Yavuz BAYDAR
Seçkinleriyle, sıradan yurttaşıyla toplumdaki “razı olma” aşaması öylesine kemikleşmiş durumda ki, hiçbir şey kanıksanmıyor artık. İnsanlık adına utanç her biri utanç ve kitlesel sivil itiraz vesilesi olması gereken “resmi” kararlar, adımlar, olaylar hızlandırılmış film şeridi gibi akıp gidiyor gözler önünde her gün. Akıldışılık ve zulüm düzenin asli “norm”u.
Osman Kavala’nın tutukluluğu bir kez bir daha uzatıldı.
18 Ekim 2017’de gözaltına alınmıştı, tam 1157 gündür, üç yıl iki aydır demir parmaklıklar ardında. Bir yok uğruna. Dünya hukuk tarihine deli saçması başlığıyla geçecek (esasen yok hükmündeki) iddianame bahanesiyle, devletin adım adım kurmakta olduğu düzenin kendisine simge (ve korku saçmak için ibretlik) kurban olarak seçtiği bir aydın Kavala.
Gezi davasında beraat etmişti. Sonra tahliye edildi edilecek derken tekrar tutuklandı. AİHM tutukluluğun hak ihlali olduğuna hükmetti. AİHM’in bağlı olduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi absürtlüğün ve aciliyetin altını çizmek için ay başında “tahliye edin” çağrısı yaptı.
Bana mısın demediler. Faşizmin şark kurnazlığıyla buluşma noktası haline getirip lime lime ettikleri yargıda madrabazlığa devam edip, hakkında “Anayasal düzeni değiştirme” ve “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” suçlamasıyla dava açılmıştı ya, oradan tutuklu kalmasını sağladılar.
Dediğim gibi, kötülük öyle güçlü bir “norm” ki aldıran yok.
Üstelik, 12 Eylül darbesi ile sisteme yerleştirilen kötülük makinesinin insan hayatını bu coğrafyada nasıl kemirdiği, umutları nasıl çürüttüğü bilindiği halde, kadercilik COVID-19 kadar derin bir salgın.
Sözü dün sosyal medyada isyan eden Dr Yektan Türkyılmaz’ın tweetlerine bırakayım:
“Rejimin ortakları #Kavala'ya eziyette mutabık kalmışlar. Şaşırmıyor kimse! Osman bey 10 binlerce farklı fikir ve çevrelerden alakalı-alakasız insanla aynı rehinelik "kaderine" maruz bırakılıyor.”
Mesele ne #Demirtaş ne Kavala, ne #Altan, ne #Kışanak (vb) meselesi. Yani Kavala'yı özgür görseydik bugün bu sadece iktidar bileşenlerinin bir manevrası olacaktı. Onu yapacak esneklileri bile kalmamış, onu görüyoruz. Esastan bir değişim ise kimse beklemesin zaten.”
“Kısacası işbaşındakiler mecbur bırakılmadan, çaresiz kalmadan ve hatta belki de bunlar yıkılmadan rehineler özgürleşmeyecek! Saati, beklentiyi, mücadeleyi ona ayarlamak yerinde olur.”
Duruşmanın sabahını Türkiye’den her gün rutin olarak gündemi konuştuğum arkadaşlara, uzmanlara dert anlatmakla geçirdim. Hepsi tahliye bekliyordu, elbette umut ışığı arıyorlardı, karanlıkta bir kıvılcım bile tebessüm etmek için haklı bir vesile olabilirdi.
Sürecin akışına ve onu yönetenlerin mantığına iyice bakmalarını önerdim.
Erdoğan, mevcut koşullar altında - bırakın her biri akıl sefaleti ürünü olan iddianameleri ve davaları düşürmeyi - onların serbest kalmasını gündeme uygun bulmamakta. Ne AİHM ne Avrupa Konseyi, ne de AB umrunda. Umarım yanılıyorumdur dedim ve tahminimin tutmasından ötürü de üzgünüm.
Bir şeylerin düzelmeye başlaması için herşeyin çok, çok daha kötü olmasının gerekli hale geldiği bir dönemdeyiz. Bunun sorumlusu elbette ki, ellerine geçen yönetimi içinden çıkılmaz hale getiren, iktidarı kendilerine benzeten İslamist-Milliyetçi-Militarist kadro bileşeni unsurlar.
“Gidecekler mi, gitmeyecekler mi?” sorusunun sıkça sorulur olmasının asıl sebebi de budur. Esasen yarınların en geçerli sorusu da budur.
Umut önemlidir. Ama eğer temennilere dayanıyorsa sadece, bir hezimet bumerangı olarak geri döner. O nedenle: “En iyisini talep edin, ama etrafa iyice bakıp en kötüsünün olacağını da varsayın.”
2015 Haziran seçimlerinden sonra neyi izledik biz? Kötülüğün, zulmün, çürümenin ve görev suçlarının geometrik bir hızla artmasını.
Tamire, reforma muhtaç eski düzeni bile aratan bir despotik düzen formatının kalıcı bir şekilde, inat ve sebatla formatlanmasını.
HDP seçmeninin ve keskin gözlemci muhalif kesimlerin hiç tereddütsüz “faşizm” diye tanımladığı bir düzen bu. Geliyorum diye diye geldi.
Ve artık yerleşti.
Yargıda epeyidir “iktidar celladı” olarak temayüz etmiş olan savcı pek yakında Anayasa Mahkemesi üyeliğine Erdoğan tarafından atandığında totaliterleşme yolunda çok önemli bir taş daha döşenmiş olacak. AYM zaten sorunluydu, şimdi doğrudan Beştepe güdümüne kayacaktır.
Umutlu olmak için bir sebep yok.
