Kemal CAN
Baş etme stratejisi için öncelikli hedef; sonucu değiştirmek mi, sonucu değiştirmeyi sağlayacak potansiyeli korumak ve büyütmek mi olmalı? 16 Nisan ve 24 Haziran, sonucu değiştirme ataklarıydı. İster sonucun değişmesine neden olacak dinamiklerin güçsüzlüğü, ister bu sonucu kurmaya muktedir güç odaklarının etkisi belirleyici olsun, sonucu değiştirmenin mümkün olmaması yenilgi olarak yaşandı. Şimdi yine sonuç odaklı ve "sonuca götürecek aktör" merkezli bir tartışma öne çıkıyor.
Otoriter yönetim eğilimleri ile ekonomik süreçler arasında çok doğrudan bir ilişki olduğu konusunda kimsenin kuşkusu yok. Ancak, bu ilişkinin nasıl kurulduğu, işlediği ve ürettiği sonuçlar konusunda birbirine tamamen ters, hatta hayli kavgalı onlarca teori, model var. Elbette, yaşanmakta olana hangi pencereden baktığınız göreceklerinizi ve gördüklerinizi anlamlandırmayı belirler. Fakat bu, ortada hangi modelle baktığınızdan bağımsız veya bütün bakış açıları tarafından kullanılmaya açık veriler olmadığı anlamına gelmez.
Türkiye’de AKP iktidarının, daha sonra da bizzat Erdoğan’ın şahsında merkezileşen otoriterleşme ataklarının bazı siyasi dönemeçlerle ilişkisi biliniyor. 2007’deki e-muhtıra, 2010 referandumu ve 2011 seçim sonuçları iktidar gücünü ele geçirme ve yayma imkanları açısından ciddi fırsatlar sundu. 2013 Gezi olayları, 2014 Cemaat kapışması, 2015 seçimleriyle dönülen savaş politikası ve 15 Temmuz da, iktidar tarafından tehdit algısına bağlı oy konsolidasyonu ile ideolojik çimentosu daha sağlam bir ittifak için kullanıldı.
OTORİTERLİK VE KRİZ POTANSİYELİ
İmkanlar, siyasi gerekçeler ve elverişli birliktelikler üreten ve onlardan faydalanan bu süreç, aynı zamanda 2008 dünya kriziyle başlayan ve adım adım Türkiye’de de etkisini gösteren ekonomik tıkanmanın öncü etkilerinin ama daha önemlisi risklerin arttığı bir zeminde yaşandı. Dolayısıyla, kriz içindeki ekonomik modelin icrasına aday olmuş (memur edilmiş) bir iktidarın krizin komplikasyonlarına karşı korunması, birçok güç merkezi açısından desteklenecek, rıza gösterilecek, en azından ses çıkartılmayacak bir mesele oldu.
AKP’nin ve Erdoğan’ın, yeni rejim inşası için gizli bir ajanda dahilinde yürüdüğünü iddia edenler de, ekonomik – siyasi krizlerin fırsatlarında doğmuş bir anormallik olduğunu söyleyenler de, hakim sınıfların ve uluslararası güç odaklarının projesi olarak tarif edenler de benzer kronolojiyi kullanıyor. Neredeyse hepsi otoriterleşme ile kriz potansiyeli arasında pozitif bir ilişki kuruyor. Yani, krizin ne olduğuyla ilgili tarif, otoriterleşmenin seviyesi ile ilgili isimlendirme ne olursa olsun yönelimin krizle baş etmekle yakın ilgisi olduğu kabul ediliyor.
SAVUNMA HAZIRLIĞI
Pek çok örnekte olduğu gibi, Türkiye’de de, krizle baş etme aracı olarak kullanılan ve krizin kendisiyle veya olasılığı ile beslenen otoriterleşme hamleleri, özel koşullar ve imkanlar eşliğinde beklenmedik ya da çok kolay biçimde alan genişletti. Bugün gelinen noktada, dozu, kaynakları, zemini, gücü, kararlılığı, destek potansiyeli açısından farklı isimler alsa da, karşısına başka bir baş etme stratejisi ile çıkılması gereken bir seviyeye ulaştığı açık. Muhtemelen yakın dönemde gündeme gelecek yeni uygulamalar bu konunun aciliyetini daha da artıracak.
