Hüseyin ÇAKIR
Popülizm genel olarak “halkın çıkarlarına, önyargılarına, hayal kırıklıklarına ve öfkelerine seslenme esasına dayanan, halkla ilgili her şeyi yüceltme eğilimi ve tutumu olarak” tanımlanıyor.
Türkiye’ye halkçılık/popülizm ilk olarak Balkanlar’dan, özellikle Bulgar aydınları yoluyla; ikinci olarak İttihat ve Terakki’nin yakın ilişkilerde bulunduğu Ermeni aydınları kanalıyla gelmiştir. Türkiye’de “halkçılık akımı” çeşitli dönemlerde Rusya’daki hem “narodnik” hem de Marksist akımla dolaylı-dolaysız ilişkileri olmuş ve ondan etkilenmiştir.
II. Meşrutiyet sonrası halkçılık, uluslaşma bağlamında milliyetçilik ve buna paralel olarak Müslümanlık olarak aydınların imparatorluğu kurtarmaya yönelik düşünce hareketi olarak ortaya çıktı. İttihat Terakki bu iki düşüncenin gelişmesine sera gibi koruyuculuk yaptı.
Çarlık Rusyası ve 1905 devriminden kaçan Kırım, Kazan, Türkmenistan ve Azerbaycan’dan pek çok Müslüman, Türk, narodnik ve devrimci düşünceleri, İslamcılık ve Türkçülükle harmanlayarak İstanbul’a taşımışlardır. Rusya’daki Müslüman-Türk modernleşmesinin öncüleri kabul edilen Ceditçi/yenilikçilerin çoğu 1908 II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelmişlerdir. Bunların en önde gelenleri arasında Yusuf Akçura, Hüseyinzade Ali, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resulzade, Abdürreşit İbrahimov, Ayaz İshaki, Halim Sabit, Yusufbeyzade Nasip, Korkmazoğlu Celal…bunlar imparatorluğun siyasetinin önemli aktörleri olmuşlardır. Bu isimler Türk Derneği, Türk Yurdu Dergisinin yaratıcıları arasındadır. Kırım’da Türkçülük akımının kurucularından kabul edilen İsmail Gaspıralı’nın çıkarttığı Tercüman gazetesi, Türk Yurdu dergisine yol gösterici olmuştur. Bu ekip 3 Temmuz 1911’de kurulan Türk Ocağı Derneğini kuruyorlar, İslamcılığı-Türkçülüğü yeni bir toplumsal kimlik olarak popülistleştiriyorlar. Bu iki kimlikten “nasıl bir halk ve nasıl bir millet” tanımı tartışması başlatıyorlar.
İttihat Terakki'nin önder kadroları bu düşüncelerden etkileniyorlar. Enver paşanın Turan hayalini bu düşünceler besliyor. Mustafa Kemal ve çevresindeki ekip -ki, bunların ezici çoğunluğu da ittihatçıdır- de bu düşüncelerin etkisi altındadır. Halifelik, saltanatın kaldırılması ile başlayan ayrışma ve muhalefet hareketleri içinde yer alanlar tasfiye ediliyor.
Cumhuriyet ilk dönemi halkçılığı: Bolşeviklik-Şuracılık!
Cumhuriyet sonrası popülizm/halkçılık yukarıda yazdığım gibi II. Meşrutiyet sonrası oluşan, milliyetçilik, Müslümanlık akımlarından etkilenerek, kimlik olarak devam etmiş ve sağ popülizm bu geleneğin üstünden sürmüştür
Mustafa Kemal ve çevresinin halkçılığı modernleşmeci ideolojide şekillendirilen, “çağdaş yurttaş” insan ve toplum modelinde tarif ediliyor.
Bu dönemin en karakteristik özelliği, Osmanlı ile savaş halinde olan Rusya’da devrim olmasıyla savaş bitiyor, Bolşeviklerle M. Kemal hareketi arasında ilişkiler başlıyor.
Ekim devrimi, Cumhuriyetin kurucu elitlerini ve bir dönem İttihat Terakki önderlerini etkiliyor ya da etkiliyormuş gibi görünüyor. İki devlet arasındaki ilişki, batıya karşı karşılıklı çıkara dayalı stratejik bir işbirliği olmuştur.
II. Dünya Savaşı bitip, İttihat Terakki iktidarı bıraktıktan sonra İmparatorluğun nasıl kurtulacağı arayışı içindeler. Enver-Talat- Cemal ekibi, Almanya’da hapiste olan Karl B. Radek yoluyla Bolşeviklerle ilişki kuruyorlar.