Yaşananlar bu kötülükler ve aymazlıklar silsilesinin aşikar sonuçları sadece. Ama gelişmeler öyle bir hal aldı ki, bu despotik düzen formatlanmasının geri dönüşü olmayan bir eşiği geçtiğini farkeden bir avuç aklı başında insan, her gün çırpınan bir küçük aydın grubu da artık havlu atmak üzere.
Sadece iktidar ve çoktan mafyalaşmış baskı aygıtları karşısında kırılgan değil, bu durumdan memnun olmayan geniş toplum kesimleri tarafından da yalnız bırakılmış hissediyorlar kendilerini.
Sesleri toplumda, ama daha önemlisi adına siyasi muhalefet denen kesimde kalın bir duvara çarpıp geri dönüyor. Derinleşen bir huzursuzluk var, evet, ama bunun güçlü bir karşı koyma dinamiğine dönüşmesi mümkün görünmüyor.
İktidardan gelen mesajları hem doğru okumak hem de - eğer dişli bir muhalefetseniz - anında en büyük gürültüyü çıkartmak, gerekirse aynen Hong Kong’da bir avuç cesur vekilin yaptığı gibi, meclisi boşaltmak gerek.
Gitmeyecekler çünkü. Her işaret bunu söylüyor bize.
En net mesajı Mevlut Çavuşoğlu vermedi mi?
“Ülkede seçim yok. Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz,” diyen o değil mi?
Bu sözler, aynen AKP eski yöneticilerinden Aziz Babuşçu’nun 2013’te “'10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar” sözleri gibi, tam bir lapsus’tur. Lastiksi bir yanı yoktur.
Dışişleri Bakanı, belli ki iktidar odalarında konuşulanı Meclis’te laf yetiştireceğim derken bam diye yüzlere vurmuştur.
Buna bakarak, seçim olsa da Erdoğan-Bahçeli ikilisinin gitemeyeceğini, son raddeye kadar her şey pahasına direneceğini varsayarsak hakkımızda hayırlı olur..
Öyle de olacaktır. Verecekleri hesap miktarı boylarını aşmıştır çünkü. İyice kabaran bir fatura var haklarında. Korkuyu besliyor. Bu nedenle de Kavala gibi “rehineleri” bırakmakta ağır tereddütler yaşıyorlar.
Bu hengamede muhalefetin kargaşası bir teselli iktidar için. S-400 alımında itiraz eden muhalefet nedense şimdi ambargo gelince iktidarla aynı kınama bildirisine imza atıyor. Hangisi doğru?
Mafya cirit atıyor, HDP’nin “itlafı”ndan bahsediliyor, muhalefetten tık yok. Muhalif ittifakın söyleminde “demokrasi” kelimesi sıkça geçiyor ama, adı var içi yok.
Ondan da geçtim. Dünya hızla aşıya daldı, Türkiye’de tam bir belirsizlik var, ve muhalefetten en azından Korona mücadelesi ve aşı konusunda anlamlı tek bir çıkış yok!
Yazının başında bir “kollektif rıza”dan bahsettim. Gelişmelerin seyri öyle ki, memleketin başına bela olan bu iktidarın iki tepe isminin gitmeyeceği varsayımına ana muhalefet de rıza gösteriyor artık. Varsayımın mantıklı yanı, AKP-MHP menşeli devlet kadrolaşmasının ülkeyi yıkıma götürme pahasına iktidarda kalmak için gerekirse şiddete başvurarak, silahla da direneceğidir. Gerçekçi bir varsayım.
Son günlerde bir “AKP-CHP mutabakatı” başlıklı bir zihni sinir projesinin lansmanı da buradan kaynaklanıyor olabilir. CHP liderinin Erdoğan’la görüşmeye açık kapı bırakması, memleketi bir enkaza çeviren kişi ile bir koalisyona giden yola da ışık tutmakta.
Belli ki, Korona’nın katmerlediği, altından kalkılmaz ekonomik kriz nedeniyle Erdoğan’ın er veya geç “hadi gelen vatan millet sakarya, milli koalisyon kuralım” noktasına gelmesi olasılığı var, Kemal Bey’in aklında.
Olur mu, olur. AB’nin, hatta ABD’nin bile Türkiye ekonomisinin çökmesine kendi menfaatleri nedeniyle izin vermeyeceği üzerine (haklı olabilir) oyun kuran Erdoğan, CHP ve İYİP’nin, MHP’yi (gerekirse o da) ikame edecek bir koalisyon oyununa hazırlanmasını da bu oyuna ekledi. Yeter ki, dokunulmaz olarak iktidarda kalabilsin.
İki hayal var.
Bir, seçimle bu iktidarın değişip eski düzene geri dönüleceği. Muhalefet HDP’yi tam olarak içine almadığı ve sahip çıkmadığı sürece bu olmayacak duaya amin demektir. Oyun değiştirici unsur, HDP’dir.
İki, Erdoğan’dan “kurtulunursa” sistemin yerli yerine oturacağı ve ülkenin “normalleşeceği”. Mesele, Erdoğan’ın gitmesi değildir. Onun kötülüğe dayalı tercihleri nedeniyle maalesef en karanlık güçler ülke tepesine hakimdir, ve öyle görünüyor ki, o bir gün gitse de, sistemin kalıcılığı için nihai aşamada onlar söz sahibi olacaklardır.
Kısacası, Kavala olayının işaret ettiği gibi, Türkiye’nin hayali kurulan asgari bir demokratik işleyişe kavuşması yakın bir gelecekte mümkün görünmüyor. Ekonomik çöküş er veya geç Erdoğan rejiminin gayretini felç edecek, ama ötesi görüş mesafesi içinde değil..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
10.11.2021
2.08.2021
13.07.2021
6.05.2021
28.04.2021
24.01.2021
20.01.2021
5.01.2021
25.12.2020