu durum ‘ihracata dayalı yeni büyüme modelini’ zorunlu hale getirmiş olmaktadır ki bunun fiili bir durumun ötesine geçerek bir ‘reform siyaseti’ halinde, konjonktür değiştikten sonra da sürdürülmesi ancak bu dönüşümü tamamlayacak, gerçekleştirmiş olacaktır.”

‘Ekonomi nereye gidiyor’ sorusuna verilecek en gerçekçi cevabı Türkiye reel sektörü verecektir. Ekonominin, ithalata dayalı unsurların meydana getirdiği dış açıklardan, ayak bağlarından kurtularak ihracat dinamizmiyle bütünleşen üretim yapısı, bu ortamdan daha güçlü bir şekilde çıkmanın habercisi olacaktır. Sorunu fırsata çevirmek her zaman mümkündür.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar