Cafer Solgun
Kocaman, ışıl ışıl yıldızlarla bezeli gecelerde hayata ve geleceğe dair düşüncelerin dayanılmaz çekiminde yitirdiğim uykulardır şahidim, bir görev gibi yaşamanın yorgunluğu ile hayatta olmanın gizli ve tuhaf sevinci arasında kalmaktı ruhumda kopan fırtınalara sebep…
Bazen, vicdanıyla kavgalı bir dünya, hayat, gelecek ve insana dair sorgulamadır zamanın seni durdurduğu yer, nereye varacağını bilmeden. Varlığını hasredeceğin bir insanın omuzlarında olmak isteğidir galebe çalan; gayrısı, yitirir anlamını…
O omuzlar ne çok şey demektir ve yokluğu ne çok üzerine üzerine gelen boşluğudur ömrünün…
“Yolu rastgele yürürsen ömür olur, denginle yürürsen şiir,” dediğince şairin (Cahit Zarifoğlu).
Ahmed Arif miydi, “Seni sevmek felsefedir, kusursuz” diyen.
Hayatın en uç boyutlarında sınanırken insanlığın, nedendir bilinmez, olmadık bir hatıra canlanır gözünde; insan ve hayat halleri işte…
Sevmek kadar yaşamak da bazen felsefi bir direniş kudreti gereksinir. Önünde uzanan ölümcül kışların, bagerlerin anavatanında kuşatılmışken mesela…
Ömr-ü hayatında tanıdığın ve tanıyacağın en mütevazı adam, az önce hayatını kurtaran kendisi değilmiş gibi konuyu değiştirmeye çalışırken, evrenin sonsuzluğunun neden ve nasıl bazen bir ölümcül cendereye dönüştüğünü sorguluyorsundur içinde. İnsan olmak, yaşıyor olmak neden ancak dünyaya son nefesini verdiğinde bitecek bir sınavdır?
Mahpuslukta gökyüzü demir parmaklıklı pencerelerin ardında, yüksek duvarların üzerinde gördüğündür; deniz misali, özgürlüğü simgeleyen. Mavi… Yürümek, duvarların önünü kestiği voltadır ve hayallerindeki toprak, yeşil, diğer sembolleridir özgürlüğün. Toprak ve yeşil…
Mahpusluk defterlerimin arasında kurutulmuş çiçek yaprakları var. Bayramda seyranda görüşçülerden aldığımız çiçeklerin yaprakları. Ne kadar kıymetliydi onlar, bilen bilir, her taraf beton grisi iken rengarenk kır çiçekleri tutmak ellerinde.
“Dışarısı” demek, artık kitaplarının sayfaları arasında çiçek yaprakları kurutmayı aklına dahi getirmemek biraz da…
Hayatımda ilk kez bir çocuktan bir demet kır çiçeği almıştım; nasıl unuturum… Cesur’du adı. Çok hastaydı. Uzun süre başında beklemiştim, yapabildiğimce ilgilenmeye çalışmıştım. Bir süre onun bulunduğu yerden ayrılmam gerekmişti. Gecenin bir yarısı döndüğümde ilk işim Cesur’un durumunu sormak olmuştu. İyileşmişti, şükür. Ertesi sabah koşarak gelmişti yanıma. Elinde bir demet kır çiçeği ile. Severmişim. Kır çiçekleri topluyorum ve yakama çiçek takıyorum diye adımın “romantik heval”e çıktığını da ondan öğrenmiştim. O buna kızacağımı beklerken ben romantik olmanın çok da kötü bir şey olmadığını anlatmıştım ona. Beni dikkatle dinlemiş ama sonradan “Bize göre değil romantizm filan” demişti; kendince alaya almıştı benim doğaya hayranlığımı. Ama işte o gün, teşekkür etmek için koşa koşa elinde bir demet kır çiçeğiyle gelmişti yanıma… Aslolan yoldur, yürümektir deyip belirsiz geleceklerin üzerine üzerine yürümeye devam ettim sonra. Haberini aldığımda, dizlerimin bağı çözüldü. Çocuktu. 12, 13 yaşında ya var ya yoktu…
“Karşı koyanı olmadıkça, Tanrının bir yanı eksik geliyor bana” demiş Camus. Değil midir ki hayat, zıtların birliği ve mücadelesi diyalektiğidir neticede… Her şey, kendi zıddında bulur anlamını. Ama ben olsam, “adalet” derdim. Adaleti olmayan bir Tanrı’ya isyan ve itiraz hakkımız vardır, “kulu” olsak da…
Zulamdaki günlüğüme ay ışığı altında notlar düşerken, nedense hiç beceremediğin halde, şiir yazdığımı düşünürdü arkadaşlarım. Belki uzaktaki sevgiliye özlem, belki sevda, hasret işte…
Oysa ben yıldızların ne kadar kocaman, parlak olduğuna dair yazardım ve gökyüzüne ne kadar yakın olduğumuza dair. Toprağa dair yazardım. Dağlara, güne, güneşe dair… Uzun ve canımızı yakan bir kışın ardından, gözalabildiğine beyaza kesmişken dünya, bir arkadaşın müjdesine dair yazardım mesela; “Toprak açtı! Toprak açtı! Toprak açtı!” Gösterdiği yönde, yüksek bir tepenin yamaçlarına vuran gün ışığının altında, mis gibi toprak… Demek, baharı doğuracaktı zaman bir kez daha. Yine. Yeniden…
***
Olur bazen, bir stran vesile olur ve birbirinin içine geçmiş anılarla birlikte bugün ve bugünün bağrında büyüyen gelecek duygusu taşar gözlerinden; biraz hüzünden, biraz sevinçten, görecek günler var heyecanından biraz da…
Albert Camus için “karamsar” derler; oysa o, “Nedir bütün bu gürültü… Sessizce sevmek ve yaratmak varken…” diyendir.
Duru, temiz, akıcı, billur gibi, bahar gibi, düşler ülkesinde bezenmiş özgürlüğün renkleri gibi, mavi ve yeşil gibi uçsuz bucaksız, göğsünde çırpınan kuş misali kalbin gibi, sevmek gibi durduk yere, öylesine, hayat gibi…
> Pazar günü seçim var. Eliniz vicdanınızda olsun oyunuzu kullanırken. Enseyi bilmem de, vicdanlarımızı karartmayalım. Özgür irademizle netleştirelim tercihlerimizi; irademizi gölgelerden arındıralım. Usuldendir; hayırlı olsun…
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025