Aynı zamanlarda Kurtuluş Savaşı devam ederken 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’ni, 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması ile tanıyan ilk ülke oluyor. Anlaşmanın ötesinde eski ittihatçılar ve M. Kemal ekibi içinde “Bolşevik hayranlığı” akımı başlıyor.
18 Ekim 1920’de TBMM’de resmi bir Komünist Partisi kuruluyor. (Resmi TKP Komintern’e üyelik için başvuruyor, kabul edilmiyor. Kuruluşundan bir kaç ay sonra da kapatılıyor.)
Ankara'da TBMM içeresinde "Halk Zümresi" adlı bir grup oluşuyor ve bu grup içeresinde yer alan vekiller, kalpaklarının üzerine kızıl bir çuha takmaya başlıyorlar.
1921 Anayasasında “idarenin doğrudan doğruya halka verilmesi” M. Kemal’in “Türkiye’nin efendisi köylüdür” sözü, Cumhuriyeti kuran ekibin Bolşevik hayranlığı, antiemperyalizm, anti burjuva söylemi öyle hale gelmiş ki, Temmuz 1920’de Bursa düştüğü zaman Celal Bayar bundan Bursa burjuvazisini sorumlu tutan açıklama yapıyor.
Bolşevik hayranlığı görüntüsünde ebetteki, samimiyet, ideolojik yakınlık yok.
Bunun bir boyutu, Sovyet yardımının devamını sağlamak. İkincisi Mustafa Kemal ve ekibine rakip olabilecek iki gücü etkisizleştirmek. Bu güçler: Enver ve Talat ekibinin Bolşeviklerle ilişkileri ve Kafkaslardan başlayarak Orta Asya’da Müslüman-Türk Turan hareketi yaratarak oradan Anadolu’ya gelme ihtimali. Sakarya savaşı kazanıldıktan sonra Enver paşanın Anadolu’ya geçme ihtimali ortadan kalkıyor. M. Kemal liderliğini kabul ettirmiş oluyor. Sakarya savaşına kadar yazıştıkları kurye yoluyla görüştüğü Enver, Talat ve Cemal’le ilişkilerini kesiyor, onları yok sayıyor. Müslüman Türk imparatorluğu hayali peşinde koşan Enver Paşa, önce Bolşeviklerle birlikte iken sonra karşı devrimci Basmacılarla Bolşeviklere karşı savaşa katılma kararının ilk adımında ölüyor.
Üçüncüsü ve en önemlisi, Mustafa Suphi’nin önderliğindeki Türkiye Komünist Partisi, Anadolu’da Halk İştirakiyun Fırkası ve Yeşil Ordudan oluşan siyasal ve toplumsal gücü kırmak.
Bu iki gücü etkisizleştirmek ve yok etmek için M. Kemal ve ekibi Sovyetler ve Bolşeviklerle ilişkide her türlü manevrayı yapmışlar, her türlü kılığa girmişlerdir.
Nihayet 28-29 Ocak’ta Mustafa Suphiler katlediliyor. Halk İştirakiyun Fırkası 1923 de kapatılıyor ve büyük çaplı tutuklamalar yapılıyor.
Şeyh Sait İsyanı, (1925), İzmir Suikastı (14 Haziran 1926) sonrası bütün muhalefet susturuluyor, çoğu idam ediliyor. Tek parti dönemi başlıyor.
Tek Parti dönemi popülizm ve sol popülizm
Tek parti dönemi popülizmi, cumhuriyetin ilanından sonra çağdaşlaşma, modernleşme ideolojisi doğrultusunda elitlerin zihnindeki halk kavramı söylemi olmuştur. Cumhuriyet devrimleri, “halka rağmen, halkı modernleştirme” politikaları ve uygulamalarını Ahmet Hamdi Tanpınar “Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde veciz biçimde ortaya koyuyor.
Modernleşmeci halkçılık, geri/gerici ve çağdışı ilan edilen gelenekçiliğe ve İslamcılığa karşı devrimci, ilericilik olarak ilan edilmiştir. Kemalizm’in bu modernleşmeci ideoloji ve politikaları “devrimciliği” sol hareketleri derinden etkilemiştir. Aynı zamanda modernizm, devrimcilik ve ilericilik, elitist bir görüş olarak laik orta kesimlerle kendini sınırlamıştır. Halkçılık bu laik kesimle sınırlanmış; Müslüman muhafazakâr köylüler ve kasabalılar, eğitilmesi, yola getirilmesi gereken gerici yobazlar olarak görülmüştür. Sosyalist sol, solcu olmanın kuralını, dine, dindarlara ve gericiliğe karşıtlık olarak kabullenmiştir.
Kemalist halkçılık, milliyetçilikle iç içe anlamlandırılıyor.