Uygulanmaya başlanışı ve rejim özelliklerindeki bozulma açısından 24 Haziran öncesine uzanan otoriterleşme, denetimsiz iktidar kullanımı ve keyfiliğin, karşılamaya çalıştığı ve kendi içinde olduğu krizle ne kadar baş edebileceğini göreceğiz. Yeni yönetim anlayışını yerleşikleştirme çabalarındaki hazırlıksızlık ve yap-boz aklının yarattığı sorunlar çok erken görünür hale geldi, iktidarın ekonomik ve siyasi zemini de pek sağlam görünmüyor. Ancak, benzer bir hazırlıksızlık ve şaşkınlık halinin karşısında olanlarda, direnmeye çalışanlarda da olduğu anlaşılıyor.
HEDEF BELİRLEMEK
16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleri otoriter atağın yasal dayanak kazanmasını engelleyebilmek ve belki de geri çevrilmesini sağlamak için yüksek bir enerjinin oluştuğu ama yenilgiler alınan dönemeçlerdi. Bu dönemeçlerin sonuçlarına bakılırsa aşırı kötümserlik, hareketlendirdiği potansiyele bakılırsa makul iyimserlik bulmak hâlâ mümkün. Sonuçların şaibeli olduğunu düşünerek yorum yapanlara da belki şöyle sormak gerek: “Tersini mi tercih ederdiniz veya gerçek başka türlüyse daha iyi değil mi?”
Baş etme stratejisi için öncelikli hedef; sonucu değiştirmek mi, sonucu değiştirmeyi sağlayacak potansiyeli korumak ve büyütmek mi olmalı? 16 Nisan ve 24 Haziran, sonucu değiştirme ataklarıydı. İster sonucun değişmesine neden olacak dinamiklerin güçsüzlüğü, ister bu sonucu kurmaya muktedir güç odaklarının etkisi belirleyici olsun, sonucu değiştirmenin mümkün olmaması yenilgi olarak yaşandı. Şimdi yine sonuç odaklı (yerel seçimi almak) ve “sonuca götürecek aktör” merkezli bir tartışma öne çıkıyor.
SIĞINAK PSİKOLOJİSİ
Bu tartışmanın, ana muhalefet partisi CHP’de farklı bir söz ve iddia ortaya koymayan, sadece mevcut potansiyelin içinde “yakın seçenek” olarak öne çıkıp nispi olarak başarılı görünenin öncülüğünde ve etrafında sürüyor olması umut yaratacak bir başlangıç noktası gibi durmuyor. Sığınak psikolojisi, dışarıda ne olup bittiği ile ilgiyi azaltıyor. Bir baş etme stratejisi kurmaktan çok, yenilgi serilerinin devamını çağırmaya aday bir yaklaşım bu.
Ana muhalefet partisinde olup bitenlere sinik bir saldırganlıkla yaklaşmakla yetinen diğer muhalefet çevrelerinde ise, enerjinin büyüğü sorumlu aramaya ayrılmış durumda. Sonucu sağlayan veya değiştirmeye gücü yetmeyen her iki tarafta da olanı anlamamakla suçlayacak cahiller veya kötü niyetliler tespit etmek makbul bir çaba gibi görülüyor. Nasıl olmayacağı, neyin işe yaramaz olduğu üzerine derin tartışmalar, gerçekçi baş etme stratejisi önerilerine evrilmiyor. Zaman zaman da “direniş hamasetine” sığınmak yeterli bulunuyor.
YAŞANMIŞTAN DERS
İçine girdiği ve ülkeyi içine çektiği krizle gitmeyen, aksine bu riskle iktidarda kalmayı beceren iktidarın gelmekte olana hazırlanmasını anlatan çarpıcı bir yazıyı Bahadır Özgür Gazete Duvar’da yazdı. Otoriterleşmenin kurucu bir iradenin mi, yoksa kendini savunmaya çalışan çaresizliğin mi ürünü olduğu tartışması, bunun kurulmaya çalışılanın önündeki son engeller veya gelmekte olan krizle baş etme stratejisi olduğu gerçeğini değiştirmez.
16 Nisan referandumuna konu olan anayasa değişikliği metninde belirtilmiş ve referandum tartışmaları sırasında defalarca konuşulmuş kararların yayınlanan her kararname ile, “bunu da yaptılar” denilerek şaşkınlıkla karşılanmasını, bir baş etme değil, idare etme stratejisine dönüştürmemek gerekir. Bir baş etme stratejisi olarak otoriterliği defalarca kullanmış olanlar geçmiş deneyimleri başarıyla hayata geçirip zayıflıklarından güç tedarik ederken, karşısında olanlar ise benzer deneyimlerden ilhamla etkili itiraz örgütleyemiyor, itirazlarını şaşkınlıkla zayıflatıyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025