Öte yandan Halkçılık, Türk olmakla eşleştiriliyor. Bu halkçılık sınıfa, sınıflara karşı “kaynaşmış millet” ve her türlü farklılığa karşı panzehir ilan ediliyor.
Bu konuya burada noktayı koyarak bir sonraki yazıda devam edeceğim.
Halka tepeden bakan; toplumsal kültürü, değerleri, ritüelleri, yaşam tarzını küçümseyen daha da ileri gidip aşağılayan dönemler yaşandı. Mesela Atatürk 1934 Kasım’ında Büyük Millet Meclisi’nin açılış konuşmasında o yıllarda dinletilen müziğin yüz ağartacak değerde olmaktan uzak olduğunu ifade ederek, “ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri toplamak ve onları son musiki kurallarına göre işlemek” gerektiğini söyledi. Gazi’nin bu konuşmasının hemen ertesinde İçişleri Bakanlığı, İstanbul ve Ankara radyolarında Türk müziği yerine yalnızca “Garp tekniğiyle bestelenmiş” parçaların çalınacağını açıkladı. Bu yasak, 1935’te ve 1936’nın ilk yarısı boyunca sürdü.
3 Aralık 1934 Kılık Kıyafet ve Şapka kanunu çıkıyor. M. Kemal 24 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu’ya elinde Panama şapkasıyla gidiyor ve Kastamonu’lulara hitaben; “Uygar ve milletlerarası kıyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve tabiatıyla bunları tamamlamak üzere başta siper-i şemsli serpuş. Bu serpuşun adına şapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işt e şapkamız! İsterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca varmak için, gerekirse bazı kurbanlar da verelim!” diyor.
Şapka giymek zorunlu oluyor ve giymeyi reddeden ve direnenlerden bazıları idam ediliyor.
Vatandaş Türkçe Konuş: Milli Türk Talebe Birliği ve Türk Ocakları Türkçe konuşulması için bu yıllarda çalışmalar yapmaya başlarlar ve faaliyet gösterdikleri şehirlerde, kentin çeşitli yerlerine afişler asarak “Bir milletin ferdinden olabilmek için o milletin lisanını bilmek ve konuşmak şarttır” parolasını gündelik hayatın bir parçası haline getirirler. Ve 13 Ocak 1928’de Milli Türk Talebe Birliği yıllık kongresinde azınlıkları Türkçe konuşmaya zorlayacak bir kampanyanın başlatılmasına, umumi yerlere Türkçe konuşulmasını tavsiye eden tabelaların asılmasını aynı zamanda halkın Türkçe konuşmayanlara yönelik baskı uygulamasının sağlanması yoluyla Türkçe kullanımının zorunlu hale getirilmesine karar verilir. ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ vurgusuyla, buyurgan bir şekilde özellikle gayrimüslimleri Türkçe konuşmaya zorlayan yasa 1928 yılında kabul edilmiş ve Türkçenin dışında başka bir dil konuşan insanlara çeşitli para cezaları verilmiştir.
Tek parti döneminin bu halkçı elit ve intikamcılığına karşı Demokrat Parti “Yeter Artık Söz Milletindir” popülizmiyle ortaya çıkar. Millet kavramı aynı zamanda tek parti yönetimine, yöntemlerine ve tepeden modernleşmeciliğine karşı çıkışın sosyolojik, siyasal kimliği olmuştur, günümüze kadar da devam etmiştir.
Çok partililik döneminde de CHP’nin Halkçılık/popülizmi “sınıfsız, kaynaşmış Türk milleti” anlamıyla devam etti. CHP ortanın solu olduğunu ilan ettikden sonra da popülist söylemi, “sınıfsal olana karşı, kaynaşmış yurttaşlar” söylemi olarak devam etti. Ecevit’in halkçılık söylemindeki “ne ezen, ne ezilen insanca hakça bir düzen” , “toprak işleyenin, su kullananın” sloganı pozitif popülist söylem olarak o zamanki tarihsel koşullarda karşılık buldu ve CHP tarihinde yüzde 43 oy alarak bütün zamanların rekoru kırıldı.
Hiç kuşkusuz Ecevit’in popülist söylemi Karaoğlan karizmatik liderliği ile bütünleşmişti.
Tepeden müdahalelerle “halka rağmen halkçılık” modernleşmeci zihniyet sosyalist sol ideolojiye de yabancı değildi. Sosyalist solun işçi sınıfına öncülük, dışarıdan bilinç götürme, yoksul halkı kurtarma teorisi de dışarıdan, tepeden elitist bir söylem içeriyordu.
Kaynak:
- Mete Tuncay- Zürcher, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalizm ve Milliyetçilik, 1995
- Emel Akal, Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal İttihat Terakki ve Bolşevizm, 2006
Yazarlar
